"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2016/7 E., 2017/8 K.
KARAR : Dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı ... ... ile davacı ... ve arkadaşları tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, Muş ili Malazgirt ilçesi ... Köyü çalışma alanında bulunan 101, 241 ve 282 parsel sayılı sırasıyla 29.000,00 , 20.400,00 ve 33.800,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduklarından söz edilerek malik haneleri açık bırakılmak suretiyle tespit edilmişlerdir.
Davacı ... ; tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, sınırları belirtilen taşınmazların adına tescili istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesinde tescil davası açmıştır.
Davacı ... vekili; tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, sınırları belirtilen taşınmazların müvekkili adına tescili istemiyle, Sulh Hukuk Mahkemesinde tapu iptali ve tescil davası açmıştır.
Davalı ...; dava konusu 241 parsel sayılı taşınmazın, toprak tevzi komisyonunca kendisine verildiğini ve tapuya tescil edildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı Hazine vekili; davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davacı ... tarafından açılan tescil davası, tespit tarihinden sonraki tarihte işlemden kaldırılmış ise de; Tapulama Komisyonunca, tespit tarihinde “davalı” oldukları ve parseller hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle tutanaklar Kadastro Mahkemesine gönderilmiştir. Yine davacı ... tarafından açılan tapu iptali ve tescil davası, davaya konu olan parseller hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle görevsizlik kararı verilerek Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Kadastro Mahkemesinde çekişmeli taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile aktarılan dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davanın reddine dair verilen karar Yargıtay tarafından bozulmuş olup, bozma ilamında özetle; "yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın karar vermeye yeterli bulunmadığı belirtilerek; öncelikle tapu kayıtlarının oluşumuna esas olan belirtmelik tutanağı, varsa belirtmelik tutanağında geçen tapu ve vergi kayıtları, taşınmazın bulunduğu yere ilişkin toprak tevzi paftası dosyaya getirtildikten sonra taşınmazların bulunduğu yöreyi iyi bilen, aynı köy ve komşu köyden seçilecek elverdiğince yaşlı, yansız, yerel bilirkişiler ile tespit bilirkişileri ve taraf tanıklarının katılımıyla yapılacak keşifte, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kayıtlarının yerel bilirkişi yardımı ile zemine uygulanarak kapsamlarının belirlenmesi, davacı tarafın dayandığı tapu kaydının güneyinde okunan Hazine çayırının neresi olduğunun belirlenmesi, taşınmazın davacının dayandığı tapu kaydının kapsamı dışında kalıp, Hazinenin dayandığı tapu kaydının kapsamında kalması halinde davacı taraf yararına Hazinenin dayandığı tapu kaydının oluştuğu tarihe kadar 3402 sayılı Kanun'un 46/1 ve 14. maddelerinde öngörülen edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazların öncesinin ne olduğu, taşınmazlar üzerinde zilyetliğin bulunup bulunmadığı, varsa hangi tarihte ve ne zaman başladığı, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, kimden kime ve nasıl intikal ettiği, öncesinin kamu orta malı mer'a niteliği taşıyıp taşımadığı ve çevresinde kamu orta malı mer'a bulunup bulunmadığı, mera ile aralarında doğal ya da yapay ayırıcı unsur bulunup bulunmadığının etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması, bilirkişi ve tanık sözlerinin komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmesi, 3 kişilik zirai bilirkişi kurulundan taşınmazların eğimi, toprak yapısı, mera parseli ile arasında doğal ya da yapay sınır veya ayırıcı unsurların bulunup bulunmadığı, bitki örtüsü, öncesinin kamu orta malı niteliğinde mera ya da tarla olup olmadığı ile ilgili çekişmeli taşınmazlar ile komşu parselleri mukayeseli olarak değerlendiren ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması; fotoğrafçı bilirkişisi aracılığıyla taşınmazların tüm yönleriyle gösterecek fotoğrafların çekilmesi; fen bilirkişisinden keşfi ve uygulamayı izlemeye elverişli rapor alınması, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi" gereğine değinilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; "gider avansının verilen kesin süre içerisinde davacı tarafça yatırılmadığı" gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, çekişmeli 101 parsel sayılı taşınmazın tespit maliki ... köyü tüzel kişiliği adına; 241 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi 16 pay kabul edilerek hüküm yerinde gösterilen payları oranında tespit maliki ... mirasçıları adına; 282 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi 2 pay kabul edilerek hüküm yerinde gösterilen payları oranında tespit maliki ... 'ın mirasçıları adına tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş; hüküm, davacı ... ... ile davacı ... ve arkadaşları tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş ise de; varılan sonuç usul ve kanuna uygun bulunmamaktadır. Şöyle ki; eldeki dava, genel mahkemeden aktarılan kadastro tespitine itiraz davası olup, İlk Derece Mahkemesince, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 30 uncu maddesi uyarınca gerçek hak sahibini belirlemek üzere re’sen inceleme ve araştırma yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu hallerde de taraflara kesin süre verilmesi hukuki sonuç doğurmayacaktır. Aynı Kanun'un 36. maddesine göre, hakimin kendiliğinden araştırma yapmasını gerektiren hallerde taraflara mali yükümlülük yüklenemeyecek, re'sen yapılması gereken soruşturma ve tebligat işlemleri için zaruri giderler, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere bütçeye konulan ödenekten karşılanacaktır. O halde; İlk Derece Mahkemesince, davacı tarafa keşif ücreti ve diğer giderleri ödemesi için süre verilmesi, verilen bu süre içerisinde avansın yatırılmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince, 3402 sayılı Kanun'un 30 uncu maddesi uyarınca ve yukarıda özetlenen Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eldeki davanın, genel mahkemeden aktarılan kadastro tespitine itiraz davası olduğu göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması nedeniyle, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan kararın 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3 üncü maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Peşin harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
28.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.