Logo

5. Hukuk Dairesi2023/737 E. 2023/9607 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle, davacı şirketin uğradığı zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun zapta karşı tekeffül hükümleri uyarınca Hazine ve TOKİ'den tazmin edilmesi talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıya satılan taşınmazın bir kısmının daha önce başkasına ait olduğunun tespiti ve tapu iptali sebebiyle Hazine'nin 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi uyarınca ve TOKİ'nin de zapta karşı tekeffül hükümleri gereğince sorumlu olduğu, ancak zararın hesabında imar parseli üzerinden düzenleme ortaklık payı düşülerek hesaplanması ve yasal faiz uygulanması gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/893 Esas, 2022/1249 Karar

KARAR : Yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : Afyonkarahisar 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/407 Esas, 2021/201 Karar

Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) zapta karşı tekeffül hükümleri uyarınca ise davalı TOKİ Başkanlığından tazminat istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davalı Hazine vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24.10.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davalı Hazine vekili Avukat ... ile yetki belgesine istinaden davacı vekili Avukat ... gelmiş, diğer davalı idare vekili duruşmaya katılmamıştır.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu Afyonkarahisar ili, ... ilçe, ... köyü 2442 (yeni 390 ada 1 ve 9) parsel sayılı davalı TOKİ Başkanlığına ait 333.579,46 m² yüzölçümlü taşınmazın, 27.12.2007 tarihinde açık teklif alma yöntemi ile yapılan ihale sonucunda müvekkili şirket tarafından satın alındığını, satış işlemi sonrası şirketin söz konusu arazide parselasyon yaptırıldığını, arazinin 390 ada 1-9 parsellere ayrıldığını, müvekkili şirketin 390 ada 9 parsel üzerinde otel inşaatına başladığını, Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/507 Esas, 2014/376 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda verilen karar uyarınca Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından mükerrer tapulama yapıldığını, 390 ada 1 ve 390 ada 9 parselde bir kısmının iptal edildiği, TOKİ Başkanlığı tarafından da aslında kendisine ait olmayan bir taşınmazın müvekkiline satılması nedeni ile müvekkili aleyhine dava açılmasına sebep olunduğunu ve müvekkilinin zarara uğradığının sabit olduğunu, müvekkilinin mükerrer tapulama işleminde ve taşınmazın ihale ile kendisine satılma işlemlerinde hiç bir kusurunun bulunmadığını, açılan dava sonrası müvekkilinin ciddi prestij kaybına uğradığını, müvekkilinin bu yatırıma bağlı olarak çektiği kredileri zamanında ödeyemediğinden milyonlarca lira temerrüt faizi ödemek zorunda kaldığını, bu nedenlerle davalıların sebebiyet vermesi sebebi ile müvekkilinin uğradığı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile bilirkişi raporu ile zararlarının tespitinden sonra artırılmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL'nin davalılardan haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine talepetmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava yanlış kadastro işlemine dayandığı için, kadastro işleminin yapıldığı tarih ile dava açma süresi içerisinde 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden davanın süre yönünden reddinin gerektiğini, davacı vekilince açılan davanın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre tazminat davası olduğunu, davanın Maliye Hazinesi yönünden husumet nedeniyle reddi gerektiğini, Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/507 Esas, 2014/376 Karar sayılı kararının davacılarının, davadaki davacı ... ve Turizm Hizmetleri İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ye karşı mükerrer tapu kaydı hukukî sebebine dayanarak, açtıkları tapu iptali ve tescil davasını kazandıklarını, burada mükerrer tapu kaydı bu 4721 sayılı Kanun'un 1023 üncü maddesinin istisnası olması nedeniyle mahkemece Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/507 Esas, 2014/376 Karar sayılı kararının davacılarının davasının kabul edildiğini, şayet hatalı tescil mükerrerlik kaydına dayanmayıp, başka bir sebebe dayanmış olsaydı, Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/507 Esas, 2014/376 Karar sayılı kararının davacılarının, şu andaki davacının kötü niyetini ispatlayamaması hâlinde işbu davayı açabileceklerini, üçüncü şahsın hatasından kaynaklanan olaydan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde belirtilen devletin sorumluluğunun söz konusu olamayacağını, bu nedenlerden dolayı davacı tarafça açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı TOKİ Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanarak açtığı davanın haksız fiilin bir türü olup 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, mükerrer tapulama neticesinde davacının zararının oluşmasında kusurlarının bulunmadığını, kendilerine herhangi bir ihbar yapılmadığını, taşınmazın m² birim bedelinin de yüksek gösterildiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı davanın kabulü ile talep