Logo

8. Hukuk Dairesi2023/5843 E. 2024/4632 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasçılar arasında taksim edildiği iddia edilen taşınmazın kullanım kadastrosunda Hazine adına tesciline itiraz davasında, fiili kullanımın kime ait olduğunun tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Ek-4 üncü maddesi ve 6292 sayılı Kanun'un genel gerekçesi uyarınca kullanım kadastrosunun amacının fiili kullanım durumlarını belirlemek ve hukuki zemine kavuşturmak olduğu, mirasçılardan birinin uzun süreli fiili kullanımına diğer mirasçıların karşı çıkmadığı durumlarda bu fiili kullanıma değer verilmesi gerektiği gözetilerek, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine

Taraflar arasındaki kullanım kadastrosu tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Kullanım kadastrosu sırasında, Samsun ili Çarşamba ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 124 ada 364 parsel sayılı 23.321,50 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve 1981 yılından beri ...'ün fiili kullanımında bulunduğu şerhi yazılarak Hazine adına tespit edilmiştir.

Davacı ... ve arkadaşları dava dilekçesinde; Samsun ili Çarşamba ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 124 ada 364 parsel sayılı taşınmazın müşterek muristen intikal ettiği ve tüm mirasçıların hak sahibi olduğu iddiasına dayanarak tereke adına şerh verilmesini talep etmiştir.

Davalı ... savunmasında; taşınmazın mirasçılar arasında taksim edildiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda; alınan beyanlardan davalı tarafından dava konusu taşınmazın yöntemince taksim edildiğinin ispat edilemediği, davalının müstakil kullanımınında tereke adına olacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hükme karşı davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince esastan reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince de, yine yukarıda açıklanan gerekçeyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.

Şöyle ki; dava; kullanım kadastrosuna itiraza ilişkin olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) Ek-4 üncü maddesi, "6831 sayılı Kanun'un 20.06.1973 tarihli Kanun'la değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı, kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle bu Kanun'un 11. maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edilir" hükmünü içermektedir. "Kullanım kadastrosu" olarak isimlendirilen bu çalışmanın amacı, 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi kapsamındaki sahaları, fiili kullanım durumlarını dikkate alarak parsellere ayırmak ve bu taşınmazları Hazine adına tescil ederken, taşınmazlar üzerinde tespit günü itibariyle fiili kullanımı bulunanları ve muhdesatları tespit ederek tapunun beyanlar hanesinde göstermektir.

Kullanım kadastrosu sonucunda, hakkında tespit tutanağı düzenlenen taşınmazların beyanlar hanesinde yer alan ya da alması gereken kullanıcı ve muhdesat şerhlerine ilişkin olarak askı ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde, askı ilanından sonra ise genel mahkemelerde dava açılması mümkündür. 3402 sayılı Kanun'un Ek 4 üncü maddesi gereğince açılacak iş bu davalar, kullanıcı şerhine ilişkin olup, söz konusu taşınmazın mülkiyeti Hazineye ait olduğundan, bu davalarda mülkiyet hakkı bakımından değerlendirme yapılması mümkün değildir.

Diğer taraftan; 6831 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi gereğince, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacına yönelik çıkarılan 26.04.2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 19.04.2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'un (6292 sayılı Kanun) genel gerekçesinde de, "... bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş ve ormana geri dönüşümü artık mümkün bulunmayan ve özellikle yerleşim alanı olarak işgal edilerek kullanılan bu alanlarda; imar planları yapılamaması yüzünden şehircilik anlayışı ve planlama ilkelerine aykırı oluşmuş çarpık yerleşim alanlarının varlığı nedeniyle düzenli ve planlı kentleşmenin yapılamadığı, oluşan fiili durum sonrasında bu alanlardaki yerleşim yerlerine götürülmek zorunda kalınan kamu yatırımlarının yapılmasının zorluğu, bu alanların orman sınırları dışına çıkartıldıkları tarihler itibarıyla yaklaşık 10 ilâ 30 yıldır herhangi bir bedel ödenmeksizin kullanıcılarının tasarrufunda bulunduğu ve bu alanların kullanıcıları tarafından haricen yapılan satışlarla el değiştirdiği, bu yerlere ilişkin olarak Devlet ile vatandaşlar arasında uzun süren hukukî ihtilafların meydana geldiği, Devletin bu yerleri tasarruf edememesi sebebiyle önemli ölçüde gelir kaybının oluştuğu" belirtilerek, orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazlarla ilgili fiili durumun hukuki zemine kavuşturulmasının zorunluluk haline geldiği ifade edilmiştir.

Şu halde; yukarıda açıklandığı üzere, kullanım kadastrosunun, taşınmazların fiili kullanım durumlarını belirlemeye ve bu fiili durumun hukuki zemine kavuşturulmasını sağlamaya yönelik bir çalışma olduğu gözetildiğinde, muristen kalan ve mirasçılardan bir ya da bir kısmının fiili kullanımında bulunan taşınmazlara yönelik davalarda, bir ya da bir kısım mirasçının uzun süreli kullanımına diğer mirasçılar tarafından karşı çıkıldığı ve bu hususta taraflar arasında uyuşmazlık bulunduğu ispatlanamıyorsa, bir diğer ifade ile taşınmaz üzerindeki fiili kullanımın tereke adına sürdürüldüğü ortaya konulamıyorsa, fiili kullanıma değer verilmesi gerektiği şüphesizdir. Konuya ilişkin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 20.04.2022 tarihli ve 2023/8-561 Esas, 2024/125 Karar sayılı kararında da bu hususlar aynen benimsenmiştir.

Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince, çekişmeli taşınmazın tarafların müşterek murisi ...'den kaldığı doğru olarak belirlenmiş olmakla birlikte, çekişmeli taşınmaz, murisin ölüm tarihi olan 20.05.1958 tarihinden itibaren tespit (17.10.2019) tarihine kadar uzun süre ile müstakilen davalı ...'ün fiili kullanımında olup, bu kullanıma diğer mirasçının / mirasçıların karşı çıktığına ya da taraflar arasında bu hususta ihtilaf yaşandığına ve yahutta davacının taşınmazdaki fiili kullanımını tereke adına sürdürdüğüne dair dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığına göre, davacının fiili kullanımına değer verilmesi gerekir.

Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince, açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması suretiyle İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Temyiz olunan, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

İstek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.