Logo

6. Hukuk Dairesi2022/4038 E. 2023/3585 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında yüklenicinin hak kazandığı bağımsız bölümün tapusunun devri, gecikme tazminatı ve yargılama giderlerine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi'nin, ilk derece mahkemesince yargılama giderleri ve harçlara ilişkin eksik hüküm kurulması nedeniyle HMK 305. maddeye dayalı olarak tamamlama yapılabileceğine dair gerekçesinin hatalı olduğu, ancak bu yanlışlığın yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının hüküm fıkrasının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1360 E., 2022/666 K.

DAVA TARİHİ : 26.08.2016

HÜKÜM/KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2016/388 E., 2020/338 K.

Taraflar arasındaki asıl davada tapu iptali ve tescil, tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-karşı davacı vekilince duruşmasız, davacı-karşı davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 31.10.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde davacı-birleşen davada davalı ... vekili Avukat ... ile davalı-birleşen davada davacı ... vekili Avukat ...'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; davacı yüklenici ile davalının da aralarında bulunduğu arsa sahipleri arasında 22.04.2013 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca davacının hak etmiş olmasına rağmen 7 no.lu bağımsız bölüm tapusunun kayıt maliki davalı arsa sahibince devredilmediğini ileri sürerek, 7 no.lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini mümkün olmaz ise satış yetkisi verilmesini ve bu bağımsız bölümün 3. kişiye temlikine rağmen tapusunun verilememesine dayalı maddi zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; sözleşmeye uygun şekilde 4 dairenin yükleniciye devredildiğini, henüz iskanın alınmadığını, davacının fazladan 2 daire inşa ettiğini, müvekkilinin 7 ve 8 numaralı dairelerin devrine onay vermemekte hukuki menfaatinin bulunduğunu, fazladan yapılan bağımsız bölümün aidiyetinin değerlendirilmesi gerektiğini savunarak, asıl davanın reddini istemiştir.

Birleşen davalarında ise; süresinde teslim edilmeyen arsa sahibi bağımsız bölümleri nedeniyle sözleşmedeki gecikme tazminatına hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek, toplam 29 ay için arsa sahibine düşen 2 bağımsız bölüm nedeniyle hesaplanacak gecikme tazminatının tahsilini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile arsa sahiplerinin sözleşmenin 30. maddesi ile kendilerine verilecek bağımsız bölümler dışında zemin ve 3. katta mimari proje aşamasında fazladan bağımsız bölümler oluştuğunda bu fazlalıkların yükleniciye ait olacağını kabul ettikleri, bu nedenle zemin ve 3.katta proje gereği ortaya çıktığı anlaşılan ve dava konusu dairenin de arasında bulunduğu 2 adet bağımsız bölümün davacı yükleniciye ait olduğu, ve tapusunu talep edebileceği, davacının iskan ruhsatı olmayan yerdeki dava konusu daire ile ilgili tazminat talebinin yerinde olmadığı, sözleşme uyarınca iskanlı şekilde teslim edilmesi gereken tarih ile iskan tarihi arasındaki dönem için birleşen davacı arsa sahibinin gecikme tazminatı talebinin yerinde olduğu gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabul kısmen reddine, birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Asıl davada davacı- birleşen davalarda davalı vekili; edimi tam olarak yerine getirdikleri iş bitirme tutanağı ile sabit olduğundan tapuya hak kazandıklarını, davalının kasti ve kötüniyetli tutumunun zarara yol açtığını, satış gerçekleştirilemediğinden iskan masraflarının karşılanamadığını, bilirkişinin kira kaybı vb. Zarar hesabı yapmadığını, kendi edimini yerine getirmeyen davalının kira tazminatı talep edemeyeceğini, aylık 1.500,00 TL tazminat tutarının o dönem için fahiş olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve asıl davanın tam kabulüne, birleşen davaların reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

Asıl davada davalı- birleşen davalarda davacı vekili; birleşen davada geç teslim nedeniyle yüklenici kusuru kabul edildiği halde asıl davada tapu verilmesinin hatalı olduğunu, iş bitirme belgesinin tüm edimlerin ifa edildiği anlamına gelmeyeceğini, fazla imalatın sözleşmedeki paylaşım oranına göre pay edilmesi gerektiğini, iskanın davadan sonra alındığını, yargılama giderleri ve harç hesaplarında yanılgıya düşüldüğünü belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının asıl dava bakımından ortadan kaldırılması ve asıl davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle birleşen davalarda hükmolunan bedeller üzerinden hesaplanan harçtan davacı tarafça yatırılan harcın mahsubuyla bakiyesinin davalıdan tahsiline karar verilmiş ancak davacı tarafça yatırılıp mahsup edilen peşin harçların davalıdan tahsiline karar verilmemiş ise de; mahkemece HMK 305. maddesi gereğince hükmün tamamlanabileceğinin tabii bulunduğu belirtilerek, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Asıl davada davacı- birleşen davalarda davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler ve re'sen dikkate alınacak sebeplerle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

Asıl davada davalı- birleşen davalarda davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler ve re'sen dikkate alınacak sebeplerle, asıl dava bakımından Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Asıl davada uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ile tazminat istemine, birleşen davalarda ise uyuşmazlık aynı sözleşmeye dayalı gecikme tazminatının tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370 inci maddesinin dördüncü fıkrası, 305 inci maddesi, Yargıtay HGK'nın 14.06.1967 gün ve 1967/9-462 Esas, 300 Karar sayılı ilamı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 vd. maddeleri.

