"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/2 E., 2023/402 K.
DAVALILAR : ... ve ... vekili Avukat ...
DAVA TARİHİ : 23.01.2013
KARAR : Davanın kısmen kabulü
Taraflar arasındaki muvazaaya dayalı tazminat, olmazsa tenkis davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 1. Hukuk Dairesince, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili ve davalı ... vekili
tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacı, mirasbırakan...’nın kayden maliki olduğu 353 ada 10 parsel sayılı taşınmazın, davalı vekil ...a verilen vekaletname ile dava dışı üçüncü kişiye satış suretiyle temlik edildiğini, davalının vekalet görevini kötüye kullanarak aldığı satış bedeli ile 3114 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 7 No.lu bağımsız bölümü edindiğini, ayrıca mirasbırakanın bedelini ödemek suretiyle üçüncü kişilerden satın aldığı 3200 ada 1 parsel ile 3 ve 18 No.lu bağımsız bölümleri davalılar adına tescilini sağladığını, anılan işlemlerin miras haklarını bertaraf etmeye yönelik olduğunu ileri sürerek, muris muvazaası, olmazsa tenkis hukuksal nedeniyle 10.000,00 TL’nin davalılardan ayrı ayrı tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili; dava dilekçesinde yazılı hususların gerçeğe uygun olmadığını, müvekkillerden ...un çalışma hayatına genç yaşlarda girdiğini, kendi birikimleri ile Seferihisar-İzmir arası hatlı otobüs aldığını, emekli olduğunu, çalışmayan bir insanın emekli olamayacağını, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 18/07/2014 tarihli ve 2013/17 Esas, 2014/323 2014/518 Karar sayılı kararıyla; iddianın ispatlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin 18.07.2014 tarihli kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 10.10.2017 tarih ve 2014/22276 Esas, 2017/5173 Karar sayılı ilamında; dava konusu 3200 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalı Öznür’a devrine ilişkin dayanak resmi akitlerin evrak arasına alınması, çekişmeli taşınmazların bedellerinin mirasbırakan tarafından ödenip ödenmediğinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması, bedellerin muris tarafından ödendiği saptanır ise yukarıda belirtilen ilkeler ışığında tenkis isteğinin incelenmesi, öte yandan mirasbırakan adına kayıtlı iken dava dışı 3. kişiye satılıp mirasçılar arasında paylaştırılan 10 parsel sayılı taşınmazın satış bedelinin de tenkis hesabında dikkate alınması ve ondan sonra varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B.Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkeme, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında; davacının saklı payına el atılmadığı belirtilerek tenkis talebinin reddine, söz konusu taşınmazların dava tarihindeki toplam değerinin 537.952,02 TL (109.724,90 + 149.326,02 + 65.319,80 + 213.581,30) olduğu, davacının ise miras payının 1/3 olduğu da gözetilerek davanın 179.317,34 TL üzerinden davalı ... yönünden kabulüne karar vermesi gerektiği, davanın ıslah edilmediği gözetilerek davacının talebiyle bağlı kalınarak davalı ...’ya yönelik 10.000,00 TL üzerinden davanın kabulüne, davacı yanın davalı ...’ya yönelik davasının reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; 269.650,67 TL üzerinden 12/06/2014 tarihinde harç tamamlanmış olması karşısında taleple bağlı kalınarak sadece 10.000,00 TL üzerinden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, davanın belirsiz alacak davası olduğunu, davalı ... yönünden de davanın kabul edilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; ispatlanamayan davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.
2. Muris muvazaasının esas kaynağını 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı oluşturmaktadır. 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında sonuç olarak; “Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanununun 18 inci maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507 ve 603 üncü maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına” hükmedilmiştir.
3. 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, miras bırakanın tapulu taşınmazlarının temliklerinde yaptığı muvazaalı işlemlere ilişkindir.
4. Miras bırakanın gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi (davalı) adına kaydettirmesi bir diğer anlatımla, para veya kendine ait menkul mal bağışında bulunması hâlinde 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı uygulanamaz. Anılan karar, konusu ve sonuç bölümü itibarıyla, murisin kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır. Bedeli ödenerek "gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur.
