"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/321 Esas, 2023/378 Karar
DAVA TARİHİ : 24.10.2013
KARAR : Ret
Taraflar arasındaki tapuda sahte vekâletname ile işlem yapılması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Gebze ilçesi, İstasyon Mahallesi 949 ada 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazları 28.02.2012 tarihli ve 2604 yevmiye sayılı satış akdi ile aldığını, satış işleminin Silivri 3. Noterliğinin 27.02.2012 tarihli ve 1788 yevmiye sayılı vekâletname ile yapıldığını, vekâletnamedeki fotoğraf ile tapudaki fotoğrafın farklı olduğunu, vekâletteki imza ile Tapu Müdürlüğündeki imzanın farklı olduğunun gözle fark edilecek derecede olduğunu, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 18.10.2012 tarihli ve 33270/133 sayılı ön incelemede vekâletnamedeki fotoğraf ile imzaların 23.06.1987 tarihli ve 2500 yevmiyeli edinim senediyle karşılaştırıldığında aradan geçen 25 yıllık sürede insan yüzünde değişiklikler getirebileceği düşünülebilmesine rağmen fotoğraflar arasındaki farklılığın makul ve mantık sınırlarını aşacak kadar farklı olduğunu, aynı belgelerdeki imzalar incelendiğinde malik kişinin imzasından okuma yazma bilmediği, yaş durumu dikkate alınsa dahi mevcut farklılığın makul sınırlarının aşıldığını, fotoğraf ve imza farklılıklarının iğfal kabiliyetine sahip olmadığı kanısına varıldığının belirtildiğini, Gebze 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/133 Esas, 2013/595 Karar sayılı dosyasında müvekkilinin tapusunun iptal edildiğini, müvekkilinin tapusunu tapu memurlarının hatalı işlemi ile kaybettiğini, noterin de sorumluluğunun bulunduğunu bildirerek şimdilik 250.000,00 TL zararın dava gününden itibaren faizi ile birlikte davacılardan müşterek ve müteselsilen yargılama gideri ve vekâlet ücreti ile hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin noter olarak kanuna ve hukuka uygun olarak vekâletnameyi tanzim ettiğini, olayda sahte nüfus cüzdanı ibraz ederek işlem yaptırdığı iddia edilen kişinin nüfus cüzdanının gerekli incelemelerden geçirildikten sonra hukuka uygun şeklide taşınmaz satış vekâletnamesinin hazırlandığını, bu vekâletnamenin sahte olmadığını, nüfus cüzdanı gerçekten sahte olsa dahi vekâletin, sahte olduğu iddia edilen nüfus cüzdanı ile noter yanıltılarak elde edilmiş gerçek bir vekâletname olduğunu, satış işleminde taşınmazı satın alan davacı iken vekâleten satanın davacının oğlu olduğunu, zarar var ise bu zararın davacının kendi kusurlu davranışı sonucu meydana geldiğini, ibraz edilen nüfus cüzdanı üzerindeki bilgiler ile Kimlik Paylaşım Sisteminden yapılan sorgulama sonucunda alınan bilgilerin birbirini teyit ettiğini, ancak yapılan sorgulamada ilgililerin fotoğrafının sistemdeki kayıtlarda yer almadığını, dolayısıyla yalnız vekâletname düzenletmek isteyen kişi tarafından ibraz edilen kimlik üzerinde gerçeklik kontrolü yapılabildiğini, yapılan incelemeler neticesinde sahteliği konusunda şüpheye yer vermeyecek derecede profesyonel şekilde hazırlanan nüfus cüzdanının iğfal kabiliyetinin bulunduğunun tartışmasız olduğunu, meydana gelen zarar ile müvekkilinin işlemi arasında illiyet bağının bulunmadığını, üçüncü kişi ya da kişilerin kasıtlı olarak sahte kimlik belgesi ile noteri de aldatmış olduğunu, noterin de somut olayda mağdur olduğunu, gerekli özeni göstermeyerek işlemi yapan tapu memurlarının eyleminin de müvekkili bakımından illiyet bağını kestiğini açıklayarak davanın reddini talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; oluşan zararda müvekkili kurumun bir kusuru veya ihmali bulunmadığını, müvekkili kurumun alım satım işlemlerini gerçekleştirirken alıcı tarafta gerçek kişi ile satıcı vekili ve sunduğu vekâletnameyi kontrol ettiğini, sunulan vekâletnamenin aslına uygun olduğunu ve sahte olmadığını tespit ettikten sonra satış işlemlerinin gerçekleştirildiğini, kurumlarınca yapılan işlemlerde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, 4721 sayılı Kanun'un 1015 inci maddesi gereğince sicilde hak sahibi olarak görülen kişinin vekili olduğunu ispat etmenin istemde bulunmak için yeterli olduğunu, yasal düzenlemeye göre tapu sicil müdürlüğü istem vekâletname ile yapılmışsa vekilin kimliğini saptadıktan sonra tapu sicilindeki hak sahibi ile vekâletnamedeki müvekkilin kimliğini karşılaştırmak dışında herhangi bir yükümlülük altında olmadığını, tapu sicil müdürlüğünün kanun gereği görevini yaptığını, aleyhine tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, zararın davalı Noterin kusurlu davranışı ile sahte vekâletnameyle iş gören vekil Cumali Turgut'un suç niteliği taşıyan davranışları sonucu oluştuğunu, bu nedenle husumet itirazında bulunduklarını, Cumali Turgut'un davacının oğlu olduğunu, vekâletnamenin hazırlanmasında ve satış işlemlerinde bizzat bulunduğunu, davacının oğlunu da davalı olarak göstermemesinin hukuka aykırı olduğunu açıklayarak davanın reddini talep etmiştir.
