"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/212 Esas, 2023/2011 Karar
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ: İstanbul 32. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/54 Esas, 2022/66 Karar
Taraflar arasındaki tapuya dava konusu taşınmazın kullanımını kısıtlayan şerhlerin verilmemesi nedeniyle 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca meydana gelen maddi zarar ve kâr mahrumiyetinin tahsili istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiş.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 30.04.2024 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü yetki belgesine istinaden temyiz eden davacı vekili Avukat Tuğay Ergün ve aleyhine temyiz olunan davalı Hazine vekili Avukat ...gelmişlerdir.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş.’ye ait olan ...köyünde kain 5 pafta 150 parsel sayılı 87.840 m² yüzölçümlü taşınmazın, özelleştirme kapsamında kapalı teklif-açık pazarlık usulü ile açık arttırmaya çıkarıldığını, müvekkilin de açık arttırmaya iştirak ederek, beş adet taşınmaz için sahip olduğu konum gereği emsallerinden 2,5 kat daha yüksek fiyat teklifinde bulunduğunu ve sunduğu teklifin kabul edilmesi üzerine, repoda nemalandırdığı parasını çekerek taşınmazı satın aldığını, müvekkilinin taşınmazı satın aldığı tarihte taşınmazın tapu kaydında hiçbir sınırlama, takyidat bulunmadığını, açık arttırma şartnamesi ve eklerinde de taşınmazın arsa nitelikli olduğu ve üzerinde hiçbir sınırlama ve takyidat olmadığının açık şekilde ifade edildiğini, ancak taşınmazın 3621 sayılı Kıyı Kanunu kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun kararıyla dava konusu taşınmazı da kapsayacak şekilde; taşınmazın doğal sit alanı olduğu belirtildiğini, alınan kararlar ve yapılan düzenlemeler sonucunda sit alanı ilan edilen ve imar planları ve kanunla da kesin inşaat ve tasarruf yasağı getirilen kısmın 46.475 m² olduğunu, geri kalan 19.215 m² günübirlik turizm alanı + 15 m²lik kısmın yol alanında kaldığını, taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kalan kısmının ise toplam 22.149,54 m² olduğu, Sarıyer 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/60 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan tespitin, 10.04.2008 tarihinde kesinleştiğini, müvekkilinin dava konusu taşınmazı, ticari faaliyetlerine uygun olacak şekilde kâr elde etmek amacıyla iktisap ettiğini, toplam 87.840,00 m² büyüklüğündeki taşınmaz üzerine villa inşaa ederek gelir elde etmeyi hedeflediğini, müvekkilinin mülkiyet hakkının kısıtlandığını ve yatırım amaçlı alınan taşınmaz için yapılan masraflar ve yoksun kalınan kar göz önünde bulundurulduğunda, müvekkilinin son derece büyük bir zarara uğradığını, zarar sonrasında faaliyetlerini tamamen durdurmak zorunda kaldığını, müvekkilli kooperatifin iktisap ettiği taşınmaz ile ilgili taşınmazını amacına uygun kullanma hakkından ve beklediği kârdan mahrum edildiğini, bu bağlamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin mülkiyet hakkını garanti altına alan 1 No’lu Ek Protokolün 1 inci maddesinin açıkça ihlal edildiğini, müvekkilinin zararının tam olarak tespit edilmesi mümkün olmadığından, dava değerinin yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile toplanacak deliller sonucu tam olarak tespit edilmesinin ardından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 107 nci maddesi kapsamında artırım ve talep hakkı saklı kalmak üzere şimdilik 10.000 TL maddi zarar ve 10.000 TL yoksun kalınan kar olmak üzere toplam 20.000 TL tazminatın, mülkiyet hakkına müdahelenin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tarafına ödenmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız ve yersiz olduğunu, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devletin sorumlu olduğunu, devletin sorumluluğu için aranacak koşulların ortada tapu sicillerinin tutulmasından ötürü bir zararın olması, zararla tapu sicilinin tutulması arasında bir