Logo

6. Hukuk Dairesi2023/127 E. 2024/416 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Eser sözleşmesinden kaynaklanan imalat bedeli, cezai şart ve diğer alacakların tahsili isteminin kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirdiğine dair ispat yükünü yerine getirememesi ve davalı tarafın sözleşmeyi haklı olarak feshettiğinin kabulü gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 30.01.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde davacılar vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'nun gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında düzenlenen 30/05/2006 ve 22/02/2007 tarihli sözleşmeler gereğince müvekkilinin .../... ve ...-... otoyolu ... Köyü Mevkiinde dinlenme tesisleri inşa ettiğini, işletme aşamasına geçildiğinde davalı şirket yetkilileri ve çalışanlarının silahlı adamlarıyla gelerek tesisi ele geçirip müvekkilini dışarı attığını, bu konuda suç duyurusunda bulunulmasına rağmen takipsizlik kararı verildiğini, bu süreçte müvekkilinin dolandırıldığını, kendisinden zorla senetler alındığını, iflas ettiğini ve hastaneye kaldırılarak zorla hayata döndürüldüğünü ileri sürerek, inşaat bedeli, cezai şart, ... yerinde kalan malların bedeli, müvekkilinin yaptığı ödemeler ve harcamalar nedeniyle davalının malvarlığında meydana gelen haksız artıştan kaynaklanan bedel, çalıştırılan işçilerin ... bedelleri, müvekkili adına tahakkuk eden vergi borçları, müvekkilinin haksız el çektirilmesi ile ilgili ticari zararı ve kâr mahrumiyeti gibi maddi alacaklarının öncelikle belirsiz alacak olarak kabulüne, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ise şimdilik 1.000,00 TL'nin kısmi alacak olarak tahsiline, davacı ...'ün haksız uygulamalar nedeniyle iflas etmesi, sağlığını kaybetmesi ve uğradığı manevi zarar nedeniyle 100.000,00 TL olmak üzere toplam 101.000,00 TL bedelin davalıdan işgal tarihi itibariyle ticari faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, mahkemenin 05/03/2015 tarihli ara kararı ile adli müzaheret talebinin reddine karar verilip eksik harcın tamamlanması için süre verilmesi üzerine davacı vekili 22/05/2017 tarihli dilekçesinde; ıslah anlamına gelmemek üzere 500.000,00 USD (20/09/2013 itibariyle 986.000,00 TL) cezai şart, 200.000,00 TL inşaat bedeli alacağı, 10.000,00 TL haksız el çektirme nedeniyle kalan malların bedeli ve 10.000,00 TL kâr mahrumiyeti yönünden talepte bulunduklarını ve harç eksiğini tamamladıklarını beyan ettiği anlaşılmıştır.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; belirsiz alacak davası açılamayacağını, manevi zararın şartlarının oluşmadığını ve TBK'nın 72. maddesine göre 2 yıllık zamanaşımı süresinin 01/11/2009 itibariyle dolduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin karşılıklı fesih iradesi ile 01/11/2007 tarihinde feshedildiğini, fesihnamenin tarafların özgür iradeleri ile düzenlendiğini, ayrıca tarafların sözleşmeden kaynaklanan taleplerinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, 30/05/2016 tarihli sözleşme gereğince tesislerdeki her türlü ürün temini, vergi, resim, harçlar, personel ücretleri, ... ödemeleri ve benzeri giderlerin davacıya ait olduğunu, aynı hususun 22/02/2007 tarihli sözleşme için de geçerli olduğunu, her iki sözleşmeye konu tesislerin yapım bedelleri ve tüm yükümlülüklerin davacıya ait olup müvekkili şirketten talep edilemeyeceğini, sunulan faturalarda müvekkili şirketin adının dahi geçmediğini, müvekkili şirketin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğinden cezai şart istenemeyeceğini, ayrıca sözleşme süresi sonunda veya sözleşmenin herhangi bir sebeple müvekkili tarafından feshedilmesi halinde davacı şirketin inşaata ilişkin yaptığı hiç bir harcamayı hiç bir surette talep etmeyeceğini taahhüt ettiğini, bu taleplerin kabulünün mümkün olmadığını savunarak, davanın zamanaşımı ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, "taraflar arasında düzenlenen 01/11/2007 tarihli fesihname ile; 22/02/2007 tarihinde