Logo

5. Hukuk Dairesi2023/6266 E. 2024/3347 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan davada, taşınmaz bedellerinin tespiti ve davalı idareden tahsili talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıya ait vekâletnamenin dosyada bulunmaması ve eksik inceleme nedeniyle, davalı idarenin temyiz itirazları kısmen kabul edilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/494 Esas, 2022/714 Karar

KARAR : Kabul/Açılmamış sayılmasına ve Sanayi Bölgesi vekilleri

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonucu verilen karar hakkında davacılar vekilinin temyiz istemi üzerine yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; 547 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın açılmamış sayılmasına, diğer parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacılar, davalı idare ve ihbar olunan İstanbul Deri Organize ve Sanayi Bölgesi vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;

Davacılar vekiline Mahkemenin gerekçe kararı 01.02.2023 tarihinde, temyiz başvuru dilekçesi ise 25.02.2023 tarihinde tebliğ edilmiş olup yasal süre geçtikten sonra harcı da yatırılmamış olan 07.09.2023 e-imza tarihli dilekçe ile düzeltilerek onama talep edilmiş olduğundan, davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

Bir davada hüküm, davanın tarafları arasında kurulur. Bu nedenle hükme karşı kanun yollarına müracaat etme hakkı davada taraf olan kişilere aittir Kural olarak fer'i müdahilin mahkemece verilen kararı temyiz etme hakkı yoktur; ancak mahkemece usul ve kanuna aykırı olarak fer'i müdahil hakkında hüküm kurulmuşsa, fer'i müdahil hükmün kendisiyle ilgili bölümünü temyiz edebilir. İş bu davada ise davada fer'i müdahil veya asli müdahil sıfatını taşımayan ve hakkında mahkemece hüküm kurulmayan ihbar olunan ... Müdürlüğünün mahkemece verilen karara ilişkin olarak temyiz talebinde bulunma hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; ihbar olunanın temyiz isteminin reddine karar vermek gerekir.

Davalı idare vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul ili, Tuzla ilçesi, ... Mahallesi 514, 540, 547 ve 559 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin olarak muris hisselerinin kamulaştırıldığını, usulüne uygun tebligat yapılmadığını ve bedel ödenmediğini, hisselerin idare adına tescil edildiğini ve bilahare 3. kişilere devredildiğini ileri sürerek hesaplanacak tazminatın davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların aktif husumet ehliyetlerinin bulunmadığını, kamulaştırma tebligatlarının yapıldığını, hak düşürücü sürenin sona ermiş olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 17.12.2013 tarihli ve 2011/921 Esas, 2013/638 Karar sayılı kararı davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmazdaki davacı payının 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 17 nci maddesi uyarınca davalı idare adına tescil edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de 13.03.2015 tarihli ve 29294 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli ve 2013/95 Esas, 2014/176 Karar sayılı kararının 14.09.2015 tarihinde yürürlüğe girmesiyle; 6487 sayılı Kanun'un 22 nci maddesi ile 2942 sayılı Kanunu'na eklenen geçici 7 nci maddesinin iptal edildiği anlaşılmakla bu maddenin uygulanması mümkün olmadığından, 6830 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 25 nci maddesi uyarınca hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi, mal sahibi açısından, usulüne uygun yapılan tebligatla başlayacağını, dosyada bulunan delil ve belgelerden; dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak 1982 yılında kamu yararı kararı alındığı ve kamulaştırma tebligatlarının çıkarıldığı dosya kapsamından anlaşıldığını, dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak yapılan kamulaştırma tebligatları getirtilip, davacıya veya murisine usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği, kamulaştırma bedellerinin davacılara ödenip ödenmediği değerlendirilerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararı ile 547 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın açılmamış sayılmasına, diğer parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar, davalı idare ve ihbar olunan İstanbul Deri Organize ve Sanayi Bölgesi vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; 514, 540 ve 559 parsel sayılı taşınmazların kamulaştırma bedellerinin bloke edilmiş olduğunu, usulüne uygun olarak kamulaştırma tebligatlarının yapıldığını ve hükmen tescillerine karar verildiğini, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, tescil davaları nedeniyle kamulaştırmadan haberdar olunduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte emsal karşılaştırmasının uygun yapılmadığını, değerin üstünde bedel belirlendiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacılar ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazlar değerinin biçilmesi ve bedellerinin tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanunun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi.

3. 2942 sayılı Kanun'un Ek Madde 3, Geçici 15 inci ve Geçici 17 nci maddeleri.

4. 16.11.2022 tarihli ve 7421/4 maddesi ile yapılan değişiklik sonrası eklenen ek fıkra ile birlikte Anayasa Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı 28.07.2023 tarihli ve 32262 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan iptal kararı nedeniyle güncellenen Ek madde 3.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Kabul kararı verilen 514 ve 559 parsellere ilişkin kamulaştırma tebligatlarının ölü kök muris adına çıkartılmış olmaları, 540 parsel yönünden ise yapılan kamulaştırma tebligatının usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş olması nedeniyle, kamulaştırma işleminin kesinleştiğinin kabulü mümkün olmadığı gibi bloke edilen bedellerin davacılar ya da murislerine ödendiğine dair bir bilgiye de ulaşılamadığından, davanın hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeniyle reddine karar verilmemiş olması yerindedir.

