"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili ile davalı ... mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 23.02.2023 tarihli ve 2022/7416 Esas, 2023/923 Karar sayılı ilamı ile Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.
Davalı Hazine vekili ile davalı ... mirasçıları vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, Mersin ili ... ilçesi Kadıköy Mahallesi çalışma alanında bulunan ... Mevkii 363 parsel sayılı 7.000 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tarla vasfıyla, 29.04.1340 tarihli sıra no 30 cilt no 7 sayfa 199 numaralı tapu kaydına dayalı olarak, malik hanesi açık bırakılmak suretiyle; 501 parsel sayılı 9.200 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ise, tarla niteliği ile, kayıt miktar fazlası olarak Hazine adına tespit edilmiştir.
Davacılar ..., ... ve ... ... tarafından ... Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan 06.04.1970 havale tarihli dava dilekçesiyle; kök muristen kalan 29.04.1340 tarihli ve 30 numaralı tapu kaydına dayalı olarak, davalılar aleyhine müdahalenin önlenmesi davası açılmış ve bu dava, yargılama sırasında dava konusu taşınmazlar hakkında kadastro tutanağı düzenlenmesi nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmış, müdahil ..., aynı tapu kaydına dayalı olarak davaya katılmıştır.
İlk Derece Mahkemesinin (... Tapulama Hakimliğinin) 08.12.1981 tarihli ve 1976/76 Esas, 1981/151 Karar sayılı kararıyla, davanın 363 parsel yönünden kısmen kabulü ile taşınmazın tapu maliklerinin taksim ve satışları doğrultusunda payları oranında davacılar ile davalı ... adına, 501 parsel yönünden ise davanın reddi ile davalı ... adına tesciline karar verilmiş, davacılar vekili temyizi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 24.06.1982 tarihli ve 1982/4408 Esas, 1982/8221 Karar sayılı ilamıyla; "dava konusu 501 parsel sayılı taşınmaz Hazine adına tespit edilmiş olmasına rağmen Hazinenin davada taraf olmadığı, davacıların dayandığı tapu kaydının uygulamasının yetersiz olduğu, mahalli bilirkişiler, mirasçıların taşınmazları sulh anlaşması yaparak paylaştığını ve bir kısım paydaşların paylarını sattığını beyan etmiş iseler de anlaşmaya katılmayan mirasçıların da bulunduğu, paylaşma yapılıp yapılmadığının tespit edilerek, terekenin usulüne uygun olarak tüm mirasçıların katılımıyla paylaşma yapılmamış olması halinde mirasçıların üçüncü kişilere yaptığı satışların geçerli olmayacağı, dolayısıyla taşınmazın tapu malikleri adına tescilinin gerektiği hususlarının dikkate alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gereğine değinilerek bozulmuştur."
Bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama neticesinde, İlk Derece Mahkemesinin 23.05.2012 tarihli ve 1983/190 Esas, 2012/201 Karar sayılı kararı ile, mirasçılar arasında usulüne uygun yapılmış miras paylaşma sözleşmesinin bulunmadığı, dayanak tapu kaydının taşınmazlara ait olmadığı ve davacılar lehine zilyetlikle kazanım koşullarının da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı ... ve diğerleri vekili ile asli müdahil Şerife Tutar vekili'nin temyiz isteminde bulunması üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 14.03.2013 tarihli ve 1983/190 Esas, 2012/201 Karar sayılı ilamıyla; "bozma ilamına uyulduğu halde, yargılama sırasında vefat eden davacı ...'un ve davacı ... mirasçısı ...'