Logo

6. Hukuk Dairesi2023/3255 E. 2024/1613 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yüklenici kooperatifin halefi sıfatıyla davacı tarafından açılan tapu iptali ve tescil davasında, yüklenicinin edimlerini tam olarak yerine getirip getirmediği ve davacı yararına tapu iptali ve tescil koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı kooperatifin halefi olduğu yüklenicinin, arsa sahiplerine karşı sözleşmeden doğan edimlerini tam olarak yerine getirmediği, özellikle iskan belgesinin davacı yararına değil, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 28/10. maddesi kapsamında arsa sahiplerinin başvurusu üzerine alındığı ve yüklenicinin halen ödenmemiş cezai şart borcu bulunduğu gözetilerek, davacı yararına tapu iptali ve tescil koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2019/1978 E., 2023/994 K.

DAVA TARİHİ : 03.10.2017

HÜKÜM/KARAR : Esastan Red

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2018/20 E., 2019/276 K.

1- İlk Derece Mahkemesince; tapu iptali ve tescil davasında, davacının yüklenici olan kooperatifin halefi olduğu, tapuda hak talep edebilmesi için yüklenicinin edinimini tam ve eksiksiz olarak yerine getirmesi gerektiği, somut uyuşmazlıkta davacının halefi olan davalı kooperatifin (yüklenicinin) edimlerini eksiksiz yerine getiremediğinin ve halen iskan alınmadığının belirlendiği, nizalı dairenin teminat niteliğinde olduğunun anlaşıldığı gerekçeleriyle, davacı yararına tapu iptal ve tescil koşulları oluşmadığından davanın reddine verilmiştir.

2- İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davacı vekilince binanın tamamına yapı kullanma izin belgesi verildiği, yüklenicinin tüm edimlerini yerine getirdiği gerekçesiyle istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince; ilk derece kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

3- Bu karara karşı davacı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Kamu düzenine aykırılık hallerinin re'sen gözetildiği, istinaf nedenleriyle sınırlı ve usulüne uygun olarak istinaf inceleme ve denetiminin yapıldığı; dosya içeriği, kararın dayandığı gerektirici sebepler ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, keza; davacı vekilinin binanın tamamına yapı kullanım izin belgesi verildiğine ilişkin temyiz sebepleri dosya kapsamından yüklenici kooperatifin arsa sahiplerine karşı sözleşmeden kaynaklanan tüm edimlerini yerine getirmediğinin anlaşıldığı, yüklenici tarafından tüm edimlerin yerine getirilmesi halinde yeniden tapu tescil talebinde bulunabileceğinin doğal bulunmasına göre yerinde görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi kararına ilişkin davacı vekilinin tüm temyiz sebeplerinin reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın temyiz edenden alınmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20.05.2024 tarihinde kesin olarak oy çokluğu ile karar verildi.

(Muhalif)

KARŞI OY YAZISI

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi (BK 81) hükmünce; karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir. Aksi halde öncelikli ifa kendisine düşmeyen taraf kendi edimini ifadan kaçınabilir.

Eser sözleşmesinde ana kural öncelikli ifa yükleniciye ait olduğundan yüklenici tarafından tamamlanıp teslim edilmedikçe iş sahibi ödemezlik defini ileri sürerek ödemeden kaçınabileceği gibi eksik ve kusurlu teslim ve ifa halinde de iş bedelinin bunların giderim bedeli kadarlık kısmını ya da tamamını ödemekten kaçınma hakkını haiz olacaktır. Yine yüklenici tarafından veya yüklenicinin alacağını temlik ettiği üçüncü kişi tarafından aleyhine dava açılması halinde iş sahibince TBK. 97. maddesine dayanılarak tam ya da kısmi ödemezlik def'inin ileri sürülmesi mümkündür.

Ödemezlik def'ine konu edim eksikliğinin dava tarihinden sonra henüz hüküm verilmeden önce ortadan kalkması halinde mahkemece, hüküm verilip de kesinleşmeden önce ortadan kalkması halinde kanun yolu incelemesi aşamasında bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay'ca bunun dikkate alınması gerekip gerekmeyeceği üzerinde durulmalıdır.

Davacı dava dilekçesinde iddiasının dayanağı olan vakıaları (HMK 119/1-e) ve talep sonucunu (HMK 119/1-ğ), davalı da cevap dilekçesinde savunmasının dayanağı olan vakıaları (HMK129/1-e) ve talep sonucunu (HMK 129/1-g) gösterir. Taraflar dilekçeler aşamasında iddia ve savunmalarını serbestçe değiştirebileceklerinden (HMK 141/1) ikinci dilekçelerinde yeni vakıalara dayanabilirler. İddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı (HMK 141/1) başladıktan sonra taraflar karşı tarafın açık muvafakatı olmadıkça yeni vakıalara dayanamazlar. Çünkü yeni vakıalara dayanmak iddia veya savunmanın değiştirilmesi anlamına geleceğinden bu yasak başladıktan sonra yeni vakıalara da dayanılması ve yeni bir talep sonucunda bulunulması mümkün değildir.

