"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
EK KARAR TARİHİ : 10.06.2024
SAYISI : 2016/369 E., 2023/160 K.
DAVACILAR : ... vd. vekili Avukat ...
Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin iptali ve tenkis davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 3. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Mahkemece 10.06.2024 tarihli ek karar ile temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Ek karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; tarafların mirasbırakanı ... tarafından düzenlenen 30.11.2006 tarihli vasiyetname ile davalıya mal varlığını vasiyet ettiğini, mirasbırakanın okuma yazma bilmesine rağmen bilmiyor gibi vasiyetname düzenlendiğini, mirasbırakanın ayırt etme gücüne sahip olmadığını ileri sürerek vasiyetnamenin iptalini olmadığı takdirde davacı torunlarının saklı paylarının tenkisini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıların mirasbırakanla ilgilenmediğini, vasiyetnamenin yasaya uygun olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI:
İlk Derece Mahkemesinin 28.02.2014 tarihli ve 2011/173 Esas, 2014/75 Karar sayılı kararıyla; mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin 28.02.2014 tarihli ve 2011/173 Esas, 2014/75 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 20.05.2015 tarih ve 2014/15265 Esas, 2015/9073 Karar sayılı ilamında; dava konusu vasiyetnamenin davacı torunlar yönünden tenkisi talep edildiği, mahkemece; tenkis yönünden inceleme yapılmadan karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
1.Mahkeme, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında dava konusu vasiyetnamenin TMK'nun 565/3 kapsamında tenkise tabi olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
2. Mahkemece 10.06.2024 tarihli ek karar ile; davacı vekilinin süresinde temyiz isteminde bulunmadığı belirtilerek, temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmiştir.
3. Mahkemenin 10.06.2024 tarihli ek kararına karşı davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; bozma sonrası davacılardan ..., ..., ... ve ...'ın taraf sıfatları sona erdiği halde davaya dahil edilerek davacı olarak gösterilmeleri suretiyle karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, tenkis alacağına yönelik müşterek ve müteselsilen tahsile karar verilmesinin doğru olmadığını, davalı tarafın nispi harç ödemediği halde alacağa hükmedildiğini, davalı tarafın tazminat ve faiz talebinin de bulunmadığını, davanın kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen davacılara tenkis alacağı ödenmesine karar verilmediğini, bilirkişi raporlarının hukuka aykırı olduğunu, tercih tarihten itibaren faize hükmedilmesinin isabetsiz olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, vasiyetnamenin iptali ve tenkis istemine ilişkindir.
1. Dosya içeriğine göre davacılar vekili tarafından harçlandırılan dava değeri 829.875,74 TL olup, Mahkemece 6.636.307,06 TL üzerinden 112.904,00 TL nispi temyiz harcı yatırılması için muhtıra çıkarıldığı, davacılar vekili tarafından muhtıraya rağmen harcın yatırılmaması nedeniyle kararın istinaf edilmemiş sayılmasına karar verilmiştir. Davacılar vekili tarafından harçlandırılan dava değeri 829.875,74 TL olup, Mahkemece davacılar vekiline çıkarılan muhtıra bu yönüyle usulsüz olduğundan 10.06.2024 tarihli ek karar ile temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple ek kararın kaldırılmasına karar verilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
2.Tenkis davasının konusunu, miras bırakanın saklı payları ihlâl eden tasarrufları oluşturur. Tenkise tâbi tasarruflar, sağlararası ve ölüme bağlı tasarruflar olarak ikiye ayrılmaktadır. Belirtmek gerekir ki bu ayrımın yapılması tenkis davası bakımından oldukça önemlidir. Zira miras bırakanın tasarruf nisabını aşan tüm ölüme bağlı tasarrufları tenkise tâbi iken, sağlararası tasarrufları ise sadece 4721 sayılı Kanun'un 565 inci maddesinde sayılan gruplardan birine ait olması durumunda tenkise tâbi tutulur. Ayrıca 565 inci maddenin son bendi kapsamında bir sağlararası tasarrufun tenkis edilebilmesi için tasarrufun saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacıyla yapıldığının açık olması gerekmektedir.
2. 4721 sayılı Kanun'un 560 ıncı maddesine göre, "Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, miras bırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler". Buna göre tenkis davası, mirasçıların saklı paylarını elde edememiş olması hâlinde açılabilir. Saklı payın zedelenip zedelenmediği ise mirasın açıldığı tarihteki terekenin durumuna göre belirlenir.
