Logo

5. Hukuk Dairesi2023/7553 E. 2024/2281 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hatalı kadastro işlemi nedeniyle mülkiyet kaybına uğrayan davacıların, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca Hazine'den tazminat talep etmeleri üzerine zamanaşımı def'inin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarihli kararından sonra makul sürenin de dolduğu gözetilerek, davalı Hazine vekilinin zamanaşımı itirazının kabulüyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/423 Esas, 2023/435 Karar

KARAR : Esastan ret

Taraflar arasındaki tapu kaydının hatalı oluşması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davacılar vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 27.02.2024 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü yetki belgesine istinaden davacılar vekili ... ile davalı Hazine vekili Avukat ... gelmişlerdir.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Bursa ili, ... ilçesi, ... (...) köyü Cilt:..., Sahife:... Sıra: ...'de kain ....829 m² yüzölçümlü, zeytinlik nitelikli taşınmaz ile Bursa ili, ... ilçesi, ... (...) köyü Cilt:..., Sahife:..., Sıra:...' da kain ....000 m² yüzölçümlü zeytinlik nitelikli taşınmazın, davacı ...’ın babası, diğer davacıların dedesi olan kök muris ... adına kayıtlı iken, 10.03.1960 tarihinde muris ... mirasçıları ..., ..., ..., ..., ... ve ... adına intikalen tapuya tescil edildiğini, birbirine sınır olan ve toplam 14.829 m² olarak tapuya tescilli bulunan taşınmazların bulunduğu ... köyünde, 1973 yılında başlayan genel arazi kadastrosu işlemleri 1975 yılında tamamlandığı, kadastro çalışmaları sırasında söz konusu taşınmazlara ... parsel numarası verildiğini, ... sayılı parselin yüzölçümünün 14.829 m² olarak tespit edilmesi gerekirken hatalı olarak 5.350 m² olarak tespit edildiğini, mülkiyeti müvekkillere ait bulunan 9.479 m²lik alanın kayıt miktarı fazlası olarak ... sayılı parsele dahil edilerek Hazine adına tapuya kayıt ve tescil edildiğini, ... sayılı parselin yüzölçümünün ....500 m² olup bu miktarın 9.479 m²sinin hatalı kadastro işlemi sonucu davalı Hazinenin iktisap ettiğini, ... köyünde 1997 tarihinde kadastro yenileme çalışması yapıldığını ve yenileme çalışmaları sonucu ... sayılı parsel ... ada ... parsel numarasını ve ... sayılı parsel ... ada ... parsel numarasını aldığını, Yenileme kadastrosu sırasında, 1975 yılında yapılan ilk tesis kadastrosundaki hatanın farkına varıldığını, yenileme kadastrosu sonucu ... ada ... parselin (eski kayıt ... parsel) yüzölçümü, 13.392,23 m² olarak düzeltilmiş ise de ... ada 3 sayılı parselin (eski kayıt ... sayılı parsel) yüzölçümünde herhangi bir değişiklik yapılmadığını, davalı Hazinenin ... ada ... parsel sayılı taşınmazı 02.....2003 tarihinde ... isimli üçüncü şahsa sattığını, müvekkillerinin yapılan hatalı kadastro işlemine karşı dava açmışlar ise de ... Kadastro Mahkemesinin 1998/8 Esas, 2001/57 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede kadastro tespitinin 1975 yılında kesinleştiği ve bu kesinleşmeden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini, bu durumun mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkillerinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların mülkiyet haklarının bulunmadığını, kadastro tespitinin 1975 yılında kesinleştiğini, Kadastro Mahkemesinde açtıkları davanın da ret ile sonuçlandığını, hak düşürücü sürenin ve zamanaşımı süresinin geçmiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların 1975 yılında kesinleşen genel arazi kadastrosu işlemi sonucunda davalı Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, ancak o tarihte yürürlükte bulunan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinin tapu kütüğünün oluşumu sırasında yapılan hataları kapsamadığını, davacıların tazminat talebinin incelenmesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı içtihadından sonra mümkün hâle geldiğini, eldeki dava bakımından 10 yıllık zamanaşımı süresinin davacıların tazminat talebinin incelenmesini hukuken olanaklı kılan yukarıda bahsedilen içtihadın karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden itibaren başlayacağının kabulü gerektiğini, dolayısıyla 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazlara ilişkin kadastro tutanaklarının 1975 yılında kesinleştiği, daha sonra bu bölgede 1997 yılında yenileme kadastro çalışmalarının başladığı, yenileme kadastro çalışmalarına ilişkin açılan ... Kadastro Mahkemesi'nin 1998/8 Esas, 2001/57 Karar sayılı davanın reddine ilişkin kararın 09.01.2003 tarihinde kesinleştiği, 1998/9 Esas, 2001/46 Karar sayılı davanın reddine ilişkin kararın 20.04.2002 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 22.07.2019 tarihinde açıldığı, zamanaşımı süresi için Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009 tarihli kararı tarihinden itibaren 9 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra dava açıldığı, bu durumda davanın makul süre içerisinde açıldığının kabulünün mümkün olmadığı belirtilerek davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrarla tapulama işleminin 1975 yılında kesinleştiğini, bu tarih üzerinden on yıl geçtikten sonra 1985 yılında mülkiyet hakkı kaybının kesinleştiğini, 10 yıllık zamanaşımı süresi gözetildiğinde davacıların 1995 yılına kadar dava açmaları gerektiğini; ancak o tarihte 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesindeki tazminat hakkının mevcut olmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararı ile bu tür hak kayıplarına kanun yolunun açıldığını, bu tarihten itibaren zamanaşımı süresinin hesaplanması gerektiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

.... İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

.... 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihaî kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

.... Davacıların murisleri adına olan dayanak kayıtlara göre eski ... parselin tapulama çalışmaları sonucunda 04.09.1975 tarihinde davacı ... ve diğer davacılar murisleri adına 5350 m² olarak tescil edildiği, daha sonra bu bölgede 1997 yılında yenileme kadastro çalışmalarının başladığı, yenileme kadastro çalışmalarına ilişkin açılan ... Kadastro Mahkemesinin 1998/8 Esas, 2001/57 Karar sayılı davanın esastan reddine ilişkin kararın 09.01.2003 tarihinde kesinleştiği, 1998/9 Esas, 2001/46 Karar sayılı davanın esastan reddine ilişkin kararın 20.04.2002 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 22.07.2019 tarihinde açıldığı, davalı Hazine vekilinin zamanaşımı itirazının bulunduğu anlaşılmıştır.

3. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146 ncı maddesine (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125 inci maddesine) göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 2014/6673 başvuru numaralı ve ....07.2017 tarihli Yaşar Çoban Kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiş olup Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından makul süre içinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanılarak dava açılması gerekir.

4. Buna göre, 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtiği gibi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun karar tarihinden sonra makul süre de dolmuş bulunduğundan, davalı Hazine vekilinin süresinde zamanaşımı itirazında bulunduğu da gözetilerek Hazine yönünden davanın zamanaşımı süresi geçtiğinden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

5. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aleyhine temyiz olunan davalı Hazine yararına 21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 17.100,00 TL vekâlet ücretinin temyiz eden davacılardan alınmasına,

Davacılardan peşin alınan temyiz harçlarının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

27.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.