"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/232 Esas, 2022/466 Karar
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin asıl ve birleştirilen davalarda yapılan yargılama sonucu verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekilleri asıl ve birleştirilen dava dilekçelerinde özetle; İzmir ili, ... ilçesi, ... ada ... parsel sayılı taşınmazın tapusunun 14.155,00 m²lik kısmının açılan dava sonucu İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin ....10.1999 tarihli ve 1997/473 Esas, 1999/753 Karar sayılı kararı ile iptal edildiğini, orman olarak Hazine adına tesciline karar verildiğini, bu nedenle uğranılan zararın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili asıl ve birleştirilen dosyalardaki cevap dilekçelerinde özetle; husumetin kendilerine düşmediğini, Orman idaresinin sorumlu olduğunu, ormanların özel mülkiyete konu edilemeyeceğini, idari yargının görevli olduğunu ileri sürmüştür.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 05.07.2010 tarihli ve 2010/84 Esas, 2010/220 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; adli yargının görevli olduğunu ve taşınmazın niteliği araştırılarak arsa ise emsal karşılaştırması, arazi ise net gelir metoduna göre değerin belirlenmesi gerektiğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 08.10.2013 tarihli ve 2012/87 Esas, 2013/438 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davanın davacıları vekili ile davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; hükmün onanmasına karar verilmiştir.
3. Dairemizin kararına karşı asıl davanın davacıları ve davalı Hazine vekillerinin karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
4.Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; mahkemece tapu kaydının iptaline dair verilen kararın kesinleştiği 17.02.2000 tarihinde mülkiyet hakkına müdahale gerçekleşmiş; davacıların mülkiyet hakkı mahkeme kararı ile ortadan kaldırıldığından, davacıların zararının taşınmazın dava tarihindeki değeri esas alınarak değil, zararın gerçekleştiği 17.02.2000 tarihi esas alınarak hesaplanması zorunlu olup, dava konusu taşınmazın değeri zararın gerçekleştiği tarih değil, dava tarihindeki değeri esas alınarak belirlendiğinden ve hükmün bu nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekirken, onanmasına karar verilmiş bulunulması nedeniyle karar düzeltme istemlerinin kabulüne ve hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 05.03.2018 tarihli ve 2016/357 Esas, 2018/83 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
E. Üçüncü Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; asıl dava tapu iptal ve tescil kararının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde 10.02.2000 tarihinde açılmış olup, ıslah ise 10 yıllık zamanaşımı süresinden sonra 02.04.2013 tarihinde yapılmış ve Hazine tarafından ıslaha karşı süresi içinde zamanaşımı definde bulunulduğunu, mahkemece ıslah edilen kısım için zamanaşımı dikkate alınmadan ıslah talebi doğrultusunda kurulan hükme ilişkin davalı Hazinece verilen temyiz ve daha sonraki aşamada karar düzeltme dilekçelerinde ıslah tarihi itibari ile zamanaşımının dolduğu hususu dile getirilmediğinden ve bozma ilamında bu hususa değinilmeden hüküm sadece değerlendirme tarihinin yanlış alınması nedeni ile bozulmuş olduğundan ve mahkemece bozma ilamına uyulmakla davacı lehine usulü kazanılmış hak oluştuğundan, temyize konu kararda ıslah dilekçesine değer verilerek hüküm kurulmasında isabetsizlik olmadığı gibi birleştirilen dava açısından zamanaşımı hususunu irdelediğimizde ise birleştirilen dava tarihi olan 04.03.2013 ve ıslahın yapıldığı 27.05.2013 tarihi itibari ile 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş ise de; birleştirilen dava için Hazine davaya cevap süresi içinde zamanaşımı definde bulunmamış, ıslah dilekçesine ise cevap vermemiş, zamanaşımı hususunu dile getirmemiş olup, zamanaşımı ancak süresi içinde defi olarak ileri sürüldüğü takdirde dikkate alınacağından birleştirilen dava açısından bu aşamada temyiz dilekçesi ile ileri sürülen zamanaşımı definin dinlenme olanağı bulunmadığından, davalı Hazinenin zamanaşımına ilişkin temyiz itirazlarının açıklanan sebeplerle yerinde olmadığını, ne var ki; dava konusu taşınmazın orman olduğundan bahisle tapusunun iptaline ilişkin olarak açılan eldeki dava da tapu iptal kararının kesinleştiği tarih itibari ile zararı doğduğundan bu tarih itibari ile taşınmazın vasfının belirlenmesi ve taşınmaz arsa vasfında ise emsal metoduna göre, arazi vasfında ise gelir metoduna göre değer belirlenmesi gerekirken mahkemece taşınmazın vasfını belirlemeye yönelik yapılan araştırmada tapu iptal kararının kesinleştiği tarih itibari ile imar planı içinde olup olmadığı, bu tarih itibari ile etrafının meskun olup olmadığı, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı, hangi tarih itibari ile hangi imar planının içinde olduğu araştırılmadığını, taşınmazın arsa vasfında olup olmadığı hususunda tereddüt oluştuğunu, değerlendirme tarihi olan 08.05.2000 tarihi itibari ile arsa vasfında olduğu kabul edilse dahi hükme esas alınan bilirkişi raporunda somut emsal olarak incelenen 6128 ada 9 parsel sayılı taşınmaza ilişkin resmi satış akit tablosu, tapu kaydı, m² emlak değeri, imar durumu araştırılmamış bilirkişi raporu denetlenmeden hüküm kurulduğunu, bu durumda mahkemece; tazminat isteminin dayanağı olan ... ilçesi ... ada ... parselin değerlendirme tarihi olan 08.05.2000 tarihi itibari ile arsa olup olmadığı kesin olarak tespit edilip, arsa olduğunun anlaşılması halinde yeniden emsal alınarak, taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise bu niteğine göre oluşan gerçek zararlarının saptanması gerektiği gibi, asıl dosya davacıları ... ve ... vekili dava dilekçesinde gösterdikleri değeri 02.04.2013 tarihli dilekçeleri ile ıslah ederek dava değerini artırmışlar ise de hem dava dilekçesinde gösterilen değer için hem de ıslahla artırılan kısım için maktu harç yatırmışlardır. