Logo

6. Hukuk Dairesi2023/790 E. 2024/804 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kooperatif üyeliğinin iptaline ilişkin yönetim kurulu kararının iptali ve davacının kooperatif üyeliğinin tespiti talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay, ihraç kararının davacıya usulüne uygun tebliğ edilmediği ve davacının kooperatife aidat ödemesi, genel kurullara davet edilmesi gibi fiillerle kooperatif üyeliğinin zımnen kabul edildiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesinin davacı lehine duruşma vekalet ücretine hükmetmesi dışında kararında bir isabetsizlik bulunmadığından bahisle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, vekalet ücretine ilişkin hükmün düzeltilerek kararın onanmasına hükmetmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1995 E., 2022/1915 K.

HÜKÜM/KARAR : Kabul

İLK DERECE MAHKEMESİ : Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2016/159 E., 2017/138 K.

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen üyeliğin tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı kooperatifin üyesi olan ...'ın 2013 yılında kooperatifteki hissesini satmak istediğini, davacı ile üyelik devri hususunda anlaşmaya varıldığını, kooperatif genel kurulunda alınan karar gereğince davacının, kooperatif hesabına 1.000,00 TL devir harcı yatırdığını, geçen süre içinde kooperatif aidatını da yatırarak üye olarak tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalı kooperatifin yönetim kurulunun daha sonra farklı ve çelişkili bir kısım sebepler öne sürerek tarafların devir işleminin geçersiz olması nedeniyle davacının üyeliğinin iptaline dair karar aldığını, hisse devrinin üzerinden 2,5 yıl geçtikten sonra satıcı üye ...'ın yeniden üye olarak kaydedildiğini ve 20/03/2016 tarihinde yapılan kooperatifin genel kuruluna katılımının sağlandığını, davacının, davalı kooperatifin genel kurul hazirun listesinde gösterilmemek suretiyle genel kurula katılımı engellendiğini, kooperatif üyelik devrinin resmi bir şekle tabi tutulmadığını, kooperatif yönetim kurulunun devri kabul edip etmeme konusunda bir takdir hakkına sahip olmadığını, geçerli bir şekilde kooperatif üyesi olan davacının kooperatif üyeliğinin iptaline dair davalı kooperatifin yönetim kurulu kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, davacının üyeliğinin iptaline ilişkin yönetim kurulu kararı geçersiz sayılarak davacının davalı kooperatifin üyesi olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yönetim kurulu kararına itiraz süresinin geçtiğini, devir sözleşmesinin olmadığını, dava dışı ...'ın kooperatifin defterlerinde kooperatifin kuruluşundan bu yana üye olarak görüldüğünü, dönemin kooperatif başkanı olan davacının babasının, 08/08/2013 tarihinde oğlu ...'ı kooperatif karar defterine devir senedi olmadan üye olarak aldığını, görevini kötüye kullandığını, olağan genel kurul toplantısına iştirak etmesini sağlamak için sahte imzalı vekaletname tanzim ederek oğlunun yerine imza attığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 21.11.2017 tarihli ve 2016/159 Esas, 2017/138 Karar sayılı kararıyla; davacının, davalı kooperatif üyesi olan Hasan Tomaç'dan kooperatif üyeliğini devraldığı, bu hususta yönetim kurulunca karar alındığını, akabinde davacının kooperatife aidat ödediği, kooperatif genel kurulunda kendisini vekaleten temsil ettirdiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kooperatif temsilcileri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 17.03.2021 tarihli ve 2018/255 Esas, 2021/384 Karar sayılı kararıyla; davacının üyeliğinin sonlandırılmasına ilişkin 02/11/2015 tarihli yönetim kurulu kararının davacıya 08/11/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davanın ise bu süre dolduktan sonra 05/05/2016 tarihinde açıldığı, hak düşürücü yasal süresi içinde açılmayan davanın reddi gerekirken, esasa ilişkin inceleme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 15.09.2022 tarihli ve 2021/3494 Esas, 2022/4138 Karar sayılı ilamıyla; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 16. maddesinde çıkarma kararının, ortağa tebliğinden itibaren üç ay içinde iptali için dava açılmaması halinde bu kararın kesinleşeceğinin hükme bağlandığı, somut olayda, 08.11.2015 tarihli tebligat incelendiğinde, davacının davalı kooperatif üyeliğinden çıkarıldığına dair bir kararın tebliğini içermediği gibi tebligatın davacıya yapıldığına dair bir kayıt da içermediği, Bölge Adliye Mahkemesince iptal davasının hak düşürücü sürede açılmadığı gerekçesiyle red kararı verilmiş ise de; kararın ortağa usulüne uygun tebliğ edildiğinin davalı kooperatifçe ispat edilmediği, bu durumda, ihraç kararı tebliği usulsüz olduğundan, davacının ihraç kararı iptal davasını hak düşürücü sürede açmış olduğunun kabulü ile işin esasına girilerek oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile yönetim kurulu kararının tebliğine dair tebligatın, davacının üyelikten çıkarıldığına dair kayıt içermediğinden geçerli bir tebligat olmaması nedeniyle davanın süresinde açıldığı, kooperatif üyeliğinin, kooperatif yetkili organlarının açık kabulü ile gerçekleşebileceği gibi bu hususta açık karar olmasa da kooperatifin kişi ile bu sıfatla yazışmalar yapması, onu genel kurullara çağırması, belirli miktarda ödeme kabul etmesi şeklinde zımnen de gerçekleşebileceği, tüm dosya kapsamına göre, davacının usulüne uygun şekilde kooperatif üyeliğini devraldığı, bu hususta yönetim kurulunca da karar alındığını, akabinde davacının kooperatife aidat ödediği, kooperatif genel kurullarına davet edildiği gözetilerek üyeliğin gerçekleşmiş olduğunun kabulü ile yönetim kurulu tarafından davacının kooperatif üyesi olmadığına ilişkin alınan kararın geçersiz ve haksız olduğu, defter ve kayıtlar üzerinde usulsüz şekilde düzeltmeler yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının kooperatif üyesi olduğunun tespitine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; usuli kazanılmış hakkın müvekkili yönünden gözetilmediğini, davacının üyelikten ihracının değil, üyeliğinin yok hükmünde olduğunun tespit edildiğinden aidat ödeme, genel kurula davet, kooperatifle yazışma olması üyeliğin kazanması sonucunu doğurmayacağını, devir talebinin kooperatife ulaşmadığını, bedelin devredene ödenmediğini, devre ilişkin kararda yönetim kurulu üyelerinin muhalefet şerhi bulunduğunu, devir belgesinde imzası olan kişinin tanık olarak dinlenmediğini, davacının genel kurula davetinin şaibeli olup genel kurula katılmadığını, genel kurulda varmış gibi adına imza atıldığını, davacının babasının o dönem yönetim kurulu başkanı olup davacının üye kaydını gerçekleştirmediğini, tasdiksiz müsvedde deftere kayıt yapıldığını, dava dışı ...’ın resmi deftere göre üyeliğinin devam ettiğini, kararda duruşmaya katılmayan davacı lehine duruşma vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kooperatif üyeliğinin iptaline ilişkin yönetim kurulu kararının iptali ile üyeliğin tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370 inci maddesinin ikinci fıkrası,

