"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/938 Esas, 2022/540 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/578 Esas, 2021/151 Karar
Taraflar arasındaki mülkiyeti davacıya ait taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Kocaeli ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, ... ada 12 parsel sayılı taşınmazın kaydına Başiskele Tapu Sicil Müdürlüğünün işlemi ile Orman Genel Müdürlüğü tarafından "Orman Tahdit Sınırı İçerisinde Kalmıştır" şeklinde şerh konulduğunu, dava konusu taşınmazın Orman Genel Müdürlüğü'nün yapmış olduğu kadastro çalışmaları ile tapulamadan uzun yıllar sonra orman sınırı içerisine alındığını ileri sürerek şimdilik 10.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın süresinde açılmadığını, gerçek hasımın Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü olduğunu ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu olan taşınmazın tapu kaydına kesinleşen orman tahdit sınırı içinde kaldığından bahisle şerh konulduğu tapu kaydına güven ilkesi nedeniyle davacıların henüz tapu iptal kararı verilmediğinden dava tarihi itibarıyla zarara uğramış oldukları kanaatine varılarak, taşınmazın arsa niteliğinde olduğu yönündeki tespitler doğrultusunda usulüne uygun olarak oluşturulan bilirkişi heyeti raporunda yer alan miktarların dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davacılara ödenmesine, dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile orman vasfı ile Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın bilirkişi raporunda ve keşif tutanağında da bahsedildiği üzere konut tipi yapılaşmaların bulunduğu havadar bir bölgede, her türlü belediyecilik ve alt yapı hizmetlerinden faydalanmakta yahut rahatlıkla faydalanabilecek konumda olduğunu, somut emsal taşınmazın da benzer özellikler ihtiva ettiğini, emsal alınan taşınmazın etrafı bakımından yapılaşmanın biraz daha yoğun olması dışında mukayesedeki diğer oranlara ve takdirlere neden olacak bir ayrışmanın söz konusu olmadığını, buna rağmen kurulan %51 oranının kabulünün mümkün olmadığını, dava konusu taşınmaz ile emsal alınan taşınmazın eş değer sayılabilecek bir konumda olduğunu, bu nedenle takdir olunan mukayese oranına ve birim fiyatına itiraz ettiklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın müvekkil idare açısından husumet yokluğu nedeniyle reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, ayrıca Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alanın satışı mümkün olmayıp, satış rayici de belirlenemeyeceğinden ve evveliyatı orman olan taşınmazlar için tazminat ödeneceğine dair herhangi bir hüküm bulunmadığından, öncelikle davaya, bilirkişi raporuna, emsal teşkil etmeyen taşınmazların satış değerlerinin mahkemece dikkate alınarak bu yönde karar verilmesinin kabulünün mümkün olmadığını, kabul sayılmamakla beraber tespit edilen bedelin fahiş olup gerçek bedeli yansıtmadığını, karşı tarafın sebepsiz zenginleşmesine olanak verdiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de genel arazi kadastrosu sırasında taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, daha sonra intikal yoluyla davacılara geçtiği, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararlarının karşılanması gerektiğinden arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi doğru görülerek istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; mülkiyet hakkının zarara uğradığından söz edilebilmesi için tapunun iptalinin gerektiğini, orman şerhi konulmuş olmasının tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı hata olmadığını, öncesi orman olan taşınmaza tazminat ödeneceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; dava konusu Kocaeli ili, ... ilçesi, ... Mahallesi ... ada 12 parsel sayılı 16.165,87 metrekare yüzölçümlü taşınmazın 16.06.1967 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları esnasında davacıların murisleri ... oğlu ... ve ... adına tespit ve tescil edildiği, dava konusu taşınmazın tapu kaydına 12.11.1991 tarihinde orman tahdit sınırları içinde kalmıştır şerhinin işlendiği, eldeki davanın 08.11.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
3.Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak bedelinin belirlenmesinde ve tespit edilen tutarın davacı tarafa ödenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerini yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.