Logo

8. Hukuk Dairesi2024/1475 E. 2025/1155 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Orman kadastrosuyla orman sınırları içine dahil edilen ve davacıya ait tapulu taşınmazın orman sınırları dışına çıkarılması talebiyle açılan davada, yerel mahkemenin bozma kararına rağmen eksik inceleme yapması.

Gerekçe ve Sonuç: Yerel mahkemenin, bozma ilamında belirtilen hususları tam olarak yerine getirmeyerek, özellikle dava dışı parsellerin tapu kayıtlarını getirtip inceleme yapmadan ve kadastro tutanaklarının kesinleşip kesinleşmediğini araştırmadan, ayrıca maki komisyonunca belirlenen ve tapuya bağlanan taşınmazlar hakkında YİBK kararlarını gözetmeden davanın reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2014/420 E., 2017/335 K.

KARAR : Davanın reddi

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen kadastro tespitine itiraz davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 6831 sayılı Orman Kanunu'na (6831 sayılı Kanun) göre 20.12.1994 tarihinde yapılıp 26.07.1996 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanun'la değişik 2/B uygulaması ile daha sonra 2007 yılında 4999 sayılı Kanun'la değişik 6831 sayılı Kanun'un 9. maddesine göre yapılan fennî hataların düzeltilmesi çalışması vardır.

Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili davacıya ait ve 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu (4753 sayılı Kanun) ile tahsis ve tescil edilen 19.01.1952 tarihli ve 99 sıra sayılı tapu kaydına dayanarak Karadağ köyü Kurtalan mevkiinde bulunan taşınmazının, makiye tefrik edilen saha içinde olmasına ve 22.03.1996 tarihli ve 1993/5 Esas, 1996/1 Karar sayılı YİBK'ya göre orman sayılmaması gerektiği halde, yörede 1995 yılında yapılan ve 26.07.1996 tarihinde ilân edilerek 26.01.1997 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu sırasında orman alanı içinde bırakıldığını ileri sürerek, işlemin iptali ile orman sınırları dışına çıkarılması istemiyle dava açmıştır.

İlk Derece Mahkemesince, yargılama sırasında dava konusu taşınmaz hakkında 163 ada 140 ve 197 parsel sayısı ile tutanak düzenlendiği gerekçesiyle 26.02.2007 tarihli ve 2005/293 Esas, 2007/62 Karar sayılı ile görevsizlik kararı verilerek dosya kadastro mahkemesine aktarılmış, kadastro mahkemesi tarafından 13.04.2009 tarihli ve 2007/648 Esas, 2009/268 Karar sayılı karar ile, dava konusu parsellere ilişkin açılan bir dava bulunmadığı gerekçesiyle karşı görevsizlik kararı verilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 22.04.2010 tarihli ve 2010/576 Esas, 2010/3805 Karar sayılı kararı ile “...dava konusu edilen bölüm hakkında kadastro tutanağı düzenlenmediği, taşınmazın kesinleşen orman tahdidi içinde olduğu ve bu bölüme yönelik eski tapu kaydına dayanarak dava açıldığı...” gerekçesiyle asliye hukuk mahkemesi yargı yeri olarak belirlenmiş ve dosya belirlenen mahkemeye gönderilmiş, İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne ve teknik bilirkişi M.K. tarafından düzenlenen 12.06.2012 tarihli bilirkişi raporu eki krokisinde (M) harfi ile gösterilen ve 527,44 m² olarak işaretlenen alanın tapusunun iptali ile davacı ... adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı gerçek kişi vekili ile davalı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesi'nin 15.04.2014 tarihli ve 2014/1625 Esas, 2014/4564 Karar sayılı ilamıyla: "...davalı taşınmaz hakkında tesbit tutanağı düzenlenmediği ancak, dayanılan tapu kaydının genel arazi kadastrosu sırasında 163 ada 140 ve 197 sayılı parsellere de uygulanmış olup, bu parsellere ilişkin tapu kayıtlarının dosya arasına getirtilmediği, kimin adına ve ne miktarda tescil edildiğinin araştırılmadığı, toprak tevzi haritasının taşınmazlara uygulanmadığı, davalı taşınmazın 4753 sayılı Kanun uyarınca dağıtılan alanda kalıp kalmadığının belirlenmediği; ayrıca, davacı adına tesciline karar verilen ve davacının tescil talebinin reddedildiği bölümlerin kapsamında kaldığı orman parseli hakkında tutanak düzenlenip düzenlenmediği, tapuya tescil edilip edilmediğinin araştırılmadığı, eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamayacağı, mahkemece, dava dışı 163 ada 140 ve 197 parsel sayılı taşınmazların onaylı kadastro tutanağı ve tapu kayıt örnekleri, dava konusu (L) ve (M) harfleri ile işaretli taşınmaz bölümlerinin içinde yer aldığı orman parselinin varsa kadastro tesbit tutanağı örneği ile onaylı tapu kaydı örneği, komşu parsel tutanak ve varsa dayanakları, toprak tevzi haritası, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ile bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanması; tapu ve zilyedlikle yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmesi gerektiği; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ve toprak tevzi haritası ölçeğine, yine kadastro paftası ve toprak tevzi haritası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmesi ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği, davacı tarafından dava açılan taşınmazların orman sınırı dışına çıkartılmasının talep edildiği halde, istem aşılmak suretiyle tesciline ilişkin hüküm kurulması da doğru olmadığı...." gerekçesiyle bozulmuştur.