Bu düzenlemeler her davanın açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanacağını belirten 28.11.1956 Tarihli, 1956/15 E. 1956/15 k. sayılı içtihadı birleştirme kararında varılan sonuca da uygundur. Çünkü her davanın açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanacak olması dava tarihinde dayanılacak vakıaların belli olması ve bu vakıalara dayanılarak elde edilmek istenen talep sonucunun da ne olduğunun da belirlenebilir olması nedeniyle bunların davanın başında bilinip ileri sürülmesi de gereklidir.

Medeni usulde temel kural her davanın açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanması olsa da bunun istisnası durumlar da vardır. Davanın konusuz kalması bu istisnalardan birisidir. Davanın konusuz kalması davacının davadan elde etmek istediği sonucun dava tarihinden sonra gerçekleşen vakıalar ile gerçekleşmesi nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesi gerekliliğinin ortadan kalkmasıdır. Davanın konusuz kalması halinde esas hakkında karar verilmesine gerek olmadığı HMK 331/1. madde hükmü ile anlaşıldığı gibi usul uygulamasında da kabul edilmektedir. Konusuz kalma temyiz aşamasında gerçekleşmiş ise Yargıtay tarafından bu husus incelenip değerlendirilmek üzere bozma kararı verilmektedir.

Medeni usul uygulamasında davacı iddiaları ve talep sonucu bakımından davanın konusuz kalması kabul edildiğine göre davalının savunma araçları olan def'iler yönünden de konusuz kalmanın mümkün olabileceği kabul edilmelidir. Yukarıda sözünü ettiğimiz ödemezlik def'ine konu edim eksikliğinin dava tarihinden sonra ortadan kalkması diğer bir ifadeyle def'iden elde edilmek istenen sonucun definin ileri sürülmesinden sonra gereçekleşmesi halinde de bu konusuz kalmanın varlığı kabul edilerek mahkemece dikkate alınmalıdır.

Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; Mahkemece halen iskan alınmadığı, yüklenicinin edimlerini tam ve eksiksiz yerine getirmediği, Ankara 12. Asliye Hukuk mahkemesinin 2014/519 esas sayılı dosyasında mal sahipleri lehine ceza-i şarta hükmedildiği ve dava konusu taşınmazın teminat olduğu gerekçesiyle 17.04.2019 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Bölge adliye mahkemesince 31.05.2023 tarihinde verilen karar ile istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.

Bölge adliye mahkemesi kararında da belirtildiği üzere davacı istinaf başvurusundan sonra verdiği ek dilekçe ile taşınmaza iskan belgesi alındığını belirtmiştir. Nitekim dava konusu taşınmaza ilişkin 01.04 2021 tarihinde Yapı Kullanma İzin (İskan) Belgesi verildiğine ilişkin yazı cevapları da dosyaya gelmiştir. İskan belgesinin yüklenicinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle arsa sahiplerinin başvurusuna istinaden 3194 sayılı İmar Kanununun 28/10. madde kapsamında düzenlendiği de anlaşılmaktadır. Bu durumda ilk derece mahkemesi kararından sonra ancak bölge adliye mahkemesi kararından önce alındığı anlaşılan iskan belgesi dikkate alınarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekir. Zira iskan belgesi alınmakla inşaat tamamlanmış olduğundan ödemezlik definin de konusuz kalması söz konusu olacaktır. Yargıtay (Kapatılan)15. Hukuk Dairesinin 23.11.2018 tarih ve 2018-639 Esas, 2018/4649 Karar sayılı kararında da hüküm tarihinden sonra alınıp kanun yolu aşamasında sunulan iskan belgesinin dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği kabul edilmiştir.

Bu durumda mahkemece iskan belgesi alınarak inşaatın tamamlandığı ancak iskan masraflarının arsa sahiplerince karşılandığı gözetilerek iskan belgesi masraflarının miktarı, yüklenicinin arsa sahiplerine ödemesi gereken ve halen ödenmeyen ceza-i şart alacağına ilişkin mahkeme kararları gereğince ödemesi gereken miktarın saptanması, teminat bırakılan ve halen yükleniciye devredilmeyen başkaca taşınmaz olup olmadığı araştırılarak bu miktarları karşılamaya yeterli olup olmadığının saptanması, karşılamaya yeterli gelmediği takdirde depo ettirilmesi gereken miktarın ne olduğu belirlenerek, depo ettirilmek suretiyle tapu iptali kararı verilebileceği gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle bozma görüşünde olduğumdan onama yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.