Logo

5. Hukuk Dairesi2023/9670 E. 2024/3536 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmazlar için 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, taşınmazların kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı kabul edilerek tazminata hükmedilmiş ise de, uygulanan kıyı kenar çizgisinin hangi idarece, hangi tarihte ve hangi yönteme göre belirlendiği, kesinleşip kesinleşmediği araştırılmadan ve idarece onaylanmış veya hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığı tespit edilmeden eksik incelemeyle hüküm kurulması nedeniyle karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/628 Esas, 2023/656 Karar

KARAR : Esastan ret

Taraflar arasında görülen 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca uğranılan zararın tazmini ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile kıyıya terkini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu Antalya ili, Manavgat ilçesi, ... Mahallesi 1, 2 ve 3 parsel taşınmazların kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından uğramış olduğu zararın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava dilekçesinde dava konusu taşınmazı kimden edindiğini belirtmediğini, taşınmazı üçüncü kişiden satın almış ise bu davayı taşınmazı almış olduğu üçüncü kişiye karşı açması gerektiğinden davanın husumet yönünden reddini talep ettiklerini, kıyıların herhangi bir tahsis işlemine gerek olmaksızın doğrudan doğruya herkesin serbestçe yararlanmasına sunulmuş sahipsiz kamu malları olduğunu, tazminat şartlarının oluşmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacılara ödenmesine ve davacılar payının tapu kaydının iptali ile tapudan kıyı nedeniyle terkinine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; aynı taşınmaza ilişkin Manavgat 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/285 Esas sayılı dosyasında açılan kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasında 23.11.2012 değerlendirme tarihi itibarıyla %35 düzenleme ortaklık payı kesilerek metrekare birim bedeli 1.170,00 TL olarak belirlenerek temyiz incelemesi sonucu kesinleşmiş olup aradan geçen süre de dikkate alındığında dava konusu taşınmaza belirlenen bedelinin düşük olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, belirlenen bedelin yüksek olduğunu, ıslah edilen kısım için ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiğini ve vekalet ücretinin hatalı hesaplandığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ... Mahallesinde bulunan ve davacılar ile davacı dışı müşterekleri adına kayıtlı 868,00 m² yüzölçümündeki 1 sayılı parsel, 2.071,00 m² yüzölçümündeki 2 sayılı parsel ve 5.493,00 m² yüzölçümündeki 3 parsel sayılı dava konusu taşınmazların imar uygulaması dışı tutulmuş kadastro parselleri oldukları, 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydındaki yüzölçümü hatalı olup gerçek yüzölçümünün 4.353,91 m² olduğu ve bilirkişi kurulu raporunda da bu miktar esas alınarak hesaplama yapıldığı, tapunun beyanlar hanesinde kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldıklarına ilişkin şerh bulunmadığı ve tapu kaydını iptal eden bir mahkeme kararının bulunmadığı, Belediye yazı cevabında her üç parselin de 1/1000 ölçekli imar planında kıyı kenar çizgisi altında kıyı-kumsal-sazlık alanlar ile Manavgat Irmağı içerisinde kaldıklarının belirtildiği ve Manavgat 1.etap ilave+revizyon uygulama imar planına tabi olduğu, belediye encümeninin 1988 tarihli 951 sayılı kararına istinaden 18 inci madde uygulaması yapılarak kamu ortaklık payı ve düzenleme ortaklık payı kesintileri yapıldığı, 1 nolu parselin 868 m²si, 2 nolu parselin 2.071,00 m²si ve 3 nolu parselin 5.493,00 m²sinin 1/1000 ölçekli imar uygulamasına dahil edilmeyerek düzenleme dışında tutuldukları, parsellerin düzenleme dışında kalan kısımlarının tamamının 19.03.2013 tarihinde onaylanan kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı, 1 nolu parselin (1A) ile gösterilen kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde ve aynı zamanda zeminde fiili olarak mevcut bulunan park alanı ve yürüyüş yolu içerisinde, (1B) ile gösterilen kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde ve aynı zamanda Manavgat Irmağı içerisinde yani ırmak suyu altında kaldığı, 2 nolu parselin (2A) kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde ve aynı zamanda zeminde fiili olarak mevcut bulunan park alanı ve yürüyüş yolu içerisinde, (2B) kısmının hem kıyı kenar çizgisi içerisinde hem Manavgat Irmağı içerisinde ırmak suyu altında kaldığı, 3 nolu parselin (3A) kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde ancak Manavgat Irmağı dışında kaldığı ve fiili el atma bulunmadığı, (3B) kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde ve yine Manavgat Irmağı dışında kaldığı, taşınmazların belediye hizmetlerinden yararlanıyor olması nedeniyle bilirkişi raporunda arsa niteliğindeki taşınmaza dava tarihi esas alınarak emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde yöntem itibarıyla bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte, 24.03.2021 tarihli ikinci ek rapordaki son tablodaki toplam tazminat tutarı 7.391.060,69 TL iken, bir önceki tabloda 7.968.727,14 TL hesaplanarak farklı sonuçlara ulaşıldığı; ancak mahkemece bu farklılığın sebebinin açıklanması sağlanmadığı gibi, hesaplamalarda maddi hatanın bulunup bulunmadığı ve hangi tablodaki rakam ve tutarlar ile toplam tutarın esas alınması gerektiğinin de belirlenmediği ve bu nedenle hükme esas alınmaya elverişli olmayan raporlar esas alınarak hüküm kurulmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle 27.05.2021 tarihli 2019/2 Esas, 2021/174 Karar sayılı ilk kararın kaldırılmasından sonra İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sırasında bilirkişi kurulundan alınan 16.12.2022 tarihli ve 24.03.2021 tarihli ek raporlarda, heyetlerince hazırlanan 24.03.2021 tarihli ek raporun sonuç kısmında istinaf kararında belirtilen maddi hata bulunmakta olup ek rapora ilişkin hesaplamalar başlıklı bölümde yapılan hesaplamaların ise doğru olduğu, sehven ikinci ek rapor sonuç kısmındaki hatanın bu ek rapor sonuç kısmında düzeltilmiş olup bu doğrultuda açıkladıkları sebeplerle 1, 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazlar hakkında toplam tazminat miktarının 7.968.727,14 TL olduğu belirtilmiş olup, bu şekilde dava konusu taşınmazlara emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinin taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline ve taşınmazların tapu kayıtlarının davacıların payları yönünden iptali ile tüm takyidatlarından arındırılarak tapudan kıyı nedeniyle terkinine karar verilmesinin, yargılama sırasında belirlenen tazminat miktarı yönünden yapılacak artırım bir ıslah olmadığı gibi bu artırım nedeniyle zamanaşımının gerçekleştiğinden de söz edilemeyeceğinden davanın ıslah edilen kısmına ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmemesinin yerinde olduğu, bunun yanı sıra keşif harcının harçtan muafiyet kapsamında bulunmaması sebebiyle keşif harcından davalı idarenin sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin bir numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 -383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun (3621 sayılı Kanun) Kanun’un 5 ve 9 uncu maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu Antalya ili, Manavgat ilçesi, ... Mahallesi 1, 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazları davacıların 24.04.1978 tarihinde hükmen tescil yoluyla edindiği, dava konusu taşınmazların tapu kaydında kıyı kenar çizgisinde kaldığına dair bir şerh bulunmadığı, eldeki davanın 02.01.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

