"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1199 E., 2022/210 K.
HÜKÜM/KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/9 E., 2018/144 K.
Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin hissedarı bulunduğu İstanbul ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 4422 ada, 9 ve 10 parselde bulunan taşınmaz hakkında ... Dış Tic. Ltd. Şti. ile Beyoğlu .... Noterliği’nin 09.09.2014 tarih ve 40282 yevmiye no.lu Düzenleme Şeklinde Taşınmaz Satış vaadi ve Arsa Payı Karşılığı İnşaat Hakkı Sözleşmesinin akdedildiğini, inşaatın yapım aşamasında gerekli olduğu belirtildiğinden Beyoğlu .... Noterliği’nin 09.09.2014 tarih ve 40283 yevmiye no.lu düzenleme şeklinde vekaletname ile davalılardan ...'in yetkili kılındığını, sözleşmeye göre müvekkilinin 1. bodrum 2 no.lu daireyi alacağını, vekaletin kullanılmak suretiyle ve müvekkilinin bilgisi ve rızası dışında Beyoğlu .... Noterliğinin 16.02.2015 tarih ve 6723 yevmiye no.lu Düzenleme Şeklinde Ek Sözleşme düzenleyerek müteahhit firmayla yapılan arsa payı sözleşmesine aykırı olarak 1. bodrum kat 1 no.lu dairenin müvekkiline ait olacağı şeklinde anlaşma yapıldığı, önceki sözleşmeye göre sığınak olarak düzenlenen kısmın daireye çevrildiğini ve müvekkilinin alması gereken brüt 85 m² daire yerine daha küçük dairenin müvekkiline verilmesinin kararlaştırıldığını, davalı vekili ...'in vekalet görevini açıkça kötüye kullandığını belirterek Beyoğlu ... Noterliğinin 16.02.2015 tarihli 6723 yevmiye no.lu Ek Sözleşmenin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 4422 ada, 9 parseldeki hissesinin 3/20 olduğunu, davacının hissesinin bulunduğu ada ve parselin yola terk işleminin yapılmadan önceki toplam metrekaresinin 133 olduğunu, yola terk işleminden sonra hissenin bulunduğu arsanın 110,12 m² olarak kaldığını, bu işlemden sonra davacıya kalan hisse oranının 16,50 m² olduğunu, diğer toprak sahiplerine ait 9 ve 10 parsel ile tevdit edilmesiyle oluşan 13 parselde davacının m² sinde herhangi bir değişiklik meydana gelmediğini, yeni parselde toplam 251,12 m² olarak belirlendiğini, davacının hissesine isabet eden m² nin yapılan sözleşme gereği %44'ünün davacıya, %56'sının müvekkili şirkete ait olduğundan davacının alması gereken inşaat alanının 93.881x0,44=41,31 m² olduğunu, davacının ilk sözleşme ile kendisine düşen dairenin küçük olduğunu 85 m² daire verilmemesi halinde sözleşmeyi feshedeceği beyanı üzerine 1 no.lu dairenin davacıya, 2 no.lu dairenin davalıya kalması konusunda anlaştıklarını ve davacının şifahi anlaşma ve onayı sonrasında ek sözleşmenin yapıldığını ve davacı ile kararlaştırılan dairenin davacıya verilmek üzere işlemlerin yapıldığını, ileri sürülen iddiaların haksız ve yersiz olduğunu, 16.02.2015 tarihli ek sözleşme üzerinden bir yıl gibi uzun zaman geçtiğini, bu süre içinde davacının defalarca kendisine kalacak ve ek sözleşmede belirtilen daireyi ziyaret ettiğini ve itirazda da bulunmadığını, haklarından feragat ederek daha büyük daire verdiklerini belirterek haksız ve yersiz açılan davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile alınan raporun incelenmesinde, davacının herhangi bir zararının olmadığı kanaatine varıldığı, raporun hüküm kurmaya elverişli olduğu, ancak davacının vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını ileri sürebilecek şekilde zararı varsa vekile karşı dava açabileceği, vekilin vekalet verenin çıkarlarını zarara uğrattığı sonucuna ulaşılması durumunda, davacının vekilden zararını talep edebileceği ancak dava konumuzun ek sözleşmenin iptali davası olduğu, yapılan yargılamada ek sözleşmenin iptalini gerektirecek bir durumun olmadığı, davacının vekile karşı dava açıp açmamak hususunda irade serbestisinin olduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafından inşaatın yapım aşamasında kullanılmak üzere verilen vekaletname kullanılmak suretiyle düzenlenen ek sözleşmenin davanın konusu olduğunu; davacı ile davalı şirket arasında akdedilen Düzenleme Şeklinde Taşınmaz Satış Vaadi ve Arsa Payı Karşılığı İnşaat Hakkı Sözleşmesinde müvekkilinin 1. Bodrum kat 2 no.lu daireyi alacağı kararlaştırıldığına göre artık davacının taşınmazdaki hisse oranına göre kendisine düşen dairenin m2'sinin hesabının yapılması ve davalı şirketin vereceği daire ile ilgili davacıya lütufta bulunuyormuş gibi davranmasının kabul edilemeyeceğini; davalı ..., inşaatın yapım işleri konusunda verilen vekaleti kullanmak suretiyle ve davacının bilgisi ve rızası hilafına Beyoğlu .... Noteliğinin 16.02.2015 tarihli, 6723 yevmiye no.lu Ek Sözleşmeyi düzenleyerek müteahhit firmayla yapılan arsa payı sözleşmesine aykırı olarak 1. Bodrum kat, 1 no.lu dairenin davacıya ait olacağı şeklinde anlaşma yaparak davalı şirkete menfaat sağlayacak şekilde ve davacı aleyhine hareket ederek Borçlar Kanunu'nun 390/2. ve Türk Borçlar Kanunu'nun 506/2 maddeleri gereği vekalet görevini açıkça kötüye kullandığını, davalı şirketin, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde olduğundan kötü niyetli