imzalanan sözleşmenin tarafların karşılıklı fesih irade ve beyanları ile feshedildiği, tüm hukuki sonuçları ile ortadan kaldırıldığı, davacı ... Şirketi'in borçlarından kendisinin sorumlu olacağı yönünde düzenleme yapıldığı, bu fesihnamenin davacıya tehditle ve zorla imzalattırıldığına sair somut ve inandırıcı bir delil bulunmadığı, bu nedenle davacının 22/02/2007 tarihli sözleşmeye göre yolun iki tarafına yapılması planlanan tesis inşaatı ile ilgili herhangi bir zarar ve ziyan talebinde bulunulamayacağı anlaşılmakla, bu talepler yönünden davanın reddinin gerektiği, taraflar arasında düzenlenen 30/05/2006 tarihli sözleşme ile; mülkiyeti işletme sahibine ait olan ... otoyolu üzerindeki tesisisin işletilmesi ile ilgili yapılan düzenlemedeki 500.000,00 USD cezai şart bedeli talebi ile ilgili yapılan incelemede; bu sözleşmede davalının mevcut tesisinin işletilmesi işinin davacıya verildiği, sözleşmede belirtilen edimlerin kısmen veya tamamen yerine getirilmediği ve sözleşmeden cayıldığı takdirde 500.000,00 USD cezai şartın ödenmesinin karara bağlandığının anlaşıldığı, ancak davacı tarafından sözleşmede belirtilen edimlerin (bu edimler net cirodan davalıya sözleşmede belirtilen oranda ödeme yapmak olarak belirlenmiştir) tam olarak yerine getirildiğini ispatlayamadığı, davalı tarafın edimi ise mevcut tesisin davacıya teslimi olup, sözleşmeye göre teslim ettiği, bu sözleşmeye göre de davalının sözleşmeyi her zaman feshedebileceğinin düzenlendiği, davacının sözleşme konusu tesisi kendisinin terk ettiği, zorla çıkarıldığı hususunu ispatlayamadığı, bu durumda sözleşmeye konu yeri terk eden ve sözleşmeye göre davalıya ciro üzerinden belirlenen oranda ödemesi gereken tutarları ödediğini ispatlayamayan davacının bu sözleşmeden dolayı cezai şart isteyemeyeceği, davacı yönünden, davalının davacı tarafın kişilik haklarına saldırıda bulunulduğuna ilişkin dosyada yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığı, bu nedenle manevi tazminat talebinin de şartlarının oluşmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde, 30/05/2006 tarihli sözleşmenin taraflar arasında yürürlükte iken davalı tarafın zorla müvekkilini tesisten atmasıyla fiilen imkansız hale geldiğini, dinlenen tüm tanık beyanlarıyla da bu durumun sabit olduğunu, bu sözleşmeye göre haksız fesihten kaynaklı harcını ödedikleri 500.000,00 USD cezai şart alacakları ve yine harcını ödedikleri ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttukları ıslah anlamına gelmeyen ve davanın açıklaması niteliğinde verilen 22/05/2017 tarihli dilekçelerinde belirttikleri fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL kar mahrumiyeti ve tesiste o tarihlerde müvekkili tarafından satılmak üzere bırakılmış, ancak defterler ve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde tespit edilebilecek ,yine fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL olarak talep ettikleri şekerleme ve hediyelik eşya alacaklarının mevcut olduğunu, yanlar arasında imzalanan 22/02/2007 tarihli sözleşmenin 01/11/2007 tarihli fesihname ile feshedildiğini, her iki sözleşmeye dayalı alacak iddiaları olmasına rağmen ilk derece mahkemesi kararının istinaf bozma kapsamında sadece 30/05/2006 tarihli sözleşmeyle ilgili olduğundan delillerin bu kapsamda incelendiğini, 30/05/2006 tarihli sözleşmenin müvekkilinin haksız olarak işten el çektirilmesiyle fiilen feshedilmek zorunda kalındığını, bu gerçeği doğrulayan tanık ifadelerinin aleyhlerine değerlendirildiğini, talimat ifadeleriyle dinlenen tanıklarının lehlerine ifade vermesine karşılık, mahkemece gerekçeli kararda davacının edimlerini yerine getirmediğinden bahsedildiğini, oysa davacının edimlerini yerine getiremediğini, çünkü müvekkilinin tesislerden atıldığını, bu nedenle en azından bu sözleşmeye dayalı 500.000,00 USD cezai şartın ödenmesi gerektiğini, ... Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/210 Soruşturma sayılı evrakından 2013/619 Karar sayılı dosyasından davalı şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmişse de, bu dosyalarda bulunan tüm sanık, müşteki ve tanık anlatımları değerlendirildiğinde, bir zorlama, tehdit, tesislerden atma vakıasının varlığının inkar edilemeyecek şekilde bariz olduğunu, ancak mahkemece dosyanın aleyhlerine değerlendirildiğini, davalı şirketin 2006-2007 yılı ticari defterlerinin sunulmadığını, mahkemece davalıya asıl davalarının konusu olan 2006-2007 tarihleri arasındaki defterlerin ibrazı için süre verilmediğini, mahkemece aldırılan 01/06/2020 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında; müvekkilinin 500.000,00 USD karşılığı 986.000,00 TL cezai şart alacağına , 8.238.061,28 TL kâr mahrumiyeti alacağına, 1.972.924,55 TL stoktaki malların bedeli, 22/02/2007 tarihli sözleşme kapsamında 2.258.853,36 TL inşaat bedeline hak kazandığının, mahkeme tarafından 30/05/2006 tarihli sözleşme kapsamında oluşan maddi zarar olduğu yönünde karar verilmesi halinde, davacı şirketin ticari defter kayıtlarına istinaden;177.068,59 TL vergi borcu (gecikme zammı hariç) ve 328.060,05 TL ... prim borcu (gecikme zammı hariç) nun bulunduğunun belirtildiğini, dosyada lehe zararlarını tam karşılamasa da 2 rapor olmasına karşılık heyet olarak inceleme istedikleri 3. raporun 2 kişilik tanzim edildiğini ve tüm bunlarla çelişkili tamamen yoruma dayalı ve taraflı tespitlerde bulunulduğunu ve mahkemece bu rapora göre hüküm kurulduğunu, dosyadaki tüm delilleri, incelemeleri ve maddi gerçeği çarpıtan 03/06/2021 tarihli bu raporda, dosyadaki tüm delillerle, istinaf bozma kapsamı da alt üst ederek takdiri mahkemeye aittir denilerek tüm alacak kalemlerini tek tek sonlandırıcı yoruma dayalı bir rapor tanzimine gidildiğini, mahkemece raporlar arasındaki çelişki giderilmeden hüküm tesis edildiğini, bilirkişilerce amacı konusu ve düzenlenme biçimi farklı olan iki sözleşmenin birmiş kabul edilip davalı yanca tek bir sözleşme için fesihname belgesi sunulmuş olmasına rağmen bunu her iki sözleşme için de yorumlanmasının hatalı olduğunu, fesihnamenin müvekkilinin imzasını içermediğini, delil niteliğinde dosyaya sunulan belgenin aslının ibraz edilmemesi halinde belgenin muteber sayılmayacağını, dolayısıyla geçerli delil olarak o delille menfaat beklentisi içerisinde olan lehine hüküm kurulmayacağını, fesih beyanının bir an için geçerli olduğu kabul edilse dahi, bu fesih beyanında tek sözleşme zikredilmesine rağmen iki sözleşme için de haksız ve hukuka aykırı yorumun mümkün olamayacağını, davalı borçlunun sözleşme gereği kendine düşen edimleri yerine getirmediğini, bu nedenle cezai şart alacaklarının dosyada önceki bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi müvekkilinin hakkı olduğunu, dosyada bulunan tüm delillerden de anlaşılacağı üzere davalı tarafın zorlaması, zorla işten el çektirmesiyle fiilen sözleşmenin yürütülmesinin imkansız hale geldiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, "...mahkemece Dairemizin kaldırma kararında yaptığı tespitler doğrultusunda, taraflar arasında imzalanan ve imzası inkar edilmeyen 01/11/2017 tarihli “Fesihname” belgesi gereğince 22/02/2007 tarihli sözleşmenin tarafların karşılıklı irade ve beyanları ile feshedildiği, bu fesihname ile sözleşmenin tüm hukuki sonuçlarıyla ortadan kalktığı, davacının borçlarından kendisinin sorumlu olduğu, bu borçlar nedeniyle davalı şirketin sorumluluğunun bulunmadığı ve fesihnamenin de tarafların özgür irade ve beyanlarıyla imzalandığı, yukarıda açıklanan hazırlık soruşturması sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar ve bu dosyadaki maddi vakıalar gereğince fesihnamenin sakat irade ile korkutma sonucu, zorla ve tehditle imzalattırıldığı yönündeki iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle 22/02/2007 tarihli sözleşme kapsamında talep edilen inşaat bedeli yönünden davanın reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Davacı yanın 30/05/2006 tarihli sözleşme kapsamında talep ettiği alacaklardan cezai şart yönünden yapılan incelemede;