3. Dosya kapsamı ve Mahkeme gerekçesine göre dava, vasiyetnamenin iptali ve tenkis istemine ilişkin olup, Mahkemece, davacıların tenkis isteğine yönelik gerekçesinde, vasiyetnamenin sağlararası kazandırma işlemi olarak nitelendirilmiş ve TMK 565/3. maddesine tabi tutulması suretiyle hüküm sonucuna gidilmiştir. Oysa, vasiyetnameler sağlararası bir işlem olmayıp, ölüme bağlı bir tasarruflar olarak mutlak suretle tenkise tabidir. Bu haliyle vasiyetnamenin tenkisi gerektiğinde TMK 565/3. maddesinin olaya uygulama olanağı bulunmamaktadır. Vasiyetnamelerin tenkisi gerektiğinde, mirasbırakanın TMK 565. maddesinde sayılan işlemleri yönünde saklı pay ihlal kastı olup olmadığına yönelik değerlendirme yapılmaksızın TMK 563. maddesi gereğince doğrudan tenkis edilmelidir. Mahkemece, dava konusu vasiyetnamenin mutlak olarak tenkise tabi olacağı düşünülmeksizin, kanunun olaya yanlış uygulanması suretiyle vasiyetnamenin bir sağlararası işlem kabul edilerek, mirasbırakanın TMK 565. maddesi kapsamında saklı pay ihlal kastının bulunup bulunmadığına yönelik bir değerlendirme yapılmış olması doğru görülmemiştir.
4.Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565 inci maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570 inci maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561 inci maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563 üncü maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
5.Tereke; miras bırakanın ölüm tarihi itibari ile sahip olduğu ve mirasçılarına intikal edebilen mal, hak, alacak ve borçların tümüdür. Miras bırakanın tasarruf özgürlüğünün belirlenebilmesi için terekenin ölüm tarihindeki değerinin tespit edilmesi ve kanunda belirtilen değerlerin eklenip çıkarılmasıyla net terekenin hesaplanması ve bu değerden saklı paylar toplamının çıkarılması gerekir.
6. Tereke denildiğinde akla ilk olarak miras bırakanın ölüm tarihinde sahip olduğu ve mirasçılara intikali elverişli olan mal ve haklar gelse de; tasarruf nisabının belirlenmesinde esas alınan tereke, yalnızca aktif değerlerden ibaret değildir. Net terekenin hesaplanabilmesi için miras bırakanın mal varlığının aktifine; denkleştirmeye tâbi tasarrufları (4721 sayılı Kanun md. 669), tenkise tâbi sağlararası tasarrufları (4721 sayılı Kanun md. 508, 565) ile hayat sigortası satın alma bedeli (4721 sayılı Kanun md. 509, 567) değerlerinin terekeye eklenmesi gerekir. Buna karşılık miras bırakanın tenkise tâbi ölüme bağlı tasarrufları net terekenin hesabında terekenin aktifine eklenmez. Zira bu tasarruflar, miras açıldığı anda henüz terekeden çıkmamış olduğundan, böyle bir toplama yanlış ve yanıltıcı sonuçlar verir (... Dural, Turgut Öz, Türk Özel Hukuku-Cilt IV-Miras Hukuku, İstanbul-2019, s. 255).
7. Türk Medeni Kanunu'nun 507 nci maddesinin ikinci fıkrası ile tasarruf nisabının hesaplanması için terekeden çıkarılması gereken değerler düzenleme altına alınmıştır. Hükme göre hesap yapılırken; miras bırakanın borçları, cenaze giderleri, terekenin mühürlenmesi ve yazımı giderleri, miras bırakan ile birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık geçim giderleri terekeden indirilir.
8. Miras bırakanın mevcut mal ve haklarına, yukarıda belirtilen değerlerin eklenip çıkarılması sonucunda farazi bir tereke değeri elde edilmiş olur ve ortaya çıkan bu değere tenkise esas tereke adı verilir. Belirtmek gerekir ki; tereke değerinin hesaplanmasında yapılan bu eklemeler ve çıkarmalar varsayımsaldır, yani kâğıt üzerinde yapılan bir hesap işlemidir. Gerçek anlamda terekeye fiilen bir değerin dahil olması veya terekeden çıkması söz konusu değildir.
9. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılıp parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. Tasarrufun saklı payı ihlal edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Ayrıca sabit tenkis oranı hesaplanırken de bu rakam esas alınır.