3.Değerlendirme

1.Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla;davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.HMK’nın 373. maddesinde, Yargıtayın temyiz kanun yolu incelemesi neticesinde verdiği bozma ilamı sonrasında yargılamanın alt mahkemelerden hangisi tarafından yapılması gerektiği hususunda ki ayrım; bölge adliye mahkemesinin esastan ret kararı verip vermediği noktasında, başka bir ifade ile alt derece mahkemeleri kararlarının birbirleri ile paralel olup olmamasına göre düzenleme altına alınmıştır. Bu noktada, temyiz kanun yolunda bir karar verildikten sonra ilk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemesi sadece birer hüküm mahkemesi hâline gelmiş olup, bölge adliye mahkemesinin denetim mahkemesi yetkisi kalmamıştır. Diğer bir ifadeyle, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi arasında bir fark bulunmamaktadır. Buradan hareketle; AÜTT Genel Hükümleri uyarınca bölge adliye mahkemelerinin istinaf kanun yolu incelemesine ilişkin “duruşmalı işler” tanımlamasından, Yargıtay bozmasından sonra alt derece hüküm mahkemesi olarak HMK’nın 373/3. maddesi uyarınca zorunlu olarak yaptığı duruşma değil, HMK’nın 353. maddesinde belirtilen hâller dışında istinaf kanun yolu incelemesini duruşmalı olarak yapması gereken işlerden bahsedildiği hususu tartışmasızdır.(YHGK’nın 04.03.2021 tarihli ve 2021/2-96 Esas, 2021/205 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.)

Dairemiz bozma ilamı ile dosya karar verilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiş olup, Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilamına yönelik karar verilmek üzere alt derece hüküm mahkemesi olarak hukuki dinlenilme hakkı kapsamında duruşma açılarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu nedenle, Bölge Adliye Mahkemesince, duruşma açıldığından bahisle davacı lehine duruşma vekalet ücretine hükmedilmesi bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı tarafın Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 8 numaralı bendinde yer alan “Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca 5.500,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” ibaresinin çıkartılarak hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

03.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.