"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2266 E., 2024/1607 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/241 E., 2021/599 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar ... ve ... vekili dava dilekçesinde; 10265 ada 12 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 4. Kat 19 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının beyanlar hanesinde iki adet tescil kararı bulunduğunu, bunlardan ilkinin müvekkilleri lehine kesinleşmiş mahkeme kararı olduğunu, diğerinin ise davalı ... lehine kesinleşmiş icra tescil kararı olduğunu, Tapu Müdürlüğünce tescile yönelik iki farklı karar olduğu için infazda tereddüt oluştuğunun bildirildiği ve mahkeme kararına ihtiyaç duyulduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı ...'a satışına ilişkin tapu kaydının beyanlar hanesindeki haciz ve icra satış şerhinin terkin edilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı beyan dilekçesinde; iyiniyetli ihale alıcısı olduğunu, ihalenin usulüne uygun yapıldığını, davacı tarafın davaya konu ettiği uyuşmazlık hususlarının İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/533 E., 2017/1406 K. sayılı ihalenin feshi davasında değerlendirildiğini ve davanın reddine karar verildiğini, bunun neticesinde usulüne uygun tescil kararı aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; "taşınmazın icra Müdürlüğünce satışı yapıldığı, haciz tarihinde, taşınmazın borçlu adına kayıtlı olmasının zorunlu ve yeterli olduğu, dava konusu tapu kaydına Bizden Giyim tarafından konulan haciz tarihinde taşınmazın borçlu şirket ... Yapı adına kayıtlı olduğu, icra müdürlüğünce haciz işlemi yapılırken borçlunun taşınmazın kayden maliki bulunması zorunlu ve yeterli olduğundan, yapılan haciz işleminde geçerliliğini koruduğu, diğer taraftan İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin tapu iptali ve tescil ilamında, söz konusu haczin kaldırılması yönünde verilmiş bir karar da bulunmadığı, yine haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı taşınmaz için 3. kişinin açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasının kabulüne karar verilip kesinleşmesi halinde bu kararın haciz tarihindeki mülkiyet durumuna etkisi olmayacağı, İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi hacizlerin kaldırılmasına dair bir karar vermediğinden icra satışına engel bir durum olmadığından bahisle ihale ile satışa izin verildiği, söz konusu İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 20.11.2013 tarihli tedbir kararının icra satışına ilişkin icra takip alacaklılarının hacizlerinin durdurulmasına dair tedbir olmadığı, tedbir kararı haciz şerhinden önce olsa da tescil kararının tapuya şerhi haciz şerhinden sonra olduğu tedbir kararının haciz şerhinden önce konulması haciz şerhini usulsüz ... getirmeyeceği, çünkü tedbir kararının 3. kişilere devir ve temliki önlemek için verildiği, haciz şerhine ilişkin haciz şerhinin dayanağı olan icra takip dosyası hakkında icra işlemlerinin takibin durdurulmasına yönelik 21. Asliye Hukuk dosyasından verilen tedbir kararı olmadığı, haciz şerhinin dayanağının icra takip dosyası olduğu, icra takip dosyasında tedbir olmaması sebebi ile haciz şerhinin konulmasının usulüne uygun olduğu, icra takip dosyasında tedbir olsa idi zaten haciz şerhinin konulamayacağı, taşınmazdaki tedbir kararı dosyanın tarafları ile ilgili olduğu, icra takip dosyası alacaklısı ile alakalı olmadığı, haciz şerhinin konulduğu tarihte tapuda malik icra takip borçlusu gözüktüğünden haciz şerhinin konulduğu tarihte 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin tapu iptali ve tescil kararı şerhi tapuda gözükmediğinden taşınmaz malikinin halen borçlu olduğu, icra takip işlemlerinin durdurulmasına ilişkin bir tedbir kararı olmadığından yapılan haczin usulüne uygun olduğu" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "davaya konu tedbir kararının taşınmazların üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla konulduğu, söz konusu tedbirin cebri icra yolu ile satışı engelleyecek ve icra dosyasındaki takibi durduracak nitelikte olmadığı, bu sebeple davalı tarafından konulan haciz ve icra satış şerhinde hukuka aykırılık bulunmadığı" gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde;
a. Mahkeme gerekçelerinin isabetsiz olduğunu, davadaki talepleri karşılamadığını,
b. TMK m.705/2 nin uygulanması gerektiği,
c. Tapu kaydında haciz tarihinden önce işlenmiş bir ihtiyadi tedbir kararının bulunması durumunda, haciz lehtarının ve ihale alıcısının şerh koruyuculuğundan yararlanmasının engellenmiş olacağını,
d. Emsal Yargıtay Kararlarının da bu yönde olduğunu, beyan etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, tapu kaydındaki şerhin terkini istemine ilişkindir.
