"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:...Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1014 Esas, 2022/1108 Karar
BİRLEŞTİRİLEN DAVADA
ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN
DAVA TARİHİ: 11.02.2014
KARAR : Yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ:...23. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/66 Esas, 2021/10 Karar
Taraflar arasındaki 221 sayılı Kanun'a dayanılarak idare adına tescil edilen taşınmazın tapusunun iptali ile adlarına tescili, mümkün olmaması hâlinde taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin asıl ve birleştirilen davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir
Kararın davalı idareler vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekilince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekilleri asıl ve birleştirilen dava dilekçelerinde özetle;...ili, ...ilçesi, ...köyü, 25 pafta yeni 323 ada 5 parsel ve 955 parsel sayılı taşınmazların (yeni 2654, 2655 ve 2656 parseller) davacıların murisine mübadele döneminde, Yunanistan'da bıraktıkları taşınmazlar karşılığında Devlet tarafından iskanen verildiği, yani bedelsiz ya da bağış şeklinde verilmediğini, davalı İSKİ tarafından hiçbir bedel ödenmeden İSKİ adına tescil edildiğini ileri sürerek, Devletin tapu sicilinin tutulmasından sorumlu olduğunu, öncelikle tapunun iptali ile müvekkilleri adına tesciline, tescili mümkün olmayan kısmı için bilirkişilerce belirlenecek gerçek değerinin davalılardan alınarak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı İSKİ vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların tapu kaydında görüleceği üzere ...Asliye Hukuk Hakimliğinin 29.11.1991 tarihli ve 44/729 sayılı ilamı ile idare adına tescil edildiğini, Kararda 221 sayılı Kanun'un 1 inci ve 7 nci maddeleri gereğince tesciline karar verildiğinin belirtildiğini, davanın 6487 sayılı Kanun'un 22 nci maddesi uyarınca reddinin gerektiğini, bahse konu yerin Vakıf Hamidiye suyu isale hattı güzergahına ait ...ilçesi, Kemerburgaz, 25 (yeni 325-5) pafta, 955 (yeni 2654, 2655 ve 2656) parseller olduğunu, uyuşmazlık kararında görüleceği üzere davanın çözüm yerinin idari yargı olduğunu, dava konusu parsellerin idare adına tescilinden itibaren dava tarihine kadar, dava açma süresinin geçtiğini, zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, dava konusu olayla ilgili dilekçe ekinde sundukları emsal Yargıtay kararlarında özetle davanın süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu parsel ile ilgili kamu yararı, kamu sağlığı ve kamu hizmetin devamlılığının sağlanması ve kazanılmış hakların korunması bakımından ve yürürlükte bulunan kanun gereği Mahkeme kararı ile tescil yapıldığından usul ve esas bakımından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz...Orman İşletme Müdürlüğünün 23.06.2010 tarihli ve 4511 sayılı emirleri ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 11 inci maddesi gereğince 23.06.2010 tarihli ve 22.07.2010 tarihleri arasında askı ilanına çıkarılan 323 ada 5 parsel sayılı taşınmazın cinsinin orman olarak belirtildiğini ve vasıf itibarıyla eylemli orman olması nedeniyle tahsisi talep edildiğini, taşınmaz 23.07.2010 tarihinde edinme sebebi "kadastro" olarak Maliye Hazinesi adına tescil edilmiş olduğunu, Defterdarlık Milli Emlak Dairesi Başkanlığının 26.08.2011 ve 1273 nolu "olur"ları ile Tarım ve Orman Bakanlığı adına tahsis edildiğini, taşınmazın davacı tarafa ait olduğuna ilişkin iskan kayıtlarına dayanılamayacağını, davacı tarafın hakkı olduğunu iddia edebilmesi için taşınmazın daha önceden kendisine ait olduğuna dair tapu kaydı veya taşınmaz hak sahipliğinin tespit ve tescilinin daha önceden mahkeme kanalıyla sağlanmış olması gerektiğini, bu hususların eksik olması sebebi ile davanın davacı tarafın aktif husumet ehliyeti olmaması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, bu davalarda görevli yargı yerinin İdari Yargı olduğunu, taşınmazın eylemli orman olması nedeni ile davanın Orman Genel Müdürlüğüne ihbar edilmesi gerektiğini, açılan davanın çözümünde idari yargı görevli olduğundan, idareleri yönünden dosyanın tefrik edilerek yargı yolu nedeniyle reddine, zamanaşımı nedeni ile reddine, husumet yönünden reddine, usul ve kanuna aykırı işlem söz konusu olmadığından esas yönünden de reddi ile yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl ve birleştirilen davanın kabulü ile tespit edilen bedelin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine ve İSKİ vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı Maliye Hazinesi vekili istinaf dilekçesinde özetle; 323 ada 5 parsel sayılı taşınmazın cinsinin orman olarak belirtildiğini, aktif ve pasif husumetten davanın reddi gerektiğini, idari yargının görevli olduğunu, ıslah tarihinden faize hükmedilmesi gerektiğini, müvekkili idarenin harçtan muaf olduğunu ileri sürmüştür.
