"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2014/591 E., 2022/494 K.
HÜKÜM/KARAR : Dava Kabul
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekilince duruşmasız, davalı vekili tarafından duruşma talep edilmişse de; miktar itibariyle duruşma sınırının altında kaldığından istem reddedildikten ve temyiz dilekçesinin kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının kooperatifin eski üyesi olduğunu, müvekkili tarafından inşa ettirilen 8 no'lu dairenin tapusunun davalı adına devrinin yapıldığını, davalının kooperatiften edindiği dairenin yer aldığı blok inşaatının yapımından kaynaklanan borçların ödenebilmesi için 16.10.2004 tarihinde olağanüstü genel kurulda ödenti alınması hususunda karar alındığını, 16.10.2004 tarihli genel kurulda kararlaştırılan ödentilerden davalının toplam 23.990,00 TL borcu bulunduğunu ileri sürerek faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talep haklarının zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin davacı kooperatifin üyesiyken 01.04.2004 tarihinde üyelikten istifa ettiğini ve istifanın davacı kooperatifçe kabul edildiğini, müvekkilinin ayrılma aşamasında tarafların biraraya gelip "İbranamedir" başlığı altında sözleşme imzalandığını ve sözleşmede belirlenen 25.500,00 TL nin müvekkili tarafından davacı kooperatife tamamen ödendiğini ve hiçbir borcun kalmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 08.12.2009 tarih ve 2009/111 E., 2010/345 K. Sayılı kararı ile 26.06.2004 tarihli genel kurul gündeminde ortakların ibralarına ilişkin bir gündem maddesi yer almadığından, ibra işleminin kabulüne ilişkin bir genel kurul kararının bulunmadığı, bu işlemin genel kurulda müzakere edilmediği, bu nedenle ibra işleminin geçerli olmadığı, genel kurulda ibralarına karar verilen ortakların o tarihten beri ortaklıklarının devam ettiği, 16.10.2004 tarihli genel kurulun usulüne uygun toplanmaması nedeniyle bu toplantıda alınan kararların davalı ortak yönünden hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 23. (Kapatılan) Hukuk Dairesi'nin 2011/3478 Esas, 2012/2004 Karar sayılı kararı ile davacı kooperatifin dava konusu borcun temelini oluşturan 16.10.2004 tarihli genel kurul kararı ile diğer genel kurul kararların iptaline ilişkin olarak görülen davanın henüz kesinleşmediği, bu davanın sonucunun beklenmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediği, davacı kooperatif yönetimince bir kısım ortaklarla imzalanan "İbraname" başlıklı belgeler ve bu belgeler içeriği doğrultusunda sonradan icra edilen işlemlerin icazet anlamında genel kurulca tasvip gördüğü yolunda karar alınmadığı anlaşıldığı, bilirkişi raporu alınarak alınan karara konu borcun kaynağının belirlenmesi ve bu ödemeyi gerekli kılan borcun davalının ortaklıktan ayrılmasından önceki döneme ait olması halinde davalının ibraname uyarınca kooperatife ödediği 25.500,00 TL'nin 20.11.2004 tarihine taşınarak güncellenmesinden sonra dahi kooperatif borçlarından dolayı payına isabet eden bakiye borcunun kalıp kalmadığının irdelenip ibranamenin davalı ortağın kooperatif borcundan dolayı ödemesi gereken payını hakkaniyet ve eşitlik ilkesine göre yansıtıp yansıtmadığı ve ayrılan ortakların ibranemeye konu ödemeleri dışında kooperatife borçlarının bulunup bulunmadığı belirlendikten sonra alacak davasına konu edilen borçtan dolayı davalının sorumluluğunun varlığı ve niceliğine dair karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, 18/07/2018 tarihli bilirkişi raporunun sonuç bölümünde 2004 Kasım sonu borçlarından davalar sürecindeki zorunlu faaliyet giderleri dışında 1 üyenin ödemesi gereken asgari miktarın 37.997,00-TL olduğu, davada 23.990,00-TL sinin tahsilinin talep edildiğine göre davacının talebinin yerinde olduğu belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu alacağın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce doğduğunu ve TBK'nın 88 ve 120 nci maddelerindeki sınırlamaların tacirlere uygulanamayacağı nazara alınarak dava konusu alacağa genel kurullarda kararlaştırılan aylık %10 faizle ile tahsile karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bu yönden düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kooperatifin istifa eden ortakların olmadığı genel kurulda bu ortaklardan aidat alınmasına karar verdiğini ancak bu ortakların yeniden ortak olmasına izin vermeyerek kötü niyetle hareket ettiğini, kooperatifin 1. etap ve 2. etap muhasebe kayıtlarının ayrıştırılıp ve 1.etap için borç durumunun tespiti gerekirken bu ayrışmanın yapılmadığını, kooperatifin resmi defter ve kayıtlarının incelenmediğini, resmi defter ve kayıtlar üzerinden ek rapor alınması talebinin haksız yere reddedildiğini, raporlar arasında çelişkinin giderilmediğini, evvelce resmi defter ve belgeler üzerinde yapılan incelemeler üzerine alınan raporlarda davalının davacıya borcu olmadığı tespiti yapılmış olup sadece son raporda borç tespiti yapıldığını, isnat edilen borçların somut defter ve kayıtları ile belgelerle kanıtlanması yerine bir muhasebe bürosunda düzenlenmiş bilanço ve muhasebe cetvellerine dayalı, gayri resmi belgeler üzerinden rapora itibar edilmesi kabul edilemeyeceğini, karara esas alınan raporda davalı tarafça ödenen 25.500 TL mahsup edilmediği gibi güncellemesinin de yapılmadığını, bilirkişilerin rapor tarihine kadar olan bütün borçları haksız yere hesapladıklarını, 2004 yılı Mart ayında düzenlenen denetim kurulu raporunda tüm borçların çıkarıldığını, davalı kooperatif bu bedelleri almakla birlikte ödeme yapmadığını, gerek Perspektif şirketine gerekse Sezen İnşaat şirketine haksız ve hak edişin üzerinde ödemeler yapıldığını, bunun da davalının kötü niyetini ve borç artırma çabasını gösterdiğini, raporda kooperatif tarafından tutulan 2003 ve 2004 yılları bilançoları dikkate alınmadığını, kooperatif muhasebecesinden alınan bilanço çıktıları rapor düzenlenmeden kısa süre önce alınmış olup gerçek bilançolarla çeliştiğini, kooperatifin elinde bulunan dairenin durumu hakkında görüş bulunmadığını, kooperatif yöneticileri hakkında Karşıyaka 7. Asliye Ceza Mahkemesi 2014/28 Esas, 2015/28 K sayılı kararı ile görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırma kararı verildiğini, dava konusu bile olmayan bilançolarda ve kayıtlarda yer almayan %20 gibi olağan dışı oranda avukatlık ücretinin eklenmesinin raporun hatalı olduğunu gösterdiğini, kooperatifin fiil ehliyetini kaybettiğini, dosyada kooperatifin 30.11.2015 tarihinden itibaren münfesih hale geldiğinden bahsedilmediğini, ihya kararı almadan davaya devam edildiğini, İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2011/269 esas sayılı dosyasında üye sayısının 7 den aşağı düşmesi sebebiyle bunun dağılma sebebi olduğu ve bu sebeple tasfiye talep edildiği, ancak yetkisizlik kararı verilen bu dosyada davanın yetkili mahkemede görülmesi için gerekli işlemlere devam edilmediği, dolayısıyla kooperatifin tüzel kişiliğinin 2011 yılı itibariyle ortadan kalktığının bilindiği açık olup buna rağmen mahkemeye bilgi verilmediği, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, 16.10.2004 tarihli genel kurul kararı uyarınca aidat borcundan kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3 ncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (1086 sayılı Kanun) 427 nci ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Davacı kooperatifin inşaatlarının bitmesi üzerine tapuların ve ibraname adı altında belgelerin düzenlenerek ortaklara verildiği, istifalarının kooperatifçe kabul gördüğü ancak 16.10.2004 tarihli genel kurul toplantısında ayrılanlar dahil her bir ortağın 20.11.2004 tarihinden itibaren taksitler halinde toplam 24.000,00 TL ödemesi yönünde karar alınması üzerine iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2.Ortaklıktan ayrılanlara verilen ibraname adı altındaki belgeyi düzenleme konusunda kooperatifin genel kurullarında yönetime bu konuda bir yetki verilmediği, yönetimce bir kısım ortaklarla imzalanan "İbraname" başlıklı belgeler ve bu belgeler içeriği doğrultusunda sonradan icra edilen işlemlerin icazet anlamında genel kurulca tasvip gördüğü yolunda karar alınmadığı anlaşılmaktadır.
