Logo

5. Hukuk Dairesi2023/9908 E. 2024/2352 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının iptali nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davada, mahkemenin bozma kararına uymaması ve tazminat miktarının belirlenmesindeki usulsüzlükler.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, Yargıtay'ın bozma ilamında belirtilen hususlara uygun şekilde tazminat miktarını belirlememesi, hangi bilirkişi raporuna dayandığını belirtmemesi ve bozma öncesi ıslah edilen taleple bağlı kalarak hüküm kurması usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/329 Esas, 2023/108 Karar

KARAR : Kabul

Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazminine ilişkin asıl ve birleştirilen davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Sakarya ili, ... ilçesi, ... köyü ... ada ... parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu uyuşmazlıkta İdare mahkemelerinin görevli olduğunu, müvekkil Hazinenin aktif ve pasif taraf sıfatının bulunmadığını, bu sebeple davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesini talep etimştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 26.02.2016 tarihli ve 2014/162 Esas, 2016/44 Karar sayılı ilamı ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin 26.02.2016 tarihli ve 2014/162 Esas, 2016/44 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; mahkemece, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesine dayalı açılan tazminat davalarının belirsiz alacak davası olarak açılamayacağının düşünülmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 33 üncü maddesi uyarınca, olayları açıklamak taraflara, hukukî niteleme hakime ait olup davacı dava dilekçesinde davasının belirsiz alacak davası olduğunu belirtmişse de dava dilekçesinde; fazlaya dair haklarını saklı tutarak dava değerini gösterip bu değerden nispi harcı yatırmış, daha sonra ıslah dilekçesinde dava değerini artırıp ıslah harcını da tamamlamıştır. O halde, sırf dava ve ıslah dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmiş olması gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı dava ve ıslah dilekçesinde davasını belirsiz alacak davası olarak nitelendirmişse de hukuki nitelendirmeyi mahkeme yapmalı, davanın kısmi dava olduğu düşünülmeli, dava ve ıslah dilekçesinde belirtilen ve harcı tamamlanan değerler gözönünde bulundurularak davacının tazminat istemi hakkında işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 11.12.2019 tarihli, 2019/285 Esas, 2019/629 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulü ile belirlenen bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı Hazineden tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 11.12.2019 tarihli, 2019/285 Esas, 2019/629 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; ... ilçesi, ... köyü ... ada ... parsel sayılı taşınmazın Hazine tarafından açılan dava sonucunda ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/22 Esas, 2012/338 Karar sayılı ilamı ile 6.632,89 m²lik kısmının tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın tarafların temyiz etmemesi üzerine 09.07.2013 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 23.05.2014 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır. Arsa niteliğindeki taşınmazın dava tarihindeki değerinin emsal karşılaştırması yapılarak belirlenmesi yöntem itibarıyla doğrudur; ancak aynı bölgeden DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılan kamulaştırmalar sonucunda Dairemize intikal eden ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/804 Esas, 2016/459 Karar 2015/834 Esas, 2016/427 Karar ve 2015/825 Esas, 2016/441 Karar sayılı dosyalarında dava konusu 107 ada 19 parsel, ... ada 39 parsel ve 110 ada 70 parsel sayılı taşınmazlara Kasım 2015 değerlendirme tarihi itibarıyla 50,48 TL/m² değer belirlendiği, yine ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/820 Esas, 2016/394 Karar ve 2015/840 Esas, 2016/412 Karar sayılı dosyalarında dava konusu ... ada 20 parsel ve 36 parsel sayılı taşınmazlara Kasım 2015 değerlendirme tarihi itibarıyla 45,43 TL/m² değer belirlendiği ve Dairemiz denetiminden geçtiği, değerlendirme tarihleri gözetildiğinde aradan geçen zamanda taşınmazın bulunduğu bölgenin sosyo ekonomik durumunda önemli ölçede bir değişiklik olduğuna dair bir verinin dosyaya yansımadığı hususları göz önüne alındığında, dava konusu taşınmaza 23.05.2014 değerlendirme tarihi itibarıyla 23,50 TL/m² değer üzerinden hesaplama yapan bilirkişi kurulu raporu inandırıcı bulunmamıştır. Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi, dava konusu taşınmaz üzerindeki fındık ağaçlarının bilirkişi raporunda belirtilen özellikleri, sayısı ve dikim aralıkları dikkate alındığında kapama fındıklık niteliğinde olması sebebiyle, üzerindeki fındık ağaçlarına kapama fındık net gelirine göre belirlenen bedelden zemine ekilebilecek mutad münavebe ürünlerine göre belirlenen bedel indirilmek suretiyle değer tespit edilmesi gerekirken, maktuen değer biçilmesi, dava konusu taşınmazın tapusu iptal edilen bölümü dışında kalan ve 22.05.2015 tarihli fen bilirkişisi raporu ve ekli krokisinde F ve H harfleri ile gösterilen kısımlarda yapılaşmaya izin verilip verilmeyeceği, veriliyor ise kısmen tapusunun iptal edilmesinden önceki durumundan farklı olarak kısıtlama getirilip getirilmediği hususları ilgili belediye başkanlığından sorularak, sonucuna göre arta kalan bölümde değer kaybı oluşup oluşmayacağı araştırılmadan eksik inceleme ile karar verilmesi ve dava konusu taşınmazın değeri, dava tarihi itibarıyla belirlendiğine göre hükmedilen tüm bedele dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerekirken; dava dilekçesinde belirtilen kısma dava tarihinden, bakiye kısma ise ıslah tarihinden faize hükmedilmesi nedenleriyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulü ile belirlenen bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı Hazineden tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; DSİ Genel Müdürlüğü tarafından Mahkemenin 2015/253 Değişik İş Esas sayılı acele kamulaştırma dosyasında kamulaştırılmasına karar verilen ... ada ... ve ... parsel sayılı taşınmazların dava konusu taşınmaza 700 metre mesafede olup bu taşınmazlara 47,00TL/m² değer biçildiği gözönüne alındığında, değerlendirme tarihleri gözetildiğinde aradan geçen zamanda taşınmazın bulunduğu bölgenin sosyo-ekonomik durumunda önemli ölçüde bir değişiklik olmadığı da göz önüne alındığında, dava konusu taşınmaza değerlendirme tarihi itibarıyla 35,72TL/m² değer biçilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, ek raporda geri kalan kısımlardaki değer azalışı hesaplanmış ise de %25 oranındaki oldukça düşük değer azalışını kabul edilmesinin mümkün olmadığını, emsal alınan taşınmazın bulunduğu yerin sular altında kalacağından gerçek değerleme ve kıyas yapılamayacağını, dava konusu taşınmaz tarla vasfında değerlendirildiğinde dahi objektif değer artış özellikleri de dikkate alındığında dava tarihi itibari ile m²sinin 80-90 TL olduğunu, kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için, gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra, ayrı bir dava açılması da usulen olanaklı olup kısmi davadan sonra açılan ek davada fazlaya dair hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı hâlinde birden fazla ek dava açılması da kural olarak mümkün olduğundan ve kısmi davanın davacısının, ek dava açmak veya kısmî ıslah yoluna gitmek konusunda seçimlik hakka sahip olduğu, kısmi dava açan davacının, yargılama esnasında alacak miktarı netleştikten sonra isterse talep konusunu 6100 sayılı Kanun’un 176 ncı maddesi uyarınca ıslah edebileceği, bunun gibi, davacının isterse ıslah yoluna başvurmayarak alacağının kalan kısmı için ek dava da açabileceği, ek dava açılırsa bu davaya karşı derdestlik yahut kesin hüküm itirazı öne sürülemeyeceği göz önüne alındığında aynı davada, tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabildikleri, davada bir defa kullanılabilecek ıslah haklarını önceden kullandıkları ve ıslah haklarının bulunmadığı göz önüne alınarak ... Asliye Hukuk Mahkemesine 2023/18 Esas ile iş bu dava ile birleştirme talepli ek dava açılmış olup yerel mahkemece açılan iş bu ek davanın 2023/20 Karar sayılı karar ile birleştirilmesi istenen dosyada ıslah ile artırılabilecek talebin ayrı dava konusu edilmesinin usul ekonomisine de uygun görülmediği gerekçesi ve derdestlik nedeni ile ek davanın reddine karar verildiği ve söz konusu karara karşı istinaf yoluna başvurulduğu, istinaf başvurusunun henüz sonuçlanmadığını, tüm bu hususlar göz önüne alındığında yerel mahkemece asıl dava bakımından bilirkişi raporu ile belirlenen değere göre bozma sonrası yeniden bedel artırımı ve harç tamamlama hakkı doğduğu kanaati ile davacı tarafa süre verildiği, davacı tarafın usule uygun bulmadığını beyanla talebini artırmadığı gerekçesi ile taleple bağlılık ilkesi gereğince hüküm kurulması usul ve kanuna, Yargıtay içtihatlarına tamamen aykırı olduğu gibi hak kaybına da yol açar nitelik olduğunu ileri sürerek kararı temyiz etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; mütegayyip kişiden kalan taşınmazlar 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 18 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince zamanaşımı yolu ile iktisabı mümkün olmayan taşınmazlar arasında sayılmışsa da, aynı Kanun’un 16 ncı maddesine göre kamu mallarından olmadığını, Hazinenin özel mülkü olarak kabul edildiğini bu nedenle kadastro öncesi sebebe dayanarak 10 yıl içinde tapu iptal ve tescil davaları açılması gerektiğini hak düşürücü sürenin geçtiğini bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosyada bulunan bilgi ve belgelerden; Sakarya ili, ... ilçesi, ... köyü, ... ada ... parsel sayılı taşınmazın Hazine tarafından açılan dava sonucunda ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/22 Esas, 2012/338 Karar sayılı ilamı ile 6.632,89 m²lik kısmının tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın tarafların temyiz etmemesi üzerine 09.07.2013 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 23.05.2014 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.

3. Arsa niteliğindeki taşınmazın bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Buna karşın, Dairemizin 15.09.2021 tarihli 2020/8817Esas 2021/9774 Karar sayılı bozma ilamından sonra 28.06.2022 tarihli ve 13.11.2022 tarihli ek bilirkişi raporları alınmışsa da gerekçeli kararda Mahkemece hangi rapor esas alınarak tazminata hükmedildiğine ilişkin bir açıklama yapılmadan bozma öncesi ıslah edilen taleple bağlı kalınarak tazminata hükmedilmesi bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile resen gözetilen nedenlerle Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Davacılar ... vd.'den peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine,

28.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.