2. Davalı İSKİ vekili istinaf dilekçesinde özetle; hüküm ile gerekçelerdeki miktarın çelişkili olduğunu, 10.09.2020 tarihli celsede tescil tarihi itibarıyla değer tespitine ilişkin ara karardan rücu edilerek hüküm kurulduğunu, vekâlet ücretinin maktu olması gerektiğini, değerlendirme tarihi 11.02.2014 tarihli olarak esas alınan rapora göre hüküm kurulduğu hâlde, gerekçede değerleme tarihinin 1971 denilmesinin hatalı olduğunu, Hamidiye suyu hattındaki arazilerin 1900 yılında kamuya tahsis edildiğini, 221 sayılı Kanun ile İSKİ adına tescil edildiğini, zamanaşımı süresinin geçtiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu...ili, ...ilçesi, ...... mevkiindeki 955 parselin 21.06.1934 tarihinde yayımlanan 2510 sayılı İskan Kanunu kapsamında 1200 metrekare olarak bahçe vasfı ile ... ...adına kayıtlı iken 22.06.1957 tarihinde veraset ilamındaki hisseleri nispetinde ... ...mirası 8 pay kabul edilerek, mirasçıları, Ali kız... adına 1/2, Mustafa oğlu ... adına 1/8, Mustafa kızı ... adına 1/8, Mustafa oğlu...adına 1/8, Mustafa kızı ... adına 1/8 olmak üzere veraset ilamındaki payları oranında intikalen tescil edildiği, taşınmazın 376 metrekarelik kısmı, fiilen isale hattı olarak kullanıldığından, ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.01.1972 tarihli ve 1971/44 Esas, 1971/729 Karar sayılı ilamı ile 221 sayılı Kanun kapsamında...Sular İdaresi Genel Müdürlüğü adına tesciline karar verildiğinden, taşınmazın 376 metrekarelik kısmı ifraz edilerek, 2655 parsel numarası ile 21.09.1972 tarihinde 3131 yevmiye ile...Sular İdaresi adına tescil edildiği, taşınmazın isale hattı olarak kullanılan 376 metrekarelik kısmının, 08.10.1956 tarihinden önce kamu hizmetine tahsis edildiği, 221 sayılı Kanun 12.01.1961 tarihinde yürürlüğe girmiş olup tapu kaydının iş bu yürürlük tarihinden önce oluştuğu dikkate alındığında, malik 221 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi uyarınca 13.01.1963 tarihine kadar gayrimenkulün bedelini dava hakkı bulunduğu hâlde bu hakkını kullanmadığından, taşınmazın isale hattı olarak kulanılan kısmı için davanın davalı İSKİ yönünden 221 sayılı Kanun kapsamında hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabul karar verilmesi, dava konusu 955 parsel sayılı taşınmazın, tapu kaydının 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun 2 nci ve 46 ncı maddelerine istinaden aktarma yolu ile Hazine adına tescili talebi ile Maliye Hazinesi ve Orman İdaresi tarafından, kayıt malikleri olan Ali kız... ile Mustafa oğlu ..., Mustafa kızı ..., Mustafa oğlu...ve Mustafa oğlu ... aleyhine açılan ve ...Tapulama Mahkemesinin, 10.07.1969 tarihli ve 1963/559 Esas, 1969/13 Karar sayılı kararı ile taşınmazın davalılar adına olan tapu tespitinin iptali ile ...birliği içine orman olarak aktarılmasına karar verildiği, iş bu kararın taraflara tebliğ edildiği, temyiz edilmeksizin, 01.09.1972 tarihinde kesinleştiği ve 955 parselin tapu kaydının 05.09.1972 tarihli ve 3003 yevmiye ile orman olduğundan tapulama dışı bırakıldığı anlaşılmakla, böylece kadastro tespitinin kesinleştiği 01.09.1972 tarihinden itibaren asıl ve birleştirilen dava tarihleri olan 11.02.2014 ve 28.03.2017 tarihlerine kadar 3402 sayılı Kanun'un 12/3 üncü maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşıldığından davanın Hazine yönünden, 3402 sayılı Kanun'un 12/3 maddesindeki hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi, doğru görülmeyerek İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılara yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın tapu iptali ve tescil davası olduğunu, nitelemenin hatalı yapıldığını, kamulaştırmasız el atma olarak niteleyen istinaf kararının hatalı olduğunu, taşınmaza 1956'dan önce el konulduğuna ilişkin hiçbir delil bulunmadığını, gelinen noktada, Devlet "mübadele" kapsamında müvekkillerin murislerinin yerlerini almış ama onlara