ettiği yargılama gideri ile vekâlet ücretinin ödeme ve ıslah tarihten itibaren, taşınmaz bedeli ve taşınmaz üzerinde kalan inşaat bedelini dava ve ıslah tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idarelerden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu alacaklara ilikin faiz başlangıç tarihinin, davaya konu 1480 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptaline ilişkin Mahkeme kararının kesinleşme tarihi olan 13.03.2017 olması gerektiğini, (Emsal Sakarya 6. Hukuk Dairesinin 2019/1924 Esas, 2019/2016 Karar sayılı kararı), Mahkeme aksi kanaatte ise faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olması gerektiğini ayrıca davacının tacir olup müvekkilinin uğradığı zararın da ticari faizi ile tahsilinin gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılarak faiz başlangıcı ve türü yönünden düzeltilerek yeninden karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın yanlış kadastro işlemine dayandığı için, kadastro işleminin yapıldığı tarih ile dava açma süresi içerisinde 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, mükerrer tapulamanın 4721 sayılı Kanun'un 1023 üncü maddesinin istisnası olması nedeniyle Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/507 Esas, 2014/376 Karar sayılı kararı ile gerçek hak sahipleri lehine tapunun iptaline karar verildiğini, Mahkemece gerçek hak sahipleri tarafından başka sebeplerle dava açılsa ve davacı 4721 sayılı Kanun'un 1023 üncü maddesine göre aynî hak kazanmış olsaydı bu hâlde, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayalı olarak dava açma hakkının gerçek hak sahiplerine ait olacağını, ayrıca tapulama işlemleri sırasında yapılan hatanın dava dışı gerçek hak sahiplerinin ilgisizliğinden kaynaklandığını, Yargıtay kararlarında üçüncü şahsın hatasından kaynaklanan olaylarda 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde belirtilen Devletin sorumluluğunun söz konusu olamayacağını, Devletin sorumluluğundan söz edilebilmesi için tapu sicilinin tutulmasında tapu sicil müdürünün ve memurunun hukuka aykırı bir işleminin ve bununla zarar konu netice arasında uygun illiyet bağının varlığı gerekeceğini, kadastro çalışmaları ve faaliyetleri sırasında işlemlerin tapu sicili tutma kavramı içinde yorumlanamayacağını bu nedenlerle Hazinenin kadastro tespiti sırasında yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre sorumluluğunun olamayacağını, davacı ... ve Turizm Hizmetleri İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin ancak taşınmazı kendisine satan kişiden (TOKİ Başkanlığından) satıcının zapta karşı tekeffülü hükümlerine göre zararının tazminini isteyebileceğini, bu nedenle Maliye Hazinesine husumet yöneltilmesinin doğru olmadığını, aksi halde davacının mükerrer tapu kaydından haberdar olmaması nedeniyle iyiniyetli olarak 4721 sayılı Kanun'un 725 inci maddesinin ikinci fıkrasına dayalı ... inşaat nedeniyle tapu iptal ve tescil davası açabileceğini, tapunun iptaline karar verilmesi hâlinde ise Hazinenin sadece ödenen arazi bedelinden sorumluluğunun söz konusu olabileceğini, ayrıca taşınmazın tamamlanma oranında ve arazi bedelinin takdirinde çelişkiler mevcut olduğunu, çelişki giderilmeden son ek rapor doğrultusunda karar verilmesinin doğru olmadığını, ayrıca satış esnasında tarla vasfında olan taşınmazın bedelinin arsa olduğu kabul edilerek yüksek hesaplanmasının doğru olmadığı davacının alacağının bir kısmı için ıslah yapmayarak ek dava açacağının söylemesinin alacağını ... bırakmak olduğunu, buna rızalarının bulunmadığını, yine yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline denmek suretiyle kararın infazı açısında tereddüt yaratıldığını, ödenmesine karar verilen harcın tahsiline karar verilen davalı ile Maliye Hazinesi kastediliyor ise, Hazinenin harçtan muaf olması nedeniyle kararın bu yönüyle de hatalı olduğunu, yasal faize hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Davalı TOKİ Başkanlığı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davada 6098 sayılı Kanun'un 60 ıncı maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, dava konusu taşınmaza ilişkin mükerrer tapulama işlemi neticesinde davacı tarafın zararının oluşmasında müvekkili idarenin herhangi bir kusuru veya hatasının bulunmadığını, davanın müvekkili idare yönünden pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, dava dışı malikler Mevlüt Kurnaz, ... , ... , ... tarafından davacı aleyhine ikame edilen davanın müvekkili idareye ihbar edilmediğinden savunma haklarının kısıtlandığını, dosya içerisinde bulunan bilirkişi raporlarında hem inşaatın tamamlanma oranında hem de arazi bedelinin takdirinde çelişkiler mevcut olduğunu, ayrıca taşınmazın tamamlanma oranında ve arazi bedelinin takdirinde çelişkiler mevcut olduğunu, çelişki giderilmeden son ek rapor doğrultusunda karar verilmesinin doğru olmadığını, ayrıca satış esnasında tarla vasfında olan taşınmazın bedelinin arsa olduğu kabul edilerek yüksek hesaplanması doğru olmadığı gibi imar parseli olarak kabulü halinde kadastral yüzölçümü ile hesaplama yapılması gerektiğini, taşınmazın vasfının davacı