Logo

6. Hukuk Dairesi2023/695 E. 2024/3108 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Eser sözleşmesinden kaynaklı alacak davasında, davacının ıslah yoluyla artırdığı alacak miktarı için zamanaşımının kesilip kesilmediği hususunda ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının dava dilekçesinde kısmi dava açmasıyla talep edilen miktar için zamanaşımı kesilmiş ise de, ıslahla arttırılan miktar için zamanaşımının kesilmediği ve ıslah tarihinde zamanaşımının dolduğu gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/14 E., 2022/111 K.

KARAR : Davacı Vekilinin İstinaf Talebinin Reddine- Davalı Vekilinin İstinaf Talebinin Kısmen Kabulüne

İLK DERECE MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2016/48 E., 2019/530 K.

1-İlk derece mahkemesince, eser sözleşmesinden kaynaklı alacak istemli davada, taraflar arasındaki sözleşmelere konu projelerin davalıya teslim edildiği, davalının ayıba ilişkin iddialarını ispat edemediği, projelerin bedeli ile ilgili kısmi ödeme yapıldığı, ödeme yapılan kısım mahsup edilmek suretiyle davacının davalıdan olan alacağı 899.000,00 Euro ve KDV dahil olmak üzere toplam 1.060.820 Euro olduğu, davacının alacağını ıslah ettiği, dava tarihi itibariyle 3.522.771,06 Türk Lirası alacaklı olduğu gerekçesiyle, zamanaşımı itirazının reddine, davanın kısmen kabulü ile 3.522.771,06-Türk Lirası alacağın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi tarafından davalı vekilinin süresinde verdiği cevap ve ıslaha cevap dilekçelerinde zaman aşımı itirazında bulunduğu, davaya konu eserin teslim tarihinin 2011 yılı olduğu, davalı borçlu tarafından 11.06.2013 tarihinde kısmi ödeme yapıldığı, kısmi ödeme tarihi itibarıyla zaman aşımı süresi kesildiği, yeni zaman aşımı süresinin başladığı, ıslah tarihi itibarıyla ıslah edilen miktar yönünden zaman aşımı süresi dolduğundan ıslahla arttırılan miktar yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, davalının mahsup talebi bakımından ise mahsup talebinde bulunduğu projenin ayıplı olduğunu, ayıp ihbarının süresinde davacı yükleniciye bildirildiğini, ayıp nedeniyle bedelden tenzil gerektiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf talebinin reddine, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulü ile, 300.000-Türk Lirası'nın 08.10.2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ıslahla arttırılan fazlaya ilişkin talebin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Bu karara karşı taraf vekillerince süresinde temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Kamu düzenine aykırılık hallerinin re'sen gözetildiği, istinaf nedenleriyle sınırlı ve usulüne uygun olarak istinaf inceleme ve denetiminin yapıldığı; dosya içeriği, kararın dayandığı gerektirici sebepler ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, yine; davaya konu eserin teslim tarihinin 2011 yılı olduğu, davalı borçlu tarafından 11.06.2013 tarihinde kısmi ödeme yapıldığı, davacının dava dilekçesi ile kısmi dava açtığı, kısmi davanın zaman aşımı süresi içinde 15.01.2016 tarihinde açıldığı, açılan dava ile davada talep edilen kısmi alacak miktarı için zaman aşımı süresi kesilmiş ise de dava dilekçesinde talep edilmeyen alacak yönünden zaman aşımı süresinin kesilmediği, davacının ıslahı 04.03.2019 tarihli dilekçesi ile yaptığı, davalının süresinde verdiği ıslaha cevap dilekçesinde zaman aşımı itirazında bulunduğu, ıslah tarihi itibarıyla ıslah edilen miktar yönünden zaman aşımı süresinin dolduğu, davalının mahsup talebi bakımından da mahsup talep ettiği projenin ayıplı olduğunu, ayıp ihbarının süresinde davacı yükleniciye bildirildiğini ispatlayamadığı, anlaşıldığından taraf vekillerinin temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi kararına ilişkin taraf vekillerinin tüm temyiz sebeplerinin reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan kararın ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın temyiz edenlerden ayrı ayrı alınmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 02.10.2024 tarihinde kesin olarak oy çokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Değerli çoğunlukla aramızdaki uyuşmazlık konusu; eser sözleşmesinden kaynaklı, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla açılan iş bedelinin tahsiline yönelik davada, ıslah edilen kısım bakımından zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine ilişkindir.

