Logo

6. Hukuk Dairesi2023/1516 E. 2024/3815 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Eser sözleşmesinin feshi nedeniyle yüklenicinin teslim tarihini geçirmesinden dolayı idarenin, sözleşme konusu binayı kullanamadığı için ödediği kira bedelinin tazmin edilebilir olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Eser sözleşmesinin feshine rağmen, yüklenicinin temerrüdü nedeniyle idarenin kira ödemek zorunda kalması, idarenin uğradığı zararın tazmin edilmesini gerektirmesi gözetilerek, mahkemenin illiyet bağı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/564 E., 2023/185 K.

KARAR : Düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm / Davanın reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/535 E., 2021/125 K.

Davacı vekili, davalının Sultangazi SGM Hizmet Binası olarak kullanılmak üzere müvekkili kurum tarafından kiralanan binanın genel onarım işini üstlendiğini, sözleşme gereğince davalının 28.02.2016 tarihinde işi teslim etmesi gerekirken etmediği, bu nedenle sözleşmenin feshedildiğini, 29.03.2017 tarihli fesih hak ediş raporu ile müvekkili kurumun davalı yükleniciden 49.287,43 Türk Lirası alacaklı olduğunun hesaplandığını, dava konusu binanın genel oranım işinin yeniden ihale edildiğini, yeni yüklenicinin teslim tarihinin 22.10.2017 olarak belirlendiğini, müvekkilinin davalının işi teslim etmesi gerektiği tarihte teslim etmemesi nedeniyle kullanamadığı bina için kira ödemeye devam ettiğini ve zarara uğradığını, 28.02.2016 ile 22.10.2017 tarihleri arasında kurumlarınca ödenen toplam kira bedelinin 573.087,25 Türk Lirası olduğunu ileri sürerek 49.287,43 Türk Lirası kurum zararı ile fuzulen ödenen 573.087,25 Türk Lirası kira bedeli olmak üzere toplam 622.374,68 Türk Lirası kurum zararının yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı, cevap dilekçesi sunmamış, ön inceleme duruşmasında yaklaşık bir sene hakediş alamadığını, bu nedenle işlerini yapmakta sıkıntı çektiğini, talep edilen 49.287,43 Türk Lirası için aleyhine takip başlatıldığını, takibin derdest olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesince, davacı idarece mevzuata ve sözleşmeye uygun olarak yapılan fesih işlemi sonucunda idarenin uğradığı zararlar ve gerekli ceza-i işlemler uygulanmak suretiyle düzenlenen fesih hak edişinde idarenin davalı yükleniciden alacaklı olduğunun belirlendiği, ancak davacının bu alacak için icra takibi başlattığı ve itiraz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmakla davacının bu alacak talebinin hukuki yarar yokluğundan reddine, davacının kira tazminatı talebi yönünden, cezayı aşan zararın istenebilmesi için sözleşmenin feshedilmemiş olması ve ifada gecikme olmasının zorunlu olduğu, sözleşme ya da şartnamede, sözleşmenin feshinden dolayı idarenin kira tazminatı isteyebileceğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle, kira tazminatı talebine ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına; sair istinaf itirazlarının reddi ile davacının talebinin gecikme tazminatı değil kullanılamayan bina için kira sözleşmesi gereğince 3. kişiye ödenmek zorunda kalınan kira bedeline ilişkin olduğu, davalının onarım işinde gecikmesi ile davacının kira sözleşmesi gereğince ödemek zorunda olduğu kira bedeli arasında illiyet bağı bulunmadığı gibi esasen davacı kira sözleşmesi gereğince her halukarda kira bedeli ödemek zorunda olduğundan zarara uğradığından da söz edilemeyeceği, talep olunan kira bedelinin bu gerekçeyle reddi gerekirken yazılı gerekçeyle reddinin hatalı olduğu gerekçesiyle, düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bu karara karşı süresinde davacı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

Davacının 3. kişiden kiralamış olduğu binanın genel tadilat işini 28.09.2015 tarihli sözleşme ile davalı yükleniciye verdiği, sözleşme gereğince davalı yüklenicinin tadilat işini 28.02.2016 tarihinde bitirip davacıya teslim etmesi gerekirken süresinde edimini yerine getirmediği, davacı tarafça işin ikmal sözleşmesi ile dava dışı 3. kişiye ihale edilerek tamamlattırıldığı, 3. kişi ile yapılan sözleşmeye göre işin bitim tarihinin 22.10.2017 olduğu sabittir. Bu durumda davalı tarafça tadilat işi süresinde yapılmadığından davacının sözleşme konusu binayı kullanamadığı, bu nedenle de bina için tadilat süresince kira bedeli ödemek zorunda kaldığı, Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde de belirtildiği üzere davacının zararını talep edebileceği, bu zararın da davalının binayı teslim etmesi gerektiği tarihten 3. kişi ile imzalanan ikmal sözleşmesinde belirtilen işin teslim tarihi arasında ödediği kira bedeli kadar olduğu, mahkemece bu zararın tespit edilerek davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken davalının onarım işinde gecikmesi ile davacının kira sözleşmesi gereğince ödemek zorunda olduğu kira bedeli arasında illiyet bağı bulunmadığı şeklinde yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesince verilen karar usul ve yasaya aykırı görüldüğünden BOZULMASINA, davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 06.11.2024 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Taraflar arasında konusu genel onarım işi olan eser sözleşmesi bulunmaktadır. Sözleşme nitelik itibarıyla ani edimli bir sözleşmedir. Ani edimli bir sözleşmeye ilişkin borçlunun temerrüdü halinde alacaklının seçim hakları TBK 125. maddede düzenlenmiştir. Bu hükme göre; temerrüde düşen borçlu verilen süre içinde borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklının; a) Her zaman borcun ifasını beklemek ve gecikme sebebiyle borçludan tazminat isteme b) Borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteme c) Sözleşmeden dönme hakları vardır.

