"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
KARAR
Konkordato talebi hakkında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince talebin kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.
Kararın bir kısım alacaklı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle kankordato tasdik talebinin usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 15.09.2022 tarihli ve 2021/6269 Esas, 2022/4171 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Dairemiz bozma kararına Bölge Adliye Mahkemesince direnilmesi üzerine karar davacı tarafından temyiz edilmekle 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yapılan incelemede;
Dairemiz kararının usul ve kanuna uygun olduğu anlaşıldığından dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Dosyanın YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNA GÖNDERİLMESİNE,
23.03.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
İcra ve İflas Kanunu 304/1. maddede; mahkemece konkordato hakkında kesin mühlet içinde karar verilmesinin zorunluluk olarak öngörülmesi, bazı zorunluluk halllerinde uygulanması mümkün olan İİK 304/2 madde kapsamında maddedeki usule uyularak verilmiş mühlet hükümlerinin devamına dair bir karar bulunmaması ve ilk derece mahkemesinin tasdik kararı verdiği tarihte kesin mühlet süresinin geçmiş olması nedeniyle bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak usulden ret kararı verilmesi İİK 304. madde hükmüne uygun bulunmaktadır.
Mahkemenin kesin mühlet süresi geçtiği halde konkordato talebinin esası hakkında karar vermesi nedeniyle İİK 304. madde kapsamında uzatım yetkisini kullandığı sonucuna varılabilmesi de mümkün değildir. Zira; İcra ve İflas Kanunundaki konkordato hükümleri bir aşamalar zincirini düzenlemekte olup aşamaların da sınırları, içeriği ve sonuçları belirlenmiş, süre içeren kurallarla düzenlenmiştir. Bu kapsamda kesin mühletin süresinin belirlenmesi kadar hangi hallerde hangi şekilde uzatım kararı verileceği de açıkça düzenlenmiş ve bundan daha da önemlisi kesin mühlete alacaklılar, borçlu, rehinli alacaklar ve sözleşmeler bakımından çok önemli sonuçlar bağlanmıştır. Bu sonuçlar gerek takip hukuku gerek usul hukuku gerekse de maddi hukuk içerikli olmak üzere çok geniş kapsamlı sınırlama ve sonuçlar içermektedir. Bu kadar kapsamlı sınırlamaların varlığını sürdürebilmesi için kanuna uygun şekilde verilmiş mühlet hükümlerinin devamına dair bir karar bulunması gerektirir.
Mahkemece İİK 304/2. madde kapsamına uygun olarak konkordato yargılaması için yapılabilecek azami 6 aylık uzatım yönünden komiserden ayrı bir rapor alma gereği görülmemiş ve kesin mühlet süresi dolmadan da mühlet hükümlerinin devamına dair bir karar da verilmemiş olduğundan maddeye uygun biçimde bir uzatım yapılmadığı açıktır.
Kanun açıkça kesin mühlet içinde karar verilmesini zorunlu tutmuş iken kesin mühlet geçtikten sonra karar verilmiş olmasının anlamı bu zorunluluğa uyulmamış olması olup buna mahkemenin zımni süre uzatımı yaptığı anlam ve sonucu yüklenmesi mümkün değildir. Kanun kesin mühlete çok önemli sonuçlar yüklemiş iken mahkemenin zımni irade ile bu süreyi uzatmış olabileceği ve kanunilik koşulu gerektiren sınırlamaların kanuna uygun şekilde verilip yazılmış, kayıtlara geçmiş, yazılı ifade edilmiş bir karar olmaksızın varlığını sürdürebileceğinin kabul edilmesi de düşünülemez.
Bölge adliye mahkemesince verilen karar, konkordato hükümlerine uygun olup bozma kararı kaldırılarak hükmün onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, direnme uygun bulunmayarak temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesi yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.