Dava açılmasının sonuçlarından en önemlisi; dava açılmasıyla birlikte zamanaşımının kesilmesidir (TBK m. 154/I-b. 2, TMK m. 714, 777/3). Kısmi veya belirsiz alacak şeklinde açılan bir davada; davacının gerçekte, biri fazlaya ilişkin hakkı saklı tutularak istediği bir miktar alacak, diğeri ise asıl alacak miktarının tespit edilmesi olmak üzere iki talebi söz konusudur. Böyle olmasaydı yargılama sırasında saklı tutulan hakla ilgili olarak toplam alacağın miktarının hesaplanmasına gerek kalmayacak, dava konusu olmayan hususla lüzumsuz yere uğraşılmış olacaktı. Dolayısıyla, bir davanın açılması ile birlikte bu taleplerin tümü açısından zamanaşımı kesilmiş olmaktadır.

Bununla birlikte; uyuşmazlığın ıslah hukuki müessesesi ile doğrudan ilgili olması nedeniyle, Yargıtay’ın ıslahla ilgili uygulamalarına göre, alacağın ıslah edilen kısmı bakımından zamanaşımı sorununun geçmişte ne şekilde çözülmeye çalışıldığına, uygulamanın hangi aşamalardan geçtiğine değinmekte yarar vardır.

Bilindiği üzere, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı HUMK’ nın 87. maddesinde; “... Müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez” hükmü yer almaktaydı. Bu yasaklama nedeniyle fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla açılan davanın yargılaması sırasında davacının tazminat veya alacak tutarının belirlenmesi halinde ancak ek dava açılmak suretiyle alacağın fazla olan kısmı istenebilmekteydi. Böyle bir durumda, doğal olarak ek dava ile talep edilen kısmın zamanaşımına uğraması ve zamanaşımı def’i ile karşılaşılması hâlinde, ek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmekteydi. Bu düzenleme Anayasa Mahkemesinin 20.07.1999 tarih, 1999/1E, 1999/33K sayılı kararıyla iptal edildi. İptalden sonra ek dava yerine kısmi ıslah suretiyle müddeabih artırılarak uygulamaya devam edildi. Ne var ki, ıslah ile arttırılan kısım bakımından sanki ortada bir ek dava varmış gibi zamanaşımı yönünden de iptal öncesi eski uygulamaya devam edilmiştir. Diğer bir anlatımla, “maddi tazminat isteğinin ıslah yolu ile artırılması yeni bir dava niteliğinde” kabul edilerek bu kez zamanaşımına ilişkin süreler yönünden ıslah tarihi esas alınmıştır (Örneğin; Y. 4. H.D.’nin, 09/10/2008 tarih, E: 2008/1009-K: 2008/11376, 14/12/2009 tarih, E: 2009/2469-K: 2009/14096 ve 07/03/2011 tarih, E: 2010/3617-K: 2011/2427 ... sayılı kararları).