3. Fer'î müdahil Anadolu Anonim Türk Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile Türkiye Noterler Birliğinin noterlerin mesleki sorumluluk sigortasını müvekkili sigorta şirketine yaptırdığını, davalı ...'un mesleki sorumluluk sigorta poliçesinin müvekkili sigorta şirketinde olduğunu, işbu davanın noter aleyhine sonuçlanması durumunda poliçe teminatı kapsamında müvekkilinin de zarar göreceğini, davanın noter lehine sonuçlanmasında müvekkilinin hukuki yararı bulunduğunu açıklayarak davalı noter yanında fer'i müdahil olarak davada yer almayı, davanın davalı noter yönünden reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 09.06.2021 tarihli ve 2019/186 Esas, 2021/178
Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili ve davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 28.06.2022 tarihli ve 2021/2668 Esas, 2021/1825 Karar sayılı kararıyla tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili ve davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyada bulunan bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre olay tarihinde emlakçılık işi ile uğraşmakta olan Yusuf Karlıdağ'a cep telefonundan ulaşan erkek şüphelinin Eskihisar bölgesinde bulunan arsalarını satmak istediğini söylediği, fiyatı ve teklifi uygun bulan Yusuf Karlıdağ'ın internet sitesine kendisi ve Deniz Savaş Can'ın ortaklaşa işlettikleri emlakçılık ofisini referans göstererek ilan verdiği, internette ilanı gören davacı ...'un, Yusuf Karlıdağ ile iletişime geçerek arsayı satın almak istediğini ilettiği, Yusuf Karlıdağ'ın bunun üzerine kendisini arayan şahıs ile iletişim kurarak satış için çalışmalara başladığı, kendisini arayan şahsın arsa tapu fotokopilerini emlak ofisine faks çekerek yolladığı, bu suretle taraflarda ... sağladığı, satış işlemlerinin tamamlanması için buluşmak isteyen davacıya Yusuf Karlıdağ ile haber yollayan erkek şüphelinin tapuların annesi üzerine kayıtlı olduğunu annesinin rahatsız olduğunu bu sebeple Gebzeye gelemeyeceklerini kendilerinin Silivriye gelmeleri gerektiğini noterde vekâletname vererek satışı yapacaklarını söylediği, 27.02.2012 tarihinde satış işlemleri için Silivri 3. Noterliği önünde davacı ... ve oğlu Cumali Turgut ile Yusuf Karlıdağ, Sultaniye Ayan'ın ve şüphelilerin buluştukları, şüphelilerin kendilerine daha önce kimlik bilgileri yollanan Cumali Turgut adına vekâletname düzenledikleri, vekâletnameyi alan davacıların arsa ücretlerini ödeyerek olay yerinden ayrıldıkları ve vekâletname ile satış işlemlerini 28.02.2012 gerçekleştirdikleri, dava dışı ...'ın kimlik bilgileri kullanılarak sahte kimlik düzenlenmek suretiyle davaya konu sahte vekâletname ile satış işleminin gerçekleştiğinin sabit olduğu, ancak davacı tapudaki işlemleri kendisi yapmak suretiyle aynı gün devralabilecek durumda iken oğluna vekâlet vermesi ve bir gün sonra vekâleten tapuda devrin yapılması hususu gözetildiğinde 4721 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca; “durumun gereğine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyiniyet iddiasında bulunamayacağı” hususu da dikkate alınarak, davacının iyi niyetli olduğunun somut olayda kabulünün mümkün olmadığı, hâl böyle olunca, zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığı söylenemeyeceği gibi zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından davanın tüm davacılar yönünden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının Kocaeli ili, Gebze İlçesi, İstasyon mahallesi, 949 ada 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazları vekâletname ile satın aldığını Satış işleminde kullanılan