"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine
Taraflar arasındaki uygulama kadastrosuna itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Uşak ili Sivaslı ilçesi ... Köyü çalışma alanında 2020 yılında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22/a maddesi gereğince yapılan uygulama kadastrosu sonunda, tapuda davacı adına kayıtlı bulunan eski 270 parsel sayılı 11.400 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, yeni 221 ada 24 parsel numarasıyla 9.310,15 m2 yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir.
Davacı ... vekili dava dilekçesinde; müvekkili olan davacıya ait Uşak ili Sivaslı ilçesi ... Köyü 270 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünde uygulama kadastrosu yapıldıktan sonra eksikme olduğunu ilerisürerek, taşınmazın yüzölçümünün eski haline getirilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davanın öncelikle zamanaşımı, hak düşürücü süre ve husumet yönünden reddine, esasa girilmesi halinde ise davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; " ilk tesis kadastrosunda sınırlandırma hatasının yapıldığı, uygulama kadastrosu ile bu hatanın düzeltildiği " gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve iş bu karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, uygulama kadastrosunun 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesi ile yönetmelik ve genelge hükümlerine uygun olarak yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğundan söz edilemez.
Şöyle ki; dava, 3402 sayılı Kanun'un 22/a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosuna itiraz niteliğinde olup, bu tür davalarda husumetin, yapılan tespit sonucunda, itiraz edenin taşınmazı aleyhine yüzölçümü artan ya da lehine ortak sınır değiştirilen taşınmaz maliklerine yöneltilmesi gerekir. Ancak, uygulama kadastrosu sonucunda lehine sınır değişikliği yapılan veya yüzölçümü artan taşınmaz veya taşınmazların bulunmaması halinde Kadastro Müdürlüğüne husumet yöneltilerek de dava açılabilir.
Davanın kime yöneltilmesi gerektiğinin açıklığa kavuşturulabilmesi için, öncelikle mahallinde keşif ve uygulama yapılarak davacıya ait taşınmazın yüzölçümünde oluşan azalmaların hangi nedenden kaynaklandığının uzman fen bilirkişi raporuyla yöntemince saptanmalı ve ulaşılacak sonuca göre; davacılara ait taşınmazın yüzölçümünde oluşan eksilmenin hesaplama yönteminden kaynaklandığının anlaşılması halinde, Kadastro Müdürlüğüne husumet yöneltilerek davanın açılması yeterli görülmeli, davacıya ait taşınmazın yüzölçümünde oluşan eksilmenin, komşu taşınmazlardan kaynaklandığının belirlenmesi halinde ise, komşu parsel maliklerinin davaya dahil edilmesi için davacıya imkan ve süre verilmeli, bu şekilde davacı tarafça Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 124 üncü maddesi uyarınca yöntemince taraf teşkilinin sağlanması halinde, davanın esası hakkında karar verilmesi gerektiği düşünülmelidir.
Somut olayda dava, Kadastro Müdürlüğü aleyhine açılmış olup, yargılama sırasında mahallinde yapılan keşif sonrası dosyaya sunulan teknik bilirkişi raporu ekindeki krokiye göre, davacıya ait eski 270 yeni 221 ada 24 parsel ile komşu eski 903 yeni 221 ada 23 parsel sayılı taşınmazın tesis kadastrosu sonucu oluşan sınırları ile uygulama kadastrosu sonucu oluşan sınırlarının çakışmadığı ve uygulama kadastrosu sonucunda davacıya ait taşınmazın sınırlarında anılan komşu parsel lehine değişiklik meydana geldiği anlaşılmakta olup, oluşan bu duruma göre davanın söz konusu komşu parsel malikine / maliklerine de yöneltilmesi gerekmesine rağmen İlk Derece Mahkemesince, anılan komşu taşınmaz maliklerini davaya dahil etmesi için davacıya süre ve imkan tanınmamış ve böylelikle yöntemince taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulması cihetine gidilmiştir. Oysaki, bir davada taraf teşkilinin sağlanması, yargılamanın her aşamasında mahkemelerce re'sen gözetilmesi gereken dava şartlarından olup, bu koşul yerine getirilmeden davanın esası hakkında hüküm tesis edilmesi hukuken mümkün bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince, öncelikle komşu eski 903 yeni 221 ada 23 parsel sayılı taşınmazın malikinin / maliklerinin yöntemince davaya dahil edilmesi için davacıya süre ve imkan tanınmalı, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması halinde, davaya dahil edilen komşu taşınmaz malikinden / maliklerinden savunma ve delilleri sorulmalı ve bildirmeleri halinde delilleri toplanmalı ve bundan sonra işin esasına girilerek, toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
İlk Derece Mahkemesince, bu husus gözetilmeksizin, yöntemince taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığından, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması suretiyle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
S O N U Ç : Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
İstek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.