Logo

8. Hukuk Dairesi2023/5717 E. 2024/2662 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kesinleşen orman tahdidine göre, davalı adına kayıtlı taşınmazın bir bölümünün orman sınırları içinde kalıp kalmadığı ve tapu iptali ile Hazine adına tescil edilip edilmeyeceği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Bilirkişi raporunda tespit edilen 1941 tarihli kesinleşmiş orman tahdit hattına göre, uyuşmazlık konusu taşınmazın bir kısmının orman sınırları içinde kaldığı, bu nedenle tapu iptali ve tescil talebinin kısmen kabul edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/22 E., 2023/169 K.

KARAR : Davanın reddine

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozma ilâmına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı, davacı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: K A R A R

Antalya ili Kemer ilçesi Ovacık Köyünde 5304 sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un (5304 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22 nci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi hükmüne göre yapılan kadastro haritalarının yeniden düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin yapılması çalışmaları sırasında, tapuda davalı adına kayıtlı bulunan 408 parsel sayılı 4.600 m² yüzölçümündeki taşınmaz, 204 ada 29 parsel numarasıyla ve 4.295,6 m² yüzölçümlü olarak, yeni haritası ile malik hanesi “tapu kütüğünde olduğu gibi” şeklinde tespit edilmiş ve 3402 sayılı Kanun'un 11 inci maddesine göre 08.03.2011 ilâ 06.04.2011 tarihleri arasında ilân edilmiştir.

Davacı ... İdaresi vekili 06.04.2011 tarihli dava dilekçesiyle; taşınmazın bir bölümünün yörede 3116 sayılı Orman Kanunu'nun (3116 sayılı Kanun) hükümlerine göre 1941 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde bırakıldığını, daha sonra yapılan aplikasyon çalışmalarında da bu durumun değişmediğini ileri sürerek, tahdit içinde kalan taşınmaz bölümünün tespitinin iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi istemiyle Kadastro Mahkemesinde dava açmıştır.

