Logo

5. Hukuk Dairesi2023/6282 E. 2024/487 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle oluşan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların murislerinin, dava konusu taşınmazdaki hisselerini satış yoluyla devrettiklerinin tespiti, davacıların tapu kaydının hatalı tutulmasından kaynaklanan bir zarara uğramadıkları ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açmadıkları gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/616 Esas, 2023/350 Karar

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bismil 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/542 Esas, 2021/962 Karar

Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeni ile uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davacılar vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 16.01.2024 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davacı vekili Avukat ... ve aleyhine temyiz olunan davalı ... vekili Avukat ... gelmişlerdir.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili olan ...'in Diyarbakır ili, Bismil ilçesi, ... Mahallesi 2 ada 28 sayılı parseldeki 9/144 hissesini 16.02.1966 tarihli ve 43 yevmiye numaralı işlem ile ...'den satın aldığını, müvekkillerden ...'in, 24/72 hissesini 17.12.1985 tarihli ve 718 yevmiye numaralı işlem ile muhtelif kişilerden satın aldığını, yine müvekkillerden ...'in 10/144 ve 9/72 hissesini sırasıyla 16.02.1966 tarihli ve 43 yevmiye, 05.02.1988 tarihli ve 96 yevmiye numaralı işlem ile muhtelif kişilerden satın aldığını, müvekkillerinin bu parsellerdeki hisseleri satın alırken dava konusu parseldeki hisseleri yukarıda izah edildiği gibi olduğunu, müvekkillerinin 1990 yılı içerisinde İzmir iline yerleşmiş ve uzun yıllar orada ikamet ettiklerini, müvekkillerinin ekte sundukları tapu kayıt örneği ile Bismil Tapu Müdürlüğüne başvurduklarında taşınmazın adlarına kayıtlı olmadığını ve ... Mahallesinde 1993 yılında yeni parselasyon çalışmasının olduğunu, bu parselasyon kütüğe gittiği yeni yerlerin parsel numarasının yazıldığını, ancak hisselerin gittiği parsellerde isimlerinin olmadığını öğrendiklerini belirterek, uğradıkları zararın giderilmesi amacıyla eldeki davayı açtıklarını, belirlenecek tazminatın faizi ile davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; eldeki davanın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan bir husus değil; kadastro tutanağının tutulması ile ilgili bir husus olduğunu, Devletin zarardan sorumlu olabilmesi için tapu sicilinin tutulması ile zarar arasında haksız fiillerdeki gibi uygun illiyet bağının bulunması gerektiğini, sicil tutulması ile ilgisi olmayan, kanun yolları gösterilmiş ve bu yolları müracaat suretiyle düzeltilmesi olanakları bulunan kadastro çalışma ve faaliyetleri sırasındaki işlemleri sicil tutma kavramı içerisinde bulunmayacağından Devletin sorumluluğunun bulunmadığının kabulü gerektiğini, davacı tarafın 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tapu iptal ve tescil davası açmadıklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; eksik inceleme ve araştırma sonucunda karar verildiğini, tapuda yapılan devir ve satışların tam olarak araştırılmadığını, hükme esas alınan fen bilirkişisi raporunun eksik olup, hükme dayanak yapılamayacağını, kök taşınmazın 18.09.1964 tarihli ve 964/940 yevmiye nolu vekaletname ile Bismil ve ... Sökmenlere velayeten anneleri ... ve ...'in bizzat ...'e verilen vekaletnameye istinaden satışının yapıldığının kadastro tutanaklarının ilgili bölümlerinden anlaşıldığını, ancak müvekkillerinden ... ve ...'in reşit oldukları halde yapılan satışın 1964 tarihli vekaletname ile yapıldığını, dolayısıyla yapılan tescilin yolsuz tescil olduğunu, müvekkilleri ... ve Bismil için yok hükmünde olduğunu, bu nedenle tapu sicilinin hatalı tutulmasından kaynaklanan sorumluluğun gerçekleştiğini, müvekillerinden ...’ın 1988 yılında Bismil'den göç ettiğini, kadastro çalışmalarından haberdar olmadığını, keza doğum tarihi 1948 olup Şeyhmus Akarer’in geçersiz vekaletname ile satış yaptığını, zilyetliği 20 yılı aşan şahısların kadastro çalışması ile hak sahibi oldukları yolundaki gerekçenin doğru olmadığını, tapulama işlemlerine esas kadastro çalışmalarında yapılan hataların da tazminat hakkı doğurduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince Bismil Tapu Müdürlüğünde yapılan araştırmaya dayalı olarak davacılar murislerinin taşınmazdaki hisselerini sattıkları, bu nedenle 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi kapsamında Devletin sorumluluğunu gerektirir bir zararlarının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği davacılar vekilinin, davacılardan ... ve ...'in Tapu Müdürlüğü tarafından dosyaya gönderilen vekâletnameye istinaden yapılan satışlara yönelik olarak satış tarihi itibarıyla reşit oldukları, bu nedenle bu vekâletnamaye dayanarak yapılan satışın yolsuz olduğu iddia edilmiş ise de bu hususta herhangi bir dava açılmadığı gibi, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) 12 nci maddesinin üçüncü bendi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığından davanın reddine ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmaması nedeni ile davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair hüküm kurulmuştur.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre yapılan incelemede; Diyarbakır ili, Bismil ilçesi, ... Mahallesi 2 ada 28 parsel sayılı taşınmazın 1950 yılında tesis kadastrosu ile oluşan 3 parsel sayılı taşınmazdan ifrazen geldiği, davacılardan ...'in Diyarbakır ili, Bismil ilçesi, ... Mahallesi 2 ada 28 sayılı parseldeki 9/144 hissesini 16.02.1966 tarihli ve 43 yevmiye ile ...’in, 24/72 hissesini 17.12.1985 tarihli ve 718 yevmiye ile muhtelif kişilerden yine davacılardan ...'in 10/144 ve 9/72 hissesini sırasıyla 16.02.1966 tarihli ve 43 yevmiye numaralı işlem, 05.02.1988 tarihli ve 96 yevmiye numaralı işlem ile muhtelif kişilerden satın aldığı; ancak dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede 1990 yılında 2981/3290 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanun uyarınca yapılan yenileme kadastrosu çalışmalarında 28 parselde bulunan davacı hisselerinin yeni oluşan parsellere işlenmemesi nedeni ile mülkiyetlerinin yok edildiği iddiası ile tapu sicilinin hatalı tutulması nedeni ile uğranılan zararın tazminine ilişkin eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