Yukarıda (a) bendinde belirtilen gecikme tazminatı ile (b) bendinde belirtilen borcun ifa edilmemesinden doğan zarar olumlu (müspet) zarardır.

Sözleşmeden dönme hakkının kullanılması ve borçlunun kusurlu olması halinde menfi-olumsuz, yani sözleşme yapılmamış olsa idi uğranılmayacak zarar talep edilebilecek ancak ifa edilmemeden doğan müspet zararlar ve bu kapsamda olan gecikme tazminatı istenemeyecektir.

Ayrıca TBK'nın 118. maddesinde temerrüde düşen borçlunun, temerrüde düşmede kusurlu olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlü olduğu, gecikme tazminatı başlığı altında düzenlenmiş olup bu düzenleme şekli de gecikme tazminatının sözleşmenin, ayakta olması halinde istenebileceğini ortaya koymaktadır.

Sözleşmenin feshi halinde hiç yapılmamış, gibi başa dönüleceğinden, bu sözleşmeye dayanılarak olumlu zarar niteliğindeki gecikme tazminatı, sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa istenemez. Ancak sözleşmede aksine hüküm varsa ya da temerrüde rağmen feshedilemeyen süre kararlaştırılmış ise sözleşme feshedilmiş olsa dahi bu süre ile sınırlı olarak gecikme tazminatı istenebilir.

Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'na göre imzalanan sözleşmelerin dönme ya da fesih nedeniyle sona ermesi halinde tasfiyenin genel hükümlere göre yapılacağı kabul edilmiştir (4735 sayılı KİSK'nın 20/b, 21/1, 23. maddeleri).

Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'na göre yapılan sözleşmelerin eki olan Yapım İşleri Genel Şartnamesi'nin 48. maddesinde, “feshedilen sözleşme konusu işlerin hesabı genel hükümlere göre yapılır ve böylece yüklenicinin idare ile ilişkisi kesilmiş olur.” denildikten sonra, bunun için de sözleşmenin feshinin onay tarihinde işlerin mevcut durumu, idarece görevlendirilecek bir heyet tarafından yüklenici veya vekili ile birlikte tespit edilerek bir "Durum Tespit Tutanağı" düzenleneceği, idarenin fesih işleminden sonra işi 4734 sayılı Kanun'da öngörülen usullerden herhangi biri ile ihale etmekte serbest olduğu, geri kalan işlerin başka bir yükleniciye ihalesinden dolayı yüklenicinin hiçbir hak iddiasında bulunamayacağı belirtilmiştir.

Genel hükümlere göre dönme ya da fesih halinde iş sahibinin tasfiyeye yanaşmaması ya da yüklenicinin iş sahibinin düzenlediği tasfiye kesin hesabını kabul etmemesi halinde, yüklenici mahkemede açacağı dava ile tasfiye kesin hesabının mahkemece çıkartılmasını ve buna bağlı olan alacaklarının tahsilini talep edebilecektir.

Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki onarım işine ilişkin sözleşme feshedilmiş ve tasfiye kesin hesabı çıkarılarak idarenin alacaklı olduğu miktar belirlenmiştir. Yapılan fesih ve tasfiye işlemleri ile sözleşmeden dönme seçimlik hakkı kullanılmıştır.

Davacı onarım işinin gecikmesi nedeniyle binaya ödemek zorunda kaldığı kiraya ilişkin talepte bulunmuş ise de sonuçta sözleşmeye konu binanın zamanında bitirilmemesi ve kullanıma geçilememesi nedeniyle zararının kaynağını belirten somutlaştırma yapmak suretiyle gecikme tazminatı istemiş durumdadır.

Yukarıda açıklandığı üzere sözleşmeden dönülmesi halinde müspet zarar kapsamında kalan gecikme tazminatı istenemeyeceği için davacının buna ilişkin talebinin reddi gerekmektedir.

İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan hususlara uygun bir gerekçe ve sonuç içerir şeklinde gecikme tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Bölge adliye Mahkemesince istinaf başvurusu kabul edilerek yeniden esas hakkında verilen kararda da bu talebin reddini kapsar biçimde davanın reddine karar verilmesi sonucu itibarıyla doğru olmuş ise de onarım işinin gecikmesi ile zarar arasında bir illiyet bağı bulunmadığı gerekçesine dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirir. Ne var ki bu yanlışlık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyip gerekçesi değiştirilmek suretiyle hükmün düzeltilerek onanması mümkündür.

Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün gerekçesi düzeltilerek onanması gerektiği görüşünde olduğumuzdan gecikmeden doğan zararın istenebileceği ve hesaplattırılarak hükmedilmesi gerektiği yönünde gerekçe ve sonuç içerir biçimde hükmün bozulması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.