"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/233 E., 2022/41 K.
...
HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı şirketler arasında hizmet alım sözleşmesi bulunduğunu, sözleşme kapsamında davalı tarafından çalıştırılan dava dışı işçinin müvekkili aleyhine açtığı işçilik alacakları ile ilgili davanın işçi lehine sonuçlandığını ve bu kapsamda müvekkili tarafından dava dışı işçiye icra takibi sonucunda ödeme yapıldığını, yapılan bu ödemeden sözleşme hükümlerine göre davalının sorumlu olduğunu, müvekkili tarafından ödenen bedelin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; işçinin ücretlerinden davacının sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.12.2014 tarihli ve 2013/335 Esas, 2014/552 Karar sayılı kararıyla; alt işverenin işçisi ile ilgili doğan tüm işçilik alacaklarından, alt işverenin sorumlu olacağı, ilamın icraya konmasında davacının tek başına kusuru bulunmadığı kanaatine varılmış, davanın kabulü ile, 58.845,58 TL.' nin ödeme tarihi olan 02/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 05.11.2015 tarihli ve 2019/2260 Esas, 2020/3991 Karar sayılı kararıyla, mahkemece belirtilen ilkeler çerçevesinde bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile ödenen bedelin tamamından son işverenin sorumlu tutulması doğru görülmediği” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bilirkişi ... tarafından düzenlenen 07/10/2021 tarihli raporunda belirtildiği üzere davalı şirketin dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemdeki alacaklarından sorumlu olduğu, dava dışı işçinin 01.04.2009 - 26.04.2011 tarihleri arasında davalı şirkette diğer tarihlerde ise dava dışı alt işverenlerde çalıştığı, davalı şirketin sorumluluğunun dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönem olan 01.04.2009 - 26.04.2011 tarihleri arasındaki dönemle sınırlı sorumlu olduğu ve bu döneme isabet eden rücuen tazminata konu alacak miktarının 11.161,16 TL olduğu ve davacının bu miktar üzerinden davalıya rücu edebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 11.161,16 TL'nin 02/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı son işveren olarak dava dışı işçinin çalıştığı tüm dönemden sorumlu olduğu ve bir dönem sözleşmesi sunulamayan davalı firmanın bu dönem sorumluluğunun 1/2 si hakkında sorumlu olacağı şeklinde bilirkişi raporunda hesaplama yapıldığı ve bu hesaba göre hüküm kurulmuşsa da dava dışı işçinin SGK kayıtlarından mezkur firmada çalıştığı sabit olduğundan ve davacının da ihale ile sözleşme imzaladığı bilindiğinden, ayrıca sunulan sözleşme aksine müvekkil idarenin sözleşme imzalamayacağı da aşikar olduğundan davalı firmanın sözleşme sunulamayan döneminin tamamından sorumlu olduğu kabul edilerek hüküm kurulması gerektiğini belirterek ve re’sen nazara alınabilecek sebeplerle mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının dava dışı işciyi işe girdiği tarihten itibaren kendi yanında, kendi emir ve talimatlarıyla çalıştırdığını, asıl işverenin alt işverene karşı açtığı veya açacağı rücu davasında işçinin haklarına halef olması gibi bir durumun söz konusu olmadığı, zira asal işveren alt işverenin mirasçısı ve yasal temsilcisi olmadığını, tüm sorumluluğun davacıya ait olduğunu, bu kapsamda müvekkilinin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını beyanla ve re’sen nazara alınabilecek sebeplerle mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3 ncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 428 nci maddesi, 438 nci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 ncu maddesinin ikinci fıkrası
3. Değerlendirme
1.Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma ilamı gereğince inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2.Davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Mahkemece hükmüne uyulan Yargıtay (kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 05.11.2015 tarihli ve 2019/2260 Esas, 2020/3991Karar sayılı ilamı ile; “hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir. İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır.
İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar.
Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır.
İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.
İşveren tarafından bu ödemelerin feri mahiyetinde yapılan ödemeler de ayrı esasla yüklenicilerden tahsil edilebilecektir.
Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme bulunmamaktadır. Bu nedenle alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulmalıdır. Davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise takibin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceği ayrı ayrı belirlenmelidir.” denilerek mahkeme hükmü bozulmuştur.
Yargıtayın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli müktesep hak doğmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda hükme esas alındığı belirtilen 07.10.2021 tarihli bilirkişi raporuna göre davalının sorumlu olduğu döneme isabet eden rücuen tazminata konu alacak miktarının 11.161,16 TL olduğu belirtilerek bu miktarın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Ancak 07.10.2021 tarihli bilirkişi raporunda ikili hesaplama yapılmış olup, raporda alacak miktarlarının 7.543,75 TL veya 14.607,04 TL olarak belirlendiği görüldüğünden, Mahkemece hükümde esas alınan raporun 28.12.2021 tarihli ek rapor olduğu anlaşılmaktadır. 28.12.2021 tarihli bilirkişi ek raporunda da ikili hesaplama yapılmış olup, mahkeme gerekçesinde neden 11.161,16TL lık hesaplamaya itibar edildiğinin açıklanmaması ve davalının sorumlu olduğu dönemin yarısından değil, aksi ispatlanmadığına göre sözleşme sunulmayan döneme ilişkin olarak davacı işverenin işçiyi çalıştıran davalı yükleniciden yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde ödediği bedeli ve ferileri talep etme hakkı bulunduğu değerlendirilmeden karar verilmesi doğru olmamış, kararın açıklanan nedenlerle temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.
VIII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazların reddine,
2. 2. Bentte açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA,
Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Aşağıda yazılı harcın temyiz eden davalıdan alınmasına,
Karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
31.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.