3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı idare vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

4. 21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 7201 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kanun’a eklenen ek madde 3’ün birinci fıkrasının ikinci cümlesindeki; “...dava tarihi itibarıyla...” ibaresi ve 7201 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi ile eklenen Geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “...ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak..." ibaresi 28.07.2023 tarihli ve 32262 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

5. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.04.2021 tarihli ve 2018(21)/10-948 Esas, 2021/416 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere: Yargıtayın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır; çünkü mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulî müktesep hak doğmuştur. Yargısal ve bilimsel içtihatlarda "usuli kazanılmış hak" ya da "usuli müktesep hak" olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 1987/2-5/0 Esas. 1988/89 Karar sayılı kararında "Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmekledir...” şeklinde tanımlanmakta olup ayrıca Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Bu istinalardan birisi de bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilirse iptal edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usuli kazanılmış hakta değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararında olacaktır.

6. Bu durumda; eldeki davanın 02.12.2011 açıldığı gözetildiğinde Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; "Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine..." gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre karara bağlanır" genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararı nazara alınarak, el atma tarihi nazara alınarak dava tarihi itibarıyla değerlendirme yapılarak tazminat bedelinin belirlenmesi gerekmektedir.

7. Davacı ...'dan alınmış vekâletnameye dosya arasında ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan araştırmada rastlanmadığından, belirtilen vekâletname davacı vekilinden istenilerek, denetime esas olacak şekilde dosya arasına alınmadan eksik inceleme ile karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

A. İhbar Olunan İstanbul Deri Organize Ve Sanayi Bölgesi Vekilinin Temyizi Yönünden;

İhbar olunan vekilinin temyiz hakkı bulunmadığından temyiz dilekçesinin REDDİNE,

B. Davacılar Vekilinin Temyizi Yönünden;

Davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin süre yönünden REDDİNE,

C. Davalı İdare Vekilinin Temyizi Yönünden ;

1. Davalı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Davacı ... Bölgesinden peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

19.03.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

2019 yılında 7201 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek Madde 3’ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı Kanun’un mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerine göre usulüne uygun kamulaştırılıp, idareler adına tescil edilen ancak bedelleri eski malikleri adına bankaya yatırıldığı halde hak sahiplerine ödenmeyen taşınmazların kamulaştırma bedellerinin belirlenmesi yöntemini düzenlemektedir. 7201 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile getirilen 2942 sayılı Kanun’un Geçici 15 inci maddesinin 2 nci fıkrası ise Ek Madde 3 ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda da uygulanmasını öngörmektedir. Bu düzenleme Dairemizin de kabulünde olduğu üzere; hukuka uygun geçerli bir kamulaştırma bulunmadan ve mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerde belirtilen şartlar yerine getirilmeden tescil kararı verilmiş taşınmazlara ilişkin olarak açılan kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı davaları kapsamamaktadır (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 16.01.2020 tarihli ve 2019/7050 Esas, 2020/577 Karar sayılı kararı) .

Yukarıda anılan Dairemiz kararından sonra bu tür kamulaştırmasız el atma sayılabilecek halleri de kapsamak üzere TBMM tarafından 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına 2021 yılında 7327 sayılı Kanun’un 20 nci maddesi ile eklenen, 3 üncü cümle ile usulsüz kamulaştırma işlemlerine rağmen idare adına tescil edilen taşınmazların değerinin tespitinde de 1 inci ve 2 nci cümlelerde belirtilen usulün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü de 7327 sayılı Kanun’un 22 nci maddesiyle ihdas edilmiş olup 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün usulsüz kamulaştırmalarda bedel tespiti yöntemini düzenleyen birinci fıkrasının 3 üncü cümlesinin derdest davalarda da uygulanmasını hüküm altına almaktadır.

Bir şeyin bütünü ifade edildiğinde, bütünü ile birlikte onun parçalarının da tek tek sayılması gerekmez. Eğer 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 16 ncı ve 17 nci maddelere göre yapılan bütün tescil hallerini kapsıyor olsaydı, aynı maddeye 3 üncü cümle eklenmez ve 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi ihdas edilmezdi.

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci ve geçici 17 nci maddelerinin her ikisinin de özel hüküm olduğu; Geçici Madde 17 nin sonraki hüküm olduğu da nazardan uzak tutulmamalıdır.

Somut olayımızda nazara alınacak hükümlerden;

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararıyla iptal edilmek suretiyle, 2942 sayılı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda uygulanamayacağı öngörülmüş ise de; bahse konu iptal kararından etkilenebilecek derdest davalar, mülga 16 ve 17 nci maddelere göre usulünce kamulaştırılıp da bedeli malikleri adına bankaya yatırılmış olduğu halde hak sahiplerine ödenmeyen bedellere ilişkin olanlardır.

Bu yöntemin usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin derdest davalarda uygulanmasını engelleyecek bir iptal kararı ise söz konusu değildir. Zira “… dava tarihi itibariyle…” ibaresi hariç 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün kalan kısmı yönünden bir iptal durumu söz konusu olmayıp Ek 3 üncü madde hükmü değer tespiti yöntemi yönünden halen yürürlüktedir. 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü yönünden de herhangi bir iptal durumu söz konusu olmayıp bu madde hükmü de halen yürürlüktedir.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya baktığımızda davanın konusunun usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin olduğu ve bu davada da 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi, aynı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü cümlesi ile bu cümlenin atfıyla aynı fıkranın 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin uygulanması gerektiği düşünülmektedir.

Hâl böyle iken eldeki davada uygulanmasına yer olmayan, 2942 sayılı Kanunun geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “...ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresinin, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi gerekçe gösterilerek bozma cihetine gidilmesi hukuka uygun görülmediğinden sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir. 19.03.2024