Logo

5. Hukuk Dairesi2024/5407 E. 2025/2642 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sahte nüfus cüzdanı ve vekaletnameye dayalı tapu satışından kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkin davada, noter ve Hazinenin sorumluluğunun olup olmadığı ve tazminat miktarının belirlenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasın reddi nedeniyle davalı hakkında hüküm kurulmasının hatalı olması, noter sorumluluğunun tespiti için sahte nüfus cüzdanının iğfal kabiliyetine ilişkin bilirkişi raporu alınması gerekliliği, davacının talebi ile hükmedilen miktar arasında uyuşmazlık bulunması ve Hazinenin sorumluluğunun belirlenmesi için taşınmazın değerinin tespiti hususları gözetilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/32 Esas, 2023/282 Karar

KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasındaki sahte nüfus cüzdanı ve vekaletnameye dayalı olarak tapuda yapılan satış nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; maddi tazminat istemine ilişkin davalılar Hazine, ..., ..., ... ve ... yönünden davanın kısmen kabulü ile ceza soruşturması sırasında el konularak davacı adına açılan hesaba yatırılan 53.700 Euro paranın davacıya ödenmesi için ilgili bankaya yazı yazılmasına, davalılar ..., ..., ...ve ... yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, manevi tazminat istemine ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı dahili davalı ... ve davalı ... ile davalı ... ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 434 üncü maddesi gereğince, temyiz dilekçesi verilirken ödenmeyen temyiz harç ve giderlerinin muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren yedi günlük kesin süre içerisinde ödenmesi gerekir. 1086 sayılı Kanun’un anılan hükmü gereğince, verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, temyiz başvurusu yapılmamış sayılır.