Yargıtay’ca önceki uygulamaya devam edilmekle birlikte; bir süre, önceki uygulamalardan vazgeçildiği, alacağın ıslah ile artırılması işleminin yeni bir dava niteliğinde olmadığı görüşü doğrultusunda, ıslah edilen kısım bakımından da asıl dava tarihi itibariyle zamanaşımının kesildiği kabul edilerek zamanaşımı savunmalarının (zamanaşımı def’ileri) ret edilmesi gerektiği yönünde kararlar verilmiştir (Örneğin; Yargıtay. 4. H.D.’nin,13.5.2015 t, 2014/8157e, 2015/6129k,- 26.1.2015t, 2014/3804e, 2015/896k,- 16.12.2014 t, 2014/5780e, 2014/17282k,- 15.12.2014t, 2014/2324e, 2014/17159k,-6.11.2014t, 2013/18979e, 2014/14634k,- 9.4.2013t,2013/2846e,2013/6598k, 3.4.2012t, 2011/2245e, 2012/5545k,- 28.3.2012t, 2011/1872e, 2012/5105k,- 29.2.2012t, 2010/14910e, 2012/3119k,- 7.12.2011t, 2011/13864e, 2011/13114k, v.b ... sayılı kararları). Ancak, hemen belirtmek gerekir ki daha sonra, “alacağın ıslah ile arttırılması işleminin yeni bir dava niteliğinde” olmadığına ilişkin görüşten vazgeçilip tekrar eski uygulamaya dönülerek alacağın ıslahla artırılan kısmı açısından zamanaşımının işlediği benimsemiştir (Örneğin; Y. 4. H.D.’nin, 13/06/2016, E: 2016/3774-K: 2016/7793 ve 14/06/2016 tarih, E: 2015/11319-K: 2016/7830 ... sayılı kararları).

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu uygulamasına gelindiğinde; bir çok kararda tam ıslah için, ilk dava açılmakla alacağın tamamı bakımından zamanaşımının kesildiği kabul edilirken aynı kararda kısmi ıslah bakımından zamanaşımının işlemeye devam edeceği belirtilmiştir (Örneğin, 16.3.2016 tarih, E: 2014/4-896E-K: 2016/332K). Şüphesiz bu apaçık bir çelişkidir.

Görüldüğü üzere; ıslahla alacağın miktarının artırılmasına ilişkin konularda, Yargıtay’ca farklı uygulamalara gidildiği anlaşılmaktadır.

Islah ile ilgili uygulamalardan kısaca söz ettikten sonra, bu konuya ışık tutacağına ve uygulamaya yeni bir bakış açısı getirip yeni bir yön vereceğine inandığım, 24.05.2019 tarih, 2017/8E- 2019/3K sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’na (YİBK) değinmekte yarar vardır. Davacının, dava dilekçesinde faiz talep etmekle birlikte, ıslah dilekçesinde faiz istememesi nedeniyle ıslah edilen kısım için de faize hükmedilip hükmedilemeyeceği içtihadı birleştirmeye konu olmuş; sonuçta, “... Bir miktar para alacağının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinin talep edildiği kısmî davada, dava konusu miktarın kısmî ıslahla faiz talebi belirtilmeksizin arttırılması hâlinde, arttırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedilecektir.”şeklinde içtihatların birleştirilmesine karar verilmiştir. Faizle ilgili olan bu karar, zamanaşımı konusuyla doğrudan ilgili değilse de, içtihadı birleştirme kararları; konularıyla sınırlı, sonuçlarıyla bağlayıcı, kararda belirtilen gerekçeleriyle yol gösterici nitelik taşırlar.

Bu YİBK’nda açıkça; ıslahın yeni bir dava olmadığı, dava dilekçesinde bir miktar para alacağının faiziyle birlikte istenmesi hâlinde, ıslah dilekçesinde faize yer verilmemiş olsa bile ıslahla artırılan alacak miktarı yönünde de faize hükmedileceği kararlaştırılmıştır.

Diğer yandan, ıslah edilen kısım bakımından zamanaşımı meselesi Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru konusu olmuş, Mahkeme, kararlarında istikrarlı bir şekilde; “... Yukarıda yer verilen tespitler ışığında başvuruya konu olay değerlendirildiğinde başvurucunun ıslaha konu dava değerinin artırılan kısmı yönünden davanın zamanaşımından reddedilmesine ilişkin uygulamanın başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla karşılaştırıldığında orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

... Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi

gerekir” şeklinde kararlar vermiştir (12.07.2023 tarih, 2019/37411 Bir. Başvru ve 23.3.2023 tarih, 2019/430 Bir. Başvuru).

Anayasa Mahkemesi yine 27.11.2019 tarih, 2016/9312 Bir. Başvuru kararında da açıkça; “... Somut olayda destekten yoksun kalma tazminatının ıslahla artırılan kısmının dava zamanaşımı gerekçesiyle reddedilmesinin başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiği açıktır.” demek suretiyle hak ihlali kararı vermiştir.

