Logo

5. Hukuk Dairesi2024/6706 E. 2025/3432 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacıların murislerine ait taşınmazlara kamulaştırmasız el atıldığı iddiasıyla açılan dava, taşınmazın bedelinin tespiti ve davalı idareden tahsili istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Kamulaştırma işleminin maliklere usulüne uygun tebliğ edilmediği ve bedelin ödendiğine dair bilgi ve belge bulunmadığı, ayrıca 7201 sayılı Kanun'un Geçici 15. maddesinin ikinci fıkrasındaki ilgili ibaresinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği gözetilerek, taşınmaza dava tarihi itibarıyla değer biçilmesi gerektiği ve yapılan değerlendirmenin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/491 Esas, 2024/700 Karar

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/257 Esas, 2023/441 Karar

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasında yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin murisinin İstanbul ili, Küçükçekmece ilçesi, Halkalı Mahallesi 1701 ve 1702 parsel sayılı taşınmazların maliki olduğunu, taşınmazlara usulüne uygun kamulaştırma işlemi tamamlanmadan mülga Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırmasız şekilde el atıldığını, müvekkiline veya murisine kamulaştırma bedelinin ödenmediğini ve uygun şekilde tebligat yapılmadığını ileri sürerek kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın mülga Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 04.05.1979 tarihli ve 575/1138 sayılı oluru ile kamulaştırıldığını, yürürlükteki kanun kapsamında taşınmaz malikine ilişkin adres araştırması yapıldığını, tespit edilen adresine noter kanalı ile yapılan tebligatın adreste tanınmadığı şerhiyle iade edildiğini, bunun üzerine gazete yoluyla ilanen tebligat yapıldığını, adres araştırması ve ilanen tebligatın usulüne uygun olduğunu, tebligat tarihinden itibaren 30 günlük yasal süre içinde açılmayan davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, nitekim aynı yerde ve aynı kamulaştırma kapsamında bir başka taşınmaza ilişkin Yargıtay kararında yapılan adres araştırmasının ve ilanen tebligatın usulüne uygun bulunarak davanın reddine ilişkin kararın onandığını, taşınmazın değerinin tespitinde kamulaştırma tarihindeki niteliklerin dikkate alınmasını, arsa vasfında olup olmadığının o günün koşullarına göre değerlendirilmesi gerektiğini, davacı tarafından talep edilen tazminat bedelinin yüksek olduğunu ileri sürmüştür.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve el atma tazminatının davalı idareden tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; el atma tarihinin 04.11.1983 tarihinden sonra olduğunu, bu nedenle müvekkili lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, vekâlet ücreti yönünden kazanılmış haktan söz edilemeyeceğini ileri sürmüştür.

2. Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların usulüne uygun olarak kamulaştırıldığını, adres araştırmasının kanunda belirtilen usulde gerçekleştirildiğini, araştırmalar neticesinde tespit edilen adresine çıkarılan kamulaştırma tebligatının iade edilmesi üzerine gazetede ilanen tebligat yapıldığını ve taşınmaz bedelinin bankaya kayıtsız şartsız bloke edildiğini ve bedelin davacı tarafından çekilmediğinin ispat edilemediğini, bu kapsamda 30 günlük hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın reddine karar verilmesini, aksi kabul edildiği takdirde taşınmazların idare adına tescil edildiği tarih dikkate alınarak değerinin tespit edilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmaz için belirlenen bedelin yüksek olduğunu, emsal karşılaştırmasının kanunun aradığı şartlara uygun olarak yapılmadığını, dava konusu taşınmaza el atma tarihinin 04.05.1979 olduğu gözetilerek maktu vekÂlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Anayasa Mahkemesinin 28.07.2023 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararı ile 7201 sayılı Kanun'la 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na (2942 sayılı Kanun) eklenen Geçici 15 inci maddenin ikinci fıkrasında yer alan "ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak" ibaresinin iptaline karar verildiğinden anlaşılmakla; kamulaştırmasız el atılan arsa niteliğindeki taşınmaza mahallinde yapılan keşif sonucu emsal karşılaştırması yapılarak değer biçen, usul ve kanuna uygun olarak düzenlenen hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre el atma bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesi doğru olduğu gibi hükmedilen bedelin adil ve hakkaniyete uygun olduğu, taşınmazla ilişkin olarak usulüne uygun yapılmış bir kamulaştırma işlemi bulunmadığından hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı, her ne kadar taşınmaza 1983 yılı sonrasında el atıldığından vekâlet ücretinin nispi olarak belirlenmesi gerekiyorsa da idarenin kazanılmış hakkı gözetilerek davacı yararına maktu vekÂlet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik olmadığı, böylece İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak davacı tapu maliki ile davalı idare arasında kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin tahsili hususundadır.

2. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. 2942 sayılı Kanun'un 25 inci maddesi uyarınca hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi, mal sahibi açısından, usulüne uygun yapılan tebligatla başlar. Dosyada bulunan bilgi ve belgelere göre; davacının murisi Osman Bardakçı'nın maliki olduğu dava konusu taşınmazın 04.05.1979 tarihinde Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından toplu konut yapılmak üzere kamulaştırılmasına karar verildiği, ancak kamulaştırma işlemi o tarihteki malike usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği gibi, çekişmesiz kamulaştırma bedelinin davacıya veya murisine ödendiğine ilişkin bilgi ve belgenin de ibraz edilemediği, dolayısıyla dava konusu taşınmazlara ilişkin kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmadığı anlaşıldığından işin esasına girilip davacının kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi hukuka uygundur.

