"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1106 Esas, 2023/2634 Karar
DAVA TARİHİ : 14.11.2019
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tunceli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/579 Esas, 2020/507 Karar
Taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın kıyı kenar tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin asıl ve birleştirilen davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili asıl ve birleştirilen dava dilekçelerinde özetle; dava konusu Tunceli ili ..., ... 133 ada 27 ve 29 numaralı parsel, 1655 ada 12 numaralı parsel ve 1656 ada 3 parsel
sayılı taşınmazların bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını belirterek uğramış olduğu zararın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; imar planında kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmazların yürürlükte olan imar planına göre özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden oldukları anlaşılmakta olup bu haliyle dava konusu taşınmaz hakkında idarenin fiili bir el atması bulunmasa da imar kısıtlanmasına dayalı hukuki el atması bulunduğunu, bu tür iddialara karşı açılacak davalarda idari yargının görevli olduğunu, görev yönünden itirazları olduğunu, davaya konu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, gelir metoduna göre değer takdirinin gerektiğini, el koyma tarihi itibari ile imar durumu ve imar parselleri mi yoksa kadastro parselleri mi olduğunun sorulması gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazlara el atılmadığını, taşınmazların kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, taşınmazların arsa olarak değerlendirilemeyeceğini, metrekare birim fiyatının fahiş oranda yüksek hesaplandığını, dava konusu taşınmazlarda düzenleme ortalık payı kesintisi yapılmamasının hatalı olduğunu, tehiri icra talebinin kabul edilmesi gerektiğini, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile arsa niteliğindeki taşınmazların zeminine emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslama yapılarak değer biçilmesinde ve metrekare birim fiyatının 1.924,19 TL belirlenmesinde, her ne kadar dava konusu taşınmazlardan 1655 ada 12 parsel sayılı taşınmazın metrekare birim bedeli emsal taşınmazdan %10 daha az değerli olduğu değerlendirilmesi hususu işbu dava konusu taşınmazın emlak vergisi rayiç değeri ile dava konusu taşınmazın emlak vergisi rayiç değeri arasında çelişki oluşturmuş ise de Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün parsel sorgulama uygulaması sitesinden dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların denetlenen konumlarından benzer özelliklerde olduklarının Dairemizce tespit edilmesi karşısında emlak rayiç değerinin oluşturduğu çelişkinin dikkate alınmayacağı değerlendirilerek tespit olunan sonuç bedel hakkaniyete uygun bulunmuş ve İlk Derece Mahkemesince verilen kararda istinafa gelenin sıfatına göre bir isabetsizlik görülmediğinden davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 5 inci ve 9 uncu maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurullarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı Hazine vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Dava konusu Tunceli ili, ..., ... 133 ada 27 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına 15.02.2016 tarihinde ''441,66 m2'lik kısmı kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmaktadır.'' şerhi konulduğu, Tunceli ili, ..., ..., 133 ada 29 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına 15.02.2016 tarihinde ''2.323,13 m2'lik kısmı kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmaktadır.'' şerhi konulduğu,ilgili taşınmazların şerh konulmadan önce edinildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan taşınmazların bedeline hükmedilmesi yerindedir.
4. Buna karşın, dava konusu Tunceli ili, ..., ... 1655 ada 12 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına 15.02.2016 tarihinde ''115,42 m2'lik kısmı kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmaktadır.'' şerhi konulduğu, taşınmazın 04.02.2019 tarihinde ifraz gördüğü anlaşılmakla taşınmazın tedavüllü tapu kaydı getirtilerek davacının taşınmazı edinme sebebi ve şerhin davacının taşınmazı edindiği tarihten önce konulup konulmadığı hususları araştırılarak hüküm tesis edilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
5. Dava konusu Tunceli ili, ..., ... 1656 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına 15.02.2016 tarihinde ''9,57 m2'lik kısmı kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmaktadır.'' şerhi konulduğu, davacı ...'nin ilgili taşınmazı kıyı kenar sınırı içinde olduğunu gösteren şerh ile 06.08.2018 tarihinde edindiği, yargılama sırasında taşınmazı üçüncü bir kişiye 19.06.2020 tarihinde sattığı anlaşıldığından, 6100 sayılı Kanun'un 125/2. maddesinde davanın açılmasından sonra, dava konusunun davacı tarafından devredilecek olması halinde, devralmış olan kişinin, görülmekte olan davada davacı yerine geçeceği ve davanın kaldığı yerden itibaren devam edeceği düzenlendiğinden, Mahkemece 1656 ada 3 parsel sayılı taşınmazın yeni malikine dava ihbar edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi kararın bozulmasını gerektirmiştir.
5. Kabule göre de davaya konu taşınmazlar kadastro parseli, emsal alınan taşınmaz imar parseli olduğu halde düzenleme ortaklık payı düşülmeden bedel takdir edilmesi doğru görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Davalı Hazine vekilinin temyiz isteminin kabulü ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesinin kararının BOZULMASINA,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,05.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.