Davalı cevabında; davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, mülkiyete ilişkin iddialarda Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmiş ve iş bu görevsizlik kararı, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştikten sonra, dava dosyası talep neticesinde tapu iptali ve tescil istemi yönünden Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin önceki hüküm, davacı ... İdaresi vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 03.05.2016 tarihli ve 2016/2970 Esas, 2016/5022 Karar sayılı ilamıyla; “Hükme dayanak yapılan bilirkişi kurul raporunda, çekişmeli taşınmazın bulunduğu Gedelme mevkiinde 4999 sayılı Kanun uyarınca düzeltme işlemi yapıldığının, ancak henüz ilân edilmediğinin, tahdit haritalarının grafik yöntemle yapıldığından doğru olmadıklarının, davaya konu taşınmazların 1963 tarihli memleket haritasında ve 1958 yılı hava fotoğrafında açık alanda gözüktüğünün, Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 21. maddesinde açıklanan yöntemle yaptıkları hat uygulamasına ve düzeltme haritasına göre çekişmeli taşınmazın tahdit dışında kaldığının, orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirtildiği, ekli aplikeli memleket haritasında kısmen yeşil renkli ibreli ağaç rumuzlu ormanlık alanda kısmen açık alanda, hava fotoğrafında ise açık alanda işaretlendiği, memleket haritası ile hava fotoğrafı arasındaki bu çelişki üzerinde durulmadığı gibi, 1941 yılında yapılıp kesinleşen ilk orman kadastrosunun yapımında esas alınan en eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritaları getirtilip çekişmeli taşınmazın anılan resmi belgelerdeki konumunun da belirlenmediği, diğer taraftan iade kararı üzerine aynı bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen ek rapor ekindeki 1958 tarihli hava fotoğrafında taşınmazın farklı yerde ve kısmen koyu alanda işaretlendiği, bu haliyle uzman bilirkişi kurul raporunun yeterli olmayıp çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman tahdidinde ne gibi işleme tâbi tutulduğu yönünde duraksama meydana geldiği açıklanarak, Mahkemece öncelikle 1941 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro tutanaklarının düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile taşınmazın bulunduğu yerde 6831 sayılı Kanun'un 4999 sayılı Kanunla değişik 9. maddesi uyarınca yapılan düzeltme işlemi ilân edilmiş ise anılan düzeltme işlemine ilişkin işe başlama, işi bitirme, çalışma ve sonuçları ilân tutanakları ile düzeltme haritasının orijinalinden çekilmiş renkli fotokopi örneklerinin bulundukları yerlerden getirtildikten sonra, bilirkişiler vasıtasıyla 3116 sayılı Kanun uyarınca yapılan ve kesinleşen tahdit hattının belirlenmesi ve oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın reddine karar verilmiş; hükmün, davacı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 07.11.2022 tarihli ve 2022/6937 Esas, 2022/8816 Karar sayılı ilamıyla; "Hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunda, dava konusu 204 ada 29 parsel sayılı taşınmazın tamamının bilirkişi heyetince belirlenen orman tahdit hattının dışında, P.5 sayılı orman sayılmayan iç parselde kaldığının belirtildiği halde, rapor ekinde yer alan Ek-5 numaralı krokide gösterilen tahdit hattına göre çekişme konusu parselin bir kısmının orman sınırları içinde kaldığının anlaşıldığı, bu haliyle, bilirkişilerin rapor içeriğindeki ifadeleriyle Ek-5 numaralı krokide gösterilen tahdit hattı çeliştiğinden, söz konusu bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya uygun bulunmadığı, Mahkemece, dosyanın aynı bilirkişilere tevdii ile ek rapor aldırılarak bahsi geçen çelişkinin giderilmesi ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiği" gerekçesiyle bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak yargılama sonunda; "1252,1253,1254,1255 sayılı OTS noktaları açısından 3402 sayılı yasa 22/A maddesi kapsamındaki çalışmaların daha uygun olduğu, gerek bilirkişi heyetince yapılan aplikasyon ve gerekse 3402 sayılı yasa 22/A maddesi kapsamındaki çalışmalarda dava konusu yerin, tamamının orman sayılmayan alanda P.5 parsel sayılı iç parsel içinde kaldığı, 3116 sayılı yasa kapsamındaki orman tahdidi çalışmalarında, 766 sayılı yasa kapsamındaki çalışmalarda ve 3402 sayılı yasa 22/A uygulamasında orman sınırları dışında “orman sayılmayan alan” içerisinde kaldığı, 1744 ve 3302 sayılı yasalar ile değişik 6831 sayılı yasa uygulamalarında hatalı aplikasyon yapılması nedeniyle haritaların hatalı tersim edilmiş olduğu, fenni hataların giderilerek düzeltilmesinin gerektiği, 1958, 1981 ve 1992 tarihli hava fotoğraflarında, 1963, 1983 ve 1995 yılları memleket haritalarında ve 2002, 2011 ve 2018 yılları uydu görüntülerinde eskiden beri açık alanda (sarı alanda) veya fidanlık sembolü bulunan yeşil alanda (orman olmayan) kaldığı, 1941 yılından 3116 sayılı Orman Kanunu'na göre yapılan çalışmalarda OTS noktalarının tahdit tutanaklarında yerlerinin işaretlenmediği, 1744 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. Madde uygulaması ve 3116 sayılı yasa gereği yapılan orman tahdidinin aplikasyonunda seçilen başlangıç OTS noktasının yerinin hatalı alınması nedeniyle OTS noktalarının yerlerinin, olması gereken yerlerin dışındaki yerlerde hatalı aplike edildiği ve haritasına hatalı işlenmiş olduğu bu nedenle bilirkişi raporu ile raporun ekinde yer alan Ek-5 numaralı krokide gösterilen tahdit hattının çeliştiği, dava konusu taşınmazın 1958, 1981 ve 1992 tarihli hava fotoğraflarında, 1963, 1983 ve 1995 yılları memleket haritalarında ve 2002, 2011 ve 2018 yılları uydu görüntülerinde eskiden beri açık alanda (sarı alanda) veya fidanlık sembolü bulunan yeşil alanda (orman olmayan) kaldığı ve tamamının orman sayılmayan alanda P.5 parsel sayılı iç parsel içerisinde kaldığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, kesinleşen orman tahdidine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1941 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha önce sınırlaması yapılmayan ormanlarda 4785 sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine Ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (4785 sayılı Kanun) gözönünde bulundurularak 1984 yılında yapılan ve 11.12.1985 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu, ilk tahdidin aplikasyonu ve 2/B uygulaması, 22.04.1992 tarihinde ilân edilen, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması çalışmaları ile 766 sayılı Tapulama Kanunu (766 sayılı Kanun) hükümlerine göre yapılıp 1984 yılında kesinleşen genel arazi kadastrosu ile 2011 yılında kesinleşen 3402 sayılı Kanun'un 22/2-a maddesi gereğince yapılan uygulama kadastrosu çalışmaları vardır.