tarafından arsa olarak değiştirilmesinden dolayı yapılan hafriyat ve yol yapımı giderlerinden davacının sorumlu olduğunu, ayrıca Belediye İmar Planı içerisinde bulunduğu sabit ise alt yapı çalışmalarının tümünün bağlı bulunduğu Belediye Başkanlığınca yapılması gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile somut olayda; tescil harici bırakılan alanların Hazine adına tescilinin sağlanması amacıyla başlatılan kadastro çalışmaları sırasında, kadastro görmüş plana bağlı dava dışı kişiler adına kayıtlı 1480 parsel sayılı taşınmazın tescil harici alan gibi, tescil harici bırakılan çevre alanlarla birlikte Maliye Hazinesi adına tescil edildiği ve Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne devredilen taşınmazın daha sonra davalı TOKİ Başkanlığına devredildiği, daha sonrada TOKİ Başkanlığı tarafından davacı şirkete satıldığı, 1480 parsel malikleri tarafından açılan dava sonucunda da davacıya satılan taşınmazın 1480 parsele isabet eden miktarının ve alanın iptal edildiği, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak oluşturulduğu sabit olduğundan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince Hazinenin sorumlu olduğuna ilişkin kabulü doğru olduğu gibi eldeki davada, davacı alıcı ile davalı satıcı arasındaki tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşmenin tapu sicil memuru huzurunda düzenlendiği, Kanun'un öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılan ve yapıldığı tarihte konusu hukuki veya fiili sebeplerden dolayı imkansız olmayan bu sözleşmenin geçerli olduğu ve geçerli olarak kurulan bu sözleşmenin konusunu oluşturan taşınmazın üçüncü bir kişi tarafından satım anından önceki bir aynî hakka dayanarak alıcının elinden alındığı anlaşıldığından davalı TOKİ Başkanlığının da zapta karşı tekeffül hükümleri uyarınca davacının gerçek zararından diğer davalı Hazine ile birlikte sorumlu olduğunun kabulü de doğrudur. Ne var ki davacı şirket, Mahkemece iptaline karar verilen 390 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 384,70 m²lik bölümü ile 390 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 7.295,30 m²lik bölümünün (1480 parsel sayılı 7680,00 m²lik taşınmazın alanı) bedeli ile bir kısmı 1480 parsel bir kısmı 390 ada 9 parsel üzerinde kalan otel inşaatının bedelini, yine binanın ana yola bağlantısı için yapmış olduğu yol bedelini ve binaya elektrik tesisatı çekmek için yaptığı masrafları talep etmiş ise de otel binası davacı şirketin parselinde de yer aldığından hâlen davacının kullanımında olduğundan ve 1480 parsel malikleri tarafından el atmanın önlenmesine yönelik talepte bulunulup otel binası yıkılmadığı sürece davacı tarafın bu aşamada oluşmuş bir zararından söz edilemeyeceği, ayrıca davacının 1480 parsel maliklerine dava açarak ya da kendisine karşı açılacak el atmamın önlemesi davasına karşı 4721 sayılı Kanun'un "... yapılar" başlıklı 725 inci maddesi uyarınca tapu iptal tescil talebinde de bulunması mümkün olduğundan bu hâlde otel binası yıkılmadığı sürece davacının zararı ortaya çıkmayacağından bu aşamada hem bina bedeli yönünden, hem de binanın kullanımı için yapılan yol ve elektrik tesisatı yapım bedelleri yönünden davalılardan talepte bulunamayacağından bu zarar kalemleri yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru olmadığı yine Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/507 Esas sayılı dosyasında verilen iptal kararı, tarafların Yargıtay onama ilâmına karşı karar düzeltme yoluna başvurulmamış olmasından dolayı 18.05.2017 tarihi yerine dava tarihinin esas alınması doğru olmadığı, bu tarihe göre resen yapılan hesaplama ile arsanın imar parseli olarak metrekare birim fiyatının 85,56 TL olarak kabulü ile davacının malik olduğu taşınmazın eksilen 7680 metrekarelik taşınmaz bedeli ile Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/507 Esas sayılı dosyasında açılan davada, davacı aleyhine hükmedilen ve davacın icra dosyasına ödemek zorunda kaldığı toplam 48.249,00 TL yargılama gideri ve vekâlet ücretinin toplamı olan 705.349,80 TL ye hükmedilmesi gerektiği, öte yandan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 19 uncu maddesi gereğince yapılan satım sözleşmesi davacı açısından ticari iş olup, aynı maddenin ikinci fıkrası gereği taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça diğeri için de ticari iş sayılması gerektiğinden 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un 2inci maddesinin ikinci fıkrası gereği avans faizi talep edilebileceğinden ve davada da avans faiz istenildiğinden davacının zarar miktarına her iki davalı yönünden de, zapt eyleminin kesinleştiği 18.05.2017 tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesi gerektiğinden bahisle taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; tapu iptali kararı ile müvekkilin mal varlığını taşınmaz ve üzerindeki binanın değeri kadar azaldığı gibi dava tarihi itibarıyla şirketin yatırımı devam ettirme imkanı kalmadığından yatırım için yapılan masraflar ve taşınmazın bina değerine ilişkin zararı yönünden davanın kabul edilmesi gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