Dosya içeriğine göre; her ne kadar davalı ... tarafından Mahkeme kararı 20.03.2024 tarihinde süresinde temyiz edilmiş ise de Mahkemece harcın tamamlattırılması için çıkartılan muhtıra davalı ...'a 04.04.2024 tarihinde tebliğ edilmiş olup, süresinde harç tamamlanmamıştır. Buna göre; davalı ...'a eksik harcın yatırılması için çıkartılan muhtıranın tebliğine rağmen Mahkemece verilen kesin süre içerisinde harcın yatırılmaması sebebiyle temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Dahili davalı ... ile davalı ... ve davalı Hazine vekillerinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin emlakçılık ve inşaat işleri ile uğraşan bir şahıs olduğunu, 2007 yılı Mayıs ayı başında komşusu ve arkadaşı olan emlakçı ...’nun kendisini arayarak, ..., ... 10697 ve 10698 sayılı parsellerin satılık olduğunu, almak isterse satıcı ile görüştürebileceğini bildirdiğini; müvekkilinin alıcı olması üzerine arsaların sahibi ...’ın vekili olduğunu belirten ...ile görüştürdüğünü, bu şahsın elinde Bornova 4. Noterliğinde düzenlenen ve bu parsellerle ilgili vekâletin bulunduğunu, müvekkilinin bununla da yetinmeyip, arsaların tapudaki maliki ... ile görüşmek istediğini, bunun üzerine ... ve ...sandığı şahıs tarafından Yalova Termal’e götürüldüğünü, orada ... olarak tanıtılan yaşlı ve hasta bir adamla görüştürüldüğünü, adamın ...’a verilen vekâletteki fotoğrafa uygun olduğunu; kendisine de açıkça bu iş için ...’a vekâlet verdiğini, onunla muhatap olması gerektiğini bildirdiğini; bunun üzerine tapuda satış işlemlerine başladıklarını, satış esnasında tapu görevlilerini vekâletname ve nüfus kayıtlarına özellikle itina göstermeleri konusunda müvekkilinin uyardığını, sorun yaşamak istemediğini açıkça belirttiğini, nüfus kayıtlarını inceleyen tapu görevlisinin bir olumsuzluk bulunmadığını beyan etmesi üzerine satış işleminin gerçekleştiğini ve taşınmazların adına tescil olduğunu, müvekkilinin satıştan bir gün sonra vekil ...’u arayarak, tapu maliki yönünden menfi bir durumun bulunup bulunmadığını sormak istediğini, bu şahsın telefonunun sürekli kapalı olması üzerine şüpheye düştüğünü, internet üzerinden ...’un telefonuna ulaşarak aradığında, bu şahsın vekil olarak bir yer satmadığını, esasen nüfus cüzdanını kaybeden bir şahıs olduğunu öğrenerek kandırıldığını anladığını, bilahare yaptığı araştırma ile tapu maliki olan gerçek ...’ı da bulduğunu, kendisine ... olarak tanıtılan şahsın esasen dolandırıcı ..., vekil ...diye tanıtılan şahsın esasen dolandırıcı ... olduğunun ortaya çıktığını, yakalanan sanıkların beyanlarından ...’ın da sahte kimlik düzenleyip, Bornova 4. Noterliğinde gayrimenkul satış vekaletnamesi hazırlatarak eyleme katıldığının, hatta organizatör olduğunun anlaşıldığını, öte yandan gerçek malik ...’ın Ümraniye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/355 Esas sayılı dosyasıyla müvekkili aleyhine sahteciliğe dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası açtığını, büyük olasılıkla tapunun iptal edileceğini, müvekkilinin oluşan zararından ..., ... ve ...’ın doğrudan sahte evrak ve işlemlerle, ...’nun müvekkilini bunlarla tanıştıran ve ceza dosyasında bunlardan 25.000,00 TL aracılık parası aldığını kabul etmesine nazaran onlarla birlikte hareket etmesi sebebiyle, davalı noter ...'nın ve tapu dairesinin de gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek müvekkilinin zararına sebep olduklarını, zarardan müteselsilen sorumlu olduklarını, müvekkilinin maddi zararının satış bedeli olarak ödemek zorunda kaldığı 525.000,00 TL ile aleyhlerine açılan tapu iptali davasında ödedikleri 6.000,00 TL, gerçek tapu malikinin avukatına gönderdikleri para ile 5.000,00 TL tapu masrafı ve bankadan çektiği kredi karşılığında ödemek zorunda kaldığı 50.000,00 TL faiz toplamından, Ağır Ceza Mahkemesinde iade aldıkları 25.000,00 TL mahsup edilmek üzere toplam 571.000,00 TL maddi tazminatla, davalılar ..., ..., ... ve ...’nun her birinden 5.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu olayda davacıdan herhangi bir para almayan müvekkili noterin sebepsiz zenginleştiği söylenemeyeceğinden müvekkiline husumet yüklenemeyeceğini, bu nedenle müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, nitekim zarara sebebiyet veren işlemin tapu müdürlüğünde meydana geldiği gözetildiğinden müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının zararının taşınmazların resmi satış senedindeki satış bedelleri üzerinden tespit edilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde talep edilen miktarın bu bedellerle uyuşmadığını, gerçek malik tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası sonuçlanmadan davacının gerçek bir zararının bulunmadığını, noterlik işlemi ile oluşan zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmadığını, nüfus cüzdanının gerçeğinden ayırt edilmesinin mümkün olmadığını, tapu sicil müdürlüğündeki işlemler esnasında davacının özel olarak uyarmasına rağmen tapu memurlarınca da sahteliğin fark edilemediğini, üçüncü kişinin ağır kusuru sebebiyle müvekkilinin eylemiyle zarar arasındaki uygun illiyet bağının kesildiğini, davacının satış işleminin vekâlet yoluyla yapılacağını öğrenmesi üzerine kuşku duymasına rağmen yeterli incelemeyi yapmadığını, bu kusurlu davranışın da müvekkili noter tarafından düzenlenen vekâletname ile zarar arasındaki illiyet bağını kestiğini, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 28.11.2013 tarihli ve 2007/455 Esas, 2013/630 Karar sayılı kararı ile maddi tazminat istemine ilişkin davalılar ..., ... ve ... yönünden davanın kısmen kabulüne, diğer davalılar yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, manevi tazminat istemine ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 28.11.2013 tarihli ve 2007/455 Esas, 2013/630 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı ... temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 15.12.2016 tarihli ve 2015/16140 Esas, 2016/12277 Karar sayılı kararı ile davalı ...’ın temyiz itirazları bakımından, Mahkeme hükmü davalı ... tarafından süresi içinde temyiz edilmişse de davalı tarafından temyiz harç ve giderleri yatırılmadığından Mahkemece temyiz harç ve giderlerini yatırması için davacıya kesin süre tanıyan ihtaratlı davetiye çıkarıldığı, tutuklu olan davalıya ihtaratlı davetiyenin bizzat tebliğ edildiği ancak kesin süre içerisinde temyiz harç ve giderlerinin yatırılmadığı anlaşıldığından, davalı ...’