Logo

8. Hukuk Dairesi2023/6381 E. 2024/2024 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasçılar, murisin sağlığında 2/B arazisi üzerindeki kullanım hakkını devrettiği ve sonrasında satılan taşınmaz üzerinde inançlı işlem veya vekalet hükümlerine dayanarak miras payları oranında tescil istemektedir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların, mirasbırakan ile davalı arasında yapılan ve yasa gereği kullanım hakkının devri için zorunlu olan muvafakatnameyi yanlış yorumlayarak inançlı işlem veya vekaletin kötüye kullanılması iddiasında bulundukları, davada asıl hukuki sebebin muris muvazaası olduğu, bu sebeple davanın reddine ilişkin yerel mahkeme kararının hatalı hukuki sebebe dayandığı gözetilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

... Mahallesi 142 ada 17 parsel sayılı 26.410.92 m2 yüzölçümündeki taşınmaz; beyanlar hanesine, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve taşınmazın ...'ın kullanımda olup 1995 yılında bu parsel üzerine fındık ağaçları dikmiş olduğu ve aynı yıl taşınmaz üzerine tek katlı kargir ev ve ahır ile depo inşa ettiği, bu muhdesatların ...tarafından kullanıldığı ve halen kendisine ait olduğu hususunun kadastro tutanağının beyanlar hanesinde belirtilmek sureti ile tarla vasfı ile olduğu hususu yazılarak Hazine adına tespit ve tescil edildikten sonra, 01.10.2013 tarihinde 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun (6292 Sayılı Kanun) gereğince davalı ...'a satılarak, bu kişi adına kayden intikal ettirilmiştir.

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; ... Mahallesi 142 ada 17 numaralı parsel sayılı taşınmazın öncesinde 2/B arazisi olduğunu ve hak sahibi zilyedinin tarafların muris babaları olan Feyzi Yılmaz olduğunu, muris Feyzi'nin iradesinin ileride bu taşınmazın mirasçılar adına birlikte tescil edilmesi olduğunu, bunu mirasçılarına murisin bildirdiğini, bu konuda mirasçıların davalı mirasçıya bu işlemi gerçekleştirmesi için yetki verdiklerini, hatta davacıların bu yerin Hazineden satın alınması sırasında paylarına düşen parayı davalıya ödediklerini, davalının muristen bu konuda muvafakatname aldığını, bu şekilde yapılmasının amacının satın alma sürecinin tek elden yürütülmesi olduğunu, davalının Hazineden satın alma işleminden sonra tapuda miras payları oranında müvekkillerine gerekli devri yapmadığını, gerek vekalet hükümleri gereğince gerekse inançlı işlem hükümleri gereğince dava konusu taşınmazın davacıların miras payları oranında tapu kaydının iptali ile davacıların adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini, bu taleplerinin reddi halinde yasal faizi ile birlikte tazminata hükmolunmasını talep etmiştir.

Yargılama sonunda Mahkemece; davalının taşınmazı muris hayatta iken Hazineden aldığı, inananın inanılana devretmesi yönünde bir işlem bulunmadığı, inançlı işlem şartlarının oluşmadığı, terditli dava olan maddi tazminat istemi yönünden de tazminat şartları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin dava konusu taşınmazın 6292 sayılı Kanun kapsamında davalıya satıldığından ayrıca tapu iptal ve tiscil talebinin dinlenmesi için inançlı işlemin hukuki tanımına uygun bir hususunda olmadığından esastan reddine karar verilmiş; davacılar vekili tarafından tarafından Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararı temyiz edilmiştir.

Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve Kanuna uygun olup davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle; Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

269,85 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 157,75 TL'nin temyiz eden davacılardan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.03.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Davacı taraf, 05.01.2020 tarihli dava dilekçesinde; ... Köyü 142 ada 17 parsel sayılı taşınmazın 6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesi hükümleri uyarınca orman sınırları dışına çıkarılan ve yapılan kullanım kadastrosu neticesinde de babaları ortak muris ... adına kullanıcı şerhi bulunan yerlerden olduğunu, babaları sağ iken noterde yapılan bir muvafakatname ile kullanım hakkının kardeşleri ...’a devredildiğini, sonrasında da idari satışının kardeşleri adına yapıldığını belirterek; taşınmazın vekâlet hükümleri ya da inançlı işlem hukuki sebeplerine dayalı olarak adlarına miras payları oranında tescilini talep etmişlerdir.

Dosya içerisindeki tespitlerden, niza konusu yapılan ve 6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışarısına çıkarılarak dava dışı Maliye Hazinesi adına tescil edilen taşınmazın kullanım kadastrosunun 2010 yılında yapıldığı, kullanım hakkının adına kullanıcı şerhi bulunan ortak muris Fevzi Yılmaz tarafından 26.08.2013 tarihindeki Noter senedi ile davalıya devredildiği, kullanım hakkının devredilmesine ilişkin 01.10.2013 tarihli sözleşme uyarınca taşınmazın 6292 Sayılı Yasa uyarınca davalı adına satışının yapıldığı görülmektedir.