10. Uygulamada miras bırakanın ölüm gününe göre bulunan tenkis oranına, sabit tenkis oranı denilmektedir. Özellikle tenkis konusu kazandırma bölünemeyecek bir mal ise, tenkisin aynen yapılması mümkün değildir. Bu durumlarda tenkis, kazandırmanın parasal değerine göre hesaplanır. Burada miras bırakanın ölüm gününe göre tenkis edilecek miktarın, taşınmazın o günkü değerine oranı esas alınarak, bu oranın aynısının karar tarihine en yakın andaki taşınmazın değerine uygulanması suretiyle ödenecek miktar tespit edilir.
11. Sabit tenkis oranı hesaplanırken ayrıca 4721 sayılı TMK'nın 570 inci maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı saklı paylı mirasçılardan ise aynı Kanun'un 561 inci maddesinde yer alan saklı paydan fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan kazandırma tenkise tâbi olursa 563 üncü maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
12. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK.564) araştırılmalıdır.
13. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm hâlinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
14. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde, sözü geçen 564 üncü maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmayacağından davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse de sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
15. Konuya ilişkin yasal düzenlemenin yer aldığı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Bölünmez Mal Vasiyetinde" Başlıklı 564 üncü maddesi şöyledir:
"Değerinde azalma meydana gelmeksizin bölünmesine olanak bulunmayan belirli bir mal vasiyeti tenkise tâbi olursa, vasiyet alacaklısı, dilerse tenkisi gereken kısmın değerini ödeyerek malın verilmesini, dilerse tasarruf edilebilir kısmın değerini karşılayan parayı isteyebilir.
Tasarruf konusu malın vasiyet alacaklısında kalması durumunda, malın tenkis sebebiyle vasiyet borçlusuna verilmesi gereken, aksi hâlde tasarruf oranı içinde kalan kısmının karar günündeki değerinin para olarak ödetilmesine karar verilir.
Bu kurallar, sağlararası kazandırmaların tenkisinde de uygulanır"
16. Açıklanan maddede tercih hakkının kullanılmasına göre iki ihtimal öngörülmüştür; ya davacı, saklı payının dışında kalan kısmın değerini davalıya nakden öder ve tasarrufa konu malın tamamı davacı adına tescil edilir ya da davalı, davacının saklı payına denk gelen kısmın değerini davacıya nakden öder ve tasarrufa konu malın tamamı davalı adına tescili edilir. Ancak her iki ihtimalde de paylı/hisseli tescile değil tasarrufa konu malın tamamının tesciline karar verilir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/2-528 Esas, 2010/77 Karar sayılı ilamında da; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 564 üncü maddesine göre seçme hakkının taşınmazın paylı mülkiyete dönüştürülmesi yönünde kullanılamayacağı belirtilmiştir.
17.Yukarıda açıklananlar kapsamında öncelikle belirtmek gerekir ki, tenkis hesabına esas olmak üzere alınan bilirkişi raporları hüküm kurmaya elverişli değildir. Nitekim, 03.05.2021 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazların ölüm tarihi günündeki rayiç değerleri hesaplanıp, anılan bilirkişi raporundaki değerler üzerinden 09.06.2021 tarihli bilirkişi raporunda ise sabit tenkis oranı hesaplanmıştır. Ancak, 11.08.2022 tarihli bilirkişi raporunda ise bu sefer aynı taşınmazların dava tarihi itibariyle rayiç değerleri hesaplanıp, dava tarihi itibariyle bulunan değerler üzerinden üfe katsayısı geriye doğru uygulanmak suretiyle taşınmazların ölüm tarihindeki değerlerine ulaşılmış, yine dava tarihinden itibaren ileriye doğru hesap yapılmak suretiyle de taşınmazların 09.12.2021 tarihinde ulaştığı güncel değerler hesaplanmıştır. Bu haliyle her iki rapordaki aynı taşınmazların ölüm tarihi günündeki değerleri birbirinden farklı ve çelişkili olduğu halde, Mahkemece hükme esas alınan 22.09.2022 tarihli nihai bilirkişi raporunda ise; 11.08.2022 tarihli rapordaki taşınmazların 09.12.2021 tarihli değeri ile 03.05.2021 tarihli bilirkişi raporundaki değerlere göre hesaplanan sabit tenkis oranı çarpılarak tenkis alacağı hesaplanmış ve Mahkemece bu miktar üzerinden hüküm kurulmuştur. Netice itibariyle, raporların çelişkili olması nedeniyle tenkis alacağı miktarının usul ve yasaya aykırı olarak hesaplandığı anlaşılmıştır.