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayalı olarak açılan davada davalının harçtan muaf olması davacının harç yatırmasına engel değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, dava ve ıslah dilekçesinde belirtilen dava değeri üzerinden nipbi tarifeye göre dava ve ıslah harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmadığından, bu durumda mahkemece; yürürlükteki harçlar tarifesi uyarınca ıslahla artılan toplam değer üzerinden nisbi harcı ödemesi konusunda davacıya usulünce süre verilip harcı ödenen miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken harcı yatırılmayan dava ve ıslah dilekçesindeki miktara değer verilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi, bunlardan başka; hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın değeri hem kesinleşme tarihi olan 08.05.2000 tarihine göre hem de karar düzeltme ilamında maddi hata yapılarak yazılan 17.02.2000 tarihine göre değer belirlenmiş, mahkemece tazminata hükmedilirken bilirkişinin bu iki tarihe göre belirlediği değerler toplanarak hüküm kurulmuş olup, değerlendirme tarihi olan 08.05.2000 tarihi ile belirlenen değere hükmedilmesi gerekirken her iki tarih için hesaplanan değerler toplanarak hüküm kurulması da doğru olmadığı gibi, kabule göre; asıl dava tarihi 10.02.2010 olduğu halde gerekçeli karar başlığında dava tarihinin 17.02.2010 olarak yazılmış olması da doğru olmadığından hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
F. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kısmen karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Asıl dosyanın davacısı ... mirasçıları vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olduğunu, değerleme gününün dava tarihi olması gerektiğini, zamanaşımı yönünden bozma bulunmadığını, değerleme tarihi tapu iptal ve tescil tarihi olması halinde de faiz başlangıcının bu tarih olması gerektiğini, munzam (aşkın) zarar taleplerinin yasal koşulları oluştuğundan hüküm altına alınması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Asıl dosyanın davacısı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olduğunu, değerleme gününün dava tarihi olması gerektiğini, davada zamanaşımının söz konusu olmadğını, aksi halde ise kesinleşme tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini, aşkın zarara ilişkin hüküm kurulmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Birleştirilen davanın davacıları vekili temyiz dilekçesinde özetle; aşkın zararın koşullarının oluştuğunu talebin hüküm altına alınması gerektiğini, dava tarihi itibarıyla birleştirilen davada 2. ek rapordaki rayiç arsa değerleri esas alınarak ve dava tarihinden faize karar verilmesi gerektiğini, gerçek zararın dava tarihindeki zarar olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
4. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; öncesinde ıslah talebinde bulunulduğundan son ıslah taleplerinin hükümsüz olduğunu, ıslahlara karşı zamanaşımı defiinde bulunduğunu, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, değerlendirme tarihinin dava tarihi olarak alınması gerektiği hususundaki taleplerin, zararın gerçekleştiği tarih esas alınarak hesaplanması gerektiğinden yapılmış olan bozma nedeniyle usuli müktesep hak ilkesi gereği haksız olduğunu, zamanaşımı yönünden usuli kazanılmış hak iddiasının mümkün olmadığını, ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanunun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3 . Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Mahkemece bozmaya uyulduğuna göre; değerlendirme tarihi tapu iptal ve tescil tarihi olan 08.05.2000 olarak kabul edilerek, taşınmazın değerinin belirlenmesi gerekir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; belirtilen tarihte taşınmaz arsa niteliğindedir. Bozma sonrası dosyaya sunulan bilirkişi kurulu ve bilirkişi kurulu ek raporlarında 08.05.2000 tarihi itibarıyla taşınmazın arsa niteliği ile m² birim bedelinin 196,00 TL olarak belirlendiği anlaşılmışsa da dosyada mevcut 07.01.2013 tarihli bilirkişi kurulu raporunda ise taşınmazın m² birim değerinin 08.05.2000 tarihi itibarıyla arsa olarak değerlendirme yapılması suretiyle 39,00 TL olarak belirlenmiş olup, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde, mahallinde keşif yapılarak, taşınmazın (ifraz ile oluşan ... ada 1059 parsel) 08.05.2000 tarihi itibarıyla m² birim bedelinin mevcut çelişkiyi giderecek şekilde belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken değerlendirme tarihleri asıl ve birleştirilen davanın dava tarihleri kabul edilmek suretiyle tespit edilmiş olan, 204,00 TL ve 254,00 TL/m² birim bedeli üzerinden payların belirlenmiş olduğu 06.05.2013 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunun esas alındığı 2. karardaki bedellerin, yasal olmayan gerekçelerle kesinleşmiş olduğu kabul edilerek, 2. karar gibi bedellere hükmedilerek asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
3. Kabule göre de; asıl davanın davacılarından ... vefat etmiş olup, veraset ilamı ile mirasçılarının vekâleti dosyaya sunulduğu halde, mirasçıların karar başlığında gösterilmemesi bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2.Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine,
27.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.