Sözleşmenin "Cezai Şart" başlıklı 5.maddesinde; taraflar sözleşme konusu edimleri kısmen veya tamamen yerine getirmediği ve sözleşmeden caydığı takdirde 500.000,00 USD tutarında cezai bedeli diğer tarafın talebi üzerine derhal ödeyecektir" hükmü düzenlenmiştir.

Sözleşmenin "Sözleşme Konusu" başlıklı 2. maddesinde; sözleşmenin konusu; mülkiyeti işletme sahibine ait olan ... Otoyolu üzerinde bulunan ... Dinlenme Tesisleri içerisinde bulunan kamyoncu parkı dahil, akaryakıt istasyonu ve içindeki market olmak üzere dinlenme tesisinin işletmeciliğini 5 yıl süre ile sözleşmenin imzalanma tarihinden itibaren 01/06/2006- 31/12/2006 tarihleri arası günlük cironun %20'sinin, 01/01/2007-30/07/2007 arası dönem için günlük cironun %15'inin, sonraki 6 aylık süreçte yine cironun %20'sinin, takip eden 6 aylık süreçte %15'inin, devam eden dönemlerde de, sıralı şekilde değişen oranlarda ilk 6 ay Haziran-Aralık döneminde cironun %20'sinin, sonraki 6 ayda cironun %15'inin işletme sahibine ödenmesi karşılığı işletmeci tarafından işletilmesi olarak belirlendiği görülmektedir.

Davalı, davacının sözleşme ile üstlendiği cirodan belirlenen payın kendisine ödenmediğini ileri sürmüş, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190. maddeleri uyarınca davacı bu edimini yerine getirdiğini yazılı belgelerle ispatlayamamıştır.

Sözleşmenin "Sözleşmenin Feshi " başlıklı 6. maddesinde; "..işletme sahibi hiç bir ihtar veya ihbara gerek olmaksızın sözleşmeyi her zaman tek taraflı olarak feshedebilir. Ayrıca işletmecinin sözleşme koşullarını yerine getirmemesi halinde de ihtara gerek kalmaksızın derhal feshedilecektir. .." şeklinde fesih koşulları açıklanmıştır.

Olayda, davacı sözleşmenin 2. maddesi gereğince üstlendiği cirodan davalıya pay verme edimini yerine getirdiğini yazılı olarak ispatlamadığından sözleşmenin davalı yanca haklı olarak feshedildiğinin kabulü gerekmektedir.

