"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/837 E., 2024/1055 K.
ŞİKAYETÇİ : Zirat Banakası A.Ş. vekili Avukat ...
ŞİKAYET OLUNANLAR : 1- Siemens Fnansal Kiralama A.Ş. vekili Avukat ... 2- Yapı Kredi Faktoring A.Ş. vekili Avukat ...
3- ... vekili Avukat ...
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 40. İcra Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/554 E., 2024/60 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı şikayet olunan Yapı Kredi Faktoring A.Ş. vekili ve şikayet olunan Büyük Mükellefler Vergi Dairesi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. ŞİKAYET
Şikayetçi vekili şikayet dilekçesinde; şikayetçi banka tarafından, şikayet dışı borçluyla imzalanan kredi sözleşmesinin teminatı olarak 3. kişilerdeki hak ve alacaklarının temlik alındığını, şikayet olunanlar tarafından temlik sözleşmesinden sonra bu hak ve alacaklara haciz konularak sıra cetvelinde pay ayrıldığını, bu hak ve alacakların kendilerine ait olduğunu öne sürerek sıra cetvelinin iptali ile paylaştırmaya konu alacakların şikayetçi bankaya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Şikayet olunan Siemens Finansal Kiralama AŞ. vekili cevap dilekçesinde; borçlu ile üçüncü kişiler arasında akdedilen ticari sözleşmelerde temlik yasağı bulunduğu için şikayetçi bankanın sunduğu temlik sözleşmesinin bu borçlulara karşı geçersiz olduğunu ileri sürerek şikayetin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Şikayet olunan Vergi Dairesi Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde; şikayetçinin İcra ve İflas Kanunu'nun 142/1. fıkrası gereğince şikayet yetkisinin bulunmadığını, icra hukuk mahkemelerinin görevsiz olduğunu, genel mahkemelerin görevli olduğunu belirterek şikayetin reddini talep etmiştir.
Şikayet olunan Yapı Kredi Fak. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; şikayetçinin şikayet hakkının bulunmadığını, şikayet konusunun alacağın varlığına ilişkin olduğunu, mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğunu, dosyanın asliye hukuk mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile sıra cetveline konu alacağın 2015 yılında temlik edildiği, sıra cetvelinde pay ayrılan alacaklıların haciz tarihlerinin ise 06/02/2018, 05/02/2018 ve 12/02/2018 tarihleri olduğu, paylaşıma konu bedel üzerine henüz haciz konulmadan, söz konusu paylaşım bedelinin şikayet eden üçüncü kişi tarafından alacağın temliki suretiyle devralındığı gerekçesiyle şikayetin kabulü ile sıra cetvelinin iptaline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde şikayet olunanlar ... ve Yapı Kredi Faktoring A.Ş. vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Şikayet olunan ... ve şikayet olunan Yapı Kredi Fak. A.Ş. vekilleri temyiz dilekçelerinde; şikayetçinin iddiasının, sıra cetveline konu alacağın aslında borçluya ait olmayıp temlik sözleşmesine göre kendisine ait olduğuna yönelik olması sebebiyle şikayete istihkak iddiasına özgü usullere göre bakılması gerekirken sıra cetveline şikayet olarak bakılmasının hatalı olduğunu ve üçüncü kişiyle borçlu arasındaki sözleşmelerde temlik yasağı olması nedeniyle temlikin geçersiz olduğunu beyan etmişlerdir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Şikayetçinin talebi, borçlunun 3. kişiden olan hak ve alacaklarının 30.09.2015 tarihinde kendisine temlik edildiğini, dolayısıyla şikayet olunanların 2018 yılında kendisine temlik edilen alacak üzerinde haczinin geçersiz olduğunu belirterek sıra cetvelinin iptalidir.
Şikayetçinin bu talebi, İİK’nın 97 maddesinde düzenlenmiş olan üçüncü şahsın istihkak iddiası mahiyetindedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 31. ve 33. maddelerinde; “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” “Hâkim, Türk hukukunu re'sen uygular.” düzenlemeleri mevcuttur. Bu maddeler uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde bir davada vakıaları getirmek taraflara, hukuki niteleme ise hakime aittir. Bu itibarla hukuki tavsifin 3. kişinin istihkak iddiası prosedürü çerçevesinde görülmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla ile karar verildi.
(Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık; davanın hangi hukuki sebebe dayandığının tam olarak anlaşılamaması halinde HMK'nın 33. m. gereğince hukuki sebebin hakim tarafından mı, yoksa HMK'nın 119 ve 129. maddeleri gereğince taraflarca mı belirlenmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere bir davada hukuki sebep, o davanın hangi kurallara göre çözüleceğinin, hangi kanunun hangi maddelerinin uygulanacağının tespiti noktasında önem arzetmektedir.
6100 sayılı HMK'nın 33. maddesi “ Hakim, Türk hukukunu re'sen uygular” derken aynı yasanın dava dilekçesinin içeriğini düzenleyen 119. maddesinin 1-g maddesi “Dayanılan hukuki sebepler”, cevap dilekçesininin içeriğini düzenleyen 129. maddesinin 1-f maddesi “Dayanılan hukuki sebepler” diyerek, davanın hukuki sebebinin açıkça taraflarca gösterilmesi gerektiğini hüküm altına almıştır.
Davanın taraflarınca, hukuki sebep açıkça gösterilmemişse hakim tarafından HMK'nın 31. maddesi ile kendisine verilen “Hakimin davayı aydınlatma ödevi” çerçevesinde tarafları dinleyerek bir sonuca ulaşılmalıdır.
Bu hukuki düzenlemeler ortada iken HMK'nın 33. maddesi esas alınmak suretiyle hukuki sebebin resen hakim tarafından belirlenmesinin istenmeyen sonuçlar doğurabileceği gözden ırak tutulmamalıdır. Aynı sonuca ulaşabilmek için birden fazla hukuki sebebe dayanmanın mümkün olduğu hallerde, dilekçelerde açıklık bulunmaması halinde hakimin hukuki sebebi resen belirlemesi durumunda, davanın sonucu aleyhine olan tarafı her zaman dayandığı hukuki sebebin bir başka sebep olduğunu ileri sürebilecektir.
Diğer yandan HMK'nın 31. maddesinin uygulanması derece mahkemesi hakiminin yetkisindedir. Bu nedenle sayın çoğunluğun gerekçede hem HMK'nın 31. maddesinden bahsedip hem de davanın hukuki sebebini istihkak olarak belirlemesi de kendi içinde çelişkilidir.
İşte bu sakıncaların ortadan kaldırılabilmesi için HMK'nın yukarıda bahsedilen açık hükümleri gereğince hukuki sebebin, davanın taraflarına açıklattırılarak sonuca gidilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun aksi yönde oluşan gerekçesine katılmıyorum.