"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1635 Esas, 2023/1605 Karar
DAVA TARİHİ: 31.07.2017
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ:...Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/374 Esas, 2022/269 Karar
Taraflar arasındaki tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, kesinlik, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Ankara ili,...ilçesi...Mahallesi 2247 ada 19 parsel (yenileme öncesi 41 parsel) sayılı taşınmazı 43.100 m² yüzölçümü ile satın aldığını, taşınmazın yüzölçümünün Kadastro Müdürlüğü tarafından 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22 nci maddesinin (a) bendi uyarınca yapılan yenileme kadastrosu neticesinde azaldığını belirterek mümkün olduğu taktirde tapu kaydının düzeltilerek eski yüzölçümü ile tapuya tescilini, olmadığı taktirde düzeltme işlemi ile oluşan eksikliğin tazmin edilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; husumetin yanlış yönlendirildiğini, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, müvekkili idarenin kusuru bulunmadığından haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin de davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının tapu iptal ve tescil talebinin reddine, tazminat talebi yönünden ise davanın kısmen kabulüne ve tespit edilen bedelin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının dava konusu taşınmazı satın alma tarihinden bu yana 10 yıldan daha fazla zaman geçmiş olduğundan 10 yıllık genel dava zamanaşımı süresinin dolduğunu, taşınmazın satın alındığı kişiye karşı işbu davanın açılması gerekirken Hazineye karşı açılmasının yerinde olmadığını, dava konusu taşınmazın tapu sicilinin tutulmasından dolayı müvekkili idarenin hukuka aykırı bir eylemi olmadığından davacı tarafa tazminat hakkı doğmadığını, dava konusu taşınmazın fiili yüzölçümü ile tapu kaydında belirtilen yüzölçümü arasında ciddi bir yüzölçüm farkı bulunduğunu, dolayısıyla davacının satış aşamasında bu farkı bildiği veya bilmesi gerektiğinin kabulü gerektiğini, bu nedenle de davacı taraf kusurlu olduğu için tazminat talebinde bulunma hakkı olmadığını, taşınmazın fiili yüzölçümünde değişme olmadığı için zarar oluşmadığını, davacının uğradığı zararın tespiti yönünden taşınmazın güncel değerinin esas alındığını, davacının gerçek zararının, taşınmazın satın alınması sırasında ödenen fazla tutar kadar olduğunu, objektif değer artış oranının fazla olduğunu, kapitalizasyon faiz oranının ise %6 uygulanması gerektiğini, taşınmazın değerinin yüksek belirlendiğini, faiz başlangıç tarihinin de ıslah tarihi olması gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın 1950 yılında yapılan tesis kadastrosu sırasında parsel alanının hesaplanması sırasında ölçü ve hesaplama hatası yapıldığı, taşınmazın zemindeki sınırlarında kadimden bu yana değişiklik bulunmadığı, eksikliğin komşu parselde kalmadığı, 3402 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin (a) bendi uygulamasının doğru yapıldığı belirlendiğinden taşınmazın yüzölçümündeki eksilme sebebiyle oluşan zararın 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında tazmininin gerektiği, 2016 yılına ilişkin resmi veriler kullanılıp net tarımsal gelir metoduyla ve objektif değer artışı uygulanarak tespit edilen tazminata hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihaî kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davaya konu taşınmazda Kadastro Müdürlüğü tarafından 3402 sayılı Kanun'un 22 nci maddesinin (a) bendine göre uygulama yapıldığı, uygulama kesinleştikten sonra yüzölçümünde azalma olduğu, ancak parselin mevcut sınırlarında bir değişiklik olmadığı, oluşan farklılığın tesis kadastrosu yapılırken kullanılan ölçü ve hesap tekniğinden kaynaklandığı fen bilirkişi raporu ile anlaşılmış, dava konusu taşınmaz 43.100 m² iken yapılan yenileme çalışmaları sonucunda 35.069,11 m² alanlı taşınmaz olduğu, taşınmazda azalan 8.030,89 m²lik alan olduğu, davacı tarafından taşınmazın yüzölçümünde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemi ile eldeki davanın 31.07.2017 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
3. Kadastro Müdürlüğünce yapılan yenileme kadastrosu nedeniyle yüzölçümü azalan arazi niteliğindeki taşınmaza net gelir yöntemine göre alınan rapor uyarınca değer biçilmesinde ve bedelin davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.