3. Diğer taraftan, 21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 tarihli 30988 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7201 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile eklenen 2942 sayılı Kanun'un Geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; "…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…" ibaresi 28.07.2023 tarihli ve 32262 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

4. Bu durumda; eldeki davanın 28.02.2018 tarihinde açıldığı gözetildiğinde Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; "Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…" gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile "Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır." genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alınarak Ek Madde 3'ün uygulanma imkânı kalmadığından dava konusu taşınmaza dava tarihi itibarıyla değer biçilmesi yerindedir.

5. Arsa niteliğindeki İstanbul ili, Küçükçekmece ilçesi, Halkalı Mahallesi 1701 ve 1702 parsel sayılı taşınmazlara emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi ve alınan rapor uyarınca bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesi isabetlidir.

6. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.03.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

2019 yılında 7201 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek Madde 3’ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı Kanun’un mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerine göre usulüne uygun kamulaştırılıp, idareler adına tescil edilen ancak bedelleri eski malikleri adına bankaya yatırıldığı halde hak sahiplerine ödenmeyen taşınmazların kamulaştırma bedellerinin belirlenmesi yöntemini düzenlemektedir. 7201 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile getirilen 2942 sayılı Kanun’un Geçici 15 inci maddesinin 2 nci fıkrası ise Ek Madde 3 ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda da uygulanmasını öngörmektedir. Bu düzenleme Dairemizin de kabulünde olduğu üzere; hukuka uygun geçerli bir kamulaştırma bulunmadan ve mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerde belirtilen şartlar yerine getirilmeden tescil kararı verilmiş taşınmazlara ilişkin olarak açılan kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı davaları kapsamamaktadır (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 16.01.2020 tarihli ve 2019/7050 Esas, 2020/577 Karar sayılı kararı) .

Yukarıda anılan Dairemiz kararından sonra bu tür kamulaştırmasız el atma sayılabilecek halleri de kapsamak üzere TBMM tarafından 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına 2021 yılında 7327 sayılı Kanun’un 20 nci maddesi ile eklenen, 3 üncü cümle ile usulsüz kamulaştırma işlemlerine rağmen idare adına tescil edilen taşınmazların değerinin tespitinde de 1 inci ve 2 nci cümlelerde belirtilen usulün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü de 7327 sayılı Kanun’un 22 nci maddesiyle ihdas edilmiş olup 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün usulsüz kamulaştırmalarda bedel tespiti yöntemini düzenleyen birinci fıkrasının 3 üncü cümlesinin derdest davalarda da uygulanmasını hüküm altına almaktadır.

Bir şeyin bütünü ifade edildiğinde, bütünü ile birlikte onun parçalarının da tek tek sayılması gerekmez. Eğer 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 16 ncı ve 17 nci maddelere göre yapılan bütün tescil hallerini kapsıyor olsaydı, aynı maddeye 3 üncü cümle eklenmez ve 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi ihdas edilmezdi.

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci ve geçici 17 nci maddelerinin her ikisinin de özel hüküm olduğu; Geçici Madde 17 nin sonraki hüküm olduğu da nazardan uzak tutulmamalıdır.

Somut olayımızda nazara alınacak hükümlerden;

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararıyla iptal edilmek suretiyle, 2942 sayılı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda uygulanamayacağı öngörülmüş ise de;bahse konu iptal kararından etkilenebilecek derdest davalar, mülga 16 ve 17 nci maddelere göre usulünce kamulaştırılıp da bedeli malikleri adına bankaya yatırılmış olduğu halde hak sahiplerine ödenmeyen bedellere ilişkin olanlardır.

Bu yöntemin usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin derdest davalarda uygulanmasını engelleyecek bir iptal kararı ise söz konusu değildir. Zira “… dava tarihi itibariyle…” ibaresi hariç 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün kalan kısmı yönünden bir iptal durumu söz konusu olmayıp Ek3 üncü madde hükmü değer tespiti yöntemi yönünden halen yürürlüktedir. 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü yönünden de herhangi bir iptal durumu söz konusu olmayıp bu madde hükmü de halen yürürlüktedir.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya baktığımızda davanın konusunun usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin olduğu ve bu davada da 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi, aynı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü cümlesi ile bu cümlenin atfıyla aynı fıkranın 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin uygulanması gerektiği,

Uygulama yapılırken de Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden de uygulanmaları gerekeceğinden davaya konu taşınmazın idare adına tescil edildiği tarih,değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri de gözetilmek suretiyle tespit edilecek bedelin TÜİK tarafından açıklanan Yİ-ÜFE Endeksi Tablosundaki değişim oranları esas alınmak suretiyle “KARAR TARİHİ” itibarıyla güncellenmesi sonucu ortaya çıkan bedelin hak sahibine ödenmesi gerektiği,

Düşünülmektedir.

Hâl böyle iken eldeki davada uygulanmasına yer olmayan, 2942 sayılı Kanunun geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “...ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresinin, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi gerekçe gösterilerek “Onama”cihetine gidilmesi hukuka uygun görülmediğinden çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 13.03.2025