1. 4721 sayılı TMK’nın madde 705 "Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır." şeklinde düzenlenmiştir.
2. Somut olayda; dava tapu kaydındaki şerhin terkini isteğine ilişkin olup uyuşmazlık TMK’nın 705. maddesinde sayılan tescilsiz iktisap hallerinin uygulanmasına yöneliktir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/520 E., 2016/183 K. sayılı ilamı ile eldeki davanın davacıları tarafından tapu iptal ve tescil davası açıldığı, dava konusu 10265 ada 12 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 4. Kat 19 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının beyanlar hanesine 20.11.2013 tarihinde ihtiyadi tedbir şerhinin tesis edildiği, mahkemece 10265 ada 12 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 4. Kat 19 numaralı bağımsız bölümün ... Yapı ve Denizcilik Sanayi Ticaret Limited Şirketi adına olan tapu kaydının iptali ile davacılar ... ve ... adına ½ şer oranda tesciline 26.04.2016 tarihinde karar verildiği söz konusu kararın temyizden feragat ile 30.06.2016 tarihinde kesinleştiği, tescile yönelik kesinleşmiş mahkeme kararının 19.09.2017 tarihinde tapunun beyanlar hanesine tesis edildiği,
3. Davalının alıcısı olduğu ihaleye dayanak olan haczin 28.09.2015 tarihli olduğu, 14.11.2016 tarihinde İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2016/1368 E. sayılı dosyasında satışa gidildiğinin tapu kaydına şerh tesis edildiği, 27.03.2017 tarihinde icra ihalesi ile satışın gerçekleştiği, dava konusu taşınmazın maliki ... Yapı ve Denizcilik Sanayi Ticaret Limited Şirketi tarafından davalı ... vd. karşı İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesinde 2017/533 E., 2017/1406 K. sayılı ilam ile ihalenin feshi davası açıldığı 05.12.2017 tarihinde ihalenin feshine yönelik şikayetin reddine karar verildiği, taraflar istinaf hakkından feragat ettiğinden kararın 18.12.2017 tarihinde kesinleştiği, buna bağlı olarak icra ihalesinin de 18.12.2017 tarihinde kesinleştiği, 25.01.2018 tarihinde 22.12.2017 tarihli kesinleşmiş ihale kararı gereğince davalı adına tesciline karar verildiğinin tapunun beyanlar hanesine şerh tesis edildiği anlaşılmıştır.
4. Görüldüğü gibi TMK m. 705 gereğince mahkeme kararı ve cebri icra tescilsiz iktisap hallerinden olup somut olayda hangi tarafın mülkiyet hakkına üstünlük tanınması gerektiği hususu çözümlenmelidir.
Bu bağlamda yukarıda açıklandığı üzere davacılar lehine tapu kaydında ihtiyadi tedbir şerhi tesis edildikten sonra haciz şerhi tesis edildiği gibi davacılar lehine olan İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının 30.06.2016 tarihinde kesinleştiği, 30.06.2016 tarihinde davacıların TMK m. 705 gereği tescilsiz iktisap ile dava konusu taşınmaza maliki oldukları mülkiyet hakkını kazandıkları kuşkusuzdur.
Buna rağmen önceki malikin borcu nedeniyle davalıya cebri ihale ile satış yapılmış olması davalıya davacılara karşı ileri sürebileceği bir mülkiyet hakkı bahşetmeyecektir.
Başka bir ifade ile; davacıların lehine olan İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen tapu iptal ve tescil kararının kesinleşmesi ile davacılar mülkiyet hakkına sahip olduğundan, davacıların mülkiyet hakkına üstünlük tanınması ve davalı lehine tesis edilmiş cebri icraya ilişkin şerhin terkinine karar verilmesi gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.01.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Davacıların talebi, dava konusu 19 No.lu bağımsız bölümün tapu kaydı üzerinde yer alan taşınmazın davalı adına satışına ilişkin şerhin kaldırılmasıdır. Davacıların bir tescil talebi bulunmamakla birlikte; taşınmazın tapu kaydı üzerinde, İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/520 Esas sayılı kararı ile davacılar adına tesciline ilişkin şerh de bulunmaktadır. Davacıların talebinin kabul edilmesi halinde, taşınmazın, davacılar adına tescili gerçekleşmiş olacaktır.