6292 Sayılı Yasanın 6/10’uncu maddesi, 2/B arazilerinin satışı hususunda hak sahibi olunmasını düzenlemiş ve “Hak sahibi olunmasında kanuni halefiyet, hak sahibinin ve mirasçılarının bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra noter tarafından düzenlenecek muvafakatname vermeleri halinde ise akdi halefiyet hükümleri geçerlidir” demek suretiyle, kullanım kadastrosu yapılan yerlerde hak sahipliğinin devrinin ancak noter dairesinde düzenlenecek bir muvafakatname ile mümkün olacağını hükme bağlamıştır.

Taşınmazdaki hak sahipliği hususunda oğlu olan ... lehine 26.08.2013 tarihindeki muvafakatnameyi düzenleyen ortak muris babanın amacı, taşınmazdaki hak sahipliğinin oğluna geçmesini temin etmektir. Bu durum evrak içeriğine de açıkça yazılmıştır. Zaten yasa da bu zorunluluğu getirmektedir. Fakat davacılar, bu muvafakatnameden bahsettikten sonra, işleme ilişkin hukuki nitelemeyi yanlış yapmak suretiyle, hukuki sebeplerini inançlı işlem veya vekâletin kötüye kullanılması olarak belirlemişler ve davalarını da bu hukuki sebebe dayandırmışlardır.

Malum olduğu üzere, davacı taraf, iddia ve somutlaştırma yükünün bir gereği olarak, dayandığı vakıaları dava dilekçesine eklemek zorundadır. Hâkim bildirilen vakıalarla bağlıdır. Vakıaların bildirilmemesi ilgili davanın dava sebebi yokluğundan reddi sonucunu doğuracaktır. Ve fakat davacı tarafın dayandığı hukuki sebepleri dilekçesinde bildirmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Davanın vakıalara dayandırılması ilkesi gereği, talep sonucunu haklı gösteren vakıaların dava dilekçesinde gösterilmesi yeterli olacaktır. HMK’nun 33’üncü maddesi gereğince hâkim, resen, hükmün dayanacağı hukuki sebepleri araştırarak bulmak ve uygulamakla yükümlüdür. Bu sebeplerle hukuki sebeplerin belirtilmemesi, eksik veya yanlış tespiti aleyhe sonuç doğurmaz. Ayrıca bu durum davanın değiştirilmesi olarak da kabul edilemez.

İlk derece mahkemesince yapılan 26.11.2020 tarihli ön inceleme duruşması sırasında uyuşmazlık konusu “vekalet ilişkisi veya inançlı işlem nedeniyle tapu iptali tescil” olarak belirlenmiş, benzer bir tespit İlgili istinaf dairesinin gerekçeli kararına da aynen yansıtılmıştır. Bununla birlikte her iki derece mahkemesince davanın hukuki sebeplerine ilişkin tespit de davacıların dayandığı vakıalara uygunluk göstermemektedir.

Dava dilekçesinde ileri sürülen vakıalardan anlaşılacağı üzere, aslında davacılar “muris muvazaası” hukuki nedenine dayanmak istemektedirler. Bilindiği üzere muris muvazaası (mirastan mal kaçırma), bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla yaptığı karşılıksız kazandırmaları satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermesidir. Ancak davacılar, yasa gereği kullanım hakkının devri için zorunlu olan muvafakatnameye yanlış anlam yüklemek suretiyle davalarını yanlış nitelemektedirler.

Yukarıda ifade edilmeye çalışıldığı gibi davaya dayanak teşkil eden hukuki sebeplerin yanlış belirlenmesi davacının hakkının ihlal etmemektedir. HMK 33’üncü maddesi gereği davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunan hâkimin doğru hukuki sebebi tespit ederek davayı neticelendirmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bununla birlikte, hem ilk derece mahkemesinde, hem de ilgili İstinaf dairesinde taraflar arasındaki uyuşmazlığa uygulanacak hukuk kurallarının tespitinde hataya düşülmek suretiyle adil olmayan bir neticeye ulaşılmış bulunmaktadır.

Muvazaa hukuki nedenine dayalı olarak açılacak davaların görüm ve çözüm yeri idari yargı makamları değil, adli yargı makamlarıdır. Dolayısıyla davanın görülmesi bakımından taşınmazın idari yoldan satışının da bir önemi bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, öncelikle dava dilekçesinde öldüğü bildirilen ortak murisin kanuni mirasçıları tespit edilmek, tarafların delilleri usulünce toplanılmak suretiyle, mirasbırakan ve davalı arasındaki sözleşmenin muvazaa ile sakat olup olmadığının tespiti ve neticesine göre bir hüküm kurulması gerektiği halde hukuki sebebin yanlış tespiti ile davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı kanaati ile kıymetli çoğunluğun kararına iştirak edememekteyim. 26.03.2024