Logo

8. Hukuk Dairesi2024/2056 E. 2024/7162 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespitine itiraz davasında, Yargıtay'ın bozma kararına rağmen yerel mahkemenin eksik inceleme yaparak hüküm kurması nedeniyle uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yerel mahkemenin, Yargıtay'ın bozma ilamında belirtilen hususları araştırmayıp, taşınmaz başında keşif yaparak hisse devrinin olup olmadığını tespit etmeden eksik inceleme ile hüküm kurması gözetilerek, davacıların temyiz itirazları kabul edilerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 2005/2 E., 2013/16 K.

KARAR : Direnme

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen karar, yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, bozma kararına karşı direnilmiş olup, direnme kararının davacılar vekili, ile müdahiller ... ve Orman İdaresi tarafından temyiz edilmesi üzerine dava dosyasının gönderildiği Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının usulüne uygun olmadığı, verilen kararın yeni hüküm mahiyetinde olduğu gerekçesiyle dava dosyası dairemize gönderilmiş olmakla; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında, Tunceli ili ... ilçesi ... Mahallesi 144 ada 7 parsel sayılı 6153m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydına dayalı olarak; 144 ada 8 parsel sayılı 16.096 yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydına dayalı olarak; 144 ada 9 parsel sayılı 9744 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydına dayalı olarak ve 144 ada 10 parsel sayılı 3644 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kayıdna dayalı olarak, ..., ..., ... ve ... ile ... ve ... mirasçıları adına tespit edilmiş; Hazine ve ... mirasçısı ... tarafından tüm taşınmazlara yönelik olarak kadastro komisyonuna itiraz edilmesi üzerine komisyon tarafından, Hazinenin 144 ada 7 ve 10 parsel sayılı taşınmazlara yönelik itirazlarının reddine, 144 ada 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazlara yönelik itirazlarının kabulüne ve 144 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 6242 m2 olarak, 144 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 4650 m2 olarak tespitine, 144 ada 8 ve 9 parsellerden arta kalan kısmın tapu kayıt miktar fazlası olarak Hazine adına tespitine, ...nın itirazının reddine karar verilmiştir.

Davacılar ... ve arkadaşları vekili dava dilekçesinde; taşınmazlara ilişkin kadastro tespitlerinin iptali ile taşınmazların müvekkilleri olan davacılar ile geriye kalan müşterekler adına tesciline karar verilmesini talep etmiş; yargılama sırasında müdahil Orman İdaresi, taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla; müdahiler ... ve ... ise, çekişmeli taşınmazlarda hakları bulunduğunu ileri sürerek davaya katılma talebinde bulunmuşlardır.

Tunceli Kadastro Mahkemesinin 02.06.2004 tarihli ve 1991/67 Esas, 2004/12 Karar sayılı kararı ile; "çekişmeli 144 ada 8, 9 ve 10 parsel sayılı taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu anlaşıldığından orman vasfı ile Hazine adına, 7 parsel sayılı taşınmazın ise tarım arazisi olduğu, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 14 ve 17 nci maddelerindeki zilyetlik koşullarının tespit malikleri lehine oluştuğu, davacıların ... ... hissesi yönünden davacıların davalarını ispatlayamadıkları gerekçeleriyle müdahil davacı ... İdaresinin davasının kısmen kabulüne, davacılar ve müdahil davacıların davasının reddine, 144 ada 8, 9 (9 nolu parselden kesilen ve 8 nolu parselden kesilen fen bilirkişi ...’in raporunda (A) ve (B) ile işaretli kısımlarda 16741 m2 miktar fazlası olarak ayrılan kısımda dahil) ve 10 parsel sayılı taşınmazların orman olarak Hazine adına tesciline, 7 parsel sayılı taşınmazın tespit malikleri adına tapuya tesciline" karar verilmiş; hükmün davacılar ... ve arkadaşları vekili, müdahil davacılar ... ve arkadaşı, müdahil davacı ... İdaresi vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 01.03.2005 tarihli ve 2004/11469 Esas, 2005/18747 Karar sayılı ilamıyla; “1) 8 ve 9 sayılı parsellerden kayıt miktar fazlası olarak ifraz edilen ve fen bilirkişi krokisinde (A) ve (B) ile gösterilen toplam 16741 m2 yüzölçümündeki taşınmazın uzman orman bilirkişi tarafından resmi belgelere dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada orman sayılan yerlerden olduğu anlaşıldığından davalı Hazine ile davacı ve katılan gerçek kişilerin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2) Orman Yönetiminin 7 sayılı parsele ilişkin temyiz itirazlarına gelince;

