Logo

7. Hukuk Dairesi2025/52 E. 2025/706 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastral parselin ihyası davasında, imar uygulamasının iptali sonrası 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesine eklenen yeni hükmün uygulanması ve davacının hukuki yararı olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Karar düzeltme talebinde ileri sürülen hususların daha önce temyiz aşamasında değerlendirildiği, Yargıtay'ın bozma ilamına uygun olarak verilen yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu ve HUMK’nun 440. maddesindeki karar düzeltme nedenlerinin bulunmadığı gözetilerek, karar düzeltme isteminin reddedilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/58 E., 2021/626 K.

Taraflar arasındaki kadastral parselin ihyası davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 13.12.2023 gün ve 2023/4682 Esas, 2023/6208 Karar sayılı ilâmı ile onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı vekili, davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen hususlar daha önce temyiz nedeni yapılmıştır. Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, Dairemizce de benimsenen ve Yargıtay bozma ilamı uyarınca bozmaya uygun olarak verilen mahkeme kararı gerekçesine göre, ilamımız usul ve yasaya uygun olup, düzeltilmesini gerektirir bir neden bulunmadığından, HUMK’un 440. maddesindeki nedenlerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.

Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HUMK’un 440. maddesinde öngörülen hususlardan hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE,

Aynı Kanunun 442/son ve 4421 sayılı Kanunun 2 ve 4/b-1 maddeleri delaletiyle takdiren 3.605,00 'er TL para cezasının tüm taraflardan ayrı ayrı tahsili ile bakiye 391,60'ar TL karar düzeltme ret harcının düzeltme isteyen davalı ... ve davalı ... Başkanlığından tahsiline,

Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi gereğince Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

12.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

K A R Ş I O Y

Dava, kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Hemen belirtilmelidir ki; 20 Şubat 2020 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 14.02.2020 kabul tarihli 7221 sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 7. maddesiyle, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18/21 hükmünden sonra gelmek üzere;“Bu madde kapsamında yapılmış olan imar uygulamalarının kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla iptal edilmesi nedeniyle; davaya konu parselin imar planı kararları ile umumi ve kamu hizmetlerine ayrılan alanlara denk gelmesi veya iptal edilen uygulama ile tahsis ve tescil edilmiş parsellerde hak sahiplerince yapı yapılmış olması ve benzeri hukuki veya fiili imkânsızlıklar nedeniyle geri dönüşüm işlemleri yapılarak uygulama öncesi kök parsellere dönülemeyeceğinin parselasyon planlarını onaylamaya yetkili idarelerin onay merciince tespiti hâlinde, öncelikle davaya konu parselin hak sahiplerinin muvafakati alınmak kaydıyla uygulama sahası içerisinde idarece uygun bir yer tahsis edilir veya anlaşma olmaması hâlinde davacı hak sahibinin kök parseldeki yeri dikkate alınarak uygulamadaki düzenleme ortaklık payı kesintisi düşüldükten sonraki taşınmazın rayiç bedeli üzerinden değeri ödenir” şeklinde fıkra eklenmiştir.

Öncelikle, anılan bu düzenlemenin görülmekte olan davalar bakımından nasıl uygulanacağının çözümlenmesi gerekmektedir.

Bilindiği üzere, imar hukuku düzenlemeleri kamu düzenine ilişkin olup re’sen gözetileceği gibi, kamu düzenine ilişkin hususlarda da usulü kazanılmış haktan söz edilemez. Ayrıca, tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır. Diğer taraftan, yargı merciilerince verilen kararlar yöntemine uygun şekilde kesin hüküm niteliğini kazandığında "Lazım-ül icra" (uygulanması gereken) duruma gelirler.

Öte yandan, idari yargıda esas olan iptal kararlarının geriye yürümesi, başka bir anlatımla iptal edilen idari işlemin, doğduğu andan itibaren yok sayılmasıdır. Bu açıdan, idari yargıdaki iptal kararları beyan edici (açıklayıcı) niteliktedir. Çünkü, sakat bir idari işlemin hukuk düzenine girmesi ile hukuka aykırı bir durum ortaya çıkar. Bu durumun giderilebilmesi için iptal kararı, hukuken sakat olan işlemi geçmişe etkili biçimde ortadan kaldırır ve hukuka aykırı işlem yapılmadan önceki duruma geri dönülür. Bu bağlamda, imar parsellerinin dayanağını teşkil eden idari işlemlerin idari yargı yerinde iptal edilip kesinleşmesi ile imar parsellerinin 4721 sayılı Kanun'un 1025. maddesinde öngörülen yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Öyleyse, idare mahkemesi tarafından verilen imar uygulamasının iptaline ilişkin kararın kesinleşmesiyle bu idari işlemle oluşmuş tüm uygulamalar iptal edilmiş sayılacağından, sicil kayıtlarının iptal edilen uygulama öncesine getirilmesi gerektiği tartışmasızdır.

