Logo

5. Hukuk Dairesi2024/1190 E. 2024/6877 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mükerrer kadastro nedeniyle tapu kaydının iptali sonucu oluşan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca Hazineden talep edilmesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu kaydının iptali nedeniyle oluşan zararın, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan bir zarar olduğu ve Hazinenin 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince kusursuz sorumluluğu bulunduğu gözetilerek, mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/3014 Esas, 2023/3118 Karar

DAVA TARİHİ: 04.05.2021

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ: Kırklareli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/115 Esas, 2022/361 Karar

Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kırklareli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/21 Esas, 2016/33 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın mükerrer kadastro nedeniyle tapu kaydının hükümsüz olduğundan iptaline karar verildiğini, kararın kesinleştiğini belirterek zararının Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz hakkında kesinleşmiş mahkeme kararına istinaden işlem yapıldığını, bu nedenle karşı tarafın taleplerinin dinlenebilirliğinin bulunmadığını, dava konusu olayın dava dilekçesinde dayanılan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci madde ile bir ilgisi bulunmadığını, Yargıtay içtihatlarında da işaret edildiği gibi 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci madde ile tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan ötürü Devletin doğrudan doğruya sorumlu olacağı ilkesinin benimsendiğini, tapu sicilindeki sicil tutma kavramına giren bir fiil veya böyle bir fiilden kaçınılmasına sebebiyet verdiğini, bu takdirde ortada tapu sicilinin tutulmasından doğan bir zarar bulunmadığından Devlet'in sorumluluğunun da söz konusu olamayacağını, Devletin tapu sicil görevlilerinin, tapu sicilini hukuka aykırı bir şekilde tutmasından; diğer bir deyişle, görevlilerin tapu sicilinin tutulmasıyla ilgili olarak 4721 sayılı Kanun'da Tapu Sicil Tüzüğünde yer alan kurallara uymamasından doğan bütün zararlardan sorumlu olduğunu, olayımızda böyle bir durumun söz konusu olmadığını ve idarenin sorumluluğundan bahsetmenin mümkün olmadığını, dolayısıyla müvekkili idareye husumetin yöneltilemeyeceğini, işbu davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olmadığını, davacının alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilecek bir durumda olduğunu belirterek; öncelikle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun açılan davanın usulden reddine, aksi halde, gelişen ve değişen durumlar karşısında mülkiyete ve tazminata ilişkin beyanda bulunma ve delil gösterme hakkımızı saklı tutarak yersiz ve usulsüz açılan hukuki mesnetten yoksun davanın esastan reddi ile yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini müvekkili idare adına talep etmiştir

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulü ile taşınmaz bedelinin tapu iptal ve tescil kararının kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı kurumun yetki ve sorumluluğundaki tapu kayıtlarının doğru ve eksiksiz tutulmasına dair asli görevini yapmadığını, dava konusu taşınmazın mükerrer olarak tapuya kaydedildiğini ve farklı kişiler adına da tescil edildiğini, müvekkilinin bu şekilde mağdur olduğunu, Mahkemece önceki kararın kesinleştiği tarihin esas alınması gerektiğini beyan ederek davayı kabul edilmiş ise de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) ve hakkaniyet gereğince davalı idarenin kendi hizmet kusuruyla ortaya çıkan zararın hiç olmazsa dava tarihindeki veya mümkün ise karar tarihine yakın bir tarihteki reel değerin tespiti ile bunun üzerinden karar verilmesini müvekkilinin mağduriyetinin önüne geçilmesine ve hakkaniyete daha uygun olacağını, Mahkeme kararının kaldırılarak davalarının dava tarihindeki tespit edilen değeri olan 597.774,00 TL'nin dava tarihi olan 04.05.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; mükerrer tapu kaydının varlığı ve devletin bu konudaki konumuyla ilgili davacıların iddialarının 2013 yılında öğrenildiğini, her halükarda 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacı tarafın dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiğini ve bu sebeple yargılama giderlerinden sorumlu olması gerektiğini, söz konusu davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olmadığını davacı tarafın alacağını tam ve kesin olarak belirlemesi mümkün iken davayı belirsiz alacak davası şeklinde açıp bilirkişi raporları, raporlara itiraz, ıslah ve türlü şekillerle gereksiz yere davanın uzamasına ve gider yapılmasına sebep verdiğini, yargılama giderlerinin tamamının davacı tarafa bırakılmamasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili idareye husumet yöneltilmesinin hukuka aykırı olduğunu, devletin kadastro çalışmalarından kural olarak sorumlu olmadığını, devletin zararının kusursuz sorumluluğa dayalı olduğunu, söz konusu olayda mükerrer kaydı olup hakkı olmadığı halde bu yerin satımının gerçekleştirilmesinde 3. kişilerin (önceki maliklerin) ağır kusuru olduğunu ve illiyet bağının kesilmiş olması gerektiğini, ayrıca mükerrer tapu kaydıyla ilgili düzenlemelere uyulmaması mülkiyet hakkını bir şekilde kaybedip bu hakkın kullanılmasını zorlaştıranlar ile kendi kusuruna dayanarak Hazineden bir hak talep edilmesi genel hukuk kurallarına hak ve nefaset kurallarına ve hakkaniyet aykırı olduğunu, belirterek tehir-i icra taleplerinin kabulüne, Mahkeme kararının kaldırılarak vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin tümünün davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıya ait taşınmazın mükerrerlik nedeniyle Mahkemece tapusu iptal edilmiş olup tapu sicilinin hatalı tutulmasından dolayı davacının zararının oluştuğu, davalı Hazinenin tapu sicilinin hatalı tutulmasından dolayı kusursuz sorumluluğunun bulunduğu, Mahkemece tapu iptal tarihi itibarıyla dava konusu taşınmazın belirlenen arazi niteliği ve net gelir metodu yöntemiyle değerinin tespit edildiği, yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre tapu iptal tarihi itibari ile değerlendirme yapılmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, bilirkişilerce belirlenen değerin adil ve hakkaniyete uygun olduğu anlaşıldığından Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi yönünden verilen kararda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu Kırklareli ili, ..., ... köyü 1428 parsel sayılı 6.700,00 m² yüzölçümlü taşınmazın 19.08.2003 tarihinde davacı tarafından satın alma yoluyla iktisap edildiği, satış tarihinde tapu kaydında herhangi bir kısıtlayıcı şerhin bulunmadığı, taşınmazın mükerrer kadastrolu olması nedeniyle açılan tapu iptal davası sonucu Kırklareli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.01.2016 tarihli ve 2013/21 Esas, 2016/33 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazda yapılan ikinci kadastronun geçersiz olduğu gözetilerek, Kırklareli ili, ..., ... köyü, 1428 parsel sayılı, davalı Ali Osman oğlu ... adına olan mükerrer tapu kaydının hükümsüz olduğunun tespiti ile iptaline karar verildiği, kararın Yargıtay incelemesinden geçerek 11.06.2020 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde 04.05.2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. Dava konusu taşınmazın hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özelliklerine ve dosya kapsamına göre arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metodu esas alınarak değer biçilmesine ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

03.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.