Logo

8. Hukuk Dairesi2023/5770 E. 2024/516 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Uygulama kadastrosu sonucu taşınmazın yüzölçümünde meydana gelen eksikliğe itirazın hak düşürücü süre ve husumet yönünden değerlendirilmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Uygulama kadastrosu işlemlerine itirazın kadastro kanununda öngörülen hak düşürücü süre içerisinde yapılmaması ve tapu kadastro müdürlüğünün davalı olarak gösterilmesi sebebiyle husumet yokluğu gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN :

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki uygulama kadastrosuna itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun kamu düzeni nedeniyle kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davalı idare yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, davalı ... yönünden davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Uygulama kadastrosu sırasında, ... Mahallesi çalışma alanında ve tapuda davacı adına kayıtlı olan eski 312 parsel ... 1.925 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, 130 ada 7 parsel numarasıyla 1.735,27 m2 yüzölçümlü olarak; tapuda davalı adına kayıtlı bulunan eski 311 parsel ... 2.350 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ise, 130 ada 6 parsel numarasıyla 2.235,51 m2 yüzölçümlü olarak tespit ve tescil edilmiştir.

Davacı ... vekili dava dilekçesinde; müvekkili olan davacının adına kayıtlı bulunan taşınmazın uygulama kadastrosu ile yüzölçümünün eksildiğini, bu durumdan sonradan haberdar olduğunu açıklayarak, davacıya ait taşınmazın usulsüz tescil ile eksilen kısmı açısından tapunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; somut olayda davacının maliki olduğu, 130 ada 7 parsel ... taşınmazın 1971 yılında yapılan tapulama çalışmalarında 1.925,00 m² olarak, davalının maliki olduğu 130 ada 6 parsel ... taşınmazın 2350 m² olarak olarak tescil edildiği, 06.09.2013 ve 24.07.2013 tarihli uygulama tutanakları ile davacının taşınmazı 1735,27 m² yüzölçümü ile, davalının taşınmazı 2235,51 m² yüzölçümü ile tespit edildiği, askı ilan süresi içerisinde itiraz edilmemesi üzerine taşınmazların tescillerinin uygulama kadastrosundaki tespit gibi yapıldığı, uygulama tutanaklarında taşınmazların eski yüzölçümü ile yeni yüzölçümleri arasındaki farkın tesis kadastrosu zamanındaki ölçü sisteminde teknolojik eksiklik ve yüzölçüm hesap sistemindeki yetersizlikten kaynaklanmış olabileceğinin, mülkiyete yönelik herhangi bir sınır tecavüzü ve değişikliğin bulunmadığının, taşınmazlarda değişmediği beyan edilen çekişmesiz ve sabit sınırların bulunduğunun belirtildiği, İlk Derece Mahkemesince keşif mahallinde dinlenen tanıkların, dava konusu taşınmazların uzun yıllardan beri zeminde mevcut fiili sınırlar dahilinde kullanıldığını, sabit sınırların değişmediğini beyan ettikleri, heyet raporunda davacı ... davalıya ait taşınmazları birbirinden ayıran sabit sınırların bulunduğu, tesis kadastrosu çalışmalarının 1/5000 ölçekli standart topografik fotogrametrik paftaların parsel sınırları tek tek belirlenmek ve arazide ölçüm yapılarak pafta bütünlemesi ve kontrolü yapılmak suretiyle yapıldığı, ölçüm ve hesaplama tekniğinin mevzuat ve tekniğe uygun olduğu, uygulama kadastrosunda sayısallaştırma çalışmaları ile oluşturulan parsel cephelerinin ve parsel köşe koordinatlarının tapulama paftasında görülen cephe ve sınırlara uygun olduğu, tapulama paftasında yeşil renk ile gösterilen hat ve köşe noktalarının sabit hatlar ve noktalar olarak esas alınmasıyla mücavirinde bulunan parsel sınırlarıyla uyumlu olduğu, herhangi bir hata ve uyuşmazlığın bulunmadığı, 130 ada 7 parsel ... taşınmazın tapulama paftasında 47,50 metre olan kuzey cephesinin yenileme çalışmaları sonucunda oluşturulan ölçü krokisinde gösterildiği ve koordineli alan hesap cetvelinde görüldüğü üzere kuzey cephesinin toplam uzunluğunun 47,46 metre