Orman Yönetimi sonradan harcını vererek davaya katılmıştır. Bu katılmanın 8 ve 9 sayılı parsellerden kayıt miktar fazlası olarak ayrılan ve komisyon kararı ile Hazine adına tesbit edilen bölümlere yönelik olarak kabul edilmesi gerekir. Yönetimin 7 sayılı parsele ilişkin açılmış bir davası bulunmadığından 7 sayılı parsele yönelik temyiz dilekçesinin reddi gerekmiştir.

3) Davacı ve katılan gerçek kişilerin 7, 8, 9 ve 10 sayılı parsellere yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Dava, gerçek kişiler tarafından çekişmeli parsellere revizyon gören Temmuz 1954 tarih 83 numaralı 20500 m2 yüzölçümlü tapunun kayıt miktar fazlası olarak, 09.05.1991 tarihli komisyon kararı ile 8 sayılı parselden kesilen 9840 m2, 9 sayılı parselden kesilen 6712 m2 yüzölçümündeki bölümüne yöneliktir. Başka bir anlatımla, 7 ve 10 sayılı parsellerin tamamı ile 8 ve 9 sayılı parsellerin geriye kalan bölümleri hakkında verilen 09.05.1991 tarihli karar ... ... hissesi dışındaki yönlerden kesinleşmiştir. Bu nedenle, 7 ve 10 sayılı parsellerin tamamı ile 8 ve 9 sayılı parsellerin geriye kalan bölümleri hakkındaki dava sadece ...’nin payına yönelik olarak yürütülüp karara bağlanması gerekir. Yapılacak araştırma sonucu ... payının davacı kişilere satılmadığı belirlendiği takdirde komisyon kararındaki paylar oranında, ... payı davacılara satılmışsa o takdirde ...’nin payı davacılar ve diğer pay sahipleri adına komisyon kararında belirtilen paylara ilave edilmek suretiyle tescil edilmesi gerekir." denilerek, 1 inci bentte açıklanan nedenlerle 144 ada 8 ve 9 parselden kesilen fen bilirkişi krokisinde (A) ve (B) ile gösterilen toplam 16741 m2 bölümün orman niteliği ile Hazine adına tesciline dair hükmün onanmasına, 2 nci bentte açıklanan nedenlerle Orman Yönetiminin 144 ada 7 parsele ilişkin temyiz dilekçesinin reddine, 3 üncü bentte açıklanan nedenlerle davacı ve katılan gerçek kişilerin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Tunceli Kadastro Mahkemesince bozma ilamı sonra yapılan yargılama sonunda 17.05.2013 tarihli ve 2005/2 Esas, 2013/16 Karar sayılı kararla; "... davacılar tarafından süresinde dava açılarak tüm parsellere itiraz edildiğinden kadastro tutanaklarının askıda olup kesinleşmediği, taraflar ve 3. kişilerin karar verilinceye kadar dilekçelerini harçlandırıp müdahale talebinde bulunabilecekleri ve taleplerinin itirazlı parsellerin tamamına ilişkin olduğu, Orman İdaresinin tüm parseller yönünden davaya katılmasında engel bir durum olmadığı, Orman İdaresinin davaya müdahil olma talebinin sadece 144 ada 8, 9 parsel sayılı taşınmazların Hazine adına tespit gören kısmı yönünden kabul edilmesinin hukuka uygun olmadığı, orman bilirkişi raporunda 144 ada 8, 9, 10 parsel sayılı taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğunun belirtildiği ..." gerekçesiyle 144 ada 8, 9 ve 10 parsel sayılı taşınmazlar yönünden bozma kararına direnilmesine, 144 ada 7 parsel sayılı taşınmazda ... ...’ın hissesini ...’ lara sattığı anlaşıldığından bu parsel yönünden bozma kararına uyulmasına karar verilmiş; direnme kararı, davacılar ... ve arkadaşları vekili, müdahil ... vekili ile müdahil davacı ... İdaresi temsilcisi tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 09.06.2020 tarihli ve 2020/20-208 Esas, 2020/349 Karar sayılı ilamıyla; "... direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; çekişme konusu 144 ada 7 ve 10 sayılı parsel sayılı taşınmazların tamamı ile 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazlarda, 8 sayılı parselden kesilen 9840 m2, 9 sayılı parselden kesilen 6712 m2 yüzölçümündeki kısımlardan geriye kalan bölümlerin kadastro komisyonunun 1991/40 sayılı ve 09.05.1991 tarihli Ek kararı ile ... ... hissesi dışındaki yönlerden kesinleşip kesinleşmediği, davanın sadece 7 ve 10 sayılı parseller ile 8 ve 9 sayılı parsel sayılı taşınmazların geriye kalan bölümlerinde ...’nin payına yönelik olarak yürütülüp karara bağlanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce iki husus ön sorun olarak ele alınmıştır.