ın mirasçıları davaya dahil edilmeden karar verildiği açıklanarak, taraf teşkili sağlanmaksızın ve hükmüne uyulan bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeden karar verilmesinin isabetsizliğine" değinilerek bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince bozma ilamı uyarınca yapılan yargılama sonunda, 18.01.2017 tarihli kararla, "20.09.1936 tarihli satım senedi ve Sulh Hukuk Mahkemesinin 04.11.1947 tarihli ve 343/228 sayılı sulh içerikli ilamı incelendiğinde, dava konusu yerlerin 363 ve 501 parsel sayılı taşınmazlar olduğu, dayanılan tapu kaydının 1340 tarihli olup dava konusu taşınmazları kapsamadığı, sınırlarının mahalli bilirkişilerce gösterilemediği, çevre taşınmaz kayıtlarının da tapu kaydında geçen sınırları okumadığı, bu nedenle tapu kaydının dava konusu yeri kapsadığından söz edilemeyeceği, davanın 1970 yılında açıldığı, ancak dava konusu yerlerin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1963/106 Esas ve 1971/503 Karar sayılı ilamı uyarınca, karar içeriğinde geçen ... Sulh Hukuk Mahkemesine ait 1947/343 Esas ve 04.11.1947 tarihli ilam uyarınca 1947 yılından itibaren nizalı bulunduğu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713 üncü maddesinin tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazın davasız ve aralıksız 20 yılı süre ile ve malik sıfatı ile zilyetliğinde bulunduran kişinin o taşınmazın üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebileceği hükmü uyarınca, dava konusu 363 parsel sayılı taşınmazın 20 yıllık zilyetliğinin ispatlanması gerektiği, bu durumda 1927 yılından itibaren dava konusu yere zilyet olduğunun tespitinin gerektiği, bunun ise dava konusu yeri iyi bilen ortalama 75-80 yaşlarındaki bilirkişi beyanları ile ispatlanması mümkün olup, bilirkişi beyanları neticisinde, dava konusu Kadıköy mahallesi ... ... mevkiindeki 363 parsel sayılı tarla niteliğindeki taşınmazın 4721 sayılı Kanun'un 713 maddesinde belirtilen davasız, aralıksız 20 yıl boyunca zilyetliğinde bulundurulma koşullarını ...'ın gerçekleştirdiği kanaatine varılarak "Hiç kimse hakkından fazlasını devredemez" ilkesi gereğince, satım sözleşmesinin 363 parsel nolu alanı kapsadığı, miktar fazlası olan 501 nolu parselin Hazine adına tespitinin yapılması gerektiği" gerekçesiyle, davanın reddi ile 363 parselin ... mirasçıları adına 501 parselin ise Hazine adına tespitine karar verilmiştir.
Davalılar ..., ..., ... ve ... vekili ile Hazine vekilinin temyizi üzerine İlk Derece Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiş, onama kararına karşı davalı Hazine vekili 363 parsel sayılı taşınmaz hakkında, davalılar ... mirasçıları vekili 501 parsel sayılı taşınmaz hakkında karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
1.Davalı Hazine vekilinin 363 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki karar düzeltme istemi yönüyle; dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına, Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 440 ıncı maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2.Davalı ... mirasçıları vekilinin 501 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki karar düzeltme istemine gelince; Mahkemece yukarıda belirtilen gerekçelerle taşınmazın davalı Hazine adına tesciline karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacıların dayandığı ve 365 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitine de miktarıyla esas alınan Nisan 1340 tarihli 30 numaralı, 7 dönüm yüzölçümlü tapu kaydının gerek 363 parsel sayılı taşınmazı gerekse bu tapunun miktar fazlası olarak tespiti yapılan 501 parsel sayılı taşınmazı kapsamadığı, tapunun aidiyetinin bu taşınmazlara ait olduğunun davacı tarafça da ispatlanamadığı tartışmasızdır.
Bu durumda; mahkemenin de kabulünde olduğu üzere dava konusu taşınmazların mülkiyetinin zilyetlik hükümlerine göre belirlenmesi gerektiği açıktır.