3. Davalı TOKİ Başkanlığı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile 6098 sayılı Kanun'nun zapta karşı tekeffül hükümleri uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri

2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6. 6098 sayılı Kanun'un 61 inci maddesinde; “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.

7. 6098 sayılı Kanun'un 162 inci maddesinin birinci fıkrası, 163 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları.

8. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.12.2010 tarihli ve 2010/13-618 Esas, 2010/668 Karar sayılı ilâmının ilgili kısmı şöyledir:

"...Somut olayda, davacı alıcı ile davalı satıcı arasında tapuda yapılan gayrimenkul satım sözleşmesinin başlangıçta geçerli olarak kurulmasına ve taşınmazın davacıya teslim edilmesine rağmen daha sonra üçüncü kişinin (Hazinenin) satım anında ve öncesinde mevcut olan, alıcı ve satıcının da bilmediği, bir ayni hakka dayanarak taşınmazın mahkeme kararı ile davacının elinden alınması söz konusudur.

Bu durumda mahkemece, zapta karşı tekeffül hükümleri uygulanarak davacının gerçek ve güncel müspet zararına hükmedilmesi yönündeki kararı sonucu itibariyle usul ve yasaya uygun olup, direnme kararı yerindedir..."

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin tüm, davalı idareler vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

3. Arsa niteliğindeki taşınmazlara 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsal kıyaslaması yapılarak değer biçilmesi yöntem olarak Kanun hükümlerine uygundur.

4. Ne var ki davacı tapusunun iptali ile dava dışı şahıslar adına tescil edilen 7680 metrekare kısmın bedeline hükmedilmesi doğru ise de, 7680 metrekarelik kısmının imar düzenlemesine dahil edildiği gözetildiğinde imar parseli olarak belirlenen metrekare birim fiyatı ile yüzölçümünden de kesilen düzenleme ortaklık payı oranında indirim yapılmak suretiyle hesaplanacak bedele hükmedilmesi gerekirken davalı idareler aleyhine fazla bedele hükmedilmesi bozmayı gerektirir.

5. Gerek zapta karşı tekeffül hükümleri gerekse 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanan tazminat yönünden temelinde yoksun kalınan mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle taşınmazın gerçek bedelinin tahsili istemine ilişkin olduğundan ve davacının ticari işletmesi ile ilgili bulunmamasına göre değerlendirme tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde avans faizine hükmedilmesi de bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı vekilinin tüm, davalı idareler vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı idareler vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Duruşmaya gelen davalı Hazine kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen 17.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı ... ödenmesine,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

24.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.