"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/227 Esas, 2022/958 Karar (Birleştirilen 2017/360 Esas
KARAR : Kabul
Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı vekili asıl davanın dava dilekçesinde özetle; dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 5979 ada 7 parsel sayılı taşınmazda 1/2 pay sahibi olduğunu, orman sınırları içersinde bulunduğundan bahisle Orman Genel Müdürlüğü tarafından ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/110 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda dava konusu taşınmazın orman sınırları içersinde bulunduğundan bahisle tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, bu durumun davacının mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkillerinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.
2. Davacı ... vekili birleştirilen davanın dava dilekçesinde özetle; dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 5979 ada 7 parsel sayılı taşınmazda 1/2 pay sahibi olduğunu, orman sınırları içersinde bulunduğundan bahisle Orman Genel Müdürlüğü tarafından ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/110 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda dava konusu taşınmazın orman sınırları içersinde bulunduğundan bahisle tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, bu durumun davacının mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkillerinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine cevap dilekçesinde özetle; istenilen tazminat miktarının fahiş olduğunu, ayrıca zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, açılan davanın 1 yıllık zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçtikten sonra açılmış olduğunu, husumet itirazlarının da bulunduğunu, Hazinenin bir kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 05.07.2018 tarihli ve 2018/217 Esas, 2018/356 Karar sayılı kararı ile asıl davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin 05.07.2018 tarihli ve 2018/217 Esas, 2018/356 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; davalı vekilinin tüm, Hazine vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile dosya içindeki bilgi ve belgelerdeki dava konusu taşınmazın tapuda ev ve arsa olarak tescilli olduğu ve davacının 1/2 malik olduğu gözetildiğinde, üzerindeki yapıların ve ağaçların da kendisi tarafından yapıldığı ve dikildiği dosya içeriği ile ispatlanmadığı hâlde, yapı ve ağaçların tüm bedeline hükmedildiği anlaşıldığından, bu hususta davacıdan tanık dahil tüm delillerin istenerek yapı ve ağaçların kendisine ait olduğu kesin olarak tespiti edildikten sonra bedeline hükmedilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilamı gereğince inceleme ve işlem yapılarak asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulü ile belirlenen bedelin davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Asıl davanın davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece hükmedilen bedelin taşınmazın gerçek karşılığı olmadığını, bilirkişi heyetinin eksik inceleme ile düşük bedel belirlediğini, asıl ve birleştirilen davalar için ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Birleştirilen davanın davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz ve muhdesatların bedelinin düşük tespit edildiğini, taşınmaz üzerindeki yapı ve muhdesatların diğer hissedara ait olduğunun kabulü ile karar verilmesinin hatalı olduğunu, asıl ve birleştirilen davalar için ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği gibi yargılama giderinin eksik hesaplandığını ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
3. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davanın zamanaşımı süresi içinde açılmadığını, bilirkişi raporunun hatalı ve eksik incelemeye dayandığını, dava konusu taşınmazın arsa olarak kabulünün doğru olmadığını metrekare bedelini yüksek belirlendiğini, dava dilekçesinde talep edilen bedele dava tarihinden, ıslah edilen kısma ıslah tarihinden itibaren faiz hükmedilmesi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını ileri sürerek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 rarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak zeminine,üzerindeki yapı ve muhtesata resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payı düşülmek suretiyle değer biçilmesinde ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. Dosya içindeki bilgi ve belgelere, dinlenen tanık ifadelerine göre dava konusu taşınmaz üzerindeki ev ve ahırın asıl davanın davacısının payını satın aldığı Süleyman Soydemir tarafından yapıldığı ve davacının payını ev ve ahırla birlikte satın aldığının kabulü ile asıl davacı yönünden zemin ve ağaçların 1/2 payı ile ev ile ahırın bedeline, birleştirilen davanın davacısı yönünden de zemin ve ağaçların 1/2 payı karşılığına bedel artırım dilekçesi dikkate alınarak hükmedilmesi doğrudur.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanılarak açılan tazminat davaları, dava açıldığı tarihte tazminat miktarının davacı tarafça tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığından 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca belirsiz alacak davası niteliğinde olup dava değerinin bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda artırılması mümkündür.
5. Dava konusu taşınmaz tapu iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tescil davasının kesinleşme tarihi olan 09.09.2014 tarihine göre değer biçildiğinden Mahkemece tespit edilen bedellere bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi doğrudur.
6. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olduğu anlaşılmakla davalı Hazine vekilinin tüm, davacılar vekillerinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
7. Asıl ve birleştirilen davalar yönünden davacılar lehine ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1086 sayılı Kanun'un 438 inci maddeinin 7 nci bendi gereğince kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı Hazine vekilinin tüm, davacılar vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacılar vekillerinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile temyiz olunan ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/227 Esas, 2022/958 Karar sayılı kararının (7) nolu bendinin tümü ile hükümden çıkarılmasına, yerine ''Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 26.421,85 TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak asıl davanın davacısına, 10.397,92 TL'nin davalı idareden alınarak birleştirilen davanın davacısına verilmesine'' ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde iadesine, davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
07.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.