Logo

6. Hukuk Dairesi2023/498 E. 2024/2786 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Diş implantı uygulaması sonucu yaşanan komplikasyonlar nedeniyle hasta tarafından hekim aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davasında, hekimin sorumluluğunun olup olmadığı ve eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı eser hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Hekim ile hasta arasında yapılan sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğu ve hekimin tedavi sonucunu garanti ettiği, implant uygulamasındaki komplikasyonlar ve yapılan ek işlemler, eksik yapılan aydınlatma ve hibrit protez uygulaması nedeniyle hekimin kusurlu olduğu gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/904 E., 2022/2795 K.

vekili Avukat ...

İHBAR OLUNAN : ... vekili Avukat ...

DAVA TARİHİ : 27.04.2018

HÜKÜM/KARAR : Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 1. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2018/260 E., 2021/656 K.

Davacı vekili, davacının dişlerindeki rahatsızlık sebebi ile implant yapılması için davalıya başvurduğunu, 25.05.2016 tarihinde üst çeneye 6 adet implant yapıldığını, alt çenedeki dişler için kanal tedavisi yapıldığını, implant yapıldıktan 6 ay sonra 2 adet implantta sorun oluğunu söylediğini, ancak davalı tarafından bu beyanın dikkate alınmadığını, 2 implantdan dolayı sürekli ağrı ve acı duymaya başladığını, 14.04.2017 tarihinde tekrar ameliyata alındığını, 1 adet daha implant ve kemik tozu tedavisi yapıldığını, bu tedavinin başarısız olduğunu, 14.06.2017 tarihinde 2 implantın çıkarıldığını, aynı süreçte alt çeneye yapılan kanal tedavilerinden dolayı yüzünün şiştiğini, yüzünde ekimozlar oluştuğunu ve sonuç olarak 2 implantın çıkarıldığını, üst çene için sabit porselen anlaşmalarına rağmen sabit diş yerine hibrit protez yapıldığını, yapılan yanlış tedavi sürecinden sonra hala ağrı çektiğini, uykusuz geceler geçirdiğini, tedavi hatalarının neler olduğu ve yeniden tedavinin ne kadar miktarla izale edileceğinin tespitini, maddi tazminat (tedavi giderleri) açısından 1.000,00 TL'lik belirsiz alacak davasını zarar tespitinde müddeabihi arttırma şartıyla yasal faizi ile birlikte hüküm altına alınmasını, 10.000,00 TL manevi tazminatın son olay tarihi olan 23.10.2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının kontrol ve muayenesi neticesinde kendisine uygulanan teşhis ve tedaviye yönelik tıbbi uygulamaların tamamının tıp kurallarına uygun yapılmış olduğu, davalının herhangi bir hata ve kusurunun bulunmadığının sabit olunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İlk derece mahkemesince, implant cerrahisi ile ilgili komplikasyonlardan bir diğeri de implantın çene kemiği ile kaynamaması olduğu, bu gibi komplikasyonlar uygulamanın standartlara uygun olmasına veya her türlü tedbirin alınmasına rağmen ortaya çıkabileceği, hastaya yapılan 7 implanttan 2 tanesinin kaynamaması sonucunda komplikasyon oluştuğu, hekim özen borcunu yerine getirmek maksadı ile ilk olarak kemik tozu ile bu iki implantı destekleyip kurtarmayı hedeflediği, fakat bu işlem de başarısız olduğu, bunun da her türlü tedbirin alınmasına rağmen ortaya çıkabilecek bir komplikasyon durumu olduğu, hekim tanıya uygun tedavi seçme ve yürütme yükümlülüğünü yerine getirdiği, oluşan komplikasyonların yönetimi için doğru uygulamalar yapıldığı ve nihayetinde hastanın protetik üst yapısını destekleyecek 5 adet implant hala hastanın ağzında olduğu ve protetik üst yapıyı desteklemesi için kullanıldığı, implant tedavisinde hekim kusuru bulunmadığı, tıp kurallarına uygun olarak gerekli özen ve dikkat gösterildiği, davacının uğramış olduğu maddi ve manevi zarar bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bu karara karşı davacı vekilince süresinde temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Bir davada dayanılan maddi olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini bulmak ve uygulamak HMK’nın 33. maddesi gereği doğrudan hakimin görevidir. Somut olayda, davacı ile davalı arasındaki implant yapımına ilişkin sözleşmenin niteliği itibariyle hekim ile hasta arasında tıbbi zorunluluk sebebiyle gerçekleştirilen tedaviye ilişkin vekalet sözleşmesinden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.