İlk Derece Mahkemesince; dava konusu taşınmazın bulunduğu orman tahdit hattına ilişkin orman sınır noktalarının bulunamadığı, orman tahdit hattı aplikasyonunun mümkün olmadığı ve bu nedenle arazinin yapısına en uygun tahdit sınır hattının 22/A sırasında belirlenen sınır hattı olduğu ve bu hatta göre; dava konusu taşınmazın orman sınırları dışında kaldığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de; ulaşılan sonuç dosya kapsamıyla uyuşmamaktadır.

Şöyle ki; somut uyuşmazlıkta esas olan, zemine göre en uygun sınırın belirlenmesi değil, 3116 sayılı Kanun uyarınca yapılan tahdit çalışmasındaki sınırın, tahdit tutanaklarının da dikkate alınması suretiyle saptanmasıdır. Bu doğrultuda; bilirkişilerce dosyaya sunulan 23.05.2023 tarihli ek raporda; dava konusu taşınmazın bulunduğu, 3116 sayılı Kanun uyarınca yapılan orman tahdit hattına ilişkin orman sınır noktalarının tutanaklarda tam tarif edilmeyip, mevkii isimleri ile yer aldığı ve zeminde bulunamadığı, ancak tarifi yapılan tek OS noktasının 1221 numaralı nokta olduğu, 1941 tarihli tahdit zabıtnamesinde; "... kesme boğazı köprüsü üstündeki 1221 numaralı rasat noktasına gelinerek..." ifadesinin kullanılmış olduğu, bu ibarede kesme boğazı köprüsü ifadesi ile kesme boğazı eski köprüsünün anlaşıldığı ve halen bu köprünün mevcut olduğunun belirtildiği, bu çerçevede bilirkişilerce 1221 numaralı OS noktası olan kesme boğazı köprüsü üzerinden yapılan tahdit hattı uygulamasında belirlenen ve ek raporun 16. sayfası ile asıl rapora ekli Ek-5 numaralı krokide mavi renkli hattın solunda turuncu renk ile gösterilen orman tahdit hattının 1941 yılında yapılan orman tahdit hattı olduğu anlaşılmış olup, davacı ... İdaresinin talebinin bu hatta göre belirlenmesi gerekmektedir. Zira bilirkişilerce; zeminde yeri belli olan 1221 nolu OS noktası baz alınarak, 1222-1223 OS noktası arasındaki açı ve mesafe düzeltmesi ile birlikte belirlenen turuncu renkli 3116 tahdit hattına göre; P.5 iç parsel poligonunun, tahdidin yapıldığı esnadaki araziye uygun olarak kapandığı, memleket haritaları, hava fotoğrafları ve arazi yapısının durumuna göre, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerden geçen 1223, 1252, 1253, 1254, 1255, 1256, 1257 nolu OS noktalarının da tahdit tutanaklarındaki tariflere uygun mevkilere geldiği, açı ve mesafelerinde hata olmadığı belirtilmiştir.

Hal böyle olunca; dava konusu 204 ada 29 parselin bir kısmının turuncu hattın sağında yani kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı anlaşılmakla; tahdit hattı içinde kalan kısmın yüzölçümünün belirlenerek tapusunun iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine şeklinde hüküm kurulması isabetsiz olduğundan, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davacı ... İdaresi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) Geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

22.04.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.