O halde, mahkemece bu gerekçeyle sözleşmenin davalı yanca haklı olarak feshedildiği kabul edilerek davacının cezai şart talebinin reddine karar verilmesi sözleşme maddelerine uygun bulunmuştur.

Davacı yanın 30/05/2006 tarihli sözleşme kapsamında talep ettiği alacaklardan kâr mahrumiyeti yönünden yapılan incelemede; yukarıda açıklandığı üzere sözleşme davalı yanca haklı olarak feshedildiğinden ve davacının tesisten tehdit ve silahlı baskın sonucu çıkartıldığı, böylece zorla işten el çektirilmesi suretiyle sözleşmenin fiilen yürütülmesinin imkansız hale geldiği yönündeki iddiası yazılı delilerle ispatlanamadığından ve hazırlık soruşturması sonucunda verilen kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar ile hazırlık soruşturmasındaki delillerin de değerlendirilmesi suretiyle mahkemece davacı yanın kar mahrumiyeti talebinin reddine karar verilmesi isabetli olmuştur.

Davacı yanın 30/05/2006 tarihli sözleşme kapsamında talep ettiği alacaklardan ... yerinde kalan malların bedeli yönünden yapılan incelemede; davacının bu talebinin haklı görülebilmesi için, 30/05/2006 tarihli sözleşmenin sona ermesinden sonra, davacının ... yerinde bulunan bir takım mallarını geri almasının davalı tarafından engellenmiş olması gerekmektedir. Ancak dava dosyasına davacı tarafın bu iddiasını ispatlayacak mahiyette yazılı bir delil sunulamamış, hazırlık soruşturması sırasında da davacının tesisten zorla çıkarıldığına ilişkin bir delile ulaşılamamıştır. Kaldı ki, dosyada bulunan 01/06/2020 tarihli mali bilirkişi raporunda; davacı tarafın ticari defterlerinde fesih tarihi itibariyle stokta olan malların tutarının ve stoklarda görünen malların sözleşme konusu ... yerine ait olup olmadığının, ticari defter ve kayıtlarında bilançoda kayıtlı maddi varlıkların sözleşme konusu ... yerinde kullanılıp kullanılmadığının tespitinin yapılamadığı bildirilmiştir. O halde mahkemece bu gerekçelerle davacı yanın bu talebinin de reddine karar verilmesi dosya kapsamına uygun olmuştur.

Davacı ...'ün manevi tazminat talebi yönünden yapılan incelemede; zarar görene tanınmış olan manevi tazminat hakkı, kişinin sosyal, fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türüdür. Amacı ise kişinin, hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, kişinin duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar vereni bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkoyması gibi olguları karşıladığı bir gerçektir.

Manevi tazminat, kişinin çekmiş olduğu fiziksel ve manevi acıları dindirmeyi, hafifletmeyi amaçlar. Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığıdır. Bu tazminat türü, kişinin haksız eylem sonucu duyduğu acı ve elemin giderilmesini amaçladığı için, zarar gören kişi, öngördüğü miktarı belirleyerek istemde bulunabilir. Davacı, sözleşmelerin davalı yanca tehdit ile ve zorla, silahlı baskın sonucu feshedildiğini, bu nedenle kişilik hakkının zarar gördüğünü ileri sürerek bu hukuka aykırı haksız eylem nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de; davacı bu iddiasını gerek hazırlık soruşturmasında, gerekse eldeki davanın yargılaması sırasında ispatlayamadığından mahkemece yasal koşulları oluşmayan davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olmuştur" gerekçesiyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepler ile aynı temyiz itirazlarını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup,imalat bedeli,cezai şart ve diğer alacakların tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddeleri

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde belirtilen gerekçelerle temyiz edilmiş ise de, istinaf mahkemesince yapılan ve yukarıda belirtilen değerlendirmeler usul ve yasaya uygun olup, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

17.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davalıya verilmesine,

Aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.