"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2018/2412 E., 2022/978 K.
DAVA TARİHİ : 22.05.2014
HÜKÜM/KARAR : Esastan Red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2014/376 E., 2018/533 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında imzalanan 12.03.2012 tarihli danışmanlık sözleşmesinden kaynaklanan KDV hariç 270.000 USD'den, 60.000 USD+KDV'nin ödenmesi nedeniyle bakiye 210.000 USD'nin ödenmemesi üzerine başlatılan takibe davalı itirazının haksız olduğunu, Ankara Mahkemelerinin ve icra dairelerinin sözleşmeye göre yetkili olduğundan icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın da yerinde olmadığını belirterek davalının itirazının iptali ile %20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin Yazyurdu HES projesinin de sahibi bulunduğu elektrik üretim işleri ile uğraştığını, davacının davalı şirkete gerekli finansman temini konusunda danışmanlık yapabileceğini bildirmesi üzerine söz konusu HES projesinin finansmanı konusunda şirketi temsilen görüşmeler yapmak, gerekli evrak ve dökümanları şirket adına bankalara sunmaktan ibaret olan altı ay süreli yetki belgesi verildiğini, süre bitiminde yenilenmediğini, kredi alınacak bankaların belirlenmesi amacıyla şirket yetkilileri ile birlikte bankalarla görüşmeler gerçekleştirdiğini, bu görüşmeler neticesinde kredi temininin mümkün olacağının değerlendirildiği bankaların beş banka ile sınırlandırıldığını, 12.02.2012 tarihinde danışmanlık sözleşmesi imzalandığını, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, davacının talebi ile bankaların, Türkiye Kalkınma Bankası, Albaraka Türk, Türkiye Finans, Kuveyt Türk, Fiba Bank ile sınırlı tutulduğunu, Bank Asya ile sürdürülen kredi sözleşmelerinin sözleşme kapsamı dışında tutulduğunu, davacının belirtilen bankalar ile kredi temin işlemlerine başlanıldığını, ancak bunların hiç birinde olumlu işlem tesis edilemediğini, müvekkili şirketin özel gayreti neticesinde Bank Asya tarafından müvekkili şirkete gönderilen 07.06.2012 tarihli yazıyla 12.000.000 USD kredinin kullandırım koşullarının yerine getirilmesi halinde tahsis işlemlerinin gerçekleştirileceğinin bildirildiğini, müvekkili şirket tarafından süreç tamamlanarak 06.08.2012 tarihinde genel kredi sözleşmesi imzalandığını ve 11.09.2012 tarihinde kredi kullandırma işleminin gerçekleştiğini, davacıya danışmanlık sözleşmesi öncesi dönemde kredi temini mümkün olabilecek bankaların belirlenmesi için yaptığı hizmetler karşılığında 60.000 USD+KDV tutarının ödendiğini, bu ödemenin danışmanlık sözleşmesinden doğan bir ödeme olmadığını, davacıya herhangi bir borç bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı şirketin yürüttüğü HES projesi ile ilgili kredinin temin edilmesi yönünde davalı ile davacı arasında 12.03.2012 tarihli danışmanlık sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmede belirtilen beş banka ile ilgili kredi görüşmeleri yapılması ve kredinin çekilmesi kararlaştırıldığı, davalı ise danışmanlık sözleşmesinde yazılı olmayan Bank Asya ile de kredi sözleşmelerinin kendileri tarafından yürütüldüğünü ve kredinin çekildiğini, danışmanlık sözleşmesine göre ücreti hak ettiğini savunmuş ise de; taraflar arasında ki sözleşmede Bank Asya ile ilgili kredi sözleşmelerinin görüşmelerini yapmak üzere yetki verilmemiş olup, dinlenen tanıklar ve dosya kapsamına göre davacı Bank Asya ile ilgili kredi görüşmelerine aracılık etmiş ise de sözleşmede yazılı danışmanlık ücretini talep edemeyeceği, kaldı ki kendi beyanına göre alındığı kabul olunan 60.000 USD+KDV'nin Bank Asya ile ilgili yapılan görüşmeler karşılık verildiğini kabul etmek gerekeceği, çekilen tüm kredi tutarına göre sözleşmeye göre belirlenecek danışmanlık ücretini isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, dinlenen tanıklar ve dosya kapsamına göre müvekkilinin Bank Asya ile ilgili kredi görüşmelerine aracılık etmiş olduğu kabul edilmişken Bank Asya ile yapılacak kredi sözleşmesi için müvekkiline yetki verilmemiş olduğundan bahsedilmesinin çelişkili olduğunu, zira müvekkilinin, firma yetkililerinden aldığı bilgi ve belgeleri ilgili bankaya aktardığını, akabinde firma ve banka yetkilileri arasında kendisinin de katıldığı toplantılar organize ettiğini, Bank Asya'dan alınan kredinin tamamen müvekkilinin katkısı ile gerçekleştiğini, "Yetki Belgesi" ile müvekkiline Yazyurdu Hes Projesi'nin finansmanı konusunda 01.01.2012 tarihinden itibaren 6 ay süre ile yetki verildiğini, bu yetki belgesinin taraflar arasındaki 12.02.2012 tarihli sözleşmeden eski olup, yetki belgesinde herhangi bir bankanın adının yazılmadığını, Bank Asya'dan temin edilen kredinin de bu yetki süresi içinde gerçekleştiğini; kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bir yetkilendirme olmadığı kabul edilse bile müvekkili tarafından yapılan danışmanlık hizmetinin TBK'nun 526 vd. hükümleri kapsamında vekaletsiz iş görme olarak kabul edilmesi ve iş sahibi tarafından uygun bulunarak kredinin kullanılması sebebiyle vekalet hükümlerinin uygulanması gerektiğini, yazılı şekil şartına bağlı sözleşmelerde bile sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yan hükümlerin yazılı şekle tabi olmadığı düzenlenmiş iken herhangi bir şekil şartına tabi olmayan, dava konusu sözleşmede yapılan esaslı bir değişiklik niteliğinde bile olmayan ve sonuç olarak doğrudan davalı lehine olan hususlarda taraflarca anlaşılmış olduğunun her türlü kuşkudan uzak olduğunu, adı geçen bankanın kredi alım tarihi itibariyle ülkemizde faaliyet gösteren herhangi bir bankadan farkı bulunmadığını, müvekkilinin vermiş olduğu hizmet karşılığı %3 oranın çok düşük kaldığını, genel uygulamanın emsal sözleşmelerde %7-%10 oranlarına ulaştığını, müvekkilinin çok uygun bir ücretle bu danışmanlık hizmetini verdiğini, davalının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü gereği sözleşmede kararlaştırılan oranın yüksek olduğunu iddia etmesinin mümkün olmadığını, bilirkişilerin 2. ek raporda %3'lük oranı esas alarak hesaplama yaptığını, ancak yapılan bu hesaplamada da 24 farklı dilimde kullandırılan toplam 8.406.387 USD esas alınmak suretiyle hata yapıldığını, çıkarılan ve onaylanan kredinin toplam 9.000.00 USD olduğunu, sözleşmenin 5. maddesinde temin edilen toplam finansman bedeli üzerinden %3 oranında danışmanlık hizmet bedelini KDV ve stopaj hariç net olarak belirlendiğini, davalının bu kredinin tamamını kullanmama nedeninin taraflarınca bilinmediğini, yine bilirkişilerce yapılan faiz hesaplamasının da hatalı olduğunu, yıllık faiz %11.20 iken müvekkilinin ortalama %6.5 faiz oranını dikkate alarak talepte bulunduğunu, bilirkişilerce hesaplanan %4.8 oranının herhangi bir temele dayanmadığını, davalı yanın beyanları karşısında yerel mahkemece - kabul anlamına gelmemek üzere - en azından bilirkişi raporunda belirtilen yüzde bir ile binde beş arasında bir bedel üzerinden ücret belirlemesi yapılması gerekirken kredinin ilk dilimi için müvekkiline ödenen bedelin sanki tüm süreci kapsayacak bedel gibi değerlendirilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin sözleşme gereği edimini üst düzeyde çaba göstermek suretiyle yerine getirmiş olup, davalının edimini yerine getirmediğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re'sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve re'sen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, danışmanlık sözleşmesinden kaynaklandığı iddia edilen alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 nci maddeleri
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenden alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.10.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, danışmanlık hizmet sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali isteminden kaynaklanmaktadır.
Taraflar arasında düzenlenen 12.03.2012 tarihli sözleşmenin konu ve amacı sözleşmenin 2. maddesinde " şirketin yapmayı planladığı yatırımına ilişkin banka kredisi temini konusunda finansal danışmanlık hizmeti verilmesi" olarak belirtilmiştir.
Sözleşmenin 3. maddesinde kredi temin edilecek bankalar ismen sınırlandırılmış ancak verilecek hizmetin uygun vade, faiz ve koşullarda kredi temini olduğu kararlaştırılmıştır.
İlk derece mahkemesinin kabulünde olduğu üzere kredi sağlanması konusunda davacının danışmanlık hizmeti verdiği, sözleşmede ismi belirtilmeyen Bank Asya bankasından kredi temin edildiği sabittir. Yine davacıya 60.000 USD artı KDV tutarında ödeme yapıldığı uyuşmazlık konusu değildir.
Dosyada mevcut belgeler, e mail yazışmaları ve bilirkişi raporlarına göre davacıya 11.01.2012 tarihinde yetki verildiği ve davacının kredi temin edilen Bank Asya bankası ile dava konusu sözleşmenin imzalandığı 12.03.2012 tarihinden önce danışmanlık çalışmaları yürüttüğü anlaşılmaktadır.
Yetki belgesinde ücret veya kredi temin edilecek banka kararlaştırılmadığı da dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Bu durumda sözleşmede kararlaştırılan bankalardan kredi temin edilmediğine göre, davacı dava konusu 12.03.2012 tarihli sözleşmedeki oran üzerinden hizmet bedeli talep edemeyecektir.
Ancak sözleşmenin konusu ve amacı dikkate alındığında; sözleşmede ismi belirtilmemiş olsa da Bank Asya bankasından uygun vade, faiz ve koşullarda kredi temin edildiği, davacının finansal danışmanlık hizmeti sunduğu, sunulan bu hizmetin davalı tarafça da kısmi ödeme yapılmak ve kredi kullanılmak suretiyle kabul edildiği, dosya kapsamındaki belgeler, tanık beyanları, taraf beyan ve kabulleri ile bilirkişi raporlarından anlaşılmaktadır.
6098 sayılı TBK'nın 394. Maddesi Genel Hizmet Sözleşmelerinin "B. Kurulması" başlıklı olup 1. fıkrasında ise "hizmet sözleşmesi kanunda aksine bir hüküm olmadıkça özel bir şekle bağlı değildir" hükmü yer almaktadır. Bu tür sözleşmeler için kanunlarda özel bir şekil öngörülmediğinden, sözleşmenin sözlü olarak fiilen kurulması mümkün olup, hizmetin verilmesi ile işverenin ücret ödeme borcunun doğacağı kabul edilmelidir. Ancak yazılı bir ücret kararlaştırılmış olmadığından, ücret, TBK 412/2. maddesine göre; aynı ve benzer bir iş için belirlenmiş birim ücret tespit edilerek ödenmelidir.
Dosyada mevcut bilirkişi kök ve ek raporlarından emsal uygulamalara göre, kullanılan kredi tutarı üzerinden % 3 oranında danışmanlık hizmet bedeli alacağı 252,191,61 USD olarak hesaplanmış ödendiği KDV hariç 60.000 USD'lik ödeme mahsup edilerek bakiye alacak 192.191,61 USD tespit edilmiştir.
Diğer yandan davalının sözleşmede belirtilmemiş olduğunu bildiği halde danışmanın sunduğu danışmanlık ve aracılık hizmetini kabul ederek, Bank Asyadan kredi teminine ilişkin krediyi kullanmasına, sunulan hizmetten fiilen yararlanmasına rağmen, iş ücreti ödemeye gelince, anılan bankanın sözleşmede belirtilen bankalardan olmadığını savunması iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz.
Zira TMK'nın 2. maddesinde belirtildiği üzere "herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır." Davalı yararlandığı hizmetin emsal işlere göre belirlenen ücretini ödemelidir.
Açıklanan nedenlerle, takipten önce muaccel alacağın borçlusu TBK 117/1 maddesi gereğince temerrüde düşürülmediğinden belirlenen ücretten kısmi ödemenin mahsubu ile bakiye 192.191,61 USD asıl alacak üzerinden itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmek gerekirken aksine gerekçelerle davanın reddine ilişkin kararın onanmasına ilişkin çoğunluk görüşüne katılamıyorum.