ın temyiz talebinin reddine; davacı ...’ın temyiz itirazları bakımından, davanın niteliğine göre husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan Tapu Müdürlüğünün hasım gösterildiği, dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenilenin tapu müdürlüğü değil, Hazine olduğunun anlaşıldığı, hal böyle olunca davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden söz edilemeyeceği, ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma halinin söz konusu olduğu, Mahkemece temsilcide yanılma hali resen gözetilerek, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmasının doğru görülmediği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 13.10.2020 tarihli ve 2017/377 Esas, 2020/279 Karar sayılı kararı ile maddi tazminat istemine ilişkin davalılar ... ve ... ile dahili davalı ... yönünden davanın kısmen kabulü ile ceza soruşturması sırasında el konularak davacı adına açılan hesaba yatırılan 53.700 Euro paranın karar kesinleştiğinde davacıya ödenmesi için ilgili bankaya yazı yazılmasına, diğer davalılar yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, manevi tazminat istemine ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 13.10.2020 tarihli ve 2017/377 Esas, 2020/279 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan incelemesi sonucunda; somut olayda 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle Hazinenin sorumluluğunun söz konusu olacağı, ayrıca Bornova 4. Noterliğince tanzim olunan sahte kimlik ve belgelerle dava konusu taşınmazın satışının yapıldığı, noterlerin hukukî sorumluluğunu düzenleyen 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 162 nci maddesi "Stajiyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar. Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajiyer veya noterlik personeline rücu edebilir" şeklinde düzenlenmiş olup, anılan maddede kusurdan söz edilmemiş olduğundan, noterlerin bu göreve ilişkin kişisel sorumlulukları, kusursuz sorumluluk esasına göre düzenlendiğinden ceza dosyası ve dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde Hazinenin ve noterin sorumluluğu tartışılmadan yetersiz gerekçe ile noter ve Hazine yönünden davanın reddine karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile maddi tazminat istemine ilişkin davalılar Hazine, ..., ..., ... ve ... yönünden davanın kısmen kabulü ile ceza soruşturması sırasında el konularak davacı adına açılan hesaba yatırılan 53.700 Euro paranın davacıya ödenmesi için ilgili bankaya yazı yazılmasına, davalılar ..., ..., ...ve ... yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, manevi tazminat istemine ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde dahili davalı ... ile davalı ... ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Dahili davalı ... temyiz dilekçesinde özetle; davalı ...’nun terekesinin borca batık olduğunun tespit edildiğini ve İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/49 Esas, 2023/49 Karar sayılı kararı ile mirası reddetmiş sayılmasına karar verildiğini, söz konusu kararın 04.04.2023 tarihinde kesinleştiğini, davalı ...’nun mirasını reddetmiş sayılmasına karar verildiği hâlde, aleyhine hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece "belgenin iğfal kabiliyeti göz önüne alınarak" açıklaması ile yetinilerek müvekkili noterin hukuken sorumlu olacağı sonucuna varıldığını, varılan sonucun yetersiz gerekçeye dayandığını, noterlik işlemi ile zarar arasındaki illiyet bağının birden çok sebeple kesildiğini, Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamada dolandırıcılık suçu sanıklarının mahkumiyetlerine karar verildiğini, bu yargılama dosyasında suç teşkil eden eylem ile müvekkili noterin veya çalışanlarının herhangi bir ilişkilerinin bulunmadığı, vekaletname dayanağı nüfus cüzdanının "iğfal kabiliyetini haiz" bir belge niteliğinde olduğunun anlaşıldığını, buna karşılık vekâlet verenin fiziki görünümü ile kimlikten anlaşılan yaşının tutarsızlık gösterdiği veya eksik araştırma ile vekâletname düzenlendiği iddialarının doğru olmadığının ortaya çıktığını, hukuka aykırılık taşıyan eylemin sahte ve iğfal yeteneğine sahip nüfus hüviyet cüzdanını düzenleyenler ile bu belgeyi dayanak olarak sunan üçüncü şahısların suç teşkil eden ağır kusurlu eylemleri olduğunu, bilirkişi raporunda ifade edildiği üzere vekaletnamenin düzenlendiği 03.05.2007 tarihi itibarıyla noterlerin sınırlı olanaklara sahip olduğunu, sahteliği anlaşılamayacak kadar iğfal kabiliyeti bulunan bir nüfus hüviyet cüzdanını dayanak belge kabul ederek talep üzerine işlem yapılmasının hukuka uygun bir eylem kabul edilmesi gerektiğini, nüfus hüviyet cüzdanının iğfal kabiliyetine sahip olduğunun tapu işlemleri sırasında davacının özel olarak uyarmasına rağmen görevli tapu sicil memuru tarafından da fark edilmemesinden anlaşıldığını, bu hususun açıkça dava dilekçesinde belirtildiği gibi ceza yargılaması ile de kesinlik kazandığını, bu nedenle gerekli dikkat ve özeni gösteren müvekkili noterin eylemi ile oluşan zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmadığını, davacının satış işleminin vekalet yoluyla yapılacağını öğrenmesi üzerine kuşku duymasına rağmen yeterli incelemeyi yapmadığını, bu kusurlu davranışın da müvekkili noter tarafından düzenlenen vekâletname ile zarar arasındaki illiyet bağını kestiğini, davacının zararının hukuka uygun şekilde tespit edilmediğini, taşınmazlar resmi senette 125.000 TL satış bedeli karşılığında satın alındığı hâlde, özel evraklarda ifade edilen rakamların zarar miktarı olarak kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalılardan ... adına kayıtlı ve davacı tarafından ödenmiş satış bedeli ile satın alındığı bildirilen 34EHP34 plakalı 2007 model Mercedes E200 marka otomobilin muhafaza altına alınarak üzerine ihtiyati tedbir konulduğu hâlde, davacının hükme esas alınacak zararından mahsup edilmek üzere bu aracın değerinin tespit edilmediğini, bozma öncesi karar ile davalılardan temin edilen 53.700 Euro paranın karar kesinleştiğinde davacıya ödenmesine hükmedilmiş olup, müvekkili noterin sorumlu tutulması halinde, davacıya ödenmesine karar verilecek tutarın belirlenmesi için, davacının ödediği satış bedelinden mahsubu gereken bu yabancı para tutarının hesabın açıldığı tarihteki Türk Lirası karşılığı yerine davacıya ödendiği tarihteki Türk Lirası karşılığının belirlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

3. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; süresinde açılmayan davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi şartlarının oluşmadığını ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun (1512 sayılı Kanun) 72 nci ve 162 nci maddeleri.

4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

6. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; dahili davalı ... ile davalı ... ve davalı Hazine vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Yargılama esnasında vefat eden davalı ...’nun terekesinin borca batık olduğunun tespit edilmesi üzerine 04.04.2023 tarihinde kesinleşen İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/49 Esas, 2023/49 Karar sayılı kararı ile mirasçısı ...'nun mirası reddetmiş sayılmasına karar verildiği dosya kapsamından anlaşıldığı hâlde, bu davalı yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hükümde müteselsilen sorumlular arasında gösterilmesi hatalıdır.

3. Noterlerin hukukî sorumluluğunu düzenleyen 1512 sayılı Kanun'un 162 nci maddesine göre; “Stajiyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar.Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajiyer veya noterlik personeline rücu edebilir." Görüldüğü üzere, noterlerin hukukî sorumluluğunu düzenleyen anılan maddede kusurdan söz edilmemiş olduğundan, noterlerin bu göreve ilişkin kişisel sorumlulukları, kusursuz sorumluluk esasına göre düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca noterlerin sorumluluğu için noterin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin görevleriyle ilgili bir eylemleri olmalı; bir zarar bulunmalı; zarar doğuran eylem hukuka aykırı olmalı ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Kusursuz sorumluluk şeklinde düzenlenen noterin sorumluluğu, ancak zarar ile uygun nedensellik bağının kesildiğinin kanıtlanması durumunda ortadan kalkacaktır. Yani zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurunun veya mücbir sebep hâlleri gibi illiyet bağını kesen bir durumun varlığının kanıtlanması hâlinde sorumluluktan kurtulunabilecektir. Buna göre noter, gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesidir. Noter işlemi yaparken gözle görülebilecek bir sahteliğe rağmen işlemi devam ettirmişse ve bu işlemden bir zarar doğmuşsa noter doğal olarak sorumlu olacaktır.