Bu ön sorunlardan ilki, mahkemece 08.02.2006 tarihli duruşmada “usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verildiği görüldü” şeklinde ara karar tesis edilmesinin maddi hataya dayalı olup olmadığı hususudur.

İlk Derece Mahkemesince bozma kararı sonrası tensip zaptı ile tayin edilen 03.08.2005 tarihli duruşmada, bozma ilamının okunduğu, davacı vekilinden bozmaya karşı beyanı alındıktan sonra tebligat yapılamayan davalılara tebligat yapılmasına ilişkin ara karar tesis edildiği, takip eden 28.09.2005 ve 07.12.2005 tarihli duruşmalarda ilanen tebligatın akibetinin sorulmasına ve müzekkerenin tekidine ilişkin ara kararlar verildiği, 07.12.2005 tarihli duruşmada tayin edilen 08.02.2006 tarihli duruşmada ise, ilanen tebligatın görülerek dosyasına takıldığı belirtildikten sonra, “usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verildiği görüldü” şeklinde ara karar tesis edildiği görülmüştür.

Açıklanan durum göz önüne alındığında, İlk Derece Mahkemesince bozma kararından sonra yeniden esasa kaydedilerek yapılan yargılamada 08.02.2006 tarihli duruşma aşamasına kadar Yargıtay bozma kararına uyulmasına ilişkin ara karar tesis edilmediği hâlde, 08.02.2006 tarihli duruşmada “…Yargıtay bozma kararına uyulduğu görüldü” ifadesine yer verilmesinin maddi hatadan ibaret olduğu sonucuna varılarak oy birliğiyle birinci ön sorun aşılmıştır.

İkinci ön sorun olarak, İlk Derece Mahkemesince direnme adı altında verilen kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ve burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Özel Dairece mi yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılmıştır.

Bilindiği üzere, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir. (6217 sayılı Kanun'un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen 'Geçici madde 3' atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429 uncu maddesi).

İlk Derece Mahkemesinin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.

Somut olayda, mahkemece bozma kararından sonra keşif yapılmasına ilişkin ara kararlar verildiği, 05.07.2007 tarihli duruşmada davacılar vekiline tanıklarının isimlerini bildirmesi için süre tanındığı, 18.04.2008 tarihli duruşmada davacı tanıklarının dinlenildiği, 10.05.2013 tarihli duruşmada mahalli bilirkişi ve tanık dinlenildikten sonra “Her ne kadar daha önceki celselerde keşif mahallinde keşif yapılmasına karar verilmiş ise de Yargıtay'ın dava konusu 7 nolu parselin tamamını ve 8-9 nolu parsellerin orman dışı kalan kısım yönünden buralarda ... ...'ın hissesinin olup olmadığı, hissesini satıp satılmadığını tespit edilerek karar verilmesi yönünde bozulmuş olduğundan mahallinde dinlenen tanık ve mahalli bilirkişilerin mahkememizde dinlenmesini yeterli olacağından yeniden keşif yapılmasına gerek görülmediğinden bir önceki celse keşif ara kararından dönülmesine” ilişkin ara kararı verilip takip eden duruşmada yargılamaya son verilerek hüküm kurulduğu, gerekçede daha önce alınan bilirkişi raporları ile mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına yer verildikten sonra Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 2004/11469 Esas, 2005/1847 Karar sayılı kararına 7 nolu parsel yönünden uyulduğunun, 8, 9, 10 nolu parseller yönünden direnildiğinin belirtildiği anlaşılmıştır.

Şu hâlde "direnme" olarak verilen kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma sonrası ortaya çıkan yeni delil ve olgulara dayalı olarak oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.

Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.

Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir ..." denilerek, davacılar ... ve arkadaşları vekili, müdahil ... vekili ile müdahil davacı ... İdaresi temsilcisinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın özel daireye gönderilmesine karar verilmiş ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 06.03.2024 tarihli ve 2023/(20)8-569 Esas, 2024/154 Karar sayılı kararı ile de karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiş ve dosya dairemize gönderilmiştir.

1.Asli Müdahil Orman İdaresinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; Yargıtay 20. Hukuk Dairesince 01.03.2005 tarihli ve 2004/11469 Esas, 2005/18747 Karar sayılı karar ile, asli müdahil Orman İdaresinin katılman talebinin, 144 ada 8 ve 9 sayılı parsellerden kayıt miktar fazlası olarak ayrılan ve komisyon kararı ile Hazine adına tesbit edilen bölümlere yönelik olarak kabul edildiği, 144 ada 7 sayılı parsele ilişkin açılmış bir davası bulunmadığından bu parsele yönelik Orman İdaresinin temyiz dilekçesinin reddine karar verildiği ve İlk Derece Mahkemesince aynı yönde kurulan temyize konu hükme karşı asli müdahil Orman İdaresinin temyiz talebinde bulunduğu anlaşılmakla, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğine, uygulanması gereken hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığına, bozma ilamına uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı gibi 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de var olmadığına göre, İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup müdahil Orman İdaresinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, asli müdahil Orman İdaresinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2. Davacılar vekili ve müdahil ...'ın temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; İlk Derece Mahkemesince, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de, bozma ilamında belirtilen hususlar araştırılmamış, taşınmaz başında keşif yapılmak suretiyle ... ...'ın hisselerinin devredilip devredilmediği açıklığa kavuşturulmamış ve bu suretle eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmuştur.

Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince, önceki bozma ilamında belirtildiği şekilde davaya konu 144 ada 8 ve 9 sayılı parsellerden kayıt miktar fazlası olarak ifraz edilen ve fen bilirkişi krokisinde (A) ve (B) ile gösterilen toplam 16741 m2 yüzölçümündeki taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı gözetilerek, davacı ve katılan gerçek kişilerin davalarının, 09.05.1991 tarihli komisyon kararı ile 144 ada 8 sayılı parselden kesilen 9840 m2, 144 ada 9 sayılı parselden kesilen 6712 m2 yüzölçümündeki bölümüne yönelik olduğu, 144 ada 7 ve 10 sayılı parsellerin tamamı ile 144 ada 8 ve 9 sayılı parsellerin geriye kalan bölümleri hakkında verilen 09.05.1991 tarihli kararın ... ... hissesi dışındaki yönlerden kesinleştiği, 144 ada 7 ve 10 sayılı parsellerin tamamı ile 144 ada 8 ve 9 sayılı parsellerin geriye kalan bölümleri hakkındaki davanın sadece ...’nin payına yönelik olarak yürütülüp karara bağlanması gerektiği dikkate alınmak suretiyle mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı 3’er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında bir fen elemanı aracılığıyla yeniden keşif yapılmalıdır.

Yapılacak bu keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazların öncesinin ne olduğu, kim veya kimler tarafından, hangi tarihten beri ve ne şekilde kullanıldığı, hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, yerel bilirkişiler ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı; fen bilirkişisinden keşfi takibe ve denetlemeye olanak verir rapor ve kroki alınmalı, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, 3402 sayılı Kanun'un 13/B-b hükmü de değerlendirilmek suretiyle, mahalli bilirkişi ve tanık beyanları doğrultusunda ... payının davacı kişilere satılmadığının belirlenmesi halinde, komisyon kararındaki paylar oranında, ... payının davacılara satılmış olduğunun belirlenmesi halinde ise ...’nin payı davacılar ve diğer pay sahipleri adına komisyon kararında belirtilen paylara ilave edilmek suretiyle tescil edilmeli, yörede 3402 sayılı Kanun'un 22/A maddesi uyarınca uygulama kadastrosu çalışmaları yapılıp yapılmadığı hususu da araştırılarak toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açılanan nedenlerle, asli müdahil Orman İdaresinin temyiz itirazlarının REDDİNE,

Davacılar vekili ve müdahil ...'ın temyiz itirazlarının, yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılar ile asli müdahile iadesine,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

04.12.204 tarihinde oy birliğişle karar verildi.