karşılığında hiçbir yer vermemiş olduğunu, bu durum mübadelenin ruhuna da uymadığını, dava kapsamında ne taşınmazın 376 metrekarelik kısmı için 221 sayılı Kanun'un ne de kalan kısım için 766 sayılı Kanun'un uygulanabilir olmadığını, kararda gösterilen iki kanunun da dava konusu taşınmaz için uygulanmasının mümkün olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 221 sayılı Kanun'a dayanılarak idare adına tescil edilen taşınmazın tapusunun iptali ile adlarına tescili, mümkün olmaması hâlinde taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin sorumlu idareden tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. Anayasa Mahkemesinin 25.07.2017 tarihli ve 2014/6673 başvuru numaralı kararı.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu...ili, ...ilçesi, ...Mahallesi 955 parselin 21.06.1934 tarihinde yayımlanan 2510 sayılı İskan Kanun'u kapsamında 1200 metrekare olarak bahçe vasfı ile ... ...adına kayıtlı iken 22.06.1957 tarihinde veraset ilâmındaki hisseleri nispetinde ... ...mirası 8 pay kabul edilerek, mirasçıları, Ali kız... adına 1/2, Mustafa oğlu ... adına 1/8, Mustafa kızı ... adına 1/8, Mustafa oğlu...adına 1/8, Mustafa kızı ... adına 1/8 olmak üzere veraset ilamındaki payları oranında intikalen tescil edildiği, taşınmazın 376 metrekarelik kısmı, fiilen isale hattı olarak kullanıldığından, ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.01.1972 tarihli ve 1971/44 Esas, 1971/729 Karar sayılı kararı ile 221 sayılı Kanun kapsamında...Sular İdaresi Genel Müdürlüğü adına tesciline karar verildiğinden, taşınmazın 376 metrekarelik kısmı ifraz edilerek, 2655 parsel numarası ile 21.09.1972 tarihinde 3131 yevmiye ile...Sular İdaresi adına tescil edildiği, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 22.06.1957 tarihinde yapıldığı, tespite Orman Bölge Şefliği ve Hazine tarafından itiraz edilmesi üzerine KadastroMahkemesinin 10.07.1969 tarihli ve 1963/559 Esas, 1969/13 Karar sayılı kararı ile taşınmazın davalılar adına olan tapu tespitinin iptali ile ...birliği içine orman olarak aktarılmasına karar verildiği, işbu kararın taraflara tebliğ edildiği, temyiz edilmeksizin, 01.09.1972 tarihinde kesinleştiği ve 955 parselin tapu kaydının 05.09.1972 tarihli ve 3003 yevmiye ile orman olduğundan tapulama dışı bırakıldığı anlaşılmakla, mülga 221 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinde ''6830 sayılı İstimlak Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 09.10.1956 tarihine kadar kamulaştırma işlemine dayanmaksızın, Kamulaştırma Kanunlarının göz önünde tuttuğu maksatlara fiilen tahsis edilmiş olan gayrimenkuller ilgili amme hükmi şahsı veya müessesesi adına tahsis tarihinde kamulaştırılmış sayılır. Gayrimenkulün bedelini dava hakkı, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki sene sonra düşer.'' hükmü yer almakta ise de 221 sayılı Kanun'un 12.01.1961 tarihinde yürürlüğe girdiği, tapu kaydının o tarihte kadastro mahkemesinde ihtilaflı olup, kadastro mahkemesi kararı ile orman olarak tespitinin yapıldığı, kararın 04.09.1972 tarihinde kesinleştiği anlaşıldığından 221 sayılı Kanun'un eldeki davada uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
3. Kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasının malik tarafından açılabileceği hususu tartışmasız olduğuna göre kamulaştırmasız el atma tazminat isteminin de dinlenebilme imkanı
bulunmadığı gibi Hazine aleyhine Devletin tapu sicilinin tutulmasından sorumluluğu nedeniyle talep edilebilecek tazminatın da Kadastro Mahkemesi kararının kesinleşme tarihi gözetildiğinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında tazminat taleplerinin mahkemelerce incelenmeye başlandığı 18.11.2009 tarihinden sonra makul bir sürede dava açılmadığından Bölge Adliye Mahkemesince verilen ret kararı sonucu itibarıyla doğrudur.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.