5. Türk Medeni Kanununun 560 ve devamı maddelerinde düzenlenen tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke, miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mamelekî kıymetler ile, iadeye ve tenkise tâbi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. Miras bırakanın saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
6. 4721 sayılı Kanunun 560 ıncı maddesine göre, "Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler". Buna göre tenkis davası, mirasçıların saklı paylarını elde edememiş olması hâlinde açılabilir. Saklı payın zedelenip zedelenmediği ise mirasın açıldığı tarihteki terekenin durumuna göre belirlenir.
7. Miras bırakanın tasarruf özgürlüğünün belirlenebilmesi için terekenin ölüm tarihindeki değerinin tespit edilmesi ve kanunda belirtilen değerlerin eklenip çıkarılmasıyla net terekenin hesaplanması ve bu değerden saklı paylar toplamının çıkarılması gerekir.
8. Tereke denildiğinde akla ilk olarak miras bırakanın ölüm tarihinde sahip olduğu ve mirasçılara intikali elverişli olan mal ve haklar gelse de; tasarruf nisabının belirlenmesinde esas alınan tereke, yalnızca aktif değerlerden ibaret değildir. Net terekenin hesaplanabilmesi için miras bırakanın mal varlığının aktifine; denkleştirmeye tâbi tasarrufları (4721 sayılı Kanun md. 669), tenkise tâbi sağlararası tasarrufları (4721 sayılı Kanun md. 508, 565) ile hayat sigortası satın alma bedeli (4721 sayılı Kanun md. 509, 567) değerlerinin terekeye eklenmesi gerekir. Buna karşılık miras bırakanın tenkise tâbi ölüme bağlı tasarrufları net terekenin hesabında terekenin aktifine eklenmez. Zira bu tasarruflar, miras açıldığı anda henüz terekeden çıkmamış olduğundan, böyle bir toplama yanlış ve yanıltıcı sonuçlar verir (... Dural, Turgut Öz, Türk Özel Hukuku-Cilt IV-Miras Hukuku, İstanbul-2019, s. 255).
9. Türk Medeni Kanununun 507 nci maddesinin ikinci fıkrası ile tasarruf nisabının hesaplanması için terekeden çıkarılması gereken değerler düzenleme altına alınmıştır. Hükme göre hesap yapılırken; miras bırakanın borçları, cenaze giderleri, terekenin mühürlenmesi ve yazımı giderleri, miras bırakan ile birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık geçim giderleri, terekeden indirilir.
10. Miras bırakanın mevcut mal ve haklarına, yukarıda belirtilen değerlerin eklenip çıkarılması sonucunda farazi bir tereke değeri elde edilmiş olur ve ortaya çıkan bu değere tenkise esas tereke adı verilir. Belirtmek gerekir ki; tereke değerinin hesaplanmasında yapılan bu eklemeler ve çıkarmalar varsayımsaldır, yani kâğıt üzerinde yapılan bir hesap işlemidir. Gerçek anlamda terekeye fiilen bir değerin dahil olması veya terekeden çıkması söz konusu değildir.
11. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılıp parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. Tasarrufun saklı payı ihlal edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Ayrıca sabit tenkis oranı hesaplanırken de bu rakam esas alınır.
12. Uygulamada mirasbırakanın ölüm gününe göre bulunan tenkis oranına, sabit tenkis oranı denilmektedir. Özellikle tenkis konusu kazandırma bölünemeyecek bir mal ise, tenkisin aynen yapılması mümkün değildir. Bu durumlarda tenkis, kazandırmanın parasal değerine göre hesaplanır. Burada mirasbırakanın ölüm gününe göre tenkis edilecek miktarın, taşınmazın o günkü değerine oranı esas alınarak, bu oranın aynısının karar tarihine en yakın andaki taşınmazın değerine uygulanması suretiyle ödenecek miktar tespit edilir.
13. Sabit tenkis oranı hesaplanırken ayrıca 4721 sayılı TMK'nın 570 inci maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı saklı paylı mirasçılardan ise, aynı Kanunun 561 inci maddesinde yer alan saklı paydan fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa, davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan kazandırma tenkise tâbi olursa 563 üncü maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
14. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK.564) araştırılmalıdır.
15. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm hâlinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
16. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde, sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmayacağından davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse de sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
3. Değerlendirme
1.Somut olayda Mahkemece; davacının saklı payına el atılmadığı gerekçesiyle tenkis talebinin reddine, söz konusu taşınmazların dava tarihindeki değerleri olarak toplam değerinin 537.952,02 TL (109.724,90 + 149.326,02 + 65.319,80 + 213.581,30) olduğu, davacının ise miras payının 1/3 olduğu da gözetilerek davanın 179.317,34 TL üzerinden davalı ... yönünden kabulüne karar vermek gerektiği lakin davanın ıslah edilmediği gözetilerek davacının talebiyle bağlı kalınarak davalı ...’a yönelik 10.000,00 TL üzerinden kabulüne karar verilmiş ise de, davalının üçüncü kişilerden edindiği taşınmazlar bakımından 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulama olanağının bulunmadığı, davacının da bu taşınmazlar bakımından muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı anlaşıldığından mahkemece gerekçesiz bir şekilde muvazaaya dayalı tazminat talebini kabul etmesi doğru görülmemiştir.
2. Davalının üçüncü kişilerden edindiği taşınmazlar bakımından 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulama olanağının bulunmadığı, ancak gizli bağış olgusunun kanıtlanması halinde, koşulları mevcutsa tenkis hükümlerinin uygulanması gerektiğinde kuşku yoktur.
3. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece tenkis talebine ilişkin yazılan gerekçeli karar incelendiğinde sadece dosya safahatının özetlendiği, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin değerlendirilmediği, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin tartışılmadığı, kurulan hükmün hangi nedenlere, hangi delillere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığının ortaya konulmadığı anlaşılmış olup, yetersiz gerekçe ile verilen karar doğru olmamıştır.
4. Zira mirasbırakanın sağlararası kazandırmalarının tenkisine karar verilebilmesi için öncelikle davacı tarafından sağlararası kazandırma yapıldığı hususunun ispatlanması; daha sonra da sağlararası kazandırmanın TMK'nın 565 inci maddesi gereğince tenkise tabi olduğunun netleştirilmesi gerekmektedir.
6. TMK'nın 565 inci maddesinde miras bırakanın hangi sağlar arası kazandırmaları hakkında tenkis istenebileceği düzenlenmiştir. Murisin ölümünden önceki bir yıl içinde yapılan bağışlamalar, TMK'nın 565/3 üncü maddesi gereğince koşulsuz tenkise tabi olurken; ölümünden önceki bir yıldan sonra yapılan bağışlamalarda ise saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar, TMK'nın 565/4 hükmü ile tenkise tabi tutulmuştur. Dava konusu tasarruflar yönünden saklı payı ihlal kastı veya anılan maddenin diğer fıkraları açısından mahkemece etraflı şekilde araştırma yapılmalı ve hüküm kurulurken hangi delillerle hangi sonuçlara varıldığı denetime elverişli olacak şekilde açıklanmalıdır.
7. Tenkis davasının kabul edilebilmesi için bir diğer koşul da saklı payların zedelenmiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle ve yukarıda anılan ilkelere göre hesaplama yapılmasıyla mümkündür. Ne var ki, mahkemece yapılan hesaplamanın da doğru olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Temlik içi tereke hesaplanırken dikkate alınan murisin hesap hareketlerinden 30.07.2012 tarihli ...a aktarılan havale açıklamalı 20.000,00 TL’nin iki kez hesaplandığı, diğerlerinin ise niçin hesaplamaya dahil edildiği anlaşılamamıştır.
8. Hangi delilin neden üstün tutulduğu açıklanmadan hiçbir veriye dayanmayan, yetersiz ve denetime elverişli bulunmayan bilir kişi raporunun hükme esas alınması doğru görülmediğinden yapılan tenkis hesabı da hatalı bulunmuştur.
9. Hal böyle olunca; dava konusu tasarruflar bakımından terditli tenkis isteğine ilişkin olarak yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre denetime elverişli ve gerekçeli bir karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiş; temyiz sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
Dosyanı Mahkemesine gönderilmesine,
10.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.