"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/148 Esas, 2024/270 Karar
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar ve davalı idareler vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilerek, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murislerinin ... ilçesi, Merkez ... mevkii kök 406, 407, 408 ve 409 sayılı parsellerin hisseli maliki olduğunu, davalı idarelerce müvekkil ve murislerine usulüne uygun herhangi bir kamulaştırma tebligatı yapılmadan ve müvekkillerine herhangi bir bedel ödenmeden dava konusu taşınmazlara kısmen yol kısmen de mezarlık ve spotçular çarşısı yapılmak suretiyle el atıldığını belirterek dava konusu taşınmazların el atma bedelinin tespiti ile dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Asli müdahiller vekili dava dilekçesinde özetle; davalarının kabulünü talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaları kabul etmediklerini, davacılar ile kök murisler arasındaki hukuki ve fiili bağın ispatlanması gerektiğini, eksik verasetler yönünden davanın reddinin gerektiğini, dava konusu edilen parsellerin ... adına tescil edildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 14.01.2016 tarihli ve 2015/33 Esas, 2016/12 Karar sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin 14.01.2016 tarihli ve 2015/33 Esas, 2016/12 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı idareler ve asli müdahale talep edenler vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; asli müdahale talebinin harcının tamamlanması ve açılan veraset iptali davasının bekletici mesele yapılması gerektiğinden bahisle kararın bozulmasına karar verilmiş ve bu karara karşı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar ve İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin 18.11. 2021 tarihli ve 2019/8 Esas, 2021/788 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karara karşı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek Madde 3, Geçici 15 nci ve 17 nci maddeleri gözetilerek rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle kararın kararın bozulmasına karar verilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalı idareler vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; kısmen ret kararı nedeniyle davalılar lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, veraset ilâmının hatalı düzenlenmesinden dolayı yeniden alınan veraset ilâmına göre payların hesaplanması sonrasında bedellerin değişmesinde kusurlarının bulunmadığını, hüküm fıkrasından bu bölümün çıkarılması gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; tapu malikleri ile davacıların murisinin aynı kişi olduğunun ispatlanamadığını, uygun emsal incelemesi yapılmadığını, bedelin fahiş olduğunu ve 2942 sayılı Kanun'un Ek Madde 3 üncü maddesine göre hesaplama yapılması gerektiğini, bir bedele hükmedildiği hâlde tescil hükmü olmadığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini, daha önce ödenen harçların mahsup edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; tapu malikleri ile davacıların murisinin aynı kişi olduğunun ispatlanamadığını, idarelerine husumet yöneltilemeyeceğini, gelir metoduna göre değer biçilmesi gerektiğini, hükmedilen bedelin fahiş olduğunu, nispi vekâlet ücreti takdirinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
3. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacı tarafın hak sahipliğini ispat edemediğini, ... tarafından yapılan kamulaştırma işlemlerinin dikkate alınmadığını, ... ile imzalanan protokol gereği husumetin idarelerine yöneltilemeyeceğini, taşınmazların arazi vasfında olduğunu, yol yapım tarihindeki taşınmaz niteliğinin gözetilmesi gerektiğini, hükmedilen bedelin fahiş olduğunu, maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) Geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 11086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Arsa niteliğindeki taşınmazlara emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. 21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 tarihli 30988 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7201 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile eklenen Geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresi 28.07.2023 tarihli ve 32262 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Bu durumda Kanun'un yürürlük tarihinden önce açılan eldeki davada; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3, 990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alınarak Ek madde 3'ün uygulanma imkânı kalmadığından yazılı şekilde karar verilmesi yerindedir.
4. Dosyada bozma kararları nedeniyle üç kez karar verildiğinden, idarelerce her karardan sonra ödenen bakiye karar ilâm harçları son karar ile hükmedilenden fazla ise fazla harcın iadesinin Mahkemesinden istenebileceği gözetilerek bu husustaki itirazlar bozmaya konu edilmemiştir.
5. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı idareler vekillerinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
6. Davacılar vekilinin temyiz itirazına gelince; 18.01.2024 tarihli ve 32433 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 30.11.2023 tarihli ve 2023/101 Esas, 2023/207 Karar sayılı kararı ile kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davalarına ilişkin olarak 6100 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen “Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.” hükmünün Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verildiğinden davacılar aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı idareler vekillerinin temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacılar vekilinin Mahkeme kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının hüküm fıkrasının (9), (10), (11) ve (14) numaralı bentlerinin hükümden çıkarılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, aşağıda yazılı kalan harcın davalı ... ve davalı ... Başkanlığından alınmasına,
04.03.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
2019 yılında 7201 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek Madde 3’ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı Kanun’un mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerine göre usulüne uygun kamulaştırılıp, idareler adına tescil edilen ancak bedelleri eski malikleri adına bankaya yatırıldığı halde hak sahiplerine ödenmeyen taşınmazların kamulaştırma bedellerinin belirlenmesi yöntemini düzenlemektedir. 7201 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile getirilen 2942 sayılı Kanun’un Geçici 15 inci maddesinin 2 nci fıkrası ise Ek Madde 3 ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda da uygulanmasını öngörmektedir. Bu düzenleme Dairemizin de kabulünde olduğu üzere; hukuka uygun geçerli bir kamulaştırma bulunmadan ve mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerde belirtilen şartlar yerine getirilmeden tescil kararı verilmiş taşınmazlara ilişkin olarak açılan kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı davaları kapsamamaktadır (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 16.01.2020 tarihli ve 2019/7050 Esas, 2020/577 Karar sayılı kararı).
Yukarıda anılan Dairemiz kararından sonra bu tür kamulaştırmasız el atma sayılabilecek halleri de kapsamak üzere TBMM tarafından 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına 2021 yılında 7327 sayılı Kanun’un 20 nci maddesi ile eklenen, 3 üncü cümle ile usulsüz kamulaştırma işlemlerine rağmen idare adına tescil edilen taşınmazların değerinin tespitinde de 1 inci ve 2 nci cümlelerde belirtilen usulün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü de 7327 sayılı Kanun’un 22 nci maddesiyle ihdas edilmiş olup 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün usulsüz kamulaştırmalarda bedel tespiti yöntemini düzenleyen birinci fıkrasının 3 üncü cümlesinin derdest davalarda da uygulanmasını hüküm altına almaktadır.
Bir şeyin bütünü ifade edildiğinde, bütünü ile birlikte onun parçalarının da tek tek sayılması gerekmez. Eğer 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 16 ncı ve 17 nci maddelere göre yapılan bütün tescil hallerini kapsıyor olsaydı, aynı maddeye 3 üncü cümle eklenmez ve 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi ihdas edilmezdi.
2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci ve geçici 17 nci maddelerinin her ikisinin de özel hüküm olduğu; Geçici Madde 17 nin sonraki hüküm olduğu da nazardan uzak tutulmamalıdır.
Somut olayımızda nazara alınacak hükümlerden;
2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararıyla iptal edilmek suretiyle, 2942 sayılı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda uygulanamayacağı öngörülmüş ise de; bahse konu iptal kararından etkilenebilecek derdest davalar, mülga 16 ve 17 nci maddelere göre usulünce
kamulaştırılıp da bedeli malikleri adına bankaya yatırılmış olduğu halde hak sahiplerine ödenmeyen bedellere ilişkin olanlardır.
Bu yöntemin usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin derdest davalarda uygulanmasını engelleyecek bir iptal kararı ise söz konusu değildir. Zira “… dava tarihi itibariyle…” ibaresi hariç 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün kalan kısmı yönünden bir iptal durumu söz konusu olmayıp Ek 3 üncü madde hükmü değer tespiti yöntemi yönünden halen yürürlüktedir. 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü yönünden de herhangi bir iptal durumu söz konusu olmayıp bu madde hükmü de halen yürürlüktedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya baktığımızda davanın konusunun usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin olduğu ve bu davada da 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi, aynı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü cümlesi ile bu cümlenin atfıyla aynı fıkranın 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin uygulanması gerektiği düşünülmektedir.
Hâl böyle iken eldeki davada uygulanmasına yer olmayan, 2942 sayılı Kanunun geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “...ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresinin, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi gerekçe gösterilerek onama cihetine gidilmesi hukuka uygun görülmediğinden sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir. 04.03.2025