3. Değerlendirme

1-Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hakim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, asıl davada davacı- birleşen davalarda davalı vekilinin tüm, asıl davada davalı- birleşen davalarda davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2-6100 sayılı HMK'nın 305.maddesi gereğince; "Hüküm yeterince açık değil ise, veya icrasında tereddüt uyandırıyor ise, yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyor ise, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilirler.

Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez veya değiştirilemez."

Bu madde hükmünde belirtildiği gibi, açık olmayan veya çelişik fıkraları kapsayan hükümlerin açıklanması istenebilir. Yargılamanın iadesine karar verilmedikçe veya hüküm temyiz edilip bozulmadıkça, verilen hükmün değiştirilmesi mümkün değildir. Hükümlerin tavzihi de bunun bir istisnası olarak kabul edilemez. Hakim, burada hükmün başka türlü anlaşılmasını önlemek için gerçeği ortaya koymakla ödevlidir.

Tavzih, kural olarak sadece hüküm fıkrası hakkında olur. Hükmün gerekçesinin açıklanması için, tavzih yoluna başvurulamaz. Ancak, hüküm fıkrası ile gerekçe arasında bir çelişki varsa, bu çelişkinin giderilmesi için tavzih yoluna başvurulabilir. (Yargıtay HGK'nın 14.06.1967 gün ve 1967/9-462 Esas, 300 Karar, sayılı ilamı)

Tavzih yoluna başvurabilmek için hükmün kesinleşmesini beklemeye gerek yoktur.Kesinleşmemiş olan kararlar hakkında da hükmün icrasına (yerine getirilmesine) kadar tavzih istenebilir. Fakat tavzih talebinde bulunulmakla temyiz süresi durmaz.

İlamın icraya konulmasından sonra da, ilam tamamen icra edilinceye kadar hükmün tavzihinin istenilmesi mümkündür. Hakim, tavzih yolu ile hükümde unutmuş olduğu talepler hakkında karar verip bunu hükmüne ekleyemez. Bunun gibi hüküm verirken unutmuş olduğu vekalet ücreti veya faiz hakkında tavzih yolu ile bir karar verip, bunu hükmüne dahil edemez. Aynı şekilde; kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilemez. Bütün bu anlatımlardan çıkan netice, tavzih yolu ile kesinleşmiş olan hüküm sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.

Somut olayda mahkemece; asıl dava kısmen kabul, kısmen reddedilmiş olup, davalının yargılama giderleri ve harçtan kabulüne karar verilen dava değeri itibariyle sorumlu tutulması gerekirken, bu hususa riayet edilmemesi doğru olmamıştır. Birleşen davalarda ise; Bölge Adliye Mahkemesinin, yukarıda yapılan açıklamalara aykırı şekilde, harca ilişkin olarak kurulan eksik hüküm bakımından, HMK'nın 305. maddesine dayalı olarak ilk derece mahkemesince tamamlama yapılabileceğine dair gerekçesinde isabet bulunmamıştır.

Açıklanan nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesinin başvurunun esastan reddine dair kararı kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiş ise de, yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HMK'nın 370/4. maddesi uyarınca hüküm fıkrasının aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1-Asıl davada davacı- birleşen davalarda davalı vekilinin tüm, asıl davada davalı- birleşen davalarda davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2-Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

3-Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.06.2020 tarihli, 2016/388 Esas ve 2020/338 Karar sayılı kararının hüküm fıkrasının;

a)Esas davaya ilişkin 4. bendinin hükümden çıkarılmasına ve yerine 4. bent olarak; "Davacı tarafından yapılan toplam 3.244,55 TL yargılama giderinden red - kabul oranına göre hesap edilen 2.060,60 TL ile harçlara ilişkin olarak yine red-kabul oranına göre hesap edilen 2.040,97 TL olmak üzere toplam 4.731,57 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,"

b)Birleşen 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/534 Esas sayılı davasına ilişkin 2. bendinde "kaydına," ibaresinden sonra gelmek üzere "davacı tarafından ödenen 768,49 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,"

c)Birleşen 27. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/464 Esas sayılı davasına ilişkin 2. bendinde "kaydına," ibaresinden sonra gelmek üzere "davacı tarafından ödenen 717,26 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,"

ibarelerinin yazılmasına, kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

17.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl davada davacı-birleşen davalarda davalıdan alınarak Yargıtaydaki duruşmada vekille temsil olunan asıl davada davalı-birleşen davalarda davacıya verilmesine,

Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı-karşı davacıya iadesine,

Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davacı-karşı davalıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

31.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.