Logo

7. Hukuk Dairesi2024/3046 E. 2024/4596 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında yapılan sözleşmenin inançlı işlem olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği ve buna bağlı olarak tapu iptali ve tescil talebinin kabul edilip edilmeyeceği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, taraflar arasında yapılan sözleşmenin hukuki nitelendirmesini hatalı yaparak inançlı işlem olarak değerlendirmemesi ve buna bağlı olarak davanın reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/484 E., 2024/700 K.

DAVA TARİHİ : 05.03.2020

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/107 E., 2023/965 K.

Taraflar arasındaki inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında 20.08.2019 tarihli konut ortaklık sözleşmesinin yapıldığını, sözleşmenin konusunun 19.08.2019 tarihinde davalı adına tescil edilen 8368 ada 3 parsel sayılı taşınmazda bulunan mesken niteliğindeki bağımsız bölüm olduğunu, müvekkili ile davalının bu sözleşme ile bölümün ortak olarak alınmasını kararlaştırdıklarını, ayrıca taşınmazın davalı adına kayıtlı olmasının da kararlaştırıldığını, müvekkilinin davalıya güven duyduğunu, ayrıca taşınmazın yükümlülüklerinin tek kişi tarafından takip edilmesinin daha yararlı olacağının düşünüldüğünü, müvekkilinin davalı tarafından taşınmaza alınmasının engellendiğini, davalının evin kendisine ait olduğunu iddia ettiğini, halbuki taşınmazın satın alınması için müvekkili tarafından 35.000,00 TL kredinin kullanıldığını, davalı tarafın ortaklık sözleşmesini tek taraflı kaldırmaya yetkili olmadığını, müvekkilinin bu nedenle zarara uğradığını ve uğradığı zararların belirsiz alacak nitelikte olduğunu ileri sürerek öncelikle taşınmazın tapu kaydının iptali ile ½'sinin müvekkili adına tescilini aksi halde belirsiz alacak niteliğindeki 10.000,00 TL’nin tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının belirttiği ortaklık sözleşmesinin resmi bir belge niteliğinde olmadığını, bu nitelikteki bir sözleşmenin geçerli olabilmesi için noter onaylı olmasının gerektiğini, bu sözleşmenin müvekkilinin tehdit edilerek zorla imzalattırıldığını, suç duyurusunda bulunulmamış olmasının nedeninin ise eski arkadaş olmalarından kaynaklandığını, sözleşme tarihinin de geçerli olmadığını zira o tarihte hastanede tedavi altında olduğunu, taşınmazın müvekkili tarafından satın alındığını, taşınmaz üzerinde ipotek bulunduğundan bu ipoteğin de müvekkili tarafından ödendiğini, sözleşmenin batıl ve ifa edilemez nitelikte olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.11.2023 tarihli ve 2020/107 Esas, 2023/965 Karar sayılı kararıyla "...davacı tarafından dava konusu taşınmaz satın alındıktan sonra taraflar arasında imzalanan adi yazılı konut ortaklık sözleşmesinde her bir ortağın % 50 iştirak sermaye payı oranında ortaklık sermayesine iştirak edeceği, konut borcunun tamamından her iki tarafın sorumlu olduğu, ortaklardan birinin diğer ortaktan yazılı muvafakat almadan mevcut hisselerini ve sorumluluğunu başkalarına devredemeyeceğinin belirtildiği, sözleşmede gayrimenkul mülkiyetinin ortaklara devredileceği yazılı olmadığı gibi söz konusu adi yazılı sözleşmenin kanunun aradığı (resmi şekil) anlamında mülkiyetin naklini doğuracak bir akit olmadığı, davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddinin gerektiği, banka kayıtlarına göre taşınmazın satış bedelinin davalı tarafından ödendiği, her iki tarafın da kendi çektiği kredi taksitlerini ödediği, davacının taşınmaz alımı öncesinde kredi çektiği kayıtlar ile sabit ise de çektiği krediyi davalıya verdiğine yönelik iddiası bulunmadığı, taşınmaz satıcısına nakit ödeme yaptığına dair iddiasını ise ispatlayamadığı gibi Yapı Kredi Bankası'ndan çektiği kredinin erken kapatılarak Garanti Bankası'ndan kredi çekmesi nedeniyle uğradığı bir zararının da bulunmadığı, uğramış olsa dahi oluşan zararını davalıdan talep etmesini haklı kılacak bir hususu da ispat edemediği, davacının iddiasını dahi aşar mahiyetteki tanık anlatımlarına da itibar edilemeyeceği..." gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Dosyadaki sözleşmenin taşınmaz satış vaadi sözleşmesi olmadığını,

