Logo

6. Hukuk Dairesi2022/2188 E. 2023/2772 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshine, tapu iptal ve tesciline ve menfi zararların tazminine ilişkin taleplerin değerlendirilmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi'nin, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin hukuka uygun olmadığını tespit edip yeni bir gerekçe oluşturmasına rağmen, HMK 353/1-b/1 bendine göre hüküm vererek gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratması ve ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu sonucuna varmasının hatalı olması nedeniyle bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/922 E., 2022/171 K.

HÜKÜM/KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/660 E., 2021/257 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı yüklenici ile davacı arasında davacının paydaşı olduğu taşınmaz üzerine bina yapılması için 02.09.2014 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını ve davacının taşınmazdaki hissesinin yarısını davalı şirkete avans olarak tapuda devrettiğini, sözleşmeye göre teslim tarihinin yapı ruhsat tarihinden itibaren 1,5 yıl olduğunu, ruhsatın ise tapu devrinden itibaren altı ay içinde alınacağını ancak yüklenicinin inşaata henüz başlamadığını, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan davacıya ait evin davalı tarafından yıkıldığını, davacının evden taşınmak ve kiracı olarak başka bir konutta oturmak zorunda kaldığını ileri sürerek, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili feshi ile dava konusu davacının davalıya sözleşme gereği devrettiği payın tapusunun iptali ile her türlü takyidattan ari olarak davacı adına tescilini ve menfi zarar kapsamında yıkılan ev bedeli ile davacının ödemek zorunda kaldığı kira bedellerinin davalıdan yasal faizi ile birlikte tahsilini dava etmiştir.

2.Davacı vekili 04.02.2021 tarihli ıslah dilekçesinde ise; 1000,00 TL olarak talep ettiği ev bedeli talebini 59.499,72 TL'ye, 4.000,00 TL olarak talep ettiği kira bedelini 37.000,00 TL'ye ıslah etmiştir.