Davacı da eldeki dava ile imar uygulamasının idari yargı yerinde iptali ile sicil kayıtları kendiliğinden eski hâline dönmeyeceğinden, imar parsellerinin sicil kayıtlarının dayanağı olan idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek yolsuz tescil durumuna düştüğü iddiasıyla imar düzenlenmesi öncesi duruma dönülmesi isteminde bulunmuştur.

Kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil istemli böylesi bir davada, davacının imar düzenlemesi öncesi mülkiyet hakkının bulunup bulunmadığı, yapılan imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edilip edilmediği öncelikle araştırılıp, anılan hususların varlığı ortaya konulduktan sonra 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesine eklenen yukarıdaki hüküm gereğince işlem yapılması gerekecektir. Bu bağlamda, anılan yasal düzenleme ile “davaya konu parselin imar planı kararları ile umumi ve kamu hizmetlerine ayrılan alanlara denk gelmesi veya iptal edilen uygulama ile tahsis ve tescil edilmiş parsellerde hak sahiplerince yapı yapılmış olması ve benzeri hukuki veya fiili imkânsızlıklar nedeniyle geri dönüşüm işlemleri yapılarak uygulama öncesi kök parsellere dönülemeyeceğinin parselasyon planlarını onaylamaya yetkili idarelerin onay merciince tespiti hâlinde” şeklinde ön koşullar öngörüldüğünden Mahkemece dava konusu taşınmazın imar durumu araştırılarak taşınmazın imar planına göre umumi ve kamu hizmetlerine ayrılan alanlara denk gelip gelmediğinin açıklığa kavuşturulması ve yine ilgili idarenin kök parsellere dönülüp dönülemeyeceğine dair tespitinin olup olmadığının belirlenmesi gereklidir.

Mahkemece yapılacak araştırma sonucunda dava konusu taşınmazın 3194 sayılı Kanun'a eklenen yeni hüküm kapsamında bulunmadığının belirlenmesi durumunda, davacının mülkiyet hakkının korunması gereği ve imar uygulamasının idari yargı yerinde iptali sonucunda yolsuz tescil durumuna düşen sicil kaydına tapu sicilinin tutulması prensipleri uyarınca değer verilemeyeceği dikkate alınarak işin esasının incelenerek bir karar verilmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, çekişmeli taşınmazın imar planına göre umumi ve kamu hizmetlerine ayrılan alanlara denk geldiğinin anlaşılması veya ilgili idarece kök parsellere dönülemeyeceği yönünde bir tespitin yapılması durumunda, yukarıda değinilen yasal düzenlemeyle “öncelikle davaya konu parselin hak sahiplerinin muvafakati alınmak kaydıyla uygulama sahası içerisinde idarece uygun bir yer tahsis edileceği veya anlaşma olmaması hâlinde davacı hak sahibinin kök parseldeki yeri dikkate alınarak uygulamadaki düzenleme ortaklık payı kesintisi düşüldükten sonraki taşınmazın rayiç bedeli üzerinden değerinin ödeneceği” hükme bağlandığından, davacıya ilgili idareye başvurması için olanak ve süre tanınması, başvuru sonucunda idare tarafından dava konusu taşınmaz bakımından yeni yasal hükmün koşullarının mevcudiyetinin tespitiyle davacı taraf ile anlaşma sağlanarak davacıya uygulama sahası içerisinde uygun bir yerin temlik edilmesi veya idarece davacıya taşınmaz değerinin ödenmesi hâlinde davanın konusuz kalacağının gözetilmesi gerekecektir.

Ne var ki; getirilen yasal düzenlemenin gerekleri ilgili idare tarafından yerine getirilmediğinde, farklı bir ifadeyle koşulları oluşmasına rağmen davacı ile idarenin anlaşamaması ve davacıya idarece taşınmaz bedeli de ödenmemesi hâlinde, davacının usul kuralları uyarınca eldeki davayı anılan yeni kanun hükmü gereğince bedele dönüştürebileceği ve böylesi bir durumda da davaya tazminat davası olarak devam edilebileceği gözetilmelidir.

Anılan hususlar, gerek yeni yasa hükmü, gerek usul kuralları –adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakları, usul ekonomisi, vd.- gerekse Anayasamızın 35. maddesiyle ve kanunlarımızla ve de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Eki Birinci Protokolün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilemeyeceğine ilişkin hükümlerin gereğidir.

Hâl böyle olunca, 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesine eklenen fıkranın eldeki davanın reddini öngörmediği, Mahkemece uyulan bozma ilâmı doğrultusunda davacının ihyasını talep ettiği kök parseller tespit edilip, mülkiyet hakkı sahibi olduğunun anlaşılması hâlinde eldeki davayı açmakta hâlen devam eden hukuki yararının bulunduğu gözetilerek, getirilen yeni yasal düzenlemenin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi ve sonrasında yukarıda açıklandığı üzere işlem yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacının karar düzeltme isteğinin kabulü ile hükmün bozulması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun karar düzeltme isteğinin reddi kararına katılamıyorum.