4. Mahkemece, çekişmeli taşınmazların kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı kabul edilerek karar verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki; dava konusu taşınmazların ilk tesisinden itibaren tüm tedavüllerini gösterir şekilde tapu kaydı ve tapulama tutanağı ile hükmen tescile dayanak belgeler getirtilmediği gibi, hükme esas alınan bilirkişi raporunda uygulanan kıyı kenar çizgisinin hangi idare tarafından, hangi kanun uyarınca, hangi yönteme uygun olarak, hangi tarihte yapılan çalışma sonucu oluştuğu, bu çalışmanın ne şekilde kesinleştiği ilgili idareden sorularak varsa kesinleşmeye ve çalışmalara esas belgelerin onaylı örneklerinin dosya içine getirtilmesi, 3621 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü bendinde yer alan "Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur." ve aynı Kanun'un kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine ilişkin 9 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan “Komisyonca tespit edilip Valiliğin uygun görüşü ile birlikte gönderilen kıyı kenar çizgisi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca onaylandıktan sonra yürürlüğe girer.” hükümleri uyarınca idarece belirlenmiş ve onaylı kıyı kenar çizgisi ya da mahkemece hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığı araştırılarak kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise krokisinin getirtilerek kadastro paftası ile çakıştırılmak suretiyle taşınmazın pafta üzerinde kesinleşmiş kıyı kenar çizgisine göre konumu ve kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan alanını belirtir şekilde fen bilirkişisinden denetime elverişli rapor alındıktan sonra, kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölüm yönünden mülkiyet hakkının kısıtlanması nedeniyle 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklı tazminat koşullarının oluştuğunun kabulü ile hüküm kurulması, ilgili idare tarafından onaylanmış ya da hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisinin bulunmadığının tespiti hâlinde ise 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığının nazara alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

5. Kabule göre de; bilirkişi kurulunca dava konusu taşınmazlar ile emsal taşınmazın 2019 yılında, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından resen belirlenen emlak vergisine esas olan metrekare değerleri ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Müdürlüğünden getirtilip, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi itibarıyla; hükme esas alınan bilirkişi raporunda emsal kabul edilen Yukarı Mahalle 739 ada 6 parsel sayılı taşınmazın ise bilirkişilerce değerlendirmeye esas alınan satış tarihi itibarıyla fiili imar uygulaması sonucu oluşan imar parselleri mi, yoksa imar planına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan kadastro parselleri mi oldukları ilgili Belediye İmar Müdürlüğü ile Tapu Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup, alınacak cevaplara göre bilirkişi kurulu raporu denetlenmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması nedeniyle rapor inandırıcı değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

1. Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüne, temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davacı peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.