Logo

8. Hukuk Dairesi2024/2055 E. 2025/1408 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar tarafından, mirasçıları oldukları murisin zilyetliğinde bulunan ve kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan taşınmazın tapuya tescillerinin yapılması istemidir.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazın 1940 yılında kesinleşen orman kadastrosuna göre orman sınırları içerisinde kaldığı ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B çalışmaları sırasında Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, orman olarak kayıtlı bir yerin zilyetlik veya imar ve ihya yoluyla kazanılamayacağı gözetilerek, mahkemenin davayı reddeden kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/3187 E., 2024/352 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Gaziosmanpaşa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2016/132 E., 2022/84 K.

Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın, davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı ... vekili ile duruşmalı olarak davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usûl eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 18.02.2025 Salı gününde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Duruşma için tayin edilen günde davacılar vekili ile davalı Hazine vekilinin katılımlarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen 24.02.2025 tarihinde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelendi gereği düşünüldü: K A R A R

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin ... 'in mirasçıları ve Yeniköy köyündeki arazide yaklaşık 30 dönümlük yerin maliki ve zilyedi olduklarını, taşınmazın, murise ait olan 09.03.1960 tarih, 14 sıra, 141 cilt, 128 sayfa numaralı tapu kaydı kapsamında bulunduğunu, kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakıldığını, 1999 yılında yapılan ve sonuçlandırılmayan kadastro çalışmalarında taşınmazın 2728 parsel numarası da aldığını belirterek, Kadastro Kanunu 13, 14 ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (4721 sayılı Kanun) 713 maddeleri gereğince dava konusu yerin tapu kaydına ve eklemeli zilyetliğe uygun olarak müvekkilleri adına miras payları oranında tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar cevaplarında; davanın reddini savunmuşlardır.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "Taşınmazın davacılardan önce davacılar murisi ... tarafından kullanıldığının tüm tanıkların ve mahalli bilirkişinin beyanı ile sabit olduğu, mahkemece Çatalca Tapu Müdürlüğünden getirtilen 09.03.1960 tarih 14 sıra 14 cilt 128 sayfa numaralı 9184 m2 miktarlı tapu kaydının incelenmesinde kök kaydın, (9184-1489) 7695/9184 hisselik tapusunun 1/2 hissesinin ..., 1/2 hissesinin de Nevruz karısı ... ve evlatları ..., ..., ..., ... ve ... uhdesinde kaldığının tespit edildiği, taşınmazın kuzey ve kuzey batı kısımlarında özel kişilere ait taşınmazlar bulunduğu gibi, mahallinde uygulaması yapılan 09.03.1960 tarih 14 sıra 14 cilt 128 sayfa numaralı tapu kaydının da sınırdaki taşınmazları okuduğunun bilirkişi raporu ve mahalli bilirkişilerin beyanları ile sabit olduğu, kural olarak devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin olağanüstü zamanaşımı veya başka bir yoldan kazanılması ve tapu siciline tescil edilmesinin mümkün olmadığı, ancak devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle ilgili düzenlemeye yer veren TMK'nın 715.maddesinin son fıkrasında sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait olan malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılmasının özel kanun hükümlerine tabi olduğunun açıklandığı, 3402 sayılı Kanunun 17.maddesinde imar ve ihya yoluyla taşınmaz kazanılmasına imkan getirildiği, bir yerin imar ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan arazilerden olması gerektiği, tüm bu açıklamalar ışığında dava konusu edilen alanın orman sınırları içinde kalmadığı, taşınmaz üzerinde orman ağacı veya bitki örtüsünün olmadığı, toprağının orman toprağı niteliğinde olmadığı, tarım arazisi niteliğinde olduğu anlaşılmakla zilyetlik ile iktisap edilebilecek taşınmazlardan olduğunu kabul etmek gerektiği, dava konusu taşınmazın çok uzun yıllar önce tarıma