2. Sözleşme konut satışına dair olmadığından sözleşmeye yönelik şekle aykırılığın söz konusu olamayacağını,

3. Sözleşmenin taşınmazın davalı ile ½ oranında ortak olunduğuna ve taşınmazın yarı bedelinin müvekkili tarafından ödeneceğine dair olduğunu,

4. Müvekkili tarafından 35.000,00 TL kredinin davalıya verildiğini,

5. Hâl böyleyken taşınmazın yarısının müvekkili adına tescil edilmediğini,

6. Mahkeme kararında dava nitelendirmesinin hatalı yapıldığını,

7. Davalının sebepsiz zenginleştiğini,

8. Davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu,

9. Tanık anlatımlarının lehlerine olduğunu,

10. Müvekkili tarafından yapılan ödemelerin tanık anlatımlarıyla sabit olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 05.04.2024 tarihli ve 2024/484 Esas, 2024/700 Karar sayılı kararıyla "...dava konusu taşınmazın başında keşif yapıldığı, taşınmazın değerinin belirlendiği, taraf tanıklarının dinlendiği, kullanılan kredilere ilişkin ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, taraflar arasında geçen mesaj kayıtlarının incelendiği, davacının dava dilekçesine konu talebinin tapu iptali ve tescil ayrıca kredi borcunun erken kapatılmasından kaynaklı maddi zararın tazmininin istemine ilişkin olduğu, taraflar arasında yapılan sözleşmenin resmi nitelikte olmadığı, bu sebeple davacının tapu iptali ve tescil talebinin yerinde olmadığı, davacı tarafından kullanılan kredinin taşınmazın alınması için davalıya verildiğine yönelik davacı iddiasının da mevcut deliller ile ispat edilemediği gibi bankacılık alanında uzman bilirkişiden alınan rapora göre kredinin erken kapatılması nedeniyle maddi zararının da oluşmadığı..." gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Dosyadaki sözleşmenin taşınmaz satış vaadi sözleşmesi olmadığını,

2. Sözleşme konut satışına dair olmadığından sözleşmeye yönelik şekle aykırılığın söz konusu olamayacağını,

3. Sözleşmenin taşınmazın davalı ile ½ oranında ortak olunduğuna ve taşınmazın yarı bedelinin müvekkili tarafından ödeneceğine dair olduğunu,

4. Müvekkili tarafından 35.000,00 TL kredinin davalıya verildiğini,

5. Hâl böyleyken taşınmazın yarısının müvekkili adına tescil edilmediğini,

6. Mahkeme kararında dava nitelendirmesinin hatalı yapıldığını,

7. Davalının sebepsiz zenginleştiğini,

8. Davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu,

9. Tanık anlatımlarının lehlerine olduğunu,

10. Müvekkili tarafından yapılan ödemelerin tanık anlatımlarıyla sabit olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 26. maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 202, 225 vd. maddeleri, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 E., 2015/2838 K. sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 26. maddesi, “sözleşme özgürlüğü” başlığı altında, “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme doğrultusunda sui generis (kendine özgü yapısı olan) sözleşmelerin oluşturulması imkân dâhilindedir. “Kanunda düzenlenmemiş isimli bir sözleşmenin unsurunu içermeyen, tamamen yeni unsurların yeni bir sözleşme yaratılmak amacıyla bir bütünlük içinde bir araya getirilmesiyle oluşan sözleşme” (Fikret Eren: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2020, s.961) olarak tanımlanması mümkün olan bu sözleşmelerden biri de inançlı işlemlerdir (Fahrettin Aral/... Ayrancı: Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Ankara, 2021, s.63). Roma Hukukunda aynî teminat oluşturması için yaratılan fiducia teriminin günümüzdeki karşılığı olan (Belgin Erdoğmuş: Roma Eşya Hukuku, İstanbul, 2020, s.119) inançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.

2. 6100 sayılı HMK'nın 33. maddesinde, "Hâkim, Türk hukukunu resen uygular" şeklinde düzenlen hüküm gereğince mahkeme, davanın taraflarına maddi olayları açıklattırmak suretiyle uyuşmazlığın tespitini başka bir deyişle davanın hukuki nitelendirmesini yapmakla yükümlüdür. Somut olayda, maddi vakıalara ilişkin iddiaların ileri sürülüş biçimi dava konusunun inançlı işlem olduğuna işaret etmektedir. Tüm bu nedenlerle; her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davanın nitelendirmesi, konut ortaklık sözleşmesinden kaynaklı tapu iptali ve tescil davası olarak belirlenmişse de söz konusu nitelendirme hatalı olup incelemenin inançlı işleme dayalı olarak yapılması gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.10.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.