olduğu, 48 metre olan güney cephesinin yenileme çalışmaları sonunda oluşturulan ölçü krokisinde gösterildiği ve koordineli alan hesap cetvelinde görüldüğü üzere güney cephesi uzunluğunun 48,05 metre olduğu, cepheler arasındaki farklılığın pafta ölçüleri ve konum belirleme tecviz sınırları içinde bulunduğu, bu cephelere göre dava konusu parsellerin sınırlandırma ve ölçüm işlemlerinde herhangi bir hatanın bulunmadığı, tesis kadastrosunda taşınmazlar arasında ölçülen ve tescil edilen sınırın paftasına uygun olduğu, fakat zemindeki fiili kullanılan sınır ile uyumlu olmadığı, yenileme çalışmaları neticesinde ortaya çıkan alan farkının tapulama esnasında parsellerin alanlarının pafta üzerinde planimetre ve thomson yöntemiyle hesaplanmasından kaynaklandığı, uygulama kadastrosundaki işlemlerin teknik yönden uygun olduğu, tapulama çalışmaları sonrasında davacının taşınmazına inşa edilmiş depo ve tuvaletin davalının taşınmazına tecavüzlü olduğu, hava fotoğtaflarından taşınmazlar arasındaki sabit sınırların değişmediğinin tespit edildiği, tapulama sınırı ve tapulama paftası esas alınarak oluşturulan sınır ile zeminde fiilen kullanılan sınır arasında kalan 279 m2' ik alanın bahçe halinde olduğu ve davacı tarafından kullanıldığı, fakat bu alanın davalıya ait parsel içerisinde kaldığının belirtildiği, ilk derece mahkemesince keşif zaptına geçirilen gözlem, tanık beyanları ve bilirkişi raporları ile sabit olduğu üzere, dava konusu taşınmazların yıllardır mevcut sınırlar dahilinde kullanıldığı, tesis kadastrosunda kullanılan ölçüm tekniği dolayısıyla ölçüm ve sınırlandırma hatasının yapıldığı, 3402 ... Kadastro Kanunu' nun (3402 ... Kanun) 22-a maddesi uygulaması ile bu ölçüm ve sınırlandırma hatasının düzeltildiği, taşınmazların yüzölçümündeki değişikliklerin de bundan kaynaklandığı, uygulama kadastrosu çalışmasının Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilinde Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmeliğin 2 nci maddesinde belirtilen sınırlandırma ve ölçüm hatasını gidermeye yönelik yapıldığı, bu haliyle yapılan çalışmanın mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulası üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, dosya içeriği ve toplanan delillere göre tesis kadastrosuna yakın tarihli 1968 tarihli hava fotoğrafında bilirkişilerce de belirtildiği üzere davacıya ait yapılar kullanım sınırı davalıya ait parselde gözükse de tesis kadastrosunun fotogrametrik yöntemle yapıldığı, zeminde ölçüme dair ölçü ve sınırlandırma krokisinin bulunmadığı, bu haliyle 3402 ... Kanun' un 22-a maddesi çalışmalarında davacı ... davalıya ait parsellerin ortak sınırının geçerli sınır tipinde ve tesis kadastro sınırları esas alınarak belirlenmesinde hukuka aykırı yön görülmediği, bu haliyle davanın mülkiyete ilişkin olduğunun ve 3402 ... Kadastro Kanunu'nun (3402 ... Kanun) 12/3 üncü maddesi gereğince hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunun anlaşıldığı, kayıt maliki olmayan tapu kadastro müdürlüğüne ilişkin davasının husumet nedeniyle reddine karar verilmemesinin doğru olmadığı açıklanarak, davacı vekilinin istinaf isteminin kamu düzenine ilişkin nedenlerle kısmen kabulü ile 6100 ... Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 ... Kanun) 353/(1)-b.2 maddesi uyarınca anılan mahkeme kararının kaldırılarak, kaldırılan kararın yerine yeniden hüküm tesisine; davalı ... yönünden davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine, davalı ... yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş ve iş bu karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki gerekçeye, 6100 ... Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 ... HMK' nın 370/1 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

269,85 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 157,75 TL'nin temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.