Bozma sonrası İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; yapılan keşif sonucu aldırılan bilirkişi raporları doğrultusunda dava konusu yerin devlet ormanı sayılan yer olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ise de bozmanın gerekleri yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; dava dışı 163 ada 140 ve 197 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıt örnekleri dosyaya getirtilmemiş olup, temyiz incelemesi sırasında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün parsel sorgu sayfası üzerinde yapılan sorgulama ve UYAP Tapu Kadastro entegrasyon ekranında yapılan sorgulama sonucu dava dışı 163 ada 140 ve 197 parsel sayılı taşınmazların davalı olduğu görülmüştür. Kaş Kadastro Mahkemesinin 13.04.2009 tarihli ve 5 celse numaralı duruşmadaki ara kararında, 163 ada 140 ve 197 parsel sayılı taşınmazlara karşı açılmış herhangi bir dava bulunmadığı, karar kesinleştiğinde kadastro tespit tutanaklarının mülkiyet hanelerinin doldurulması ve gerekli idari işlemlerinin yapılarak tapu siciline devri için tutanak asıllarının Finike Kadastro Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiştir. Ancak, kadastro tutanak asıllarının dosya ekinde bulunduğu görülmekle ara kararın gereğinin yerine getirilip getirilmediği dosya muhteviyatından anlaşılamamaktadır. İlk Derece Mahkemesince, kadastro tutanaklarının olağan usullerle kesinleştirilmek üzere kadastro müdürlüğüne gönderilip gönderilmediği kontrol edilerek kadastro tutanaklarının kesinleşip kesinleşmediği tespit edilmemiş ve bu husus nazara alınmadan karar verilmesi doğru olmamıştır.

Öte yandan, davacı tarfından dava konusu edilen taşınmaz bölümünün Karadağ köyünde maki komisyonunca yapılan çalışmalar sonucunda makiye ayrıldığı, daha sonra 7 nolu Toprak Tevzi Komisyonunca 27.10.1951 tarihinde 4753 sayılı Kanuna göre tevzi edilerek 1952 tarihli ve 93 sıra numaralı kök tapu kaydının oluşturulduğu, bilahare 1 ada 50 numaralı tevzi parseli oluşturularak 20.000 m² yüzölçümüyle ... oğlu ... adına tapuya bağlandığı, 1995 yılında ölümüyle mirasçılarına intikal ettiği, anılan tevzi tapusuna isabet eden taşınmazların bir kısmının 163 ada 140 ve 197 parsel numarasıyla tevzi tapusuna dayanılarak gerçek kişiler adına tespit edildiği, ancak davalı olduğundan malik hanesinin boş bırakıldığı, bir kısmının ise yörede 1996 yılında ilan edilen ve eldeki davaya konu olan orman kadastrosunda orman sınırları içerisinde bırakıldığı anlaşılmıştır.

Bilindiği üzere, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 22.03.1996 tarihli ve 1993/5 Esas, 1996/1 Karar sayılı içtihadında, 3116 sayılı Orman Kanunu'nun 5653 sayılı Orman Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Bazı Maddelerin Eklenmesine Dair Kanun'la (5653 sayılı Kanun)

değişik 1/e maddesine göre çıkarılan “Makilik ve Orman Sahalarının Birleştiği Yerlerde Orman Sınırlarının Tespitine Ait Yönetmelik” ile bu yönetmelik uyarınca kurulan maki komisyonlarının yasal olduğu ve yaptıkları işlemlerin de geçerli olduğu kabul edilmiş olup, söz konusu komisyonlar tarafından makilik alan olarak belirlenen taşınmazlar hakkında özel kanunlar gereğince oluşturulan tapular da yasal prosedüre uygun ve geçerli olduğundan bu tapulara değer verileceği hüküm altına alınmıştır. Yine, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 30.04.2010 tarihli ve 2004/1 Esas, 2010/1 Karar sayılı içtihadında da maki komisyonlarınca 5653 sayılı Kanun'a göre yapılarak kesinleşen ve özel kanunlar gereğince tapu kaydı oluşan taşınmazlar hakkında 1993/5 Esas ve 1996/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanmasına devam olunacağı ifade edilmiştir.

Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince, öncelikle dava dışı 163 ada 140 ve 197 parsel sayılı taşınmazlara karşı açılmış herhangi bir dava bulunmadığı nazara alınarak kadastro tutanaklarının olağan usullerle kesinleştirilmek üzere kadastro müdürlüğüne gönderilip gönderilmediğinin kontrol edilmesi, eğer ara karar yerine getirilmemiş ise, tutanak asıllarının olağan yollarla kesinleştirilmek üzere kadastro müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmesi, davacı tarafından dava konusu edilen taşınmaz yönünden ise, 4753 sayılı Kanun'a göre tevzi edilip orman kadastrosu sırasında orman sınırları içerisinde bırakılan ve 02.12.2015 tarihli bilirkişi raporunda (L) ve (M) harfleri ile işaretli bölümlerin maki komisyonunca 5653 sayılı Kanun'a göre belirlenip 4753 sayılı Kanun gereğince tapuya bağlandığı sabit olduğundan, tapuya ... ile Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 22.03.1996 tarihli ve 1993/5 Esas, 1996/1 Karar sayılı kararı uyarınca, hükme esas alınan 02.12.2015 tarihli bilirkişi raporunda (L) ve (M) harfleri ile işaretli bölümlerin hakkındaki davanın kabulü ile bu bölümler hakkındaki orman kadastro komisyonu işleminin iptaline ve orman sınırları dışarısına çıkarılmasına karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ile yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 02.12.2015 tarihli bilirkişi raporunda (L) ve (M) harfleri ile işaretli bölümler yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine,

Taraflarca 1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,

17.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.