3. Bu dosyada ve emsal dosyalarda davacı kooperatifin tüm kayıt, defter, belge ve dayanakları üzerinde uzman bilirkişilerce inceleme yaptırılarak 16.10.2004 tarihli genel kurul toplantısında alınan karara konu borcun kaynağının belirlenmesi ve ibranamenin davalı ortağın kooperatif borcundan dolayı ödemesi gereken payını hakkaniyet ve eşitlik ilkesine göre yansıtıp yansıtmadığı hususunun tespiti için kararın bozulmasına karar verilmiştir.
4.Mahkemece bozmaya uyularak dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup alınan ilk raporda kooperatifin defter ve belgeleri incelenmiş alacakların borçları fazlasıyla karşıladığı tespit edilmiştir. Rapora itirazlar üzerine alınan ikinci raporda davalının kooperatiften ayrıldığı tarihte bilanço ve kayıtlarda yer alan borç ile 16.10.2004 tarihinde yapılan genel kurulda kararlaştırılan ödentiye esas borcun aynı olduğu, toplam güncel borcunun 478.513,94 TL olduğu, 21 ortağın kişi başına düşen miktarın 22.786,33 TL olup ibralaşma itibariyle kararlaştırılan üye başına 25.500 TL ödentinin bile bu borcun tamamını karşıladığını tespit edilmiştir. Yani sonuç olarak her iki raporda ibranamenin ortaklıktan ayrılan üyenin kooperatif borcundan dolayı ödemesi gereken payını hakkaniyet ve eşitlik ilkesine göre yansıttığı bozmaya uygun olarak tespit edilmiştir.
5. 6100 sayılı HMK hükümlerine göre; mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (266/1). Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler (281/1). Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir (281/2). Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir (281/3) Bilirkişi raporları arasında çelişki olduğu ve bu çelişkinin giderilmesi teknik bilgiyi gerektirdiği takdirde, hakim bu çelişkiyi giderecek rapor almalıdır. Somut olayda dosyadaki raporlar arasında çelişki bulunmadığı ve birbirini teyit eden iki rapor bulunduğu halde emsal dosyada üçüncü heyetten alınan raporun taraflara tebliğ edilerek hükme esas alınması doğru görülmemiştir. Dosyada bulunan her iki raporda yapılan tespitlere göre ibranamenin davalı ortaklıktan ayrılan üyenin kooperatif borcundan dolayı ödemesi gereken payını hakkaniyet ve eşitlik ilkesine göre yansıttığı usulünce belirlenmiş olup talep edilen ödentilerin inşaat maliyeti ile ilgili olmadığı üyelerden ibraname ile tahsil edilen bedellerin ilgili yerlere zamanında ödenmediği, yüklenici ile yapılan protokoller uyarınca ödenmesine karar verilen ceza-i şart ve faiz alacaklarına ilişkin olduğu da anlaşıldığına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi nedeniyle kararın bozulması gerekmiştir.
6. Bozma sebeplerine göre davacı vekilinin temyiz sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
2. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,11.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.