Eser, yüklenicinin sanat ve beceriyi gerektiren, bir emek sarfı ile gerçekleştirilen sonuçtur. Yüklenicinin eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmesi, davalı yüklenicinin hem sadakat hem de özen borcunu kapsar. Burada belli bir sonucun ortaya çıkması amaçlandığından meydana getirilen eserin iş sahibinin beklentisini karşılamaması halinde, sözleşmedeki yarar dengesi iş sahibi aleyhine bozulmuş olur. Bu bakımdan eserin fen ve sanat kurallarına uygun, iş sahibinin beklentilerini karşılar özellikleri taşıması aranır. Aksi halde eserin ayıplı olduğu kabul edilir. Ayıplı eseri meydana getiren yüklenici ise, ortaya çıkan ayıp ve eksiklerden sadakat ve özen borcu nedeniyle sorumludur. Yüklenici, hangi yöntemi kullanırsa kullansın eserin ayıpsız olarak ortaya çıkması gerekmekte olup, diğer bir deyişle eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir. Komplikasyonlarda ise, aydınlatma yükümlülüğü ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılması yine yüklenicinin sorumluluğundadır.

İş sahibinin ayıptan doğan hakları TBK'nın m. 475'te düzenlenmiştir. Bu haklar; sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim ya da ücretsiz onarım isteme hakları ile genel hükümlere göre tazminat isteme hakkıdır. Bunlarda ilk üçü, yani dönme, bedelden indirim ve ücretsiz onarım isteme hakları seçimlik haktır. Tazminat isteme hakkı ise, iş sahibinin zarar görmesi şartıyla her üç seçimlik hakla birlikte istenebilir. Bu haklar sınırlı olarak sayılmış olduğu için bunlar genişletilemez.

04.04.1997 tarihinde imzalanan ve 09.12.2003 tarihinde 25311 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanıp yürürlüğe giren ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelen Avrupa Biyotıp Sözleşmesi 16.03.2004 tarihinde onaylanmış olup, sözleşmenin "Meslek Kurallarına Uyma" başlıklı 4. maddesinde, "araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir" düzenlemesi karşısında, davacıya hastane ortamında tıbbi müdahalede bulunulduğuna göre bu sözleşme hükümleri de esas alınarak uyuşmazlığın çözümü zorunludur. Sözleşmenin 4. maddesinde kastedilen standartın da, tıbbi standart olduğu tartışmasız olup, tıbbi standartlara aykırılık teşhis ya da tedavi aşamasında ya da müdahale sonrasındaki süreçte noksanlık ya da yanlışlık şeklinde gerçekleşebilir “Tıbbi Standart” hekimin tedavinin amacına ulaşması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan, hekim tecrübesi ve doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzeyi ifade etmekte olup, denenmiş ve bilinen temel meslek kurallarıdır. Sözleşmenin eser niteliğindeki estetik müdahalelerde de uygulanacağının kabulü zorunludur. Ayrıca 5. maddede, aydınlatılmış rıza alınması zorunluluğu açık bir şekilde düzenlenmiştir.

Ameliyat ve dava tarihinde yürürlükte olan TBK’nın 56. maddesinde; "Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir” düzenlemesi mevcuttur.

Zarar görene tanınmış olan manevi tazminat hakkı, kişinin sosyal, fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türüdür. Amacı ise kişinin, hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, kişinin duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar vereni bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkoyması gibi olguları karşıladığı bir gerçektir.

Manevi tazminat, kişinin çekmiş olduğu fiziksel ve manevi acıları dindirmeyi, hafifletmeyi amaçlar. Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığıdır. Bu tazminat türü, kişinin haksız eylem sonucu duyduğu acı ve elemin giderilmesini amaçladığı için, zarar gören kişi, öngördüğü miktarı belirleyerek istemde bulunabilir.

Maddi zararda olduğunun aksine manevi tazminatta kesin bir hesabın yapılması olanaksızdır. Bunun için miktarı, somut olayın özelliği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak TMK’nın 4. maddesi uyarınca hakim tarafından takdir ve tayin edilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını belirlemede geniş bir yetkiye sahiptir. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 tarihli ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir. Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir.

Yukarıda yer verilen ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Davacıya, davalı yüklenici tarafından 25.05.2016 tarihinde 6 adet implant, 14.04.2017 tarihinde ise 1 implant daha yapılmıştır. Adli Tıp Kurumu ve Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden alınan raporlarda davalının tıp kurallarına uygun olarak gerekli dikkat ve özeni gösterdiği belirtilmiş ise de sonuç olarak 2 adet implant çıkarıldığı ve davacıya porselen kaplama diş yerine akrilik kaplama hibrit protez diş yapıldığı ve bu durumda taraflar arasındaki sözleşmedeki sonuç taahhüdünün gerçekleşmediği, davalı yüklenici tarafından fazladan yapılan 22 no.lu implant ile 23 ve 24 no.lu implantları kurtarmak amacı ile uygulanan kemik tozu işlemine dair dosyaya onam formu sunulmadığı dikkate alındığında davalı yüklenicinin kusurlu olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece meydana getirilen eserin ayıplı olduğu dikkate alınarak, davacının manevi tazminat talebi yönünden mahkemece somut olayın özelliklerine, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre takdir edilecek uygun miktarda manevi tazminatın tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi; maddi tazminat talebi yönünden ise davacının uğradığını iddia ettiği istek kalemleri değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi de hatalı olup, açıklanan nedenlerle kararın bozulması uygun bulunmuştur.

SONUÇ:

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 19.09.2024 gününde oy birliğiyle karar verildi.