II. CEVAP

Davalı davaya cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında adi yazılı 02.09.2014 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığı, sözleşme gereğince davacı arsa sahibinin hisse devrini yaptığı, vekalet verdiği, taşınmazdaki binayı terkettiği, binanın davalı yüklenici tarafından yıkıldığı, taşınmaz üzerinde inşaatın henüz başlamadığı, herhangi bir ruhsat başvurusunun bulunmadığı, sözleşmeye göre arsa üzerinde iskan edenlere 500,00 TL kira bedeli ödeneceğinin kararlaştırıldığı, el ile sözleşmeye eklenip imzalanan kısımda iki adet kira ödeneceği ancak inşaat seviyesinin %0 olduğu, davacıya ait yıkılan yapının niteliğine göre kıymetinin 59.599,72 TL olacağı, sözleşmede belirtilen en erken yıkım tarihinden dava tarihine kadar gecikme tazminatının 37.000,00 TL olacağının hesaplandığı, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin geçerli olarak kurulabilmesi için TMK'nın 692. maddesi gereğince, sözleşmenin konusu olan taşınmazın tüm paydaşlarıyla sözleşme yapılması veya diğer paydaşların yapılmış olan sözleşmeye muvafakat etmiş olması gerektiği, geçerli sözleşmenin varlığı halinde feshinin de tüm paydaşlarca talep ve dava edilmesi gerektiği, ancak işbu dava bakımından adi yazılı olması sebebiyle geçerli sözleşmenin varlığından söz edilemeyeceği, davacının adi yazılı sözleşmenin geçersizliğinin iddia edilmesinin iyi niyete aykırı olarak değerlendirilemeyeceği, yine davalı yüklenici tarafından sözleşmenin ifasına da başlanmadığından sözleşmenin geçersizliğinin talep edilmesinin iyiniyete aykırı olarak değerlendirilemeyeceği, bu nedenle geçersizliğinin kabulünün gerektiği, sözleşmenin geçersizliğinin tespiti halinde sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre devrettiği hissenin davacıya iadesi, karşısında menfi zarara kapsamında davacı gecikme tazminatı istemeyecek ise de sözleşme hükümlerine bağlı bulunmayan menfi zararlarını isteyebileceği, bu kapsamda davalı yüklenici tarafından yıkılan evinin bedeli ile geçersizliğinin tespitine kadar davalı ile sözleşme yapması ve evinin yıkılmasına dayalı olarak kirada oturmasından kaynaklanan zararların tazminin talep edilebileceği belirtilerek davanın kabulüne, taraflar arasında akdedilen 02.09.2014 tarihli "kat karşılığı konut yapım sözleşmesi"nin geçersizliğinin tespitine, davalı adına kayıtlı Konya ili Meram ilçesi Dedekorkut Mahallesi 27256 ada, 3 parselde kayıtlı taşınmazın davalı adına kayıtlı hisseden, 7353/388184 hissesinin iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, davacının talep ettiği (yapı bedeli için 59.499,72TL, 29.6.2016-29.7.2019 döneminde evini kullanamadığı için 37.000,00 TL olmak üzere) 96.499,72 TL menfi zarardan kaynaklanan alacağın, davalıdan tahsiline, alacağın 5.000,00 TL'sine dava tarihinden, kalanına 04.02.2021 tarihli ıslahtan itibaren kanuni faiz işletilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında adi yazılı sözleşme yapılmış ise de tapuda devir yapıldığından sözleşmenin geçerli sayılması gerektiğini, mahkemenin sözleşmenin geçersiz kabul edilmesinin hatalı olduğunu, davacı tarafından sonra yapılan sözleşmenin sunulmadığını, yeni sözleşmeye göre sürenin geçmediğini, davacının kendi kusuru ile arsa sahipleri ile yapılan toplantılara katılmayarak ruhsatın alınma işlemlerini geciktirdiğini, hiç kimse kendi kusurlu davranışına bağlı olarak hak iddia edemeyeceğinden davanın reddinin gerektiğini, ayrıca sözleşme yapıldıktan sonra meydana gelen 15 Temmuz Darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL süreleri de nazara alındığında teslimin geçtiğini düşünmenin hukuka aykırı olacağını, davacının taşınmazda bulunan riskli yapıyı kentsel dönüşüm kapsamında kendisi yıktırdığından bu yapının bedelinin davalıdan talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacıya ait taşınmaz riskli yapıda olup, zaten hakkında yıkım kararı olan bir yapı olduğunu, bu nedenle de zaten yıkımı söz konusu olacak bir yapının bedelinin davalıdan tahsilinin hakkaniyete aykırı olduğunu, davalının kira ödemelerini davacıya ödediğini ve ödemeye ilişkin makbuzların istinaf dilekçesine eklendiğini, davacının kira alacağının bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahkemece menfi zarara ilişkin yapılan araştırma eksik olduğundan dava konusu taşınmazdaki evin 6360 sayılı Yasa kapsamında riskli yapı olup olmadığı, yıkımının gerekip gerekmediği, bu bağlamda ekonomik değerinin olup olmadığı istinaf aşamasında araştırıldığı, taşınmazın yıkımının gerekmediğinin tespit edildiği, bu bağlamda evin yıkılması nedeniyle evin bedelinin menfi zarar kapsamında tespit edilerek davacıya ödenmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, ancak mahkemece hüküm altına alınan kira bedelinin, geçersizliği tespit edilen sözleşmedeki gecikme tazminatı olarak belirlenen kira bedeli için öngörülen bedel esas alınarak hesaplanmış olduğu, bu hesaplamanın doğru olmadığı, sözleşmede öngörülen kira bedelinin müspet zarar kapsamında gecikme tazminatı için esas alınabilecek bir miktar olduğu, davacının menfi zarar olarak talep ettiği kira bedeli için sözleşme hükümlerinin uygulanmayacağı, davacının ancak yıkılan ev nedeniyle mahrum kaldığı kira bedelini talep edebileceği, bu husustaki eksikliği gidermek için ek rapor alındığı, alınan raporu usul ve yasaya uygun olduğu analşılmakla davacının talep edebileceği kira bedelinin 49.397,40 TL olduğu, bununla birlikte davalı yüklenici vekili geçersiz sözleşme kapsamında davacıya yapılan kira ödemelerine ilişkin makbuzları istinaf dilekçesine ibraz etmiş olup borcu söndüren belge kapsamında yapılan ödemelerin mahsubunun gerektiği, makbuzların yazılı sözleşmeyi imzalayan Rahim Teke tarafından imzalandığı, davacının yazılı sözleşmeyi kabul ettiğine göre, Rahim Teke'nin davacının temsilcisi sıfatıyla hareket ettiği kabul edilerek bu ödemelerde davacıya yapılmış sayılacağı, bu kapsamda bakiye 38.397,40 TL ödenmesi gereken menfi zarar kalemlerinden kira bedeli olacağı ancak İlk Derece Mahkemesi kararı davacı tarafça istinaf edilmediğinden ve yapılan hesaplamaya göre hüküm altına alınan 37.000.00 TL davalı lehine olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.3 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; her ne kadar eldeki sözleşmenin noterden yapılmasına dair geçerlilik şartı olsa da taraflar arasında adi yazılı şekilde yapılan sözleşmenin edimlerinin yerine getirilmesi durumunda geçerli hale geleceği, davacı tarafından sunulan sözleşmede tapu hisse devrinden itibaren ruhsat alınması için ön görülen sürenin taraflar arasında imzalanan sonraki sözleşmede imza altına alınmadığı, bu nedenle diğer arsa sahipleri ile henüz anlaşma sağlanmamış bir ortamda davacıya bu şekilde süre verilmesinin mümkün olmadığını, dava konusu hissenin olduğu yerde hisse sahibi olan diğer arsa sahipleri ile anlaşmanın halen davacınında kusuru sebebi ile sağlanamadığı, meydana gelen 15 Temmuz Darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL süreleri de nazara alındığında teslim tarihinin geçmediğini, hakkında yıkım kararı olan bir yapı olması nedeni ile yapının bedeline hükmedilmesinin hatalı olduğu, kira ödemesinin yapıldığı belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiş.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan sözleşmenin feshini, tapu iptal tescil ve menfi zararların tazmini istemlerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri,

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 470 vd. maddeleri.