nedensellik bağının bulunması ve zararın tapu sicilinin hukuka aykırı biçimde tutulmasından doğması olduğunu, tapu sicilinin tutulmasından hukuka aykırılık yoksa zaten devletin sorumluluğunun söz konusu olmadığını, davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın özelleştirme ihalesinden satın alındığını, taşınmazın tapu kaydında, açık artırma şartnamesi ve eklerinde taşınmaz üzerinde bir sınırlandırma bulunmadığını, ilgili sit alanı kararının hala tapu kaydına işlenmediğini, Mahkemece taşınmazın satın alınma tarihinde sit alanında kaldığının bilindiği gerekçesiyle davanın reddi kararının hatalı olduğunu, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayalı tazminat şartlarının tamamının oluştuğunu ve Hazinenin kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu, tazminat taleplerinin hukuki dayanağının kamulaştırmasız el atma değil tapu sicilinin hatalı tutulmasına ilişkin olduğunu, Mahkemece alınan bilirkişi raporuyla bu hususlar değerlendirilmeden eksik incelemeyle hüküm tesis edildiğini, davacı kooperatifin amacının gerçekleştirmek için aldığı taşınmazın tapu kaydının hatalı tutulması sebebiyle amacının gerçekleştiremediğini, davacının zarara uğramış olması nedeniyle davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabul edilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosya kapsamından dava konusu...Mahallesi 5 pafta 150 parsel sayılı 87.840,00 m² yüz ölçümlü taşınmazın özelleştirme kapsamında yapılan açık artırma ile 19.04.1996 yılında davacı adına tescil edildiği, satın alma tarihinde dava konusu taşınmazın tapu kaydında herhangi bir kısıtlayıcı şerhin bulunmadığı, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kalması ve sit alanında bulunması sebebiyle açılan dava sonucu Sarıyer 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/60 Esas, 2008/119 Karar sayılı ilamı ile dava konusu taşınmazı bilirkişi krokisinde A-B-C-D harfleriyle belirtilen toplam 22.149,54 m²lik kısmın kıyı kenar çizgisinde kaldığından kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ile bu kısmın bu kamuya terkinine, davacının kamulaştırmasız el atma nedeniyle açmış olduğu davanın ise kısmen kabulü ile 8.000 YTL'nin 01.05.2006 tarihinden itibaren 5.869.779,20 YTL'nin ise 26.01.2007 ıslah tarihinden itibaren işleyen yasal faiz ile birlikte Hazineden alınarak davacı kooperatife ödenmesine karar verildiği, hükmedilen tazminatın tahsili için davacı kooperatif tarafından takip başlatıldığı ve Hazinece icra dosyasına ödemeler yapıldığı, ancak kamuya terkin edilen alanın henüz ifraz işlemlerinin tamamlanmadığı, tapunun 87.840,00 m² olarak davacı kooperatif adına kayıtlı olduğu, yine davacı tarafından kıyı kenar çizgisi dışında kalan kısma ilişkin olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı aleyhine kamulaştırmasız el atma nedeniyle açmış olduğu dava sonucu İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/343 Esas, 2011/32 Karar sayılı ilamı ile davanın kısmen kabulüne, 46.475 m²lik alanın mevcut tapu kaydının iptali ile sit alanı olarak terkinine ve 24.002.703,00 TL tazminata hükmedilmesine ilişkin kararı temyiz başvurusu üzerine Yargıtayca bozulduğu ve Mahkemece söz konusu karara karşı direnildiği, Hukuk Genel Kurulunun 2012/5-1826 Esas, 2013/1298 Karar sayılı ilamı ile direnme kararının bozulduğu ve mahkemece 2014/182 esas 2014/245 karar sayılı karar ile davanın reddine karar verildiği, yine davacı tarafından munzam zarara ilişkin olarak Üsküdar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın 2009/88 Esas, 2010/310 Karar sayılı ilam ile reddine karar verildiği, söz konusu kararın Yargıtay aşamasından geçerek kesinleştiği, davacı tarafından kıyı kenar çizgisinde kalan taşınmazın tapusunun iptal edilmesi ve tapu sicilinin hatalı tutulmasından dolayı 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayalı olarak eldeki tazminat davasının açıldığı anlaşıldığını, kamulaştırmasız el atma ve tapu iptal istemiyle