"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/112 E., 2024/179 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Susurluk 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/379 E., 2022/203 K.
Davacı vekili, arsa sahibi olan davacılar ile davalı yüklenici arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca teslim tarihi geçmiş olmasına rağmen inşaata başlanmadığını ileri sürerek, sözleşmenin feshi, 200.000,00 TL cezai şart, tevhid işleminin geriye dönük ifrazı ve davacılardan ...’in taşınmazının yıkılması nedeni ile 150.00,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı süresinde cevap vermemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, taraflar arasındaki sözleşmeye göre belirlenen süre geçmesine rağmen inşaata hiç başlanmadığı, süre verilse dahi inşaata hiç başlanmadığından sonuç alınamayacağı, bu nedenle sözleşmenin feshine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile sözleşmenin geçersizliğinin tespitine, davacıların tevhid işleminin geriye dönük ifrazı taleplerinden vazgeçtikleri gerekçesi ile bu talebin feragat nedeni ile reddine, sözleşmenin feshi halinde cezai şart istenemeyeceği gerekçesi ile cezai şart talebinin reddine, davacı ...’in taşınmazının yıkılması nedeni ile 50.370,00 TL’nin davalıdan alınarak davacı ...’e verilmesine, inşaat sözleşmesinin feshi nedeni ile kişilik haklarına saldırı gerçekleşmiş sayılmayacağından manevi tazminat talebinin reddine ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin geçersizliğinin tespitine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davacılar ..., ..., ...
tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacılar ... ...., ... vekilince süresinde temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasanın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda yer verilmiştir. Hükümde yer alması gereken hususların neler olduğu Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 297. maddede düzenlenmiş olup, maddenin 2. fıkrasına göre; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Kararlarda bulunması gereken gerekçeler sayesinde taraflar, hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilecektir. Diğer bir anlatımla Yargıtay denetimi ancak verilen kararın gerekçeli olması halinde mümkün olabilir. Yargıtay HGK'nın 07.12.2011 tarihli, 15-708 Esas, 737 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 298/2. maddede ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur. HGK'nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas, ve 2010-108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; "yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur”
Hüküm ve gerekçenin çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması; yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece verilen kararın gerekçesinde sözleşmenin feshine ilişkin açıklama ve tespite rağmen hükümde sözleşmenin geçersizliğinin tespitine karar verilmiş olup, sözleşmenin feshi ve sözleşmenin geçersizliğinin tespitinin birbirinden farklı hüküm ve sonuçlar doğuracağı da dikkate alındığında hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturacak şekilde karar verilmesi HMK'nın 297 ve 298. madde hükümlerine aykırı olup usulüne uygun gerekçeyi kapsar biçimde ve hüküm ile gerekçe çelişkisini ortadan kaldırır şekilde hüküm kurulması ve yine sözleşmede cezai şarta ilişkin hükmün seçimlik ceza olduğu da gözetilerek karar verilmesi gerekirken mevcut şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesi kararı ile bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle HMK'nın 373/1. maddesi gereğince Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararı KALDIRILARAK; İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 05.12.2024 gününde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.