18.Ayrıca, 03.05.2021 tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu 163 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında, mirasbırakanın elbirliğine esas hisse miktarının 3.680,81 m2 olduğu halde raporda değer hesaplaması yapılırken mirasbırakanın hisse miktarının 14.723,23 m2 alınarak sonuca ulaşıldığı anlaşılmıştır. Yine aynı tarihli raporda mirabırakanın kendisinden önce ölen eşi ... Kıvrak'tan mirasbırakana intikal eden hisseler yönünden yapılan hesaplamada; ...'nın paylarının da, mirasbırakan ...'ın ölüm tarihi itibariyle hesaplanması gerekirken, hatalı olarak dava tarihi itibariyle hesaplandığı görülmüştür. Dolayısıyla, çelişkili ve hüküm kurmaya elverişli bulunmayan bilirkişi raporları nazara alınmak suretiyle karar verilmesi doğru görülmemiştir.
19.Diğer yandan, Mahkemece yapılan yargılamada, dava konusu taşınmazların hesaplanan sabit tenkis oranına göre bölünemeyeceği tespit edildiğinden, davalıya tercih hakkı hatırlatılmış, davalı vekili 15.04.2022 tarihli dilekçe ile tercih hakkı malın saklı pay oranında davacılara verilmesi yönünde kullanılmıştır. Bu halde yapılması gereken iş, davacıların sabit tenkis oranına göre bölünmeyen taşınmazların güncel değeri üzerinden belirlenen yasal miras paylarına düşen miktardan, dava konusu sabit tenkis oranına göre bölünemeyen taşınmazların Mahkemece tespit edilen güncel değeri ile sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak miktardan çıkartılması ile bulunan miktarın, davalıya tasarruf oranı içerisinde bırakılan kalan değer olduğu düşünülerek, bu hesaba göre davalıya ödenmesi gereken naktin bulunması gerekir. Ancak hükme esas alınan 22.09.2022 tarihli nihai bilirkişi raporunda ise; dava konusu taşınmazların tamamının güncel değerinden, Mahkemece tespit edilen güncel değerler ile sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunan miktardan çıkartılması suretiyle bulunan değer tenkis alacağı olarak hesaplanmış olup, bu hesap sonucunda hakkında tenkis alacağı hesabı yapılmayan diğer mirasçıların saklı payları da davacılara yükletilerek fahiş miktarda tenkis alacağına hükmedilmiş, davacıların saklı payı oranında tapu iptal ve tescil kararı verilmiştir. Başka bir anlatımla, dava konusu taşınmazların 10.08.2022 tarihli toplam değeri 7.466.182,80 TL olarak bulunmuş, davacıların saklı pay oranı ise 2/56 olmasına rağmen, davacıların ödemesi gereken miktar usul ve yasaya aykırı olarak 6.636.307,06 olarak hesap edilmiş olması doğru görülmemiştir.
20.Kabule göre de; hemen belirtilmelidir ki, tenkis davalarında davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı yoktur. Türk Borçlar Kanunu'nun 162. maddesine göre müteselsil borç kanunen veya taraf iradesinden doğabilir. Mirasçıların müteselsilen sorumluluğu ise Türk Medeni Kanunu'nun 641. maddesinde ise düzenlenmiş olup, madde hükmüne göre mirasçılar, mirasbırakanın borçlarından müteselsilen sorumlu olacaktır. Bununla birlikte, mirasçıların birbirleri aleyhine dava açmalarına engelleyici bir hüküm olmayıp, bir mirasçının diğer mirasçılara dava açması için terekeye temsilci tayin edilmesine de gerek yoktur. Bununla birlikte tenkis, tereke adına bir istek olmayıp mirasçının saklı payını alabilmek için açtığı şahsi nitelikte bir davadır. Davacı mirasçının diğer mirasçılarla birlikte ya da terekeye temsilci atanarak dava açması söz konusu olmadığından, saklı paya sahip her mirasçı tek başına tenkis davası açabilecektir. Dolayısyla, tenkis davalarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunumadığından, mirasçılar arasında müteselsil sorumluluk yoktur. Buna rağmen Mahkemece, tenkis hesabı sonucu davacılardan herbiri için belirlenecek miktarla sorumlu tutulmalarına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde müşterek ve müteselsil sorumluluklarına hükmedilmesi doğru olmadığı gibi müşterek ve müteselsilen tahsile dair hüküm kurulurken dahi infazda tereddüt ve tekerrür oluşturacak şekilde hüküm sonucunun A ve B bentlerinde 6.636.307,06'şar TL'nin ayrı ayrı hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan 10.06.2024 tarihli EK KARARIN KALDIRILMASINA,
2.Temyiz olunan 31.03.2023 tarihli Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
23.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.