3. Yapılan incelemede; 2 ada 28 sayılı parselin 05.09.1990 yılında yapılan ikinci kadastro işlemi ile oluşan 197 ada 1 ve 25, 200 ada 1 ve 10, 204 ada 1 ve 5, 230 ada 1, 204 ada 11, 198 ada 1, 2, 17, 32, 33, 34, 35, 36 ve 37 parsel sayılı taşınmazlara gittiği ve zeminde bu parsellere uyduğunun anlaşıldığı, yeni oluşan parsellerin tapu kayıtlarının incelenmesi neticesinde, davacıların murislerinin taşınmazlardaki tüm hisselerini Bismil Tapu Müdürlüğünce sunulan 1964/940 yevmiye numaralı işlem ile 18.09.1964 tarihli ...’e verilen noterde düzenlenen vekâletname uyarınca 1956, 1964, 1966 vb. farklı tarihlerde yeni oluşan parsel maliklerine sattığı söz konusu satışlardan sonra bina ve inşa ederek fasılasız ve nizasız malik sıfatıyla zilyet olarak tasarrufta bulunan şahıslar adına 3402 sayılı Kanun uyarınca tescil edildiği, tespit işlemlerinin 1990 ve 1991 yıllarında kesinleştiği anlaşılmış olup, davacıların devletin sorumluluğuna tabi herhangi bir işlemine dayalı zarara uğradığı hususu söz konusu olmadığı gibi 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açmayarak eski tapu kayıtlarına dayalı mülkiyet hakkını elde etme imkanını kaybeden tarafın eldeki davayı açma hakkı da olmadığından açılan davanın reddine karar verilmesi yerindedir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre, usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Duruşmaya gelen davalı ... kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen 17.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı Hazineye ödenmesine, davacıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.