Davalı dava konusu taşınmazı, İstanbul 10. İcra Dairesinin 18.12.2017 tarihli ve 2016/1368 Esas sayılı kesinleşmiş ihale kararı ile edinmiştir. İhalenin feshi talebi ise, İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/533 Esas, 20107/1406 Karar sayılı kararı ile red edilmiştir. Davacılar ise taşınmazı, İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/520 Esas, 2016/183 Karar sayılı kararı ile edinmişlerdir. Bu davada asıl davacılar, ... ve ... olup, davalılardan birisi ise, davalının taşınmazı icradan satış yoluyla edindiği İstanbul 10. İcra Dairesinin 2016/1368 Esas sayılı dosyasının borçlusu olan ... Yapı ve Denizcilik San. Tic. Ltd. Şti'dir. Mahkemenin gerekçeli kararında; "(...) Yargılama devam ederken, taraflar sulh olmuş ve sulh sözleşmesini mahkememize ibraz ederek sulh uyarınca karar verilmesini talep etmişlerdir.." denilmek suretiyle, davanın sulh yoluyla çözümlendiği belirtilmiştir. Yine mahkemenin gerekçeli kararının hüküm fıkrasından, sulh protokolünün tarihinin 04.04.2016 olduğu anlaşılmaktadır.
Dairemizin 13.01.2025 tarihli bozma kararında: "(...) 4. Görüldüğü gibi TMK m. 705 gereğince mahkeme kararı ve cebri icra tescilsiz iktisap hallerinden olup somut olayda hangi tarafın mülkiyet hakkına üstünlük tanınması gerektiği hususu çözümlenmelidir.
Bu bağlamda yukarıda açıklandığı üzere davacılar lehine tapu kaydında ihtiyadi tedbir şerhi tesis edildikten sonra haciz şerhi tesis edildiği gibi davacılar lehine olan İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının 30.06.2016 tarihinde kesinleştiği, 30.06.2016 tarihinde davacıların TMK m. 705 gereği tescilsiz iktisap ile dava konusu taşınmaza maliki oldukları mülkiyet hakkını kazandıkları kuşkusuzdur.
Buna rağmen önceki malikin borcu nedeniyle davalıya cebri ihale ile satış yapılmış olması davalıya davacılara karşı ileri sürebileceği bir mülkiyet hakkı bahşetmeyecektir.
Başka bir ifade ile; davacıların lehine olan İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen tapu iptali ve tescil kararının kesinleşmesi ile davacılar mülkiyet hakkına sahip olduğundan, davacıların mülkiyet hakkına üstünlük tanınması ve davalı lehine tesis edilmiş cebri icraya ilişkin şerhin terkinine karar verilmesi gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir." şeklindeki gerekçe ile bozma kararı verilmiş ise de, İstanbul 10. İcra Dairesinin 2016/1368 Esas sayılı dosyasının borçlusu olan ... Yapı ve Denizcilik San. Tic. Ltd. Şti., İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/520 Esas sayılı dosyasında da davalıdır. Yukarıda da değinildiği gibi, bu dosya sulh ile sonuçlanmıştır. Taşınmaz üzerindeki haczin 28.09.2015 tarihinde konulduğu dikkate alındığında, borçlu şirket, hakkında icra takibi başlatıldıktan sonra, 04.04.2016 tarihinde kayden maliki bulunduğu bir taşınmaz için davacılar ile yaptığı sulh sözleşmesine (bu dava yönünden) değer verilemez. Şirket sulh anlaşması yaptığında taşınmaz hacizlidir. Bu durumda davacıların, TMK'nın 705. maddesi gereğince mülkiyeti tescil kararı ile kazandıkları da kabul edilemez.
Bu nedenle gerek davanın reddine ilişkin İlk Derece Mahkemesinin kararı ve gerekse davacıların istinaf taleplerinin reddine ilişkin olan ve temyiz incelemesine konu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 02.05.2024 tarihli ve 2022/2266 Esas, 2024/1607 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne iştirak etmiyoruz.