elverişli olduğuna göre bu tür yerlerin imar ve ihyaya gerek olmaksızın da TMK'nın 713/1 ve Kadastro Kanunun 14.maddesi gereğince kazanılmasının mümkün olduğu" gerekçesiyle, davanın kabulüne, harita kadastro mühendisi bilirkişi Ayhan Yıldız tarafından ibraz edilen 20.08.2021 tarihli rapor ve ekindeki krokide (A) harfleriyle gösterilen toplam 9184 m2 miktarındaki alanın 7695/9184 hissesinin Arnavutköy ilçesi Yeniköy köyü sınırlarında son ada ve son parsel numarası verilmek suretiyle davacılar adına ve harita kadastro mühendisi bilirkişi raporunda belirtilen oranlarda tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; iş bu karar, davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince yapılan istinaf incelemesi neticesinde; "Bir yerin orman olup olmadığı hususunun kesinleşmiş orman kadastrosunun bulunması halinde orman tahdit haritasına göre, aksi durumda ise yöntemine uygun bir şekilde yapılacak orman araştırmasına göre belirleneceği, somut olayda, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 1940 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosunun varlığına rağmen orman tahdit haritası yerine orman araştırmasına gidilerek karar verilmiş olmasının hatalı olduğu, İlk derece mahkemesince dosyaya kazandırılan 13/10/2018 tarihli raporda, ilk orman tahdidinin 1940 yılında 1 Nolu Orman Tahdit Komisyonu tarafından yapılıp kesinleştiği, davaya konu taşınmazların kesinleşmiş Yeniköy Devlet Ormanı içinde kaldığı, 6831 sayılı yasanın 1744 sayılı yasa ile değişik 2. madde uygulamasının yapılmadığı, 6831 sayılı yasanın 2896 sayılı yasa ile değişik 2/B madde uygulamasının yapıldığı esnada 3302 sayılı yasa çıktığından ilan edilmediği, 6831 sayılı yasanın 3302 sayılı yasa ile değişik 2/B madde uygulamasının yapıldığı ve davaya konu taşınmazların da nitelik kaybı nedeniyle P.XVI numaralı 2/B parseli olarak orman sınırları dışına çıkarıldığı, 2924 sayılı yasa uygulamasında (iptal edilen kullanım kadastrosunda davaya konu alan 9184 m2 şeklinde 2728 parsel sayılı taşınmaz olarak tespit görmüştür) kullanım kadastrosu yapıldığı fakat ilan edilerek yürürlüğe konulmadığının bildirildiği, iş bu usul ve yasaya uygun hüküm vermek bakımından yeterli olan bilirkişi raporları doğrultusunda çekişmeli taşınmazların orman tahdit haritası içerisinde kaldığı ve bilahare 2B arazisi olarak hazine adına orman sınırları dışarısına çıkarıldığının anlaşıldığı, bu kapsamda yapılan değerlendirmede, davacı tarafından hak iddiasında bulunulan alanların tamamının devlet orman sınırları içerisinde kaldığı ve 3302 sayılı yasayla değişik 2B uygulama çalışmaları sırasında ise taşınmazların da içerisinde bulunduğu bölümün 2B parseli olarak hazine adına orman sınırları dışarısına çıkarıldığına göre, öncesi orman olan bir yerin tapuya bağlı olarak veyahut zilyetlik ve imar ihya nedeniyle kazanılmasının hukuken mümkün olmadığı, 2B arazisi gibi kanunları uyarınca Devlete kalan taşınmaz malların tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilecek yerde davanın kabulüne karar vermiş olmasının doğru olmadığı" gerekçesiyle, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava; tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde, 1940 yılında 3116 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman tahdidi ve 26.05.1987 tarihinde ilan edilerek kesinleşen 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde çalışmaları vardır.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki gerekçeye, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usûl ve kanuna uygun olup, davacılar vekili ile davalı ... vekilinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davacılar vekili ile davalı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi ile, Bölge Adliye Mahkemesi kararının ONANMASINA,

427,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 187,80'er TL'nin temyiz eden davacılar ve davalı ...'ndan ayrı ayrı alınmasına,

Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 28.000,00 TL avukatlık ücretinin davacılardan alınarak, Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalı Hazineye verilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

24.02.2025 tarihinde oy birliği ile karar verildi.