4. Noterin, ilgililerin hukukî menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevi vardır. 1512 sayılı Kanun'un 72 nci maddesine göre noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerinin tamamını öğrenmekle yükümlüdür. Noterin veya çalışanının her zaman belgenin sahte olup olmadığını anlaması ve tetkik etmesi yani grafolojik bir inceleme yapması beklenemez. Ancak belgenin veya kimliğin ilk bakışta sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hâllerde noterin veya çalışanının gerekli özeni göstermesi beklenir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlâlidir. Nüfus cüzdanındaki seri ve T.C. kimlik numarasının bulunmaması, numaranın on bir haneli olmaması, eksik veya fazla olması, doğum yerinin ilçe veya merkez ilçe olarak yazılmaması, soğuk damganın veya motorlu araç tescil belgesinde mühür bulunmaması, tescil belgesindeki bilgilerin kullanılan kimlik ile veya motor sicil numarası veya şasi numarasının birbirine uymaması gibi hâller "somut sorumluluk nedenleri" olup noterlerin ve çalışanlarının yapmış oldukları işlemlerde, sorumluluk sebepleri, her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

5. Dosya kapsamında, Bornova 4. Noterliğinde tanzim edilen vekaletname dayanağı sahte nüfus cüzdanının "iğfal kabiliyetini haiz" bir belge niteliğinde olup olmadığının tespiti yönünde uzman bilirkişi heyetinden alınmış bir raporun bulunmadığı anlaşıldığından, özellikle vekaletnamenin tanzim edildiği 03.05.2007 tarihi itibarıyla sahip olunan imkânlar gözetilerek gerçek kimlik bilgileri ile noter işlemi sırasında kullanılan sahte kimlik bilgilerinin noterce denetlenebilir kısımlarının karşılaştırılması, ... adına "kayıp" nedeniyle gerçekte nüfus cüzdanı düzenlenmediği hususunun noterce tespit edilmesinin mümkün olup olmadığı, bu hususun noter tarafından teyit edilmesinin gerekip gerekmediği ve ayrıca kimlik üzerindeki fotoğrafın mukayesesinin yapılmasının mümkün olup olmadığı hususlarını içerecek şekilde uzman bilirkişi heyetinden ek rapor alınmadan noterin sorumlu olduğu yönünde hüküm kurulması doğru değildir.

6. 6100 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesine göre hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Davacı vekili 23.07.2007 hâkim havale tarihli dava dilekçesinde talebini, müvekkilinin uğradığı 525.000,00 TL zararın fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle 10.000,00 TL'lik kısmına ilişkin sebepsiz zenginleşme tarihi olan 21.05.2007 tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsili olarak açıklamıştır. 05.03.2012 hâkim havale tarihli ıslah dilekçesinde ise talep 571.000,00 TL olarak artırılmış, Ümraniye Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/12247 soruşturma sayılı dosyası ile el konularak banka hesabına yatırılan 53.700 Euro'nun talep edilen tazminat bedelinden mahsubu talep edilmişse de, Mahkemece taşınmazın niteliği gözetilerek uygulanması gereken yöntem esas alınarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesine göre belirlenecek bedele hükmedilmesi gerekirken, Ümraniye Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/12247 soruşturma sayılı dosyası ile el konularak banka hesabına yatırılan 53.700 Euro'nun dava tarihi itibarıyla Türk Lirası karşılığının tespit edilen tazminat bedelinden mahsup edilmesi ile bakiye Türk Lirası tazminat bedeline hükmedilmek suretiyle karar verilmiş olması ve infaz aşamasında gözetilmesi gereken mahsup işleminin hükümde değerlendirilmesi bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

A. Davalı ...'ın Temyizi Yönünden;

Davalı ...'ın temyiz dilekçesinin REDDİNE,

B. Dahili Davalı ... ile Davalı ... ve Hazine Vekillerinin Temyizi Yönünden;

Dahili davalı ... ile davalı ... ve davalı Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Davalılardan peşin alınan temyiz harçlarının istenildiğinde iadesine,

26.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.