olup, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilebilecek durumda olduğunu, bu nedenle vekil eden davacının Beyoğlu .... Noteliğinin 16.02.2015 tarihli, 6723 yevmiye no.lu Ek Sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanun'un 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerektiğini, yasa maddesinin buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından resen göz önünde tutulmasının zorunlu olduğunu, davanın, davacının rızası hilafına yapılmış sözleşmenin iptaline ilişkin olduğundan kabulü yerine davanın reddine karar verilmesinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu, sözleşmenin iptal edilmemesi halinde davacı bakımından bir zarar oluşma ihtimali karşısında mahkemenin kararında davacının bir zararı varsa vekile karşı her zaman dava açabilir şeklindeki değerlendirmesinin hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan bir gerekçe olduğunu, açılan işbu davada talep doğrultusunda verilen ihtiyati tedbir kararının bulunmaması halinde dava konusu ek sözleşme uyarınca işlem yapılarak davacının zararına olacak şekilde işlem yapılacak olması davacı bakımından gerçekleşmiş zarar niteliğinde olduğunu, dava öncesinde ve dava süresince yüklenici şirketin davacıya iptal konusu edilen ek sözleşmede kararlaştırılan daireyi vermek istediğini, davacıya ilk sözleşme uyarınca devredilmiş bir tapu olmadığını belirterek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahallinde keşif yapılarak bilirkişi heyetinden alınan 02.02.2018 tarihli raporda; davacının 3/20 oranında hissedar olduğu 9 parselin yola terk işleminden sonra 110 m² kaldığı, tevhid sonucu oluşan yeni parselde yapılacak olan inşaat alanına göre davacının alması gereken inşaat alanının 41.30 m² olduğu; taraflar arasında düzenlenen ek sözleşmeye göre davacıya verilen 1 nolu dairenin 44 m2, 09.09.2014 tarihli sözleşmeye göre verilecek 2 nolu dairenin 60m2 olduğunu, 16.02.2015 tarihli ek sözleşmede belirtilen şartların yerine getirildiğini, taraflarca kabul edilen 1. bodrum kat 1 nolu dairenin davacıya verildiğini, 1. bodrum katta 09.09.2014 tarihli sözleşme ile planlanan sığınak yerine ek sözleşme ile daire yapılmış olmasının dava konusu 1 no.lu bağımsız bölüm için değer düşürücü nitelikte olmadığının bildirildiği anlaşılmış olup, rapor esas alınarak davanın reddi yönünde verilen mahkeme kararı usul ve yasaya, açıklanan gerekçe ve gerektirici sebeplere uygun olduğu, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı ...'in diğer davalı şirketin eski hissedarlarından biri olduğu göz önüne alındığında, davalıların kendi aralarında bir işbirliği içinde olduğu ve vekalet ilişkisinden doğan görevlerini kötüye kullandığı sonucuna varıldığını, vekalet görevinin kötüye kullanıldığına ilişkin bir diğer hususun ise, daha önce davacının bizzat kendisi ile müteahhit firma arasında imzalanan önceki sözleşmeye göre sığınak olarak düzenlenecek olan kısmın daireye çevrilmesi ve sonradan yapılan sözleşmeye göre brüt 85 m2 daire yerine davacıya sığınak yerine yapılan daha küçük dairenin verilmesi olduğunu, somut olayda, davalı firmanın çıkar ve işbirliği ilişkisi içinde olduğu diğer davalı ile ortak hareket ederek davacıyı zarara uğrattıklarını, ek sözleşme ile meydana getirilen yeni durumun, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bildiğini veya bilmesi gerektiğini açıkça gösterdiğini, vekilin bu noktadaki fiilleri bakımından, Türk Medeni Kanunu'nun 2. ve 3. maddeleri uyarınca sorumlu tutulması gerektiğini, davanın konusunun; davacı ile davalılardan vekil ... arasında akdedilmiş olan vekalet ilişkisinden kaynaklı sözleşmenin davacının izni ve bilgisi olmaksızın, kendi ve diğer kötü niyetli davalının menfaat ve çıkarları doğrultusunda işbirliği ile müvekkil davacı aleyhine hareket ederek, Türk Borçlar Kanunu'nun 504/3., 505/1-2., 506/2-3. maddeleri gereği ek sözleşme ile davacı tarafın bağlı olmadığı, davacıya ilk sözleşme kapsamında 85 m² büyüklüğünde bir daire verilmesi gerekirken, ek sözleşme ile sığınaktan çevrilme daha küçük bir dairenin verilmesi nedeni ile kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmakta olup taraflar arasında imzalanan
ek sözleşmenin iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370. maddesi,
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 vd. maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle sözleşmeye göre yeni parselde yapılacak olan inşaat alanına göre davacının alması gereken inşaat alanının 41.30 m² olduğu, taraflar arasında düzenlenen ek sözleşmeye göre davacıya verilen 1 no.lu dairenin 44 m² olduğu, 1. bodrum katta 09.09.2014 tarihli sözleşme ile planlanan sığınak yerine ek sözleşme ile daire yapılmış olmasının dava konusu 1 no.lu bağımsız bölüm için değer düşürücü nitelikte olmadığının anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olup, davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden ilgiliden alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,14.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.