3. Değerlendirme

Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenen ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verebilecektir (HMK m. 353/1-b/1). Bölge Adliye Mahkemesi tarafından duruşma yapılmaksızın istinaf başvurusunun reddine karar verilebilmesi için dosyanın tekemmül etmiş bulunması, başka bir anlatımla, ilk derece mahkemesi tarafından toplanan delillere göre, istinaf başvurusunda bulunan taraf ya da tarafların itirazının incelenip denetlenerek bir kanaate varılmasının mümkün bulunması zorunludur. Bir başka deyişle, ilk derece mahkemesi kararında hiç bir eksiklik veya yanlışlık olmadığı duruşma açılmaksızın anlaşılabilecek kadar açık ve netse, bu kapsamda bir değerlendirme yapılabilecektir. Ayrıca, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verilebilecektir.

Diğer taraftan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/3 bendi kapsamında delil olarak bir eksiklik tespit edilmesi ve bu eksikliğin duruşma yapılmadan tamamlanmasının mümkün olması halinde, bu eksikliğin giderilmesinden sonra ilk derece mahkemesi kararının hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde de, istinaf başvurusunun b/1 bendi kapsamında reddine karar verilebilecektir.

Bu üç halde Bölge Adliye Mahkemelerine duruşma yapmaksızın davanın esası hakkında karar verebilme hak ve yetkisi verilmiş bulunmaktadır.

Bu anlatımlar çerçevesinde somut olay incelendiğinde; Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesinin eksik inceleme yaptığı, yıkıldığı için bedeli talep edilen taşınmazın riskli yapı olup olmadığının araştırılmadığı ve kira bedelinin geçersizliği tespit edilen sözleşmedeki gecikme tazminatı olarak belirlenen bedel esas alınarak hesaplanmış olduğu, bu hesaplamanın doğru olmadığı, sözleşmede öngörülen kira bedelinin müspet zarar kapsamında gecikme tazminatı için esas alınabilecek bir miktar olduğu, davacının menfi zarar olarak talep ettiği kira bedeli için sözleşme hükümlerinin uygulanmayacağı, davacının ancak yıkılan ev nedeniyle mahrum kaldığı kira bedelini talep edebileceği ve kira bedeli olarak ödenen bedellerin alacaktan düşülmesi gerektiği belirtilerek kira bedeli hususunda ek rapor alınmıştır.

Mahkemece aldırılan ek raporda; Bölge Adliye Mahkemesinin davacının menfi zarar olarak talep ettiği kira bedeli için sözleşme hükümlerinin uygulanmayacağı, davacının ancak yıkılan ev nedeniyle mahrum kaldığı kira bedelini talep edebileceği belirlemesi uyarınca kira bedeline yönelik farklı bir bedel tespit edildiği, davalı tarafından kira bedeline yönelik yapılan ödemeler de mahsup edilerek yeni bir gerekçe ile yeni bir sonuca ulaşıldığı, sonuç olarak Bölge Adliye Mahkemesince eksiklikler giderildikten sonra İlk Derece Mahkemesi Kararının hukuka uygun olmadığının tespit edilmesine başka bir anlatımla HMK'nın 353/1-b/3. maddesindeki koşullar oluşmamasına rağmen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010/108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “ ..Yasa’nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çekişmesiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir...”. Kararın gerekçesi ile hüküm sonucu çelişkili ise tarafları, adalete uygun karar verildiği ve yargılamanın adil yapıldığına ikna edebilecek, mantıksal tutarlılık taşıyan kanuna uygun verilip, yazılmış yasa yolu denetimine elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.

Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması; Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine aykırılık teşkil eder (Örnek Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi 11.01.2017 Tarih 2016/4164 Esas 2017/118 Karar). Belirtilen nedenlerle gerekçesi ile sonucu arasında çelişki yaratılmaksızın hüküm kurulmalıdır.

Bölge Adliye Mahkemesince; İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin hukuka uygun olmadığı tespit edilerek yeni gerekçe oluşturulmasına rağmen HMK 353/1-b/1 bendine göre hüküm verilmesi gerekçe ile hükmün çelişkisini ortaya çıkarmıştır. Gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılarak HMK 353/1-b/1 maddesine göre ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu sonucunu doğuracak şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.

O halde mahkemece yapılacak iş; gerekçe ile hüküm çelişkisi yaratılmadan İlk Derece Mahkemesi kararı Yargıtay denetimine elverişli hüküm kurmaktan ibarettir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,14.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.