açılan dava sonucu Sarıyer 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/60 Esas, 2008/119 Karar sayılı ilamı ile kıyı kenar çizgisinde kalan kısmın tapudan terkini ile birlikte kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminata hükmedildiği, dolayısıyla davacının bu kısım açısından zararının tazmin edildiği, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminata hükmedilmesi karşısında davacının 4721 sayılı Kanun'nun 1007 inci maddesine dayalı tapu sicilinin hatalı tutulmasından kaynaklı zararından söz edilemeyeceği, kamulaştırmasız el atma ve 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayalı tazminat taleplerinin her ne kadar hukuki sebepleri ayrı ise de 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayalı tazminat talebi açısından oluşan zararın başka şekilde giderilmemiş olması gerekmekte olduğu, davacının munzam zarara ilişkin olarak açmış olduğu dava da Üsküdar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/88 Esas, 2010/310 Karar sayılı ilamı ile reddedildiğinden ve davacının zararı daha önceden karşılamış olduğunu ve 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde belirtilen tazminat koşulları oluşmadığından davanın reddine ilişkin karar sonucu itibariyle doğru olduğundan hükmün gerekçesi düzeltilerek sonucu itibarıyla doğru olan karara karşı davacı vekilinin istinaf itirazlarının reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz itirazında bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş, ayrıca gerek dava konusu taşınmazın sit alanı içinde kaldığı gerekse kıyı kenar çizgisi içinde kaldığına ilişkin şerhler olmadan dava konusu taşınmazın özelleştirme ihalesinden satın alındığını, taşınmazın tapu kaydında, açık artırma şartnamesi ve eklerinde taşınmaz üzerinde bir sınırlandırma bulunmadığını, müvekkil kooperatifin iktisap ettiği taşınmaz ile ilgili taşınmazını amacına uygun kullanma hakkından ve beklediği kârdan mahrum edildiğini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayalı tazminat şartlarının tamamının oluştuğunu ve Hazinenin kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu, tazminat taleplerinin hukuki dayanağının kamulaştırmasız el atma değil tapu sicilinin hatalı tutulmasına ilişkin olduğunu, davacı kooperatifin amacının gerçekleştirmek için aldığı taşınmazın tapu kaydının hatalı tutulması sebebiyle amacının gerçekleştiremediğini,bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin mülkiyet hakkını garanti altına alan 1 No’lu Ek Protokolün 1 inci maddesi açıkça ihlal edildiğini, davacının zarara uğramış olması nedeniyle davanın kabulü gerektiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri
2.4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre; davacı dava konusu taşınmazı üzerinde sit alanı ve kıyı kenar çizgisi içinde kaldığına ilişkin şerhler olmadan ve taşınmazın tapu kaydında, açık artırma şartnamesi ve eklerinde taşınmaz üzerinde bir sınırlandırma olmadan dava konusu taşınmazın özelleştirme ihalesinden satın alındığını ve sonrasında dava konusu taşınmazın kısmen kıyı kenar çizgisi içinde kalması kısmen de sit alanı içinde olduğundan dolayı kooperatifin iktisap ettiği taşınmaz ile ilgili taşınmazını amacına uygun kullanma hakkından ve beklediği kârdan mahrum edildiğinden dolayı iş bu davayı açmış ise de uğranılan zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığı söylenemeyeceği gibi zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından dolayısıyla 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi sonucu itibarıyla yerindedir.
3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen itirazların kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,
Aleyhine temyiz olunan davalı Hazine yararına 21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 17.100,00 TL vekâlet ücretinin temyiz edenden alınmasına,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irad kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.