Bu konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) de taşınmış, Mahkeme, özetle ; ek dava yoluyla ilk talebini arttırma hakkının olayın koşulları altında etkisiz bırakıldığını ve davacının bütün zararı bakımından tazminat talep edemediğini belirterek Sözleşmenin 6/1.maddesi gereği mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. (Doğu/TÜRKİYE . B.Baş.v. no:16312/10, 27.2021trh.)

Adalete erişim hakkı en temel haklardandır. Temel hak ve hürriyetler ancak yasayla kısıtlanabilir.

Fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak süresinde dava konusu edilen ve yargılamanın devamında alacak miktarının ıslahla artırılan kısmı için zamanaşımının geçtiğine yönelik bir yasal düzenleme de yoktur. TBK 154/2 maddesi gereği dava açılmakla zamanaşımının kesileceği hüküm altına alınmıştır. Yukarıda bahsedilen İçtihadı Birleştirme Kararında da alacak miktarının artırılmasıyla ilgili kısmi ıslahın yeni bir dava, veya ek dava olmadığı açıkça belirtilmiş olmasına göre artık ıslahla artırılan alacak miktarı için dava açılmakla birlikte zamanaşımının kesilmediğinden bahsedilemez. Bir başka ifadeyle fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması halinde tüm alacak (tazminat) bakımından zamanaşımı kesilmiştir.

Islah edilen kısma ilişkin talebin ek dava olduğunun kabul edilebilmesi için ayrıca ıslah dilekçesinin de açıkça HMK 119.maddesinde düzenlenen şartları taşıması gerekir. Halbuki çoğu zaman kısmi ıslah “dava dilekçemdeki miktarı …Türk Lirası arttırıyorum” şeklindedir. Ve sadece bu ifade kısmi ıslah için yeterlidir. Böyle bir ifadenin yeni bir dava veya ek dava olarak kabulü mümkün değildir.

Ayrıca ıslahın; “... Tarafların yaptıkları usul işlemlerinde düşebilecekleri yanlışlıkları düzeltmeye, bırakabilecekleri eksiklikleri tamamlamaya ve böylece adaletli karar verebilmesini sağlamaya yönelik bir yol” (Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Islah, genişletilmiş 5. baskı, s. 48). olduğunu da unutmamak gerekir.

Yukarıda yapılan açıklamalar, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları, ilgili mevzuat, ıslahın tanımına ilişkin akademik görüş hep birlikte değerlendirildiğinde aşağıdaki sonuçlara ulaşmak mümkündür.

1. Başlangıçta ıslah ile dava konusunun (müddeabihin) artırılması mümkün değilken, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile mümkün hale gelmiştir.

2. Islah, yeni veya ek bir dava değil, usulü bir hatanın düzeltilmesi veya eksikliğin tamamlanmasıdır.

3. Islah ile arttırılan kısmın bir ek dava olmadığı YİBK ile kabul edilmiştir.

4. Islah edilen kısım bakımından dava açılsa bile zamanaşımının işleyeceğine ilişkin yasal bir düzenleme yoktur.

5. Tam ıslah yapılması halinde, yeni davanın zamanaşımına uğramayacağı kabul edilmişken, kısmi ıslahta zamanaşımının kabul edilmesi, izahı güç, çelişkili bir durumdur.

6. Islah edilen kısma ilişkin talebin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddedilmesi, başta Anayasa’nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1. maddesinde belirtilen hak arama hürriyetini engellemekte, sonuçta hak ihlalleri doğurmaktadır. Uygulamanın bu şekilde devam etmesi hâlinde de yeni hak ihlallerinin doğması kaçınılmaz olacaktır.

Yukarıda açıklanan sebeplerle; kısmi ıslahın, ıslah edilen miktar bakımından yeni bir dava olmadığı dikkate alınarak asıl davanın açılmasıyla zamanaşımının tüm alacak (tazminat) bakımından kesildiğinin kabul edilmesi gerekir. Bu gerekçeyle kararın bozulması düşüncesinde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyoruz.