Logo

6. Hukuk Dairesi2023/1429 E. 2024/4188 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İdare ile yüklenici arasında imzalanan mıcır üretim sözleşmesinin feshinin haklı olup olmadığı, fesih halinde kesin teminatın iadesi gerekip gerekmediği ve yüklenicinin üretip idarece kullanıldığı iddia edilen malzemenin bedelinin ödenmesi gerektiği uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Yapım İşleri Genel Şartnamesi'nin 47/2-a maddesi gereğince, işin süresinde bitirilmemesine dayalı fesih için idarenin en az 10 gün süreli ihtar göndermesi gerektiği, ancak ek süre verilmesinin bu ihtar şartını sağladığı, davalının fesihte haklı olduğu ve kesin teminatın iadesine karar verilmesinin hatalı olduğu, ayrıca yüklenici tarafından üretilen ve idarece kullanıldığı iddia edilen malzemenin miktar ve bedelinin tespiti için eksik inceleme yapıldığı gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararı ve istinaf kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/6 E., 2023/357 K.

HÜKÜM/KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ayancık Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/186 E., 2022/220 K.

Davacı vekili, davacı yüklenici ile davalı iş sahibi arasında 20.06.2016 tarihli A Tipi Mıcır ve Elekaltı Malzemesi Üretimi için İdarece Gösterilecek Ocakta Konkasör Kurularak Malzeme Üretilmesi İşine dair sözleşme imzalandığını, imza aşamasında davalının aldatıcı davranışlarına maruz kaldıklarını belirterek, sözleşmenin ifası için teslim edilen yerin de ocak faaliyetine uygun olmaması nedeniyle sözleşme ile bağlı olmadıklarının bu mümkün olmaz ise ifa sırasının davacıya gelmediğinin tespitini, bedelsiz teslim aldığı malzeme bedellerinin davalıdan tahsilini, kesin teminatın ve haksız hak ediş kesintilerinin iadesini, üretim tesisi kurulması ve nakliyesi nedeniyle uğranılan zararların tahsilini, başka işte kullanılamamaya dayalı kira bedeli ile sözleşmeye göre ödenen damga vergisinin tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, sözleşmenin haklı sebeple feshedildiğini, taleplerine rağman iş sahası teslim edilmediğinden tesisin yerinden kaldırılıp yediemine teslim edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Ayancık Asliye Hukuk Mahkemesince, sözleşmenin haksız feshedildiği, kesin teminatın iadesi gerektiği, iş zamanında yapılmadığından gecikme bedeli kesintisinin haklı olduğu, sözleşme geçerli olduğundan damga vergisinin talep edilemeyeceği ve kira kaybı istenemeyeceği, şartname uyarınca kurulum ve nakliye masraflarının yükleniciye ait olduğu, asfaltlara serilen malzemenin davacı tarafça üretildiğinin ispatlanamadığı, malzemenin özensiz sökülmesi nedeniyle davacının 55.080,00 TL zarara uğradığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararına karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, şartnamenin 47/2-a maddesi gereğince ihtar yapılmadan gerçekleştirilen feshin haksız olduğu, davacının İlk Derece Mahkemesince kabul edilen kalemler dışındaki zararını ispatlayamadığı belirtilerek, başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.

1- Kamu düzenine aykırılık hallerinin re'sen gözetildiği, istinaf nedenleriyle sınırlı ve usulüne uygun olarak istinaf inceleme ve denetiminin yapıldığı; dosya içeriği, kararın dayandığı gerektirici sebepler ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.

2- Sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olan Yapım İşleri Genel Şartnamesi'nin 14 üncü maddesi kapsamında; teslim edilen iş yerinin ocak faaliyetine uygun olmadığı yönünde yüklenici tarafından yapılmış herhangi bir yazılı itiraz bulunmadığı, kaldı ki yüklenicinin edimini ifa etmek amacıyla birden fazla kez ek süre talep ettiği, sözleşme gereğince verilen iş emirlerini yerine getirmeye çalıştığı ve geçici hak edişlerini aldığı da dikkate alındığında, mahkemenin sözleşmenin geçersizliği iddiasının yerinde olmadığına ilişkin tespitinde isabetsizlik bulunmamaktadır.

Yine Yapım İşleri Genel Şartnamesi'nin 47/2-a maddesinde; idarenin işin süresinde bitirilmemesine dayalı fesih hakkını kullanabilmesi için en az 10 gün süreli ihtarı gerektiği hüküm altına alınmış olup; somut olayda, sözleşmedeki 45 günlük iş süresine ek olarak davalı tarafça 60 gün süre uzatımı verilmesinin bahsi geçen madde ile getirilen en az 10 gün önceden ihtar edilme şartını sağladığının kabulü gerekir. Açıklanan nedenle, davalı fesihte haklı olduğundan kesin teminatın iadesi kararı doğru olmamıştır.

3- Mahkemece, tesisteki iş makinelerinin gerekli özen gösterilmeksizin sökülmesi ve taşınması nedeniyle uğranılan zararın giderim bedeline hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.

4- Davacı vekilince bedeli ödenmeksizin iş sahasından çıkarılarak asfaltlara serildiği iddia edilen malzemenin, başka yerden temin edildiğine ilişkin davalı savunması bulunmadığı dikkate alındığında, taraflarca sunulan deliller, önceki hak ediş miktarları ve tanık anlatımları da esas alınmak suretiyle mahallinde yapılacak keşif neticesinde, davacı tarafından üretilip davalı idarece yollara serilen mıcırın miktar ve bedelinin tespiti ile bedelsiz temin edildiği anlaşılan malzemenin varlığının sabit olması halinde, bu miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme neticesinde yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, İlk Derece Mahkemesi kararı ile bu karara karşı yapılan istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle HMK'nın 373/1. maddesi gereğince Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararı KALDIRILARAK; Ayancık Asliye Hukuk Mahkemesi kararının taraflar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine 20.11.2024 gününde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

- KARŞI OY-

Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir.

İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir (HMK 190/1). Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (TMK 6/1).

Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir (HMK 190/2).

Bu hükümde “karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Karine söz konusu olduğunda, karine temeli ile karine sonucunu birbirinden ayırt etmek gerekir. Karineye dayanan taraf, sadece karine sonucunu ispat yükünden kurtulmuş olur, ancak karine temelini ispat etmek yükü altındadır. Bu durumu vurgulamak için, fıkrada açık düzenleme yapılmıştır. Kesin kanuni karineler dışında, karşı taraf karinenin aksini ispat edebilir. Fıkrada, özellikle aksini ispat kavramına yer verilmiştir. Zira aksini ispat ve karşı ispat farklı kavramlardır. Karine söz konusu olduğunda, karşı ispat faaliyetinden değil, karine ile kabul edilen durumun aksini ispat etmek gerekliliği söz konusudur.” (Yargıtay HGK. 18.04.2018 T. 2017/13-530 E. 2018/926 K.)

Karineler kanuni karinelerden ibaret olmayıp fiili karineler de ispat yükü konusunda uygulamada önemli bir yere sahiptir. “Fiili karine, belli bir olaydan, belli olmayan bir olay için çıkarılan sonuçtur. Bu bağlamda, fiili karineler, bir hukuk kuralı ile bağlı olmaksızın, hakimin insanlar ve yaşam konusunda ortaya çıkan tecrübe kurallarından yararlanarak belli olmayan olaylar hakkında sonuç çıkarmasına yardımcı olmaktadır. Görüldüğü üzere, fiili karinelerin temelinde tecrübe (yaşam deneyi) kuralları yatmaktadır.”

Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafın talep ettiği alacak kalemlerinden olan, 01.11.2016 tarihinden sonra şantiye alanından davalı çalışanlarınca alınmış malzeme bulunduğu iddiasına esas vakıa yönünden ispat yükü davacı taraftadır. Davacının sunduğu deliller bu vakıanın ispatına yeterli değildir.

Davacı yollara serilen asfalt üzerinden bu malzeme bedelinin tespitini istemiş ise de davacının 29.09.2016 ve 01.11.2016 tarihi dışında herhangi bir hakediş raporu, teslim belgesi veya üretim raporu bulunmamaktadır. Şantiye alanını terk ettikten sonra şantiye alanında kalan önceden üretilmiş malzeme bulunduğunu ispatlayamadığı gibi üretilmiş olsa dahi oradaki malzemenin davalı çalışanlarınca götürüldüğünü ispata yeter delil yoktur.

Davacı ile davalı arasında malzeme üretimine ilişkin feshedilmiş sözleşme bulunması, yolların yapım ve bakımı nedeniyle yollarda kullanılmış malzemelerin tamamının davacı tarafça üretilen malzeme sayılması gerektiği yönünden fiili karine oluşturmaz. Zira gerek yeni yol asfaltlaması yapılması gerek eski yolların tamir edilmesi uzun yıllara dayalı aralıklı çalışmaların sonucu olup şimdiye kadar yollarda kullanılmış tüm malzemelerin son sözleşmeye dayalı üretildiğine karine teşkil etmesi hayatın olağan akışı karşısında mümkün de değildir.

Davacının sözleşmesi yol yapımına ilişkin olmayıp yol yapımında kullanılacak malzeme üretimine ilişkindir. Malzeme kullanılmış yolların varlığı ispat yükünün yer değiştirmesine yol açacak fiili karine niteliği taşımadığından yollara serilen malzeme üzerinden ispatın mümkün olduğu ve alacak hesabı yapılabileceği düşünülemez.

Bu alacak kalemi yönünden mahkemece verilen karar dosya kapsamına toplanan delillere uygun olduğu için temyiz itirazlarının reddi gerektiği görüşünde olduğumuzdan, değerli çoğunluk görüşüne diğer yönlerden katılmakta isek de bozma kararının 4. bendi yönünden katılamıyoruz.