Logo

5. Hukuk Dairesi2023/9640 E. 2024/3479 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının mahkeme kararıyla iptali nedeniyle uğranılan zararın tazmini davasında, tazminat miktarının belirlenmesinde hangi kriterlerin esas alınacağı ve İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmaması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesinin hükmü ne şekilde belirleyeceği hususunda ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesinin, bozma kararına uyarak yaptığı yargılamada, taşınmazın dava tarihi itibarıyla arsa niteliğinde olduğunu tespit ederek bilirkişi raporuna göre tazminat miktarını belirlemiş olmasına rağmen, ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmadığından, ilk hükümdeki miktardan fazlasına hükmedilemeyeceği gözetilerek davanın kısmen kabulüne karar vermesi usul ve yasaya uygun bulunarak onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1231 Esas, 2023/767 Karar

KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden gecen tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda,

Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Davacı lehine hüküm altına alınan ve davalı Hazine tarafından temyize konu edilen miktar Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kalmaktadır.

Bu nedenle; davalı Hazine vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

Davacı vekilinin davanın reddedilen bölümü yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu Antalya ili, ... ilçesi, ... Mahallesi eski ... parsel, yeni 28060 ada 11 parsel sayılı taşınmazın tapusunun Orman Yönetiminin Antalya 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı 29.12.2008 tarihinde kesinleşen 22.05.2008 tarihli ve 2007/380 Esas, 2008/167 Karar sayılı ilamıyla iptal edilerek Hazine adına tesciline karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlâl ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; oluşan tapunun yolsuz olduğunu, ormanların özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 21.10.2020 tarihli ve 2018/340 Esas, 2020/286 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne ve tespit edilen bedelin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 09.06.2021 tarihli ve 2020/926 Esas, 2021/599 Karar sayılı ilamı ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edildiği tarih itibarıyla tarla niteliğiyle tapuda kayıtlı olduğu, ... Belediyesi cevabına göre 1/1000 ölçekli imar planının bulunmadığı, belediye hizmetlerinden yararlanmadığı ve dolayısıyla dava konusu taşınmazın arazi olarak kabulüyle değerinin net gelir yöntemine göre hesaplama yapılması yerinde olduğu halde, İlk Derece Mahkemesince bilirkişi kurulundan taşınmazın arsa olarak kabul edilerek emsal satışlara göre tazminat miktarının hesaplanmasının istenilmesi ve bu doğrultuda sunulan ek rapordaki tazminat miktarı esas alınarak hüküm kurulmuş olunmasının yerinde olmadığı anlaşıldığından, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve dava konusu taşınmazı arazi kabul eden rapor hükme esas alınmak suretiyle İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz itirazında bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda; dava konusu taşınmazın belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığına ilişkin belediye başkanlığı yazıları çelişik olduğu gibi Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü parsel sorgu sistemindeki konumu da izlendiğinde taşınmazın niteliği konusunda tereddüte düşüldüğü belirtilerek dava konusu taşınmazın değeri tespit edilirken öncelikle taşınmazın niteliğinin tespit edilmesi gerektiğinden dava konusu taşınmazın arsa olduğu tespit edilirse emsal karşılaştırma yöntemine göre, arazi olduğunun anlaşılması halinde ise net gelir yöntemine göre değer biçilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmeyerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Son Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; dava konusu taşınmazın dava tarihi itibarıyla niteliğinin belirlenmesi amacıyla gerekli yazışmalar yapılarak, dava tarihi itibarıyla arsa niteliğinde olduğu belirlenerek bu doğrultuda oluşturulan bilirkişi kurulu eşliğinde taşınmaz başında yapılan keşif sonucunda düzenlenen ve hükme esas alınmaya elverişli olduğu görülen 01.06.2023 tarihli bilirkişi kurulu raporuna göre, dava tarihi itibarıyla tazminat miktarı 606.349,75 TL olarak belirlenmişse de İlk Derece Mahkemesince dava konusu taşınmaza 170.864,00 TL belirleyen ilk karara karşı davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmadığı ve kararın yalnızca davalı Hazine tarafından istinaf edilmediği gözetilerek 170.864,00 TL'den daha fazlasına hükmedilemeyeceğinden bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmek suretiyle yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın bedelinin düşük belirlendiğini, eldeki davada dava tarihi itibarıyla belirlenen ve nispi harcı ödenen tazminatın (606.349,75.TL) davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, vekâlet ücreti ve yargılama giderinin davalı tarafa yükletilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın düzeltilerek onanmasını, olmadığı taktirde bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3.Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

A. Davalı Hazine Vekilinin Temyizi Yönünden;

Davalı Hazine vekilinin temyiz dilekçesinin miktar yönünden REDDİNE,

B. Davacı Vekilinin Temyizi Yönünden;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası ile 373 üncü maddesinin beşinci fıkraları uyarınca ONANMASINA,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine, davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.