vekâletnamedeki kişinin tapu maliki olmadığı gerekçesi ile Gebze 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/133 Esas ve 2013/595 Karar sayılı dosyasından tapu iptali davası açıldığını ve Mahkemece davacının tapusunun iptaline kararın verildiğini ve bu kararın 10.09.2013 tarihinde kesinleştiğini, müvekkilinin satış işlemi sırasında tapu memurları tarafından gerekli dikkat ve özen gösterilmediğinden hazine müvekkilimin doğmuş zararından sorumlu olduğu, vekâletteki fotoğraf ile Tapu Müdürlüğündeki fotoğraflar ve vekâletteki imza ile Tapu Müdürlüğündeki imza karşılaştırılmadığı, bunlar karşılaştırılmadan tapu tescil işlemi gerçekleştirildiğini, bu nedenle de zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığı kabul edilmesi gerektiği, ayrıca davacının oğluna vekâlet vermesi ve tapudaki işlemleri kendisi yapmamış olması ile vekâleten bir gün sonra tapuda devrin yapılmış olmasının davacının iyi niyetini ortadan kaldırmaması gerektiği davacının üzerine düşen özeni gösterdiğini, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Müfettişliğince inceleme gerçekleştirilip yapılan inceleme neticesinde hazırlanan 18.10.2012 tarihli ve 33270/133 sayılı Ön İnceleme Raporda 27.02.2012 tarihli ve 1788 sayılı vekâletnamede yer alan fotoğraf ile imzalar, 23.6.1987 tarih ve 2500 yevmiyeli edinim resmi senediyle karşılaştırıldığında, aradan geçen 25 yıllık sürenin insan yüzünde değişiklikler getirebileceği düşünülmesine rağmen, fotoğraflar arasındaki farklılığın makul ve mantık sınırlarını aşacak kadar farklı (gözlerdeki irilik ve dudaklardaki farklılıklar) olduğu, aynı belgelerdeki imzalar incelendiğinde ise, malik kişinin edinim resmi senedindeki imzasından hareketle tam bir okuma-yazma bilgisinin olmadığı ve yaş durumu da dikkate alınsa dahi mevcut farklılığın makul sınırlarının aştığı, fotoğraf ve imzadaki farklılıkların, iğfal kabiliyetine sahip olmadığı kanısına varıldığını, ve bu raporda Tapu Müdürlüğü müdür yardımcısı ve Noterin hata ve ihmalinden dolayı sorumlu oldukları sonucuna varıldığı noterdeki işlemde de davacının kusurunun bulunmadığını, tapu müdür ya da memurunun, gerçek tapu maliki olmayıp, "ilgili" sıfatı taşımayan başvuru sahibinin imzasını taşıyan yazılı başvuru belgesini almadan ve sicildeki resimle bu kişinin ibraz ettiği sahte nüfus cüzdanındaki resmi ve kayıtları karşılaştırmadan, kayıp nedeniyle yeniden tapu senedi düzenleyip bu kişiye vermesi resmi senette soy ismin yanlış yazılması ve ardından da temin edilen sahte vekâletnameye dayalı olarak sicile yolsuz tescil işlemini gerçekleştirmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu ve bu hukuka aykırı davranışla zarar arasında illiyet bağının varlığı belirgin olup; Devletin bundan doğan zarardan sorumlu olduğunu, davanın reddi halinde hükmedilecek vekâlet ücreti fazla hesaplandığı, ileri sürerek ve resen gözetilecek nedenlerle; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; bozma ilamına uyularak yapılan inceleme sonucunda davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozma gereklerine uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen “ maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.'' hükmü gözetilmeden, davacı taraf aleyhine vekâlet ücreti takdiri bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının 7 numaralı bendinden ''108.242,00 TL '' ibaresinin çıkartılması yerine ''17.900,00 TL maktu '' ibaresi yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,Peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine,04.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.