Dava konusu taşınmazların 1936 tarihli 5 dönüm yüzölçümlü senet ile davalı ... (...) tarafından satın alındığı, Mahkemece yapılan keşif ve fen bilirkişi tarafından düzenlene raporda da açıklandığı üzere senette geçen taşınmazın sınırları itibariyle 363 ve 501 parselleri bir bütün olarak kapsadığı, davalının satın aldıktan sonra da 1938 tarihinde 73 numarayla ve 80 ar olarak vergiye kaydettirdiği, vergi kaydının da sınırları itibariyle de her iki parseli kapsadığı, diğer yandan dava konusu taşınmazları dıştan kadim ...yolu ile kişiler adına tespit ve tescil edilmiş taşınmazların çevrelediği, sınırlarında devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yer olmadığı gibi, komşu kişiler adına tespit edilen bu taşınmazların tamamın tapu yada vergi kaydına dayalı olarak tespitlerinin yapıldığı, keşifte uygulanan komşu kayıtlarının dava konusu taşınmaz yönünü davalı ... (...) olarak okuduğu beyanlardan ve düzenlenen fen bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır.
Mahkemece hükme esas alınan Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.11.1947 tarihli ve 1947/343 Esas sayılı kararının incelenmesinde; davacı ... Sezer tarafından ...'a karşı açılan davada davacının murisinin (eşinin) ölümüyle mirasçıları arasında yapılan taksimle kendisine kaldığını, 1936 yılında davalıya sattığını, ancak satışın muteber olmadığından almış olduğu parayı davalıya iade edeceğini bu nedenle davalının taşınmaza yaptığı elatmasının önlenmesini istediği, yargılama neticesinde davalının davacıya 200 TL daha vermesi koşuluyla taşınmazın davalıda kalması konusunda sulh olmaları nedeniyle mahkemece bu sulhun tasdikine karar verildiği ve kararın bu şekilde kesinleştiği, yine Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.12.1971 tarihli ve 1963/106 Esas, 1971/503 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; yine ...tarafından ...'a karşı muris ...'ın ölümüyle yapılan taksim ile kendisine kaldığını, davalının haksız elatmasının önlenmesi istemiyle dava açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonunda 1947 tarihli sulh ile sonuçlanan ilamın taraflar arasında kesin hüküm niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
Yukarıda belirtilen dava dosyaların içeriğinden, yapılan tüm keşiflerde alınan beyanların tamamında ... eşi (davacı tarafın dayandığı tapu maliki) ...tarafından davalıya satıldığı 1935 yılından itibaren aralıksız olarak davalı ... ve ölümüyle de mirasçıları tarafından zilyet olunduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; davalı tarafından 363 ve 501 parsel sayılı taşınmazın bir bütün olarak 1936 yılında satın alınmasından itibaren eldeki davanın açıldığı 06.04.1970 tarihine kadar davalı tarafından zilyet ve tasarruf edildiği, kişiler arasında görülen davalarda Hazinenin taraf olmaması nedeniyle Hazine lehine niza sayılmayacağı, ancak tarafları açısından niza oluşturabileceği, Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen 1947 tarihli ilam ile davalının zilyetliğinde olduğunun belirlenmesi ve sulhla sonuçlanması karşısında davalı ... aleyhine de niza sayılamayacağı, bir an için niza sayılsa dahi 1947 yılı ile eldeki davanı açıldığı 1970 yılı arasında davalı ... lehine 501 parsel sayılı taşınmaz yönüyle de zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiğinin kabulü gerekirken delilerin taktirinde hataya düşülerek Hazine adına tescil hükmünün kurulması isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken maddi hataya dayalı olarak hükmün onandığı, bu kez yapılan karar düzeltme incelemesi ile anlaşılmış olup davalı ... mirasçıları vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:
1.Yukarıda (1.) bentte açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin karar düzeltme isteminin reddine,
1086 sayılı Kanun'un 442 nci maddesi uyarınca takdiren 2.505,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyen Hazine'den alınarak Hazine'ye irat kaydına,
2. Yukarıda (2.) bentte açıklanan nedenlerle; davalı ... mirasçılarının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairenin 23.02.2023 tarihli ve 2022/7416 Esas, 2023/923 Karar sayılı onama ilamının 501 parsel yönüyle ortadan kaldırılmasına ve 501 parsel hakkındaki usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün BOZULMASINA,
Harçtan muaf olduğundan Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
İstek halinde peşin harcın